20 Nisan 2017 Perşembe

AŞIK PEYGAMBER’DEN AŞIK İMAMA İNSANLIK HALLERİ

Referandumun hayhuyu içerisinde vatandaşın hakiki gündemi pek öne çıkmadı. “Arkadaşının eşi ile kaçan imam” başlıklı haber böyle bir gündeme işaret ediyor.  
Medyada yer alan habere göre, Bursa’nın İznik İlçesi Elbeyli Köyü imamı Mustafa T. arkadaşının eşi Funda Ş.’ye vurulmuş. Vurulmakla kalmamış, Funda’yı taktığı gibi koluna kaçırmış.
Haberden anlaşıldığı kadarıyla kaçırma yok, birlikte kaçmışlar. Yani olayda zorlama cebir şiddet yok. İki aşık bir olup samanlığı seyran eylemişler. Birlikte kaçtıktan sonra imam nikâhı kıyıp evlenmişler. Allah mesut bahtiyar mutlu etsin!
Lakin pek de mesut mutlu gitmemiş galiba hikâye. Tabii Türk filmlerinden aşinayız. Mutlaka bir kötü adam hikâyeye dahil olur, seyirciyi okuyucuyu çileden çıkarır.
Bu hikâyede aslında kötü adam yok. Ama birilerinin kötü adam rolünü oynaması gerek. Habere göre, aşıkların samanlığı seyran eylemeleri üzerine Funda’nın kocası Mehmet boşanma davası açmış, mahkeme boşanma kararı vermiş.
Buraya kadar normal. Kötü adam yok yani. Normalden, “kötü adam yok”tan kastım şu: Funda’nın eski kocası Mehmet “Ya benimsin ya kara toprağın” dememiş. “Seni başkasına yar etmem” diyebilirdi, dememiş. Daha beterini yapabilirdi yapmamış. Boşanmakla iktifa etmiş. Medeni adammış vesselam!
Kötü adam yok ama birinin bu rolü üstlenmesi gerek, yoksa hikâyenin tadı tuzu olmaz değil mi! Kötü adam rolünü Diyanet İşleri Başkanlığı üstlenmiş. Aslında kötü adamlık yapmamış Diyanet; sadece 657 sayılı yasanın gereğini yapmış. İmam hakkında idari soruşturma açmış, sonunda imam Mustafa’yı meslekten, yani imamlıktan ihraç etmiş.
Tabii bu noktada imamlık meslek midir, yoksa Allah rızası için ifa edilen bir meşguliyet midir? Hemşerim Hayrettin Toraman dahil, bilumum evliyaları seyyidleri şeyhleri münakaşaya davet ederim. Lakin, davete icabet etmezler; İbn’ül Sallama Hükümran’ın karşısına çıkmaya yürekleri ilimleri yetmez!!! Allah o evliya kılıklı iblisleri bildiği gibi yapsın, ateşten halk ettiği Şeytan hazretlerini de hak yoluna memur ve mecbur etsin, amin!
Hikâyemize dönecek olursak. İbn’ül Sallama Hükümran olarak derim ki: İmam Mustafa 657 sayılı kanuna tabi bir evliyadır. Talihsizliği Hicri 1’inci asırda, Miladi 7’inci asırda her metre karesi İslam kokan Medine’de yaşamamış olmasıdır.
***

Sözümüzün burasında duralım, mübarek asırda o mukaddes mahalde ne olmuş, onu anlatalım.
Hazreti Muhammed sabırla inşa edilmekte olan Medine İslam devletinin hem hükümdarı hem de o devletin Müslüman ahalisinin peygamberidir.
Kur’ân-ı Kerîm’de emredildiği üzere, Peygamberdir ama neticede o da insandır, Allah kuludur: “De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım” (Fussilet 6, Mağara/Kehf 110).
Her insan gibi her kul gibi Hazreti Muhammed de uyumuş uyanmıştır.
Her kul gibi acıkmış karnını doyurmuştur.
Her kul gibi abdesthaneye girmiş çıkmıştır, mecburiyetten çömelerek bevletmiştir.
Eee, aşk da insana mahsus değil mi! Aşk meleği gönül sarayını kim uğruna ateşe verir, kimi kimin aşkı için süründürür, yalnızca Allah bilir!
Uzatmayalım, her kul gibi Muhammed de sevmiş sevilmiş, aşık olmuştur.
Gün olmuş, seferde gazvede mağlup ettiği hükümdarların kızlarıyla gerdeğe girmiştir.
Gün olmuş, hane halkının huysuzlukları karşısında aciz kalmış, çareyi Allah’a sığınmakta bulmuştur.
Ve gün gelmiş, gelinine bile aşık olmuştur.
***

Gelinine aşkı Allah’ın emriyle vuku bulmuştur. Hadise Hicret’in beşinci senesinde cereyan etmiştir. Hz. Zeynep binti Cahş, Resûl-i Ekrem’in  halasının kızıdır. Peygamber’in öz oğlu yerinde evlatlığı Zeyd ile evlidir. Bu evliliğin dünürlüğünü bizzat Resûl-i Ekrem yapmıştır.
Tabii kimi evliliklerde olduğu gibi Zeynep/Zeyd evliliğinde de geçimsizlik baş gösterdi. Zeyd, boşanmak istedi. Kur’ân-ı Kerîm’de anlatıldığı üzere Resûl-i Ekrem boşanmaya karşı çıktı. Bir gün Zeyd’in hanesini ziyaret ettiğinde kapıyı Zeynep açtı. Hz. Muhammed o anda Zeynep’e aşık olduğunu hissetti ama “El alem ne der!” korkusuyla duygularını açıklamaktan çekindi. Oysa çekinmesine gerek yoktu. Nitekim ayet nazil oldu: “İçinde, Allah’ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene Allah daha lâyıktı” (Ahzab 37).
Allah’ın emri üzerine Zeyd, karısı Zeynep’i boşadı. Zeynep’in iddeti dolduktan sonra Resûl-i Ekrem bir gün diğer zevceleriyle sohbet ediyordu. Bu esnada vahiy geldi. Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyordu:Zeyd eşini boşayınca, onu seninle evlendirdik ki, eşlerini boşadıklarında, evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü’minlere zorluk olmasın. Allah’ın emri mutlaka yerine getirilmiştir” (Ahzab 37). “Allah’ın, kendisine farz kıldığı şeyleri yerine getirmesi konusunda peygambere darlık yoktur” (Ahzab 38).
Vahiy hali sona erince, Resûl-i Ekrem gülümsedi, “Allah'ın, onu bana gökte nikâhladığını, Zeynep'e, kim gidip müjdeler?” buyurdu. Tabii derhal Hz. Zeynep’e müjde uçuruldu...
Düğünlerinde ashabına ziyafet tertiplemek, Resûl-i Ekrem’in âdeti idi. Hz. Zeynep ile evlenirken de ziyafet verdi. Ashabtan Enes bin Mâlik’in annesi Ümmü Süleym, yağda kavrulmuş Medine hurması gönderdi. Gönderilen hurma küçük bir kap içinde, ancak Peygamber ve Zeynep’e yetecek kadardı. Bu esnada mucize gerçekleşti. Resûl-i Ekrem elini çanağın üzerine koyup bereket duâsı etti. Davetliler çanağın etrafında sırayla onar onar halkalanıp doyuncaya kadar yediler, çanaktaki hurmayı bitiremediler. Ümmü Süleym bu mucize kendisine anlatıldığında “Allah ondan bütün Medinelilerin yemesini dilemiş olsaydı, hepsi de yer ve doyardı” dedi.
Ziyafetin ardından davetliler çekildi. Gerdek için tüm şartlar hazırdı. Buharî ve Tirmizî’nin naklettiklerine göre Ebu Hureyre, sofradan kalkmak bilmedi. Ayet nazil oldu: “Ey iman edenler! Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (vakitli vakitsiz) Peygamber’in evlerine girmeyin, çağrıldığınız zaman girin. Yemeği yiyince de hemen dağılın. Sohbet için beklemeyin. Çünkü bu davranışınız Peygamber’i rahatsız etmekte, fakat o sizden çekinmektedir. Allah gerçeği söylemekten çekinmez” (Ahzab 53).
Sözü uzatmayalım. Neticede Hz. Muhammed, Allah’ın emrini yerine getirdi!
Demem odur ki, Elbeyli Köyü İmamı Mustafa, talihsizdir. Asrı saadette yaşamış olsa, aşkından dolayı kınanmazdı herhalde. Buhari’nin naklettiği rivayete göre, o asır ki, Medineli ensar Mekke’den gelen muhacir kardeşine, “Bak, iki karım var, hangisini beğenirsen onu boşarım, iddeti bitince onunla evlenirsin” diye teklif edecek konukseverlik ve cömertlikteydi.
657 Sayılı kanundan maaşlı “evliyalar” teşkilatı Diyanet meseleye bir de bu açıdan baksa, daha isabetli bir karar verebilirdi. 
İbnü'l Sallama Hükümran Beyefendi 

2 yorum:

  1. Yazınızdaki bazı bilgileri yeni öğrendim. Bilgilendim. Araştırmalarınız ve yeni bilgilendirmeleriniz için şimdiden teşekkürler. Kaleminize sağlık. Yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Ne güzel anlatmışsın Ben bile anladım o kadar ilahiyat okuyanlar anlamadı ise yapacak bir şey boşa okumuşlar sevgilerimle

    YanıtlaSil