14 Mart 2021 Pazar

DÜZENİN MUTEBER KATİLLERİ

ABD’de 1982’de Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan’ı öldürmek suçundan ömür boyu hapse hükümlü Hampig Sasunyan yakında özgürlüğüne kavuşacakmış. Los Angeles County Yüksek Mahkemesi, 39 yıldır hapis yatan Sasunyan’ı serbest bırakacak bir karar almış; Kaliforniya Valisi kararı temyiz etmeyecekmiş.

Türk Dışişleri Bakanlığı muhtemel tahliye kararına tepkili. Bakanlık, Sasunyan’ın salıverilmesinin terörizmle mücadelede iş birliği ruhuna zarar vereceğini hatırlatmış, “Evrensel hukuk ilkeleri ve adalet anlayışıyla bağdaşmıyor” diye vurgulamış.

Ne kadar dokunaklı değil mi? Dışişleri Bakanlığı, aradan 39 yıl geçse de diplomatının davasının peşini bırakmıyor, “evrensel hukuk ilkeleri ve adalet” peşinde koşuyor!

Peki yabancı birisi de çıkıp sorsa: Evrensel hukuk ilkeleri ve adalet diyorsunuz da sizin ülkenizde evrensel hukuk ve adalet anlayışı ne kadar geçerli?

Soruyu bu kadarla bırakmayıp devam etse. Kemal Arıkan, 28 Ocak 1982’de konsolosluğa giderken trafik ışıklarında duraklayan arabasında öldürüldü, katili 39 yıldır cezaevinde. Peki 1 Şubat 1979 günü aynı şekilde kırmızı ışıkta beklerken katledilen Abdi İpekçi’nin katilini ne kadar tuttunuz içeride? İpekçi’nin katilini neden tahliye ettiniz?

Türk Dışişleri’nin, Adalet Bakanlığı’nın bu soruya verecek yanıtı var mı?

***

Sahi, Türk basın tarihinin onuru Abdi İpekçi’yi bilen anımsayan kaç kişi var? Kemal Arıkan’ın katili 39 yıldır içerdeyken, Abdi İpekçi’nin katili M. Ali Ağca nasıl serbestçe dolaşabiliyor?

Ağca, Abdi İpekçi’yi öldürmekle kalmadı; yurt dışına çıkarıldıktan sonra da tetikçi olarak kullanıldı, 1981 yılında Katolik dünyasının ruhani lideri Papa’ya suikast düzenledi; İtalya’da yargılanıp ömür boyu hapse mahkûm edildi. İtalya’da 19 yıl hapis yatan Ağca, nasıl olduysa 2000 yılında Türkiye’ye getirildi; cezaevinde 6 yıl misafir edildikten sonra 2006 yılında serbest bırakıldı. Tepkiler üzerine yeniden cezaevine kondu ve 2010 yılında tamamen serbest bırakıldı. 

Oysa Papa’yı vurmaktan ömür boyu hapse, Abdi İpekçi’yi öldürmekten idam cezasına, ayrıca gasp suçundan 36 yıl hapse hükümlüydü Ağca. Bunca ağır suçluyken nasıl tahliye oldu da on bir yıldır serbestçe dolaşabiliyor?

Yanıtı basit. İtalya’da kalsa ömrünü cezaevinde tamamlayacak olan Ağca Türkiye’ye getirildikten sonra önce Turgut Özal’ın 1991 yılında çıkardığı infaz yasası affından yararlandırıldı, idam cezası 10 yıl hapse çevrildi. Sonra 2001 yılında çıkan Rahşan affından yararlandırıldı. Sonra 2005 yılında Tayyip Erdoğan’ın yeniden düzenlediği ceza yasasında Ağca’nın işlediği suçların cezası düşürüldü, Ağca bir kere daha affedildi. Nihayet 2010 yılında tamamen affedildi.

***


Ayrıcalıklı suçlu Ağca’dan ibaret değil. Nice ayrıcalıklı suçlu ve katil var adliye tarihimizde. Cumhur İttifakı iktidarının küçük ortağı MHP liderinin “dava arkadaşı” Alaattin Çakıcı da ayrıcalıklı bir suçlu. Mafya-siyaset-devlet ilişkilerinin merkezindeki suçlunun sicili Ağca’nınkinden de kabarık. Sayısız yaralama, cinayete azmettirme, kaçakçılık, Hıncal Uluç’un ve borsacı Adil Öngen’in yaralanması, Karagümrük Spor Kulübü Lokali’ne silahlı saldırı, dönemin Emlak Bankası Genel Müdürü Engin Civan’ın vurulması, eşi Uğur Kılıç’ın ve yeraltı dünyasının ünlü isimlerinden Nurullah Tevfik Ağansoy’un öldürülmesi. Recep Tayyip Erdoğan’a hakaretten 10 ay hapis de cabası… 

Garibim (!) çok bile yattı, Erdoğan’ın çıkardığı infaz affı ile cezaevindeki misafirliği 15 Nisan 2020 günü sona erdi. Cezaevinden çıktığı gün Erdoğan ve Bahçeli’ye özel olarak teşekkür etti. Sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu bakla kazığına oturtmakla tehdit etti, savcı ifadesini alıp bıraktı. Ayrıcalıklı suçlu olmak böyle bir şey!

***

Galeyana gelen milli hisler!..

Dedim ya, Türk adliye tarihinde böyle nice imtiyazlı suçlu vardır. Her birinin işlediği suç(lar) cinayet(ler) diğerlerininkilerden acıdır, yürek kanatıcıdır. İmtiyazlı katiller arasında en imtiyazlı olanlar da vardır…

Devletin öz evlat gibi sahiplendiği en ayrıcalıklı katillerden biri de Başçavuş Ali Ertekin’dir. Ali Ertekin 1940’lı yıllarda “silah çaldığı” gerekçesiyle ordudan atıldı ama devlet, öz evladını sokağa bırakmadı. Ali Ertekin, Milli Emniyet (yani o zamanın MİT’i) kadrosuna alındı; komünistler ve “iç düşmanlar” ile ahbaplık kurmakla görevlendirildi. Ahbaplık kurduğu iç düşmanlardan biri de Sabahattin Ali’ydi.

Söz Sabahattin Ali’ye geldiyse, boğaza bir şeyler düğümlenmeden yazı bitmez. Soruşturmalar, tutuklamalar davalarla geçen 41 yıllık ömrüne sığdırdığı eserlerle Türk edebiyatının zirvesindeydi Sabahattin Ali. Bugün eserleriyle kalplerde yaşıyor, bestelenen şiirleri dilden dile dolaşıyor. Ama aradan 73 yıl geçmesine karşın devlet, “iç düşman” olarak etiketlediği Sabahattin Ali ile hâlâ yüzleşmedi. Sabahattin Ali’nin nasıl bir cinayete kurban gittiği sorusunun yanıtını devlet bugüne değin vermedi, mezarını bile göstermedi. Mezarsız kurbanlar öyle çok ki; 1981 yılında idam edilen Veysel Güney’in nereye gömüldüğü de hâlâ bilinmiyor…


Sabahattin Ali nasıl öldürüldü? En çok bilinen ve inanılması istenen senaryoya göre Sabahattin Ali’nin çürümüş cesedi, 1948 yılında Türkiye Bulgaristan sınırında Istranca dağları eteklerinde çobanlar tarafından bulundu. Sabahattin Ali, Bulgaristan’a kaçmak isterken, kendisine rehberlik eden Ali Ertekin tarafından başına odunla vurularak öldürüldü. Ali Ertekin duruşmada, Sabahattin Ali’yi “milli hisleri galeyana geldiği için” öldürdüğünü itiraf etti.

İkinci senaryoya göre Sabahattin Ali, sınırı geçmek isterken sağ olarak yakalandı; işkenceyle sorgulandı ancak sorguda öldü. Olayın örtbas edilmesi için Ali Ertekin tarafından sınırda öldürüldüğü mizanseni uyduruldu.

Üçüncü senaryoda ise, Sabahattin Ali, kaçakçılarla çıkan çatışmada kim vurduya gidiyor.

Senaryoların her birinde Sabahattin Ali’nin kanı dönemin üst düzey CHP yöneticilerinin ellerine bulaşıyor. Ellerine kan bulaşanlar arasında 12 Mart 1971 faşizmi döneminde başbakanlık yapan bir siyasetçi de var. Kanlı eller, Ali Ertekin eliyle yıkanıyor…

Hangi senaryo gerçektir, devlet bilir. Kanaatim o ki, Sabahattin Ali, İttihat Terakki iktidarında zuhur edip Cumhuriyet’e miras kalan “muhalif kalem sahiplerini öldürerek susturma” geleneğinin kurbanıdır. Öyle melanet bir gelenektir ki, Nazım Hikmet kaçarak kurtulabilmiştir, iyi ki kaçmıştır. 

***

Sırtı sıvazlanan katiller eliyle nice insanın kalemi kırıldı, hayatı karartıldı. Himaye edilen katiller eliyle Abdi İpekçi’ye, Uğur Mumcu’ya, A. Taner Kışlalı’ya, Hrant Dink’e uzanan cinayetler… 

6/7 Eylül 1955, Kanlı Pazar 1969, 1 Mayıs 1977, Maraş 1978, Çorum 1980, Sivas 1993 ve nice katliamlar... Hepsinde Sabahattin Ali’nin katillerinin ve hamilerinin parmak ve ayak izleri bulunuyor. 

Gelenek bugün iktidara biat etmeyen siyasetçiler ve gazetecilere yönelik saldırılarla sürüyor…

Peki, geleneğin ilk resmi katili Ali Ertekin ne kadar hapis yatmıştır? Sadece 1 (bir) yıl. Yargılamada 4 (dört) yıl hapis cezasına çarptırılmış, ancak aynı yıl çıkan afla tahliye…

Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan’ı öldürmekten 39 yıl hapis yatan Hampig Sasunyan’ın tahliye edileceği haberinden nerelere geldik.

Yineleyerek… Türk Dışişleri Bakanlığı, Sasunyan’ın salıverileceği haberine “Evrensel hukuk ilkeleri ve adalet anlayışıyla bağdaşmıyor” diye feveran ediyor. 

Peki, “Sizin ülkenizde evrensel hukuk ve adalet anlayışı ne kadar geçerli? Siz kendi katillerinizi ne kadar içerde tutuyorsunuz?” sorusuna Dışişleri’nin verecek yanıtı var mı?


11 yorum:

  1. Kalemine emeğine sağlık sevgiler Adamına göre hukuk

    YanıtlaSil
  2. Çifte standardı gözler önüne seren çok güzel bir yazı,emeğine sağlık. Selamlar. tevfik kemali üçbaş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Tevfik Kemali Üçbaş. Çok selam.

      Sil
  3. Önce,kendi ellerindeki Kana bakıp,ondan sonra Evrensel Hukuk kurallarından bahsetsinler. Yüreğinize,Kaleminize sağlık.Selam olsun

    YanıtlaSil
  4. Keşke herkes okuyabilse yazını.Yıllardır özenle saklanan,üstleri örtülmeye çalışılan, kurbanları hep değerli,hep sevdiklerimiz olan cinayetlerin planlayıcılarını ve katilleri gözler önüne seren yazın için teşekkürler,sevgili dost.

    YanıtlaSil
  5. Evrensel hukuk değerleri ve adalet anlayışı tc için çok önemlidir😊
    Tebrikler güzel yazı

    YanıtlaSil
  6. Sayın Rahmi Yıldırım, 1889 yılında kurulup
    1918 yılında kendini feshetmiş olan İttihat ve Terakkinin pekçok ūyesinin Millî Mücadele'ye katıldığını, Fiili olarak İttihat Terakki olmamasına karşın, ūyelerinin faal olduğu, kendi içlerinde Millici, Anti Emperyalist, İslamcı-radikalist, karporatist ve hatta mandacılarında oldukları bilinir. M.Kemalin kendi taraftarlarını Mayıs 1921’de Müdâfaa-i Hukuk Grubu etrafında topladığını yazar tarih. Bu tarihten sonraki Mustafa Kemal ne kadar İttihat ve Terakkisti ne kadar Millici, Anti Emperyalist, İslamcı-radikalist, karporatistti acaba!
    Saygilar

    YanıtlaSil