30 Temmuz 2025 Çarşamba

İMRALI SÜRECİ KOMİSYONA HAVALE


Irkçı ümmetçi iktidar ortakları her ne kadar ısrarla “Terörsüz Türkiye süreci planladığımız gibi ilerliyor” deseler de, Abdullah Öcalan’a örgütüyle doğrudan iletişim kanalı açılması ve PKK’nin sembolik silah yakma töreni dışında süreçte ilerleme yok. İlerleme bir yana sürecin tökezlediğinin, patinaj yaptığının işaretleri çok daha belirgin.

Her şeyden önce, resmen başlamasının üzerinden aylar geçmesine karşın taraflar sürecin adında bile anlaşabilmiş değiller. Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’ye göre “Terörsüz Türkiye”, Abdullah Öcalan’a göre “Barış ve Demokratik Toplum” süreci.

“Terörsüz Türkiye” adlandırması, Erdoğan/Bahçeli ikilisinin sorunu Kürt sorunu olarak değil, terör sorunu olarak gördüklerini gösteriyor ki, bunu açıkça söylüyorlar zaten. 

Adlandırma konusundaki anlaşmazlık, DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit’in, “Sürecin böyle isimlendirmesine karşı çıkıyoruz. Terör ve güvenlikçi politikalar üzerinden ifadelendirmek yerine barışı, demokratik toplumu esas alan bir adlandırma daha doğru olacaktır” sözleriyle en üst düzeyde vurgulandı. 

Sürecin adının ne olacağı konusunda bile anlaşma olmaması, sürecin olumlu bir sonuca ulaşacağı beklentisini zayıflatıyor ne yazık ki.

***

Sürecin adında bile anlaşma olmadığı gibi, süreci ilerletmek üzere TBMM’de kurulacak komisyonun adında, bileşiminde ve yetkisinde de anlaşma sağlanabilmiş değil. 

Erdoğan, “TBMM’de komisyon kuracak, sürecin yasal ihtiyaçlarını Meclis çatısı altında konuşmaya başlayacağız. Altını çizerek söylüyorum, AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve DEM heyetiyle birlikte bu süreci pişirerek geleceğe taşıyacağız” diyerek, komisyonu AKP/MHP/DEM ittifakıyla sınırladı. (12 Temmuz 2025)

Komisyonu kurmakla görevlendirilen TBMM Başkanı  Numan Kurtulmuş da kurulacak komisyonu “Terörsüz Türkiye Komisyonu” olarak adlandırdı; üye bileşimini çoğunluk  AKP/MHP/DEM ittifakında olacak şekilde belirledi.

İktidarın bu manevrası haliyle muhalefetin tepkisine yol açtı. Milliyetçi partiler bilinen reflekslerle komisyona katılmayı reddettiler. CHP, komisyonun adının “Toplumsal Barış, Adalet ve Demokratik Mutabakat Komisyonu” olmasını önerdi. DEM Parti CHP’nin önerisini desteklerken, komisyonun “Barış ve Demokratik Toplum Komisyonu” adıyla kurulmasını, demokratikleşme ve barış perspektifini içermesini istedi. Buna karşılık MHP “Kardeşlik ve Dayanışma Komisyonu” diyor.

Sürecin adında, süreci ilerletecek komisyonun adında ve yetkisinde bile anlaşma olmaması, haliyle sürecin olumlu bir sonuca ulaşacağı beklentisini zayıflatıyor. Üstelik kurulacak komisyonun yasal anayasal bir dayanağı yok. Esasen Türkiye siyasetinde “işi komisyona havale etmek” o işi sürüncemede bırakmak demektir ki, siyaset tarihi bu anlamda havanda su dövmenin, ipe un sermenin sayısız örneğiyle doludur.

***

Sürecin adında ve perspektifinde, süreci ilerletecek komisyonun adında ve yetkisinde anlaşmazlığın dışında, süreçteki tökezleme ve patinaj, tarafların söylemine de yansımaya başladı. Erdoğan “İmralı bu konuyla ilgili her türlü desteği verdi, veriyor” dese de sahadaki muhatapları tam tersini söylüyorlar. 

Sembolik silah yakma töreninden haftalar sonra PKK liderlerinden Duran Kalkan, sürecin duraklamasından yakınmıştı: “Süreç tek taraflı adımlarla ya da sadece iyi niyet açıklamalarıyla yürümez. Karşılıklı adımların olması lazım.” (anf, 29 Mayıs 2025)

PKK/KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık da “Devlet yetkilileri her şeyin yolunda gittiğini söylüyor ama gerçek bu değil” diyerek örgütün beklentisini yineledi: “Biz atmamız gereken adımları attık. Sürecin daha ileriye taşınabilmesi için Türk devletinin adım atması gerekiyor. Bizim izlediğimiz tarz Türkiye’ye adım attırma tarzıdır. Ya adım atacaklar ya da başka türlü bitecek başka yolu yok. Sadece fiili adımlar değil yasal adımlar atılmalı. Fiili olursa her şeyi inkâr edebilirler.” (Yeni Yaşam, 23, 24, 25 Temmuz 2025)

***

“TERÖRSÜZ SURİYE”

Sözün kısası, süreç ilerlemiyor, komisyona havale ediliyor. Süreç sadece Türkiye’de değil, Irak’ta ve bu dönemde asıl olarak Suriye’de tökezliyor, düğümleniyor. 

PKK’nin Suriye’de (daha doğrusu Rojava’da) ABD’nin himayesinde Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adıyla edindiği özerk yönetim malum. Erdoğan ve Bahçeli “PKK, YPG, PYD hangi adla olursa olsun, tüm uzantılarıyla kendini feshetmeli, Şam yönetimine biat etmeli” diye dayatıyor. Buna karşılık, en başta Abdullah Öcalan’ın, “Biz üzerimize düşeni yaptık, artık yapacağımız bir şey yoktur. Rojava’da Kürtler asla silah bırakamaz” sözleri medyaya yansıdı. (T24, 14 Temmuz 2025)

Abdullah Öcalan’ın “Rojava’da Kürtler asla silah bırakamaz” sözlerine, Rojava yöneticileri sahip çıkmakta gecikmediler. Rojava Özerk Yönetimi Dış İlişkiler Eş Başkanı İlham Ahmed, “Silah bırakmak kesinlikle gündemimizde değil” diyerek Suriye’de mevcut koşullarda DSG’nin silahsızlanmasının mümkün olmadığını söyledi. MHP lideri Devlet Bahçeli ise PYD, YPG’nin silah yakmaya yanaşmamasını “süreci sakatlama arayışı ve çirkeflik” olarak nitelendirdi. (Karar, 28 Temmuz 2025)


Özetle, Erdoğan ve Bahçeli, “Terörsüz Türkiye” söylemine paralel “Terörsüz Suriye” perspektifiyle, PKK’nin Suriye kolunun da kendisini feshetmesini, silah bırakıp Şam’daki şeriatçı iktidara biat etmesini dayatıyor. Buna karşılık PYD/YPG liderleri “Silah bırakmanın kendileri için kırmızı çizgi olduğunu, silah bırakmayacaklarını” söylüyorlar. Sürecin üçüncü tarafı ABD iki tarafı uzlaştırmaya çalışıyor.

***

ROJAVA’YA ASKERİ HAREKÂT MI?

Tökezleyen süreç Suriye’de düğümlenmişken, Erdoğan/Bahçeli ikilisinin PYD/YPG’ye askeri harekât tehdidi dikkati çekiyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, PYD/YPG ile HTŞ arasında imzalanan 10 Mart 2025 tarihli anlaşmayı vurgulayarak, “YPG’nin anlaşmayı hayata geçirmesini, silah bırakmasını bekliyoruz. Türkiye her türlü senaryoya hazır, bir kırk yıl daha kaybetmeye sabrımız yok” diyerek uyarıda bulundu. (Milliyet, 25 Temmuz 2025)

Aynı günlerde Milli Savunma Bakanlığı Sözcüsü Tuğamiral Zeki Aktürk, HTŞ yönetiminin “Suriye’nin savunma kapasitesinin geliştirilmesi ve terör örgütleriyle mücadele kapsamında Türkiye’den resmi destek talep ettiğini” açıkladı. (Hürriyet, 23 Temmuz 2025)

Yine aynı günlerde ABD’nin Ankara Büyükelçisi Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack da, “SDG’nin özerklik taleplerine karşı olduğunu; tek uluslu, tek ordulu, tek devletli Suriye’den yana olduğunu” ifade etti. Barrack, SDG ile HTŞ’yi uzlaştırma görüşmelerinin sonuçsuz kalması üzerine, SDG’yi “Şam’la anlaşmaya varılamaması halinde başka alternatiflerin ortaya çıkabileceği” diye uyardı ve aşağıladı: “Anlaşamıyorsanız sonsuza kadar bebek bakıcısı ve arabulucu olarak burada kalmayacağız.” (21 Temmuz 2025)

Rojava Kürtlerine yönelik uyarı ve tehditler nihayet iktidar beslemesi medyanın ekranlarına sayfalarına da yansıdı. Hanedan vakanüvisi Abdulkadir Selvi, SDG-PKK-YPG’nin silah bırakıp Suriye ordusuna katılması konusunda ABD ile Türkiye’nin aynı görüşte olduğu belirtti ve açık açık tehdit etti: “Türkiye, Irak ve Suriye’deki sürecin eş zamanlı olarak yürümesi için gayret gösteriyor. Ama askeri operasyon ihtimali devre dışı değil. Askeri seçenek masada tutuluyor. Eğer Mazlum Abdi direnmeye devam ederse o zaman Amerikan desteğini kaybedecek. Geriye sadece geniş kapsamlı askeri operasyon seçeneği kalacak. O zaman bakalım İsrail, Mazlum Abdi’yi kurtarabilecek mi?” (Hürriyet, 30 Temmuz 2025)

***

Söylenecek yazılacak çok şey var. Sonuç olarak, Erdoğan/Bahçeli iktidarının Kürt sorununu “terör sorunu” olarak görmeye devam ettiği koşullarda Abdullah Öcalan’la yürütülen sürecin Kürt sorununa çözüm getirmesi olası görünmüyor. Çözümün önündeki en büyük engel, Erdoğan/Bahçeli iktidarının samimiyetsizliği. Önceki yazıda vurguladığım üzere en basitinden Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tahliye edilmesi, hasta mahkumların bırakılması, kayyım atanarak gasp edilen belediyelerin iadesi, bağımsız ve tarafsız yargı, adil yargılanma hakkı, AİHM kararlarının uygulanması için anayasal yasal düzenleme gerekmiyor ama ırkçı ümmetçi faşist müttefikler bu gibi adımları atmaya bile yanaşmıyorlar, komisyona havale ediyorlar.

Dileğim temennim odur ki, süreç 2013-2015 süreci gibi kanlı bir provokasyonla kesintiye uğramaz. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder