Anıtkabir, Türkiye Cumhuriyeti’nin
kurucu lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kabrinin bulunduğu yer. Yapımına
1944 yılında başlanmış, nihayet 1953 yılında Atatürk’ün naaşı Anıtkabir’e
nakledilmiş. Gezenler bilir, Anıtkabir gerçekten görkemli bir anıtparktır.
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD)
Başkanıyken1990 yılında, Turgut Özal iktidarının basına yönelik baskılarını
protesto etmek için dernek üyeleriyle birlikte Anıtkabir’e gitmiştik. Mozoleye
üzerinde Atatürk’ün “Basın hürriyetinden
doğan mahzurların giderilme vasıtası yine basın hürriyetidir” vecizesinin yazılı olduğu bir çelenk
bırakmak istemiştik. Anıtkabir Komutanlığı, mevzuata aykırı olduğu gerekçesiyle
izin vermemişti. Ben de Anıtkabir özel defterini imzalarken bu sözleri de kayda
geçirmiştim. 1992 yılında da rahmetli Mustafa Ekmekçi ÇGD Başkanı iken,
gazeteci arkadaşımız İzzet Kezer’in Cizre’de özel harekâtçılar tarafından
katledilmesini protesto etmek için bir kez daha Anıtkabir’in yolunu tutmuştuk.
Benzer bir engellemeyle karşılaşmıştık.
Köprülerin altından ne çok sular akmış gitmiş. Medyada yer alan
haberlere göre, Anıtkabir’e çocuk parkı adı altında plastik eşyalar
yerleştirilmiş. Bununla da kalınmamış, plastik eşyaları temin eden şirketin adı
yazılı bir levha da çocuk parkının yanı başına iliştirilmiş.
Atatürk’ün pek çok icraatını sosyalist
pencereden eleştirmekten geri durmamış, bu eleştirilerden dolayı mesela
Bandırma’daki panelde sosyal lince maruz kalmış bir subay olarak içim sızladı. Devletin
kurucu liderinin anıtkabrini korumakla görevli Genelkurmay Başkanlığı ve
Anıtkabir Komutanlığı, çok ucuza mal edilebilecek eşyaları temin edecek güçten
yoksun mu ki, bir kargo şirketine avuç açmak durumunda kaldı acaba? Öyle ise ne
söylense az gelir. Haberim olsaydı, emekli subay maaşımla tek başıma masrafını
karşılardım. Bu sözlerim de zamanında orduya hakaret suçlamasıyla beni mahkemeye
veren Genelkurmay’a kapak olsun!
Bu vesileyle belirtmeliyim ki, Anıtkabir’i
ziyaret edenler çocuk eğlendirmeye, çocuklarını salıncakta sallamaya gitmiyorlar.
Zaten üç beş plastik kaydırak ve salıncak koymakla inşa edilen yapıyı çocuk
parkı olarak adlandırmak mümkün değil. İnşa edilen yapı sözcüğün gerçek
anlamıyla ucube. Ucubenin yanı başına kargo şirketinin adı yazılı plaket konması
da tam anlamıyla skandal. Amaç, Atatürk’ün çocuk sevgisini canlı tutmak olsa
bile, Anıtkabir Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı nasıl oldu da kargo şirketine
avuç açmak ve bedava reklamını yapma zilletine düşebildi?
Lafı eğip bükmeden söyleyeyim, Anıtkabir’e
böylesine zevksiz, ucuz bir ucube kondurulması, böylelikle kargo şirketinin ücretsiz
reklamının yapılması Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu liderinin anısına
saygısızlıktır, skandaldır. Anlaşılmaktadır ki, darbe girişimi gerekçesiyle
askeri tesis ve kışlaların şehir dışına çıkarılmasında olduğu gibi Anıtkabir’in
de yarın mangal ve piknik alanına çevrilmesi, öbür gün Atatürk’ün naaşının
devlet mezarlığına nakli ve nihayet Anıtkabir yıkılarak yerine AVM ve iş
merkezleri dikilmesi için masum çocuk parkıyla nabız yoklanmaktadır.
Anıtkabir Komutanlığı ve
Genelkurmay Başkanlığı, resmi açıklamalarda “Ebedi Başkomutan” olarak sahiplendiği Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün
anısına saygısızlıktan, Anıtkabir alanının da imara ve ranta açılması
giriminden vaz geçer mi acaba?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder