Referandumun hayhuyu içerisinde
vatandaşın hakiki gündemi pek öne çıkmadı. “Arkadaşının eşi ile kaçan imam” başlıklı haber böyle bir gündeme
işaret ediyor.
Medyada yer alan habere göre,
Bursa’nın İznik İlçesi Elbeyli Köyü imamı Mustafa T. arkadaşının eşi Funda
Ş.’ye vurulmuş. Vurulmakla kalmamış, Funda’yı taktığı gibi koluna kaçırmış.
Haberden anlaşıldığı kadarıyla
kaçırma yok, birlikte kaçmışlar. Yani olayda zorlama cebir şiddet yok. İki aşık
bir olup samanlığı seyran eylemişler. Birlikte kaçtıktan sonra imam nikâhı
kıyıp evlenmişler. Allah mesut bahtiyar mutlu etsin!
Lakin pek de mesut mutlu gitmemiş
galiba hikâye. Tabii Türk filmlerinden aşinayız. Mutlaka bir kötü adam hikâyeye
dahil olur, seyirciyi okuyucuyu çileden çıkarır.
Bu hikâyede aslında kötü adam
yok. Ama birilerinin kötü adam rolünü oynaması gerek. Habere göre, aşıkların
samanlığı seyran eylemeleri üzerine Funda’nın kocası Mehmet boşanma davası
açmış, mahkeme boşanma kararı vermiş.
Buraya kadar normal. Kötü adam
yok yani. Normalden, “kötü adam yok”tan kastım şu: Funda’nın eski kocası Mehmet
“Ya benimsin ya kara toprağın”
dememiş. “Seni başkasına yar etmem”
diyebilirdi, dememiş. Daha beterini yapabilirdi yapmamış. Boşanmakla iktifa
etmiş. Medeni adammış vesselam!
Kötü adam yok ama birinin bu rolü
üstlenmesi gerek, yoksa hikâyenin tadı tuzu olmaz değil mi! Kötü adam rolünü
Diyanet İşleri Başkanlığı üstlenmiş. Aslında kötü adamlık yapmamış Diyanet;
sadece 657 sayılı yasanın gereğini yapmış. İmam hakkında idari soruşturma açmış,
sonunda imam Mustafa’yı meslekten, yani imamlıktan ihraç etmiş.
Tabii bu noktada imamlık meslek
midir, yoksa Allah rızası için ifa edilen bir meşguliyet midir? Hemşerim Hayrettin
Toraman dahil, bilumum evliyaları seyyidleri şeyhleri münakaşaya davet ederim. Lakin,
davete icabet etmezler; İbn’ül Sallama Hükümran’ın karşısına çıkmaya yürekleri
ilimleri yetmez!!! Allah o evliya kılıklı iblisleri bildiği gibi yapsın,
ateşten halk ettiği Şeytan hazretlerini de hak yoluna memur ve mecbur etsin,
amin!
Hikâyemize dönecek olursak. İbn’ül
Sallama Hükümran olarak derim ki: İmam Mustafa 657 sayılı kanuna tabi bir
evliyadır. Talihsizliği Hicri 1’inci asırda, Miladi 7’inci asırda her metre
karesi İslam kokan Medine’de yaşamamış olmasıdır.
***
Sözümüzün burasında duralım, mübarek asırda o mukaddes mahalde ne olmuş, onu anlatalım.
Hazreti Muhammed sabırla inşa
edilmekte olan Medine İslam devletinin hem hükümdarı hem de o devletin Müslüman
ahalisinin peygamberidir.
Kur’ân-ı Kerîm’de emredildiği
üzere, Peygamberdir ama neticede o da insandır, Allah kuludur: “De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım”
(Fussilet 6, Mağara/Kehf 110).
Her insan gibi her kul gibi Hazreti
Muhammed de uyumuş uyanmıştır.
Her kul gibi acıkmış karnını
doyurmuştur.
Her kul gibi abdesthaneye girmiş
çıkmıştır, mecburiyetten çömelerek bevletmiştir.
Eee, aşk da insana mahsus değil
mi! Aşk meleği gönül sarayını kim uğruna ateşe verir, kimi kimin aşkı için
süründürür, yalnızca Allah bilir!
Uzatmayalım, her kul gibi Muhammed
de sevmiş sevilmiş, aşık olmuştur.
Gün olmuş, seferde gazvede mağlup ettiği hükümdarların kızlarıyla gerdeğe girmiştir.
Gün olmuş, hane halkının huysuzlukları karşısında aciz kalmış, çareyi Allah’a sığınmakta bulmuştur.
Ve gün gelmiş, gelinine bile aşık olmuştur.
Gün olmuş, seferde gazvede mağlup ettiği hükümdarların kızlarıyla gerdeğe girmiştir.
Gün olmuş, hane halkının huysuzlukları karşısında aciz kalmış, çareyi Allah’a sığınmakta bulmuştur.
Ve gün gelmiş, gelinine bile aşık olmuştur.
***
Gelinine aşkı Allah’ın emriyle
vuku bulmuştur. Hadise Hicret’in beşinci senesinde cereyan etmiştir. Hz. Zeynep
binti Cahş, Resûl-i Ekrem’in halasının
kızıdır. Peygamber’in öz oğlu yerinde evlatlığı Zeyd ile evlidir. Bu evliliğin
dünürlüğünü bizzat Resûl-i Ekrem yapmıştır.
Tabii kimi evliliklerde olduğu
gibi Zeynep/Zeyd evliliğinde de geçimsizlik baş gösterdi. Zeyd, boşanmak
istedi. Kur’ân-ı Kerîm’de anlatıldığı üzere Resûl-i Ekrem boşanmaya karşı
çıktı. Bir gün Zeyd’in hanesini ziyaret ettiğinde kapıyı Zeynep açtı. Hz.
Muhammed o anda Zeynep’e aşık olduğunu hissetti ama “El alem ne der!” korkusuyla duygularını açıklamaktan çekindi. Oysa
çekinmesine gerek yoktu. Nitekim ayet nazil oldu: “İçinde, Allah’ın ortaya
çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden
çekinmene Allah daha lâyıktı”
(Ahzab 37).
Allah’ın emri üzerine Zeyd, karısı Zeynep’i boşadı. Zeynep’in iddeti
dolduktan sonra Resûl-i Ekrem bir gün diğer zevceleriyle sohbet
ediyordu. Bu esnada vahiy geldi. Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyordu: “Zeyd
eşini boşayınca, onu seninle evlendirdik ki, eşlerini boşadıklarında,
evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü’minlere zorluk olmasın.
Allah’ın emri mutlaka yerine getirilmiştir” (Ahzab 37). “Allah’ın, kendisine farz kıldığı şeyleri
yerine getirmesi konusunda peygambere darlık yoktur” (Ahzab 38).
Vahiy hali sona erince, Resûl-i
Ekrem gülümsedi, “Allah'ın, onu
bana gökte nikâhladığını, Zeynep'e, kim gidip müjdeler?” buyurdu. Tabii derhal Hz. Zeynep’e müjde uçuruldu...
Düğünlerinde ashabına ziyafet
tertiplemek, Resûl-i Ekrem’in âdeti idi. Hz. Zeynep ile evlenirken de ziyafet
verdi. Ashabtan Enes bin Mâlik’in annesi Ümmü Süleym, yağda kavrulmuş Medine
hurması gönderdi. Gönderilen hurma küçük bir kap içinde, ancak Peygamber ve
Zeynep’e yetecek kadardı. Bu esnada mucize gerçekleşti. Resûl-i Ekrem elini
çanağın üzerine koyup bereket duâsı etti. Davetliler çanağın etrafında sırayla onar
onar halkalanıp doyuncaya kadar yediler, çanaktaki hurmayı bitiremediler. Ümmü
Süleym bu mucize kendisine anlatıldığında “Allah
ondan bütün Medinelilerin yemesini dilemiş olsaydı, hepsi de yer ve doyardı”
dedi.
Ziyafetin ardından davetliler çekildi.
Gerdek için tüm şartlar hazırdı. Buharî ve Tirmizî’nin naklettiklerine göre Ebu
Hureyre, sofradan kalkmak bilmedi. Ayet nazil oldu: “Ey iman edenler! Yemek için
çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (vakitli vakitsiz)
Peygamber’in evlerine girmeyin, çağrıldığınız zaman girin. Yemeği yiyince de
hemen dağılın. Sohbet için beklemeyin. Çünkü bu davranışınız Peygamber’i
rahatsız etmekte, fakat o sizden çekinmektedir. Allah gerçeği söylemekten
çekinmez” (Ahzab 53).
Sözü uzatmayalım. Neticede Hz. Muhammed, Allah’ın emrini
yerine getirdi!
Demem odur ki, Elbeyli Köyü İmamı Mustafa, talihsizdir. Asrı saadette yaşamış olsa, aşkından dolayı kınanmazdı herhalde. Buhari’nin naklettiği rivayete göre, o asır ki, Medineli ensar Mekke’den gelen muhacir kardeşine, “Bak, iki karım var, hangisini beğenirsen onu boşarım, iddeti bitince onunla evlenirsin” diye teklif edecek konukseverlik ve cömertlikteydi.
657 Sayılı kanundan maaşlı “evliyalar” teşkilatı Diyanet meseleye bir de bu açıdan baksa, daha isabetli bir karar verebilirdi.
Demem odur ki, Elbeyli Köyü İmamı Mustafa, talihsizdir. Asrı saadette yaşamış olsa, aşkından dolayı kınanmazdı herhalde. Buhari’nin naklettiği rivayete göre, o asır ki, Medineli ensar Mekke’den gelen muhacir kardeşine, “Bak, iki karım var, hangisini beğenirsen onu boşarım, iddeti bitince onunla evlenirsin” diye teklif edecek konukseverlik ve cömertlikteydi.
657 Sayılı kanundan maaşlı “evliyalar” teşkilatı Diyanet meseleye bir de bu açıdan baksa, daha isabetli bir karar verebilirdi.
İbnü'l Sallama Hükümran Beyefendi