Kim nasıl istiyorsa öyle örtünsün ama İslamcı faşizmin bayrağı tesettürün siyasi ekonomik diplomatik kültürel gündemi bloke etmesinden rahatsızım, isyanlardayım. Bir sosyalist olarak, geçmişte herkese Sünnilik dayatan sözde laiklik ve Atatürk ile aldatıp soyan hırsız faşistlere ne denli muhalif olduysam, mücadele ettiysem, bugün de dindarlık maskesi altında Allah, Kur’an ve Muhammed ile aldatıp soyan ganimetçi İslamcı faşistlere o denli öfkeliyim, kızgınım.
Güncel öfkemin nedeni, İstanbul Beşiktaş’ta bir manavda alışveriş sırasında yaşanan olay. İktidar yörüngesindeki tv kanalı Kanal7’nin muhabiri Meryem Nas Mercan’ın sahnelediği olay, İslamcı faşizmin provokasyonda sınır tanımazlığını, edepsizliğini, türban/başörtüsü konulu mağduriyet istismarının nerelere götürülebileceğini gözler önüne seriyor.
***
Kısaca anımsatmak gerekirse. Kanal 7’nin türbanlı muhabiri Meryem Nas, manavda alışveriş yapan Aylin ile konuşmak istemiş, Aylin konuşmak istememiş. Bu anda aralarında ne gibi diyaloglar geçmiş, bilinmiyor. Çünkü, Meryem’in dolaşıma soktuğu kayıtlarda bu anlar yok. Kim bilir, Meryem ne gibi provokatif sorular sordu, Aylin de sinirlerine hâkim olamayıp neler söyledi?
Bir sosyal medya paylaşımına göre, Aylin, “Benden izin almadan çekim yapamazsın” demiş; on beş dakika boyunca izinsiz çekemeyeceğini anlatmaya çalışmış. Meryem sorularını sürdürünce de “İznim yok, çekemezsin, anlamıyor musun? Bence kafan hava alsın, beynine oksijen gitsin” demiş. Meryem, Aylin’in ne dediğini anlamayıp uzaklaşmış.
İşte Meryem’in paylaştığı video bundan sonrasını gösteriyor. Buna göre, esnaf kameramana ihbar ediyor, kameraman Meryem’i uyarıyor. Meryem “Ne dedi abi?” diye soruyor; “Kafan hava alsın” dediği aktarılınca Meryem, manavdan ayrılmak üzere olan Aylin’i durdurup başörtüsüne laf edip etmediğini soruyor. Aylin “hayır” diyor ama Meryem, başörtüsüne laf edildiğini iddia ederek çekimi sürdürüyor. Kamera çekimdeyken süren tartışmanın ardından Aylin görüntüden çıkıyor. Meryem ise soluğu Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde alıyor, Aylin’i “başörtüme hakaret etti” gerekçesiyle şikâyet ediyor.
İktidara yapışık bir kanalın muhabiri şikâyet edince dikkate almayacak polis düşünülemez değil mi? Nitekim polis, Aylin’i gözaltına alıyor. Aylin adliyeye sevk ediliyor, “dinin emir ve yasaklarına hakaret” suçlamasıyla ifadesi alındıktan sonra adli kontrol kaydıyla serbest bırakılıyor. Sonrasında olay iktidar medyasında köpürtülüyor, Aylin hakaretamiz ifadelerle aşağılanıyor, “Başörtüsüne hakaret karşılıksız kalmadı” diye yaftalanıyor, hedef gösteriliyor…
***
Neresinden bakılırsa bakılsın, buram buram provokasyon kokuyor. Tam da türbanla ilgili anayasa değişikliği önerisinin TBMM’de görüşüleceği günlere rastlatılan bir provokasyon. AKP Milletvekili İffet Polat’ın, “Neden başörtüsü örtme hakkını anayasal güvence altına almak istiyoruz, bu video güzel izah ediyor” paylaşımı gösteriyor ki, buna benzer başka provokasyonlar sürpriz olmayacak. Zaten Meryem de paylaşımlarında, “başörtü yasasının Meclis’e girebilecek kadar ilerlediği Türkiye döneminde nasıl bir cesaretle başörtüsüne dil uzatılıyor. Her hakareti kabul ederim ama başörtüsüne yapılan hakareti kabul etmiyorum” diyor.
Sözü uzatmaya gerek yok. Kanaatimce, bu olayda bir mağduriyet, nezaketsizlik ve taciz varsa, tacize uğrayan Meryem değil Aylin. Anladığım kadarıyla Aylin, görüntü alınmasını istememiş; belki de iktidara yapışık bir kanalın sorularına yanıtlamaya yanaşmamış. Ama Meryem ısrarlı ve sadece kendisini haklı çıkaracağını sandığı diyalogları paylaşmış; yetinmemiş, bir de karakola gidip şikâyet etmiş. Yuh olsun böyle provokasyon gazeteciliğine!
***
Bu olay, toplumun gazetecilik görünümlü ne gibi provokasyonlara açık olduğunu gösteriyor. Ne yazık ki, kadınların gelenek ya da dini inanç gerekçesiyle örtünmesi siyaseten en çok provoke edilen, istismar edilen konuların başında geliyor. Bu olayda sözü edilen örtünmenin geleneksel başörtüsüyle ilgisi yok ama olsun. Kim nasıl istiyorsa öyle örtünsün. Ama dini inanç gerekçesiyle üniforma benzeri bir örtünme türü icat edip ayrıcalık ve üstünlük talep ediliyorsa orada durulmalı.
Madem inanç gerekçeli örtünmeye hakaret iddiası söz konusu. Bu iddiayı provokasyona dönüştüren kadının giyimi kuşamı ne kadar İslami? Böyle bir soru benim meşrebime uymaz (kim kendisine neyi yakıştırıyorsa öyle giyinsin) ama kadın, yani muhabir Meryem Müslümanlık adına “Başörtüme hakaret etti” diyerek şikâyet etmişse, giyimini kuşamını İslami açıdan da sorgulamak sonuna kadar meşrudur.
Tesettür Allah’ın emri mi? Gerçi İslam alimleri türbanın Allah emri olup olmadığında hemfikir değiller ama öyle kabul edelim. Ama Allah’ın başka emirleri de var.
Örneğin, tam da tesettür ayetinde “Mümin kadınlara söyle, başörtülerini yakalarının üzerinden bağlasınlar. Mahrem dışında ziynetlerini süslerini kimseye göstermesinler.”
Süslenme yasağı başka ayetlerde çok daha sarih ve sağlam. Örneğin: “Ey peygamber hanımları, vakarınızla evlerinizde oturun, cahiliye devrindeki gibi süslenip çıkmayın. Dosdoğru namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve resulüne itaat edin.” (Ahzap 33)
Açık deyişle, Peygamber eşleri, yani Müslümanların valideleri bile evlerinde oturmaya memurlar, süslenip sokağa çıkamazlar.
Bunun dışında Müslüman kadının kocasına itaatini, aksi halde dövülmesini emreden ayetler. Kadının aklen ve dinen eksik olduğuna ilişkin hadisler.
Dinin kadınlara ilişkin emir ve yasakları bu denli açıkken, Müslüman kadın kimliğini vurgulayarak başı açık kadını karakola düşüren Kanal7 muhabiri Meryem’in süsüne püsüne ne demeli? Maşallah! Allah’ın verdiğiyle yetinmemiş. Estetiğin dibini kazımış, makyajın zirvesine kanatlanmış. O makyaj, vücut hatlarına oturmuş beyaz tayt, botokslu dudaklar, süslenme yasağı ayetlerden habersiz takma kirpikler. Badana, boya, cila ne varsa sürmüş, takmış takıştırmış. Maşallah maşallah! Taksın takıştırsın da, insanlar ekmek derdindeyken Allah’ın verdiğini beğenmeyip Allah’ın emri hilafına süslenip püslenmek, süsünü püsünü erkeklerin göreceği şekilde teşhir etmek ayıp değil mi? Her tarafın güzellik olsa ne yazar Meryem, beynin yüreğin güzel olmadıkça!
Biliyor musun Meryem? Bu ülkede insanlar değerleri ve yaşam tarzları üzerinden her gün saldırıya uğruyor. Biat ettiğin zorba siyasetçi, kendisine biat etmeyen kadınlara her vesileyle “sürtük” diyerek hakaret ediyor. Bu hakarete karşı bir haber röportaj söyleşi yapmak hiç aklına geldi mi? Eminim ki, aklına gelmemiştir. Bir de şöyle sorayım: Türbanlı bir kadın başı açık kadına “Başını ört de üşümeyesin, cehennemde yanmayasın” diye laf atsa gözaltına alınır mı?
Bak Meryem! Senin mahallende şeyhler, inanç önderleri sürekli “Başörtüsüz kadın perdesiz eve benzer; Kahkaha atan kadın iffetsizdir; Hamile kadın sokağa çıkmamalıdır” diye vaaz veriyorlar. Din bezirgânı kimi şarlatanlar başı açık kadınlara hakaretlerini video haline getirip medya mecralarında paylaşıyorlar. Tarikat ve cemaat yurtlarında çocuklar nelere maruz kalıyorlar? Bu iğrençliklerden haberin var mı? Müslümanlık saçlarını gizlemekten mi ibaret Meryem? Saçın görünse ne olur görünmese ne olur?
Tut ki Aylin kabalık etti. Şikâyet edip adliye koridorlarında süründürmenin dinde yeri var mı? İslami adalet bu mu? Bu olayda kim zalim kim mazlum?
Sorulacak çok soru var Meryem. Afganistan’da, İran’da, Suudi Arabistan’da yaşamak ister misin? Malum, oralar dar’ül İslam. Oralarda yaşamak istemeyeceğinden eminim Meryem.
***
Yazı gereğinden fazla uzadı. Anlaşılıyor ki, gerek seçim ortamında gerekse seçim sonrasında, kadınları “başörtülüler” ve “sürtükler” olarak ayıran zihniyetin nice manipülasyonlarına provokasyonlarına maruz kalacağız. Bu zihniyetin derdi, tesettür özgürlüğü değil; asıl isteği tesettür ayrıcalığı ve üstünlüğü, siyasi rejim olarak da teokrasi.
En başta söylediğimi yineleyeyim. Kim nasıl istiyorsa öyle örtünsün ama İslamcı faşizmin bayrağı tesettürün siyasi ekonomik diplomatik kültürel gündemi bloke etmesinden rahatsızım, isyanlardayım. Yolsuzlukların üstüne türban serilmesinden rahatsızım. Siyasette demagojinin yalanın, ekonomide kayırmacılığın talanın türbanla ambalajlanmasından rahatsızım. Bir sosyalist olarak, geçmişte herkese Sünnilik dayatan sözde laiklik ve Atatürk ile aldatıp soyan hırsız faşistlere ne denli muhalif olduysam, mücadele ettiysem, bugün de dindarlık maskesi altında Allah, Kur’an ve Muhammed ile aldatıp soyan ganimetçi İslamcı faşistlere o denli öfkeliyim, kızgınım.
Hoşgeldiiiin fevkalade demokratlık Rahmi'm. Ama vaktiyle herkes dilediği gibi örtünsün, halk isterse şeriat de gelir dendiği yani bir kere sarı inek verildiği için geldik bu azgın şirretlik noktasına. Yani canın sıkılmakta epey geç kaldı...
YanıtlaSilHoş gelmedim Tartanzade. Meseleyi yine yanlış bir açıdan, yani antidemokrat açıdan görüyorsun. Memleket bu noktaya demokratlıktan değil, sözde laiklik ve Atatürk ile aldatan zorbalıktan geldi. Demokratlık iyidir. İhtiyacın var. Fevkalade yüksek dozdan edinmeni öneririm. Baki selamlar.
SilEmeklerinize, yüreğinize sağlık.
YanıtlaSilSaygılar.
Kalemine emeğine sağlık teşekkür ederim sevgiler
YanıtlaSil