TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU POLİTİKASINDA DEĞİŞİKLİK Mİ?
4 Temmuz 2014
Marks, Engels ve Lenin
emperyalistler arası paylaşım kavgasının savaşlara yol açacağını, savaşlarda
düzinelerce tacın kaldırımlarda yuvarlanacağını öngörmüşlerdi.
Her iki dünya savaşı Marksizm’in
öngörülerini doğruladı. Rusya, Almanya, Avusturya Macaristan ve Osmanlı
imparatorlukları dağıldı. İmparatorluk kalıntısı pek çok ülkede krallıklar
tarihe karıştı. Bazılarında sosyalist cumhuriyetler kuruldu.
İmparatorlukların dağılmalarının
özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasının üzerinden yüz yıl geçtikten
sonra bile hesaplaşma sürüyor. En somut hesaplaşma alanı olarak Ortadoğu
istikrara kavuşamadı. Bölgede taşlar hâlâ yerli yerine oturmadı. Bölgenin
istikrara ne zaman kavuşabileceğini kimse kestiremiyor. Özellikle Türkiye’nin
güney komşularında çatışmalar sürerken, Irak ve Suriye’nin parçalanacağından,
sınırların yeniden çizileceğinden söz ediliyor. Dolayısıyla gelişmeler
Türkiye’yi doğrudan ilgilendiriyor.
Türkiye öteden beri güney
komşularının toprak bütünlüğünün korunmasına endeksli bir dış politika
yürütüyordu. Bu bağlamda, örneğin Irak’ın parçalanmasını, bir Kürt devletinin
kurulmasını savaş nedeni sayıyordu. Buna karşılık Irak’ın bölünmekte olduğu
haberleri giderek ciddiyet kazanıyor. Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) Bağdat’a
yürümek için güç biriktirirken, Kürt yönetimi de bağımsızlık için referanduma
hazırlanıyor. Son olarak iki gün önce Irak’ta bölgesel Kürt yönetimi lideri
Mesut Barzani, Kürtlerin kendi geleceklerini belirleme vaktinin geldiğini belirterek,
bu konuda referandum için bölgesel parlamentoya başvuruda bulunacaklarını
bildirdi.
"Kendi kaderimizi tayin etme
hakkına sahibiz. Artık başkasının ne dediğine bakamayız. Yıllarca ortaya
koyduğumuz siyasetle komşularımız için tehdit olmadığımızı gösterdik.”
diyen Barzani, Kürt bölgesinin kendi petrolünü çıkarmada ve satmada
serbest olduğunu söyledi.
Kürt Yönetimi Dış İlişkiler
Sözcüsü Mustafa Bakır da referandumda bağımsızlık sonucu çıkarsa bunu ilan edeceklerini
açıkladı, sonuca saygı gösterilmesini istedi.
Peki Irak’ın bölünmesini, bir Kürt devletinin kurulmasını savaş sebebi
sayagelen Türkiye niçin sessiz? Ankara’da neden belirgin bir karşı hamle
gözlenmiyor?
Ankara şu sıralar tüm enerjisiyle Cumhurbaşkanı
seçimine odaklanmış durumda. Dolayısıyla Suriye’de Kürt özerk bölgesinin
kurulması, Irak’ta bölgesel Kürt yönetiminin bağımsızlık için referandumdan söz
etmesi, Irak Şam İslam Devleti adlı örgütün Musul’u ele geçirmesi ve Bağdat’a
doğru ilerleyişini sürdürmesi gibi konularda resmi politikada neler
öngörülüyor? Kamuoyu buna benzer soruların varlığından bile haberdar değil.
Kamuoyu haberdar olmasa da,
devletin ve hükümetin tümüyle seyirci kaldığı söylenemez. Siyaset kulislerinde
yapılan tartışmalarda, Türkiye’nin geleneksel dış politika tezlerinin askıda
olduğu, belki de Cumhurbaşkanı seçimini Başbakan Erdoğan’ın kazanması halinde
yeni dış politikanın resmileşeceği yorumları yapılıyor.
Muhtemel yeni dış politika neyi esas alacak?
Anlaşılıyor ki Türkiye muhtemel
yeni dış politika konseptinde komşu ülkelerin yani Irak ve Suriye’nin
parçalanmasını ve bir Kürt devletinin kurulmasını kabullenecek. Bunun bir
işareti olarak Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Irak Kürdistan yönetiminin
başkenti Erbil ziyareti sırasında Bağdat hükümetine sormadan Kerkük’e geçmekle
Irak Kürdistan yönetimini bağımsız bir devlet olarak tanıdıkları mesajını
vermişti.
Nihayet hükümet veya Dışişleri
Bakanlığı’nın resmi açıklaması olmasa da, iktidar partisi AKP’nin Genel Başkan
Yardımcısı Hüseyin Çelik de İngiliz gazetesi Financial Times’ta dört gün önce
yayımlanan demecinde yeni dış politikanın işaretlerini verdi. Hüseyin Çelik, açık açık eskiden savaş
nedeni sayılan Irak’ta bağımsız Kürt devleti olasılığının devlet erkini eskisi gibi
rahatsız etmediğini söyledi; “Irak’ın bölünmesi kaçınılmaz görünüyor. Oranın
adı Kürdistan, onlar bizim kardeşimizdir ve bunun kabul edilmesi gerekli” dedi.
Sonuç olarak, Mesut Barzani’ye
“Bağımsız Kürdistan”ı tanıma sinyalinin AKP iktidarından gittiğini söylemek
yanlış olmaz. Bununla birlikte “Bağımsız Kürdistan” olgusunun tek başına AKP
hükümetinden cesaret aldığı söylenemez. Küresel kapitalizmin Irak’ta güvenilir
istikrarlı enerji terminali isteği ile “cihadist terörizm” endişesinin de “güvenilir
müttefik” Kürtlerin bağımsızlık taleplerine meşruiyet kazandırdığı da
düşünülebilir.
Dış politikadaki bu paradigma değişikliği iç politikaya nasıl yansıyor?
Hükümetin PKK ve Abdullah Öcalan
ile yürüttüğü görüşmeler, bu görüşmelerin yasal güvencesi olmak üzere TBMM’ye
sunduğu yasa önerileri olarak yansıyor.
Yani AKP yönetimindeki devletin,
dış politikada Irak’ta bağımsız Kürt devleti, Türkiye sınırları içinde ise
özerk Kürdistan tezini benimsediği yorumları yapılıyor.
AKP iktidarının Barzani liderliğindeki
bölgesel Kürt yönetiminin petrol ticaretine aracılık etmesi, Türkiye Kürdistan
Demokrat Partisi’nin kurulmasını onaylaması, IŞİD’in Irak’ta güç kazanmasına
sessiz kalması da bu bağlamda anlam kazanıyor.
Ankara IŞİD’e seyirci kalıyor veya cesaret veriyorsa, Musul ve
Kerkük’ün işgalini nasıl açıklamalı?
Besbelli ki IŞİD’in Musul
Konsolosluğu’nu basarak konsolosluk görevlilerini rehin almasına zemin hazırlanmış
göz yumulmuş. Binayı boşaltmak isteyen Konsolos’a, “IŞİD size zarar vermez”
denilmiş. Bir aya yakın zaman geçmesine karşın rehinelerin ailelerinden ses
seda çıkmıyor. Ailelere güvence verilmiş olabilir. Nihayet haber ve yorum
yasağı konunun gündemden çıkmasını sağladı.
Her şeye karşın IŞİD’in Musul’u
işgali ve konsolosluk çalışanlarını rehin alması, kolay açıklanabilecek gibi
görünmüyor.
Uluslar arası diplomasi bağlamında gelişmeleri nasıl okumalı?
Bu gelişmeler diplomasi
bağlamında, Özgür Gündem gazetesinin
manşet haberiyle daha bir anlam kazanıyor. Özgür Gündem’in YER: AMMAN Tarih: 1 Haziran KONU: MUSUL”
başlıklı haberine göre, Musul’u ‘ele geçirerek’ Ortadoğu’daki tüm
dengeleri değiştiren IŞİD hamlesi, ABD, İsrail, Suudi Arabistan, Ürdün ve Türkiye’nin
bilgisiyle Amman’da planlandı. KDP ve Baasçıların da katıldığı gizli
toplantı 1 Haziran’da yapıldı. Toplantıdan 4 gün önce Mesud Barzani, Amman’a
gitti ve toplantının yapılması için ön ayak oldu. Toplantıya Ortadoğu
siyasetinde etkin olan çok sayıda örgüt ve kişi katıldı. Saddam sonrası
Irak’taki gelişmeler hegemon güçlerin istediği gibi gitmeyince IŞİD eliyle yeni
bir müdahale kararı alındı; 9 Haziran’da ise IŞİD çetesi Musul’u işgal etti. Amman’daki
çok gizli toplantıya katılan bir şahıs, tüm belge ve bilgileri 4 milyon dolar
karşılığında Iraklılara sattı. Uzun yıllardır Ortadoğu’da çalışan bir
diplomatın orijinal nüshasını bize gösterdiği toplantı bilgileri, reel politik
birçok ezberi bozacak nitelikte.
Özgür Gündem’in haberi böyle. Haberde de vurgulandığı gibi,
Ortadoğu diplomasisinde reel politik ezberi bozacak çarpıcı gelişmeler sürpriz
olmayacak.
Not: İlk üç paragraftan sonrası Köln Radyosu'nda yayımlanan haber söyleşinin metnidir.
Not: İlk üç paragraftan sonrası Köln Radyosu'nda yayımlanan haber söyleşinin metnidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder