7 Nisan 2017 Cuma

CUMA SELAMLIĞINDAN BALKON SELAMLIĞINA

Eskiden padişahlar Cuma selamlığına çıkarlarmış. İnceden inceye protokol kurallarına bağlanmış törenle selatin camilerinde veya Ayasofya’da cuma namazına giderlermiş. Bu tören padişahlığın ve halifeliğin alameti sayılırmış. Selamlık töreninde padişah vezirleriyle devlet işlerini konuşur, askerlerin geçit resmini kabul eder, cami avlusunda da kul taifesinin arzuhallerini alırmış. Tören, namazın başlamasıyla sona erermiş.
Şimdi seçilmiş padişah devrindeyiz. Öyle bir padişah ki, kendisine biat edenlerin nazarında sadece padişah değil. Hazreti Mehdi, halife-i ru-yi zemin, ikinci peygamber… Hatta Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplamış lider ki, her gün iki rekat şükür namazıyla salat edilmesi lazım gelir! Kendisine dokunmak bile ibadettir!
Padişahtan da öte bu ulu kişinin de elbette selamlığı olmalı değil mi? Nitekim O’nun da selamlığı var. İki üç senede bir balkon selamlığına çıkıyor.
Geçen haftaki selamlığa kadar balkona tek başına çıkıyordu. Zafer sevinciyle cuşu huruşa gelmiş kullarına hitap ediyor, zimmi saydığı (aslında düşman bellediği) ‘münkir ve kâfirler’in yüreklerini rahatlatmaya gayret ediyordu. ‘Münkir ve kâfirler’in yüreklerini rahatlatması şarttı. Hiç değilse, dava taşını gediğine koyacak kertede güçleninceye kadar sabretmeliydi.
Artık yeterince güçlendiğini sandığından mıdır nedir, geçen hafta balkon selamlığını kökünden değiştirdi. Osmanlı padişahlarının Cuma’ya haremlik selamlık çıkmasına karşılık, post-modern padişah haremiyle birlikte balkona çıktı. Bir tek Burak mahdum ve popişi yoktu.
Sadece haremi değil, veziri vüzerası da balkonda, post-modern padişahın yanında saf tutmuştu. Hınk deyici Beşir, saatperest Zafer ve daha niceleri. Bakaracı Makaracı Egoman bile balkondaydı.
Padişah toplayabildiği hanedanı ve taallukatıyla balkondaydı ama yine de balkon alayı tam kadro içtima etmiş değildi.
Mesela hayırsever Reza balkonda yoktu. Kim bilir hangi yoksul vakıf veya garip kişiye bağış yapıyordu!
Ha keza Muammer, Milyonali, kutucu defterdar, Fenerci Zahit, payitaht şehremini Melih, hafiyecibaşı Hakan, bostancıbaşı Necdet de balkonda değillerdi. Padişahın balkon selamlığına çıkmadılar diye günahlarını almamak lazım. Mutlaka bir vazifeleri vardı ki, balkona çıkamadılar. Bir dahaki sefere inşallah!
Balkon alayı eksik kaldığı gibi dekor da tamam değildi. Mesela, padişahın zenginliği ve ihtişamıyla cümle âlemin gözlerini kamaştırmak için o muhteşem kasalar belli aralıklarla balkona dizilebilirdi. Kasa aralarına da helalsayar makineler, ayakkabı kutuları yerleştirilse, yedi düvel şapka çıkarırdı herhalde. Bir dahaki sefere dekor da tamamlanır inşallah!
Selamlığın bir eksiği de, bahşiş dağıtımıydı. Sıfırlanamamış dolar ve avroların balkondan serpiştirilmesi unutulmuştu. Bahşiş de Ağustos ayındaki mükerrer cülus merasiminde dağıtılır artık!
Laf aramızda post-modern padişah balkon selamlığında tam da kendisi gibiydi. Dosta düşmana nispet yaparken, korku salarken pek şeditti. Kulları alkışladıkça daha da celalleniyordu ki, kendisine bir zararı dokunacaktı diye aklım çıktı!
Naçizane tavsiyem, kul taifesinin alkışına pek güvenmesin.
Mutlaka biliyordur, ben hatırlatayım. Bu millet padişahını hem sever hem de söver!!!

Not: Üç yıl önceki bir yazıdır. Aşağıdaki adreslerden de okunabilir
https://www.evrensel.net/haber/81734/cuma-selamligindan-balkon-selamligina
http://www.bizhaberiz.net/index.php?Did=8402

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder