Bu seçimde Recep Tayyip Erdoğan’a
ve partisine oy vermek düşüncesindeyim.
“Neden? Yeni mi aklın başına
geldi?” diye sorarsanız.
Evet! Çok şükür, nihayet aklım
başıma geldi, Tayyip’e oy vermek istiyorum!
Her şeyden önce “Müslüman demokrat, laik, barışçı,
birleştirici, sakin siyasetçi”. Sonracıma memlekete bunca hizmet etti, yol
yaptı, köprü yaptı, Merkel bile kıskanıyor. Daha da hizmet edecek Tayyip.
Hizmet çorbasında benim de tuzum olsun. Sonra efendime söyleyim, bizim millet
öyle çok kadir kıymet bilmez. Bugün över, yarın söver. Netekim, ülkeye İslam
alemine bunca hizmeti dokunan Tayyip Bey’i baya sıkıntıya sokacak
görünüyor millet. Milletimiz gibi şahsen bizatihi kendim de öyle çok kadir
kıymet bilen biri değilim. O yüzden kaç seçim oldu, hiçbirinde Tayyip’e ve
partisine oy atmaya elim gitmedi. Ama bu defa oyum Tayyip’e!
Sonra tekrar efendime söyleyim,
geçenlerde aynen şöyle konuştu: “Siyaset
sürekli yalan söyleme, dün söylediğini bugün inkar etme, dün ak dediğine bugün
kara deme sanatı değildir. Siyaset; tutarlılık ister, doğruluk ister, dürüstlük
ister. Siyaset omurga ister, dirayet ister.”
Şimdi elinizi vicdanınıza koyun,
böyle diyen siyasetçiye oy verilmez mi?
***
HIRSIZA RÜŞVETÇİYE KOL KANAT GERENDEN CUMHURBAŞKANI OLMAZMIŞ!
Oyum Tayyip’e dedim ya, başıma
gelmeyen kalmadı. Kırk yıllık elli yıllık arkadaşlarım dostlarım birer ikişer
benden yüz çevirdiler. Kadir kıymet bilmezlik meğer ne kadar da basiretlerini
bağlamış! Tayyipçi olduğumu duyan uzaklaşıyor. Canları sağ olsun, bir gün onlar
da doğru yolu bulurlar inşallah!
Dedim ya, Tayyip’e oy vereceğimi
duyan üstüme geliyor, basıyor azarı. Geçen gün seçim çalışmalarını izlemek
üzere MHP genel merkezine gittim. Bir taraftan püskevit yiyip çay içiyoruz, bir
taraftan da yazacağım haber için yöneticilerden bilgi alıyorum. Derken Devlet Bahçeli
gelmesin mi! Hoş beş selam faslından sonra “Yıldırım Bey, seçimde tercihiniz nedir?” diye sordu. Bende
yalan yok, “İnşallah Tayyip Bey ve
partisi” dedim. Devlet Bey nasıl kızdı nasıl kızdı, anlatamam. “Aklını mı yitirdin, Tayyip’e ve partisine
oy verilir mi?” diye bastı azarı. “Ama
Devlet Bey, memlekete bunca hizmeti var, Merkel bile hasedinden çatlıyor, takdir
etmeyelim mi?” diyecek oldum. Devlet Bey daha da kızdı, “Cumhurbaşkanlığı gibi yüce makama seçilecek
şahsiyetin şaibeden uzak temiz sicile sahip olması şarttır” dedi ve kükredi
adeta:,
“Toplumu kamplara ayırandan cumhurbaşkanı olmaz.
Vatanı bölme, milleti 36’ya ayırma hedefinde olandan cumhurbaşkanı
olmaz
Twitterı engelleyen, youtoub’u kapatandan, kişisel hak ve hürriyetleri
budayandan cumhurbaşkanı olmaz
Hukuka saldırandan adaletten kaçandan, rüşvetçilere hırsızlara kol
kanat gerenden cumhurbaşkanı olmaz
Villalara balya balya dolar yığandan, kamu arazilerini zimmetine
geçirenden, evdeki parayı sıfırlarken haysiyet ve inandırıcılığını da sıfıra
düşürenden cumhurbaşkanı olmaz.
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kumpas kurandan başkomutan olmaz.
Türklüğü reddeden, TC’yi silen, milliyetçiliği ayaklar altına alan bir
inkârcıdan Türkiye Cumhurbaşkanı olmaz, olamaz, olamayacaktır.
İki yanlıştan bir doğru çıkmaz, tekeden süt sağılmaz, balda tuz
bulunmaz, suda ateş yanmaz, Recep Tayyip Erdoğan'dan da Cumhurbaşkanı olmaz.”
(8 Nisan 2014)
Doğrusu Devlet Bey’i hiç bu kadar
sinirli, kızgın görmemiştim. “Düşüneyim
efendim” diyerek izin isteyip sıvıştım.
***
PAÇALARINDAN YOLSUZLUK AKIYORMUŞ!
Dedim ya, Tayyip’e oy vereceğimi
duyan üstüme geliyor. En çok da rüşvet hırsızlık yolsuzluk meselesinde üstüme
geliyorlar. Ben, “Bunlar Müslüman
adamlar, yolsuzluk yapmazlar, yapanlarla mücadele ederler, zenginden alıp
fakire verirler” diyorum, lakin Süleyman Soylu bile “İnanıyor musun bu söylediğine?” deyip bastı azarı. Yolda
karşılaştık, yanında Prof. Dr. Numan Kurtulmuş da vardı. Süleyman “İnanma!” dedi. “Niye inanmayacakmışım Süleyman?” diye sordum. “Paçalarından
yolsuzluk akıyor, Türkiye’de ihale ve yandaş belediyeciliği yapılmaktadır” diye karşılık verdi
Süleyman (10 Aralık 2008).
Süleyman doğru mu söylüyor diye Numan’a baktım, Numan da “Harun olmaya geldiler ama yoldan çıkıp
Karun oldular” demesin mi? (Milli
Gazete, 12 Temmuz 2010).
***
ENTELEKTÜEL BİRİKİMİ DAR VE GERİYMİŞ!
Tayyip’e oy vereyim dedim, başıma
neler geldi! En iyisi, Mehmet Metiner’e sorayım, en doğrusunu o bilir. Ne de
olsa çok yakın dostu, “beyin kıvrımlarında nelerin dolaştığını bilecek kadar” Tayyip
Erdoğan’a yakın biri Mehmet.
AK Parti’nin yolunu tuttum,
Mehmet’i buldum. “Mehmet böyleyken
böyle, Türkiye’yi Tayyip Bey’in demokratlaştıracağını düze çıkaracağını
düşünüyorum, doğru mu düşünüyorum?” diye sordum. Mehmet “İnanma!” dedi. “Niye inanmayacakmışım Mehmet?” diye tekrar sordum. “Erdoğan’la demokratik bir Türkiye inşa
edileceği kanaatinde değilim. Çünkü icazet aldığı içerideki çevreler statükonun
sahici sahipleri. Erdoğan'ın kapasitesi Türkiye'yi yönetmeye yetmez; entelektüel
birikimi dar ve geri. Uluslararası bir organizasyonun çabasıyla işbaşına
getirildi.” diye yanıt verdi Mehmet.
Mehmet’e verecek bir cevap
bulamadım, kafam daha da karıştı.
Bu duyduklarım karşısında Tayyip’e
oy vereyim mi vermeyeyim mi diye düşünürken kan ter içinde uyandım.
Meğer kâbus görmüşüm!
Rahmi Bey Kardeşim Şimdi ne olacak
YanıtlaSilAşikar bey dostum,
SilBelki de hayırlı oldu Erdoğan'ın kazanması.
Tersi olsaydı?
Yani İnce kazansaydı ikinci turda.
Cumhur İttifakı'nın çoğunlukta olduğu Meclis ile ülkeyi yönetemez,
Kapıya dayanmış ekonomik krizle başa çıkamaz,
Krizin altında ezilirdi.
Dolayısıyla dinci faşizme arasa bulamayacağı bahane armağan etmiş olurdu.
Sonuçta çok radikal bir değişim söz konusu değil.
Eskiden olduğu gibi, halkın üçte ikisi ırkçı ümmetçi milliyetçi sağcı,
Üçte biri merkez solda ama,
Ne yazık ki omurgayı oluşturan parti sosyal demokrat değil.
Çok selam.
Rüya yorumcusu olarak, cüppeliyemi sormalımı nee.
SilEn iyisi Üretenler yönetsin. Saygılar.
Teşekkür ederim saygılar
YanıtlaSil