18 Haziran 2018 Pazartesi

OYUM TAYYİP’E!


Bu seçimde Recep Tayyip Erdoğan’a ve partisine oy vermek düşüncesindeyim.
“Neden? Yeni mi aklın başına geldi?” diye sorarsanız.
Evet! Çok şükür, nihayet aklım başıma geldi, Tayyip’e oy vermek istiyorum!
Her şeyden önce “Müslüman demokrat, laik, barışçı, birleştirici, sakin siyasetçi”. Sonracıma memlekete bunca hizmet etti, yol yaptı, köprü yaptı, Merkel bile kıskanıyor. Daha da hizmet edecek Tayyip. Hizmet çorbasında benim de tuzum olsun. Sonra efendime söyleyim, bizim millet öyle çok kadir kıymet bilmez. Bugün över, yarın söver. Netekim, ülkeye İslam alemine bunca hizmeti dokunan Tayyip Bey’i baya sıkıntıya sokacak görünüyor millet. Milletimiz gibi şahsen bizatihi kendim de öyle çok kadir kıymet bilen biri değilim. O yüzden kaç seçim oldu, hiçbirinde Tayyip’e ve partisine oy atmaya elim gitmedi. Ama bu defa oyum Tayyip’e!
Sonra tekrar efendime söyleyim, geçenlerde aynen şöyle konuştu: “Siyaset sürekli yalan söyleme, dün söylediğini bugün inkar etme, dün ak dediğine bugün kara deme sanatı değildir. Siyaset; tutarlılık ister, doğruluk ister, dürüstlük ister. Siyaset omurga ister, dirayet ister.”
Şimdi elinizi vicdanınıza koyun, böyle diyen siyasetçiye oy verilmez mi?
***

HIRSIZA RÜŞVETÇİYE KOL KANAT GERENDEN CUMHURBAŞKANI OLMAZMIŞ!
Oyum Tayyip’e dedim ya, başıma gelmeyen kalmadı. Kırk yıllık elli yıllık arkadaşlarım dostlarım birer ikişer benden yüz çevirdiler. Kadir kıymet bilmezlik meğer ne kadar da basiretlerini bağlamış! Tayyipçi olduğumu duyan uzaklaşıyor. Canları sağ olsun, bir gün onlar da doğru yolu bulurlar inşallah!
Dedim ya, Tayyip’e oy vereceğimi duyan üstüme geliyor, basıyor azarı. Geçen gün seçim çalışmalarını izlemek üzere MHP genel merkezine gittim. Bir taraftan püskevit yiyip çay içiyoruz, bir taraftan da yazacağım haber için yöneticilerden bilgi alıyorum. Derken Devlet Bahçeli gelmesin mi! Hoş beş selam faslından sonra “Yıldırım Bey, seçimde tercihiniz nedir?” diye sordu. Bende yalan yok, “İnşallah Tayyip Bey ve partisi” dedim. Devlet Bey nasıl kızdı nasıl kızdı, anlatamam. “Aklını mı yitirdin, Tayyip’e ve partisine oy verilir mi?” diye bastı azarı. “Ama Devlet Bey, memlekete bunca hizmeti var, Merkel bile hasedinden çatlıyor, takdir etmeyelim mi?” diyecek oldum. Devlet Bey daha da kızdı, “Cumhurbaşkanlığı gibi yüce makama seçilecek şahsiyetin şaibeden uzak temiz sicile sahip olması şarttır” dedi ve kükredi adeta:,
Toplumu kamplara ayırandan cumhurbaşkanı olmaz.
Vatanı bölme, milleti 36’ya ayırma hedefinde olandan cumhurbaşkanı olmaz
Twitterı engelleyen, youtoub’u kapatandan, kişisel hak ve hürriyetleri budayandan cumhurbaşkanı olmaz
Hukuka saldırandan adaletten kaçandan, rüşvetçilere hırsızlara kol kanat gerenden cumhurbaşkanı olmaz
Villalara balya balya dolar yığandan, kamu arazilerini zimmetine geçirenden, evdeki parayı sıfırlarken haysiyet ve inandırıcılığını da sıfıra düşürenden cumhurbaşkanı olmaz.
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kumpas kurandan başkomutan olmaz.
Türklüğü reddeden, TC’yi silen, milliyetçiliği ayaklar altına alan bir inkârcıdan Türkiye Cumhurbaşkanı olmaz, olamaz, olamayacaktır.
İki yanlıştan bir doğru çıkmaz, tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz, Recep Tayyip Erdoğan'dan da Cumhurbaşkanı olmaz.” (8 Nisan 2014)
Doğrusu Devlet Bey’i hiç bu kadar sinirli, kızgın görmemiştim. “Düşüneyim efendim” diyerek izin isteyip sıvıştım.
***

PAÇALARINDAN YOLSUZLUK AKIYORMUŞ!
Dedim ya, Tayyip’e oy vereceğimi duyan üstüme geliyor. En çok da rüşvet hırsızlık yolsuzluk meselesinde üstüme geliyorlar. Ben, “Bunlar Müslüman adamlar, yolsuzluk yapmazlar, yapanlarla mücadele ederler, zenginden alıp fakire verirler” diyorum, lakin Süleyman Soylu bile “İnanıyor musun bu söylediğine?” deyip bastı azarı. Yolda karşılaştık, yanında Prof. Dr. Numan Kurtulmuş da vardı. Süleyman “İnanma!” dedi. “Niye inanmayacakmışım Süleyman?” diye sordum. “Paçalarından yolsuzluk akıyor, Türkiye’de ihale ve yandaş belediyeciliği yapılmaktadır” diye karşılık verdi Süleyman (10 Aralık 2008).
Süleyman doğru mu söylüyor diye Numan’a baktım, Numan da “Harun olmaya geldiler ama yoldan çıkıp Karun oldular” demesin mi? (Milli Gazete, 12 Temmuz 2010).
***

ENTELEKTÜEL BİRİKİMİ DAR VE GERİYMİŞ!
Tayyip’e oy vereyim dedim, başıma neler geldi! En iyisi, Mehmet Metiner’e sorayım, en doğrusunu o bilir. Ne de olsa çok yakın dostu, “beyin kıvrımlarında nelerin dolaştığını bilecek kadar” Tayyip Erdoğan’a yakın biri Mehmet.
AK Parti’nin yolunu tuttum, Mehmet’i buldum. “Mehmet böyleyken böyle, Türkiye’yi Tayyip Bey’in demokratlaştıracağını düze çıkaracağını düşünüyorum, doğru mu düşünüyorum?” diye sordum. Mehmet “İnanma!” dedi. “Niye inanmayacakmışım Mehmet?” diye tekrar sordum. “Erdoğan’la demokratik bir Türkiye inşa edileceği kanaatinde değilim. Çünkü icazet aldığı içerideki çevreler statükonun sahici sahipleri. Erdoğan'ın kapasitesi Türkiye'yi yönetmeye yetmez; entelektüel birikimi dar ve geri. Uluslararası bir organizasyonun çabasıyla işbaşına getirildi.” diye yanıt verdi Mehmet.
Mehmet’e verecek bir cevap bulamadım, kafam daha da karıştı.
Bu duyduklarım karşısında Tayyip’e oy vereyim mi vermeyeyim mi diye düşünürken kan ter içinde uyandım.
Meğer kâbus görmüşüm!

4 yorum:

  1. Rahmi Bey Kardeşim Şimdi ne olacak

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aşikar bey dostum,
      Belki de hayırlı oldu Erdoğan'ın kazanması.
      Tersi olsaydı?
      Yani İnce kazansaydı ikinci turda.
      Cumhur İttifakı'nın çoğunlukta olduğu Meclis ile ülkeyi yönetemez,
      Kapıya dayanmış ekonomik krizle başa çıkamaz,
      Krizin altında ezilirdi.
      Dolayısıyla dinci faşizme arasa bulamayacağı bahane armağan etmiş olurdu.
      Sonuçta çok radikal bir değişim söz konusu değil.
      Eskiden olduğu gibi, halkın üçte ikisi ırkçı ümmetçi milliyetçi sağcı,
      Üçte biri merkez solda ama,
      Ne yazık ki omurgayı oluşturan parti sosyal demokrat değil.
      Çok selam.

      Sil
    2. Rüya yorumcusu olarak, cüppeliyemi sormalımı nee.
      En iyisi Üretenler yönetsin. Saygılar.

      Sil
  2. Teşekkür ederim saygılar

    YanıtlaSil