7 Mayıs 2020 Perşembe

BAĞIMSIZLIK DEMOKRASİ SOSYALİZM MÜCADELESİNİN SİMGELERİ

ONLAR TÜRKÜLERİN ÖLÜ KAHRAMANLARI DEĞİL!
Tam bağımsız ve demokratik Türkiye” mücadelesinde tutsak düşen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan darağacında katledileli 48 yıl olmuş.
Ruhları şad olsun!
***

Denizler’i asanlar “anarşist, komünist, eşkıya” demişlerdi; bugünkü iktidar sahipleri de “terörist” diye yaftalıyorlar.
Denizler’i terörist diye yaftalamaları nedensiz değil. Yürürlükteki yasalara göre, en barışçıl eylem ve ifadeler bile “terör suçu” kapsamına giriyor. AK iktidar yetkililerinin ifadesiyle, “Resim yaparak, şarkı besteleyerek, şiir yazarak da terörist olunabiliyor! Hele kitap, bombadan da etkili bir silah olabiliyor!” Bu yüzden cezaevlerinde on binlerce “terörist” bulunuyor!
***

Biliniyor ki, tarihin hiçbir döneminde terör ve terörizm kavramları, devlet, ulus, sınıf, din ve siyaset dışı bir anlam kazanmadı.
Yine biliniyor ki, Deniz Gezmiş ve yoldaşları, faşistlerin iddia ettikleri gibi terörist değillerdi. O günlerde Denizler, Dolmabahçe önlerine demirlemiş, Amerikan emperyalizminin filosunu protesto ediyorlardı. Buna karşılık, İslamcılar ve milliyetçiler kıbleyi Amerikan filosuna çevirip namaza durmuşlar; namazın ardından devrimcilere saldırmışlardı. Denizler’in ve “bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm” için mücadele edenlerin “terörist” ilan edilmeleri, 50 yıl önceki bu tarihsel saflaşmadan ayrı düşünülemez. O günlerde Amerikan filosuna doğru namaza duranlar bugün iktidardalar; gerek Denizler’i gerekse bugün aynı uğurda mücadele eden devrimcileri, gazetecileri, yazarları, siyasetçileri ve nice emekçileri “terörist” diye yaftalıyorlar. İdam cezası yürürlükte olmadığı için cezaevlerinde çürümeye mahkûm ediyorlar. Mafya şeflerini, hırsızları, dolandırıcıları “kader kurbanı” diyerek tahliye ediyorlar; yüreği “tam bağımsız ve demokratik Türkiye” için emekçilerle birlikte çarpan devrimcileri, siyasetçileri, sanatçıları cezaevinde tutuyorlar.
***

Denizler, Türkiye’nin emperyalizmin boyunduruğundan kurtulması ve demokratikleşmesi için mücadele etmişlerdi; başlıca eylemleri şöyleydi:
-       Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye için yürüyüşler mitingler.
-       ABD Emperyalizmine, NATO’ya ve 6. Filo’ya Hayır gösterileri.
-       Filistin’de İsrail’e karşı savaş.
-       Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nun kurulması.
-       Ankara’da ABD Büyükelçiliği güvenlik kulübesinin silahla taranması.
-       Ankara İş Bankası Emek Şubesi’nin soyulması.
-       Ankara Gölbaşı’ndaki Amerikan askerlerinin kaçırılıp fidye istenmesi; fidye verilmeyince askerlerin serbest bırakılması.
12 Mart 1971 faşizminin mahkemesi, Denizler’i bu eylemlerden yargılayıp mahkûm etmedi. Öyle olsaydı, Denizler idam edilmezlerdi; eylemlerine karşılık gelen hapis cezalarını yatıp çıkarlardı.
Mahkeme Denizler’i TCK’nin ünlü 146/1 maddesinden yargılayıp idama mahkûm etti; yani anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs suçundan.
Denizler 6 Mayıs 1972’nin sabahında katledildiler. Faşistler, önce Deniz’i idam sehpasına çıkardılar ve infazı, Yusuf’a ve Hüseyin’e izlettirdiler. Katiller öylesine canavar ruhluydular. Deniz, Yusuf ve Hüseyin yiğitçe çıktılar darağacına. İdam sehpasında korkmadan haykırdıkları son sözleri anarşist, eşkıya veya terörist olup olmadıklarını kavramaya yeterlidir:
Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm-Leninizmin yüce ideolojisi! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Yaşasın işçiler, köylüler! Kahrolsun emperyalizm!” (Deniz)
Ben ülkemin bağımsızlığı ve halkımın mutluluğu için şerefimle bir defa ölüyorum! Sizler bizi asanlar şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz! Biz halkımızın hizmetindeyiz! Sizler Amerika’nın hizmetindesiniz! Yaşasın devrimciler! Kahrolsun faşizm!” (Yusuf)
Ben şahsi hiçbir çıkar gözetmeden halkımın mutluluğu ve bağımsızlığı için savaştım! Bu bayrağı bu ana kadar şerefle taşıdım! Bundan sonra bu bayrağı Türkiye halkına emanet ediyorum! Yaşasın işçiler, köylüler ve yaşasın devrimciler. Kahrolsun faşizm!” (Hüseyin)
Denizler nasıl bir mücadele verdiklerini, niçin asıldıklarını idam sehpasını tekmelerken bu sözlerle haykırdılar. Buna karşın psikolojik harp cephesinde devlet, Denizler’i siyasal ve hukuki bağlamından kopuk şekilde anarşist ve eşkıya diye yaftaladı.
Vurgulamalı ki,
Osmanlı’nın Bolu Beyi karşısında Köroğlu eşkıya idi!
İşgalcilerin kuklası Padişah ve İstanbul hükümeti karşısında Mustafa Kemal eşkıya idi!
Amerikan uşağı darbeciler karşısında Denizler de anarşist, eşkıya idiler!
Deniz, Yusuf ve Hüseyin’e bugün de “terörist” diyorlar.
Ezilen halkların kahramanı Che Guevara ne kadar teröristse Deniz, İbo ve Çayan da o kadar teröristtir!
***

"Atatürkçü" faşistler 48 yıl önce Denizler’i “anarşist, komünist, eşkıya” diye assalar da,
O günkü faşistlerin bugünkü torunları “terörist” deseler de,
Halkın geniş kesimi, Denizler’in bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm ve halkların kardeşliği için mücadele etmiş devrimciler olduklarını biliyor, türkülerinde, ağıtlarında yaşatıyor.
Onlar için, “Deniz mahkemeye düşmüş, avukatı ben olaydım” denildi.
Onlar için “Oy dere Kızıldere, Böyle Akışın nere, Bizde hal mı bıraktın, Sana can vere vere” diye ağıt yakıldı
Onlar, “Nurhak sana güneş doğmaz, uçan kuşlar yuva kurmaz” ağıtıyla anılıyor.
Onlar, “Yiğitler ölür mü üç beş kurşunla, doğrulmuş kalkıyor İbrahim yoldaş” ağıtıyla yaşatılıyor.
Ölümsüz ozan Mahzuni Şerif de onları katledenleri “Köşkün sarayın yıkılsın, Erim erim eriyesin!” diye lanetledi.
Onlar “türkülerde ağıtlarda yaşayan ölü kahramanlar” olarak görülmemeli.
Onlar, Türkiye’nin ezilenlerinin bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin simgeleri olarak yaşıyorlar.
Anılarına saygıyla!