15 Ekim 2014 Çarşamba

ADAM-DER’DEN TBMM’YE SESLENİŞ



16 Ekim 2014

Sayın Milletvekilleri,

Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği (ADAM-DER), 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri dönemlerinde, görüşlerinden dolayı, haklarında mahkeme kararı olmaksızın, darbecilerin keyfi kararlarıyla ordudan atılan, işkenceden geçirilen, sivil hayatta açlığa ve işsizliğe mahkûm edilen askerleri temsil etmektedir.
TBMM 10 Mart 2011 tarihinde oybirliğiyle kabul ettiği 6191 sayılı yasa ile darbe dönemlerinde mağdur edilen askerlerin özlük haklarının iade edilmesini kararlaştırdı. Geçmiş hükümetlerin hiçbir yakınlık göstermedikleri darbezede askerlere ilk kez el uzatılması dolayısıyla, yasa mağdur askerler tarafından umut ve sevinçle karşılandı. Yasayı uygulamakla yükümlü hükümet de Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarıyla mağdur edilmiş askerlerin gözyaşlarının dindiğini, bu nedenle aldıkları hayır dualardan sevinç duyduklarını söylediler.
Ancak 28 Şubat sürecinde YAŞ kararlarıyla mağdur edilmiş askerlerin gözyaşları dinerken, yasanın mağdurlar aleyhine yorumlanmasıyla 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerinin mağduru askerler yasadan yararlandırılmayarak ikinci kez mağdur edildiler.

Bu vesileyle bir kez daha 6191 sayılı yasanın yanlış yorumlanarak yol açılmış mağduriyete dikkatleri çekmek istiyoruz.

GEÇİCİ MADDE 32 MAĞDURLARI
Askeri darbeler Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içerisinde de ağır insan hakları ihlallerine yol açtı. Darbeciler, kendileriyle aynı görüş ve inançta olmayan binlerce askeri mahkeme kararı olmadan, keyfi kararlarla TSK’den çıkardılar.
27 Mayıs 1960 darbesinden sonra 235 general ve 4 bin 171 subay,
12 Mart 1971 darbesinde 600 dolayında subay astsubay ve öğrenci asker,
12 Eylül 1980 darbesi hazırlık sürecinde 30 dolayında öğrenci asker,
12 Eylül 1980 darbesi sonrasında 397 subay, 176 astsubay, 447 öğrenci asker,
1984 yılından itibaren 900’ü 28 Şubat sürecinde olmak üzere 615 subay, 928 astsubay, idari kararlarla ordudan uzaklaştırıldı.

27 Mayıs 1960 darbesinin muhatabı askerlerin hakları,
a) 5 Ağustos 1960 tarih ve 42 sayılı yasa,
b) 11 Temmuz 1973 tarih ve 1782 sayılı yasa,
c) 10 Kasım 1981 tarih ve 2551 sayılı yasa,
d) 12 Aralık 1992 tarih ve 3854 sayılı yasa ile iade edildi;
Göreve devam etmiş olsalardı elde edecekleri mali haklar” tanındı

İzleyen darbelerin kurbanı askerlerin yaralarının sarılması için ilk ve tek adım 10 Mart 2011 tarihinde atıldı. TBMM, bu tarihte kabul ettiği 6191 sayılı yasa ile TSK Personel Kanunu’na Geçici Madde 32'yi ekledi. Geçici Madde 32, 22 Mart 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yasadan yararlandırılacak olanlar, kanun metninde “12 Mart 1971 tarihinden bu kanunun yayımı tarihine kadar, yargı denetimine kapalı idari işlemler veya Yüksek Askeri Şûra Kararları ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler veya vefatları halinde hak sahipleri” olarak ifade edildi.
Geçici Madde 32’den yararlanmak için 4 bin 606 kişi başvurdu. Bunlardan çok büyük çoğunluğu 28 Şubat mağduru 1542’sinin başvuruları kabul edildi. Yasa kapsamının tereddüde mahal bırakmayacak derecede açık ifade edilmemesi ve uygulamada hak sahipleri aleyhine yorumlanması nedeniyle geride çok geniş bir mağdur kitlesi kaldı.

Özetle vurgulamak gerekirse:
1-     Yasanın hak başlangıcı tarihini 12 Mart 1971 olarak belirlemesine karşılık, 12 Mart 1971 darbecilerinin işkenceden geçirdiği (rütbeli veya öğrenci) hiçbir asker yasadan yararlandırılmadı. 12 Martzede askerlerin başvuruları “mahkeme yolu açıkmış” gerekçesiyle reddedildi. Oysa bu askerlerin Danıştay’a başvuruları bir buçuk yıl bekletilmiştir. Bu arada 20 Temmuz 1972 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 1602 sayılı kanunla Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kurulmuş ve ilişiği kesilen askerlerin başvuruları bu mahkeme tarafından görüşülerek reddedilmiştir. Öyle ki, ilişiği kesen sicil amiri daha sonra AYİM üyesi olarak da, mağdur askerin açtığı davayı reddetmiştir. Bu durum, hukukun en temel ilkeleri arasında yer alan doğal yargıç ve yargı bağımsızlığı ilkesine aykırıdır.

2-      Darbe dönemleri dışında sözde yargı denetimine açık, Bakan onaylı kararnamelerle ilişiği kesilmiş hiçbir rütbeli asker yasadan yararlandırılmadı.

3-      Darbe dönemleri dışında sözde yargı denetimine açık, Kuvvet Komutanı onaylı Yüksek Disiplin Kurulu kararlarıyla ilişiği kesilmiş hiçbir öğrenci asker yasadan yararlandırılmadı.

4-      12 Mart ve 12 Eylül darbecilerinin görüşlerinden dolayı okullarından çıkardıkları öğrenci askerlerin hiçbiri yasadan yararlandırılmadı. Öğrenci askerlerin başvuruları, “yasa kapsamı dışında” gerekçesiyle reddedildi. Oysa, Geçici Madde 32 metninde “TSK’dan ilişiği kesilenler” denilmekte ve yürürlükteki yasalara göre asker kişi olan öğrencilerin Geçici Madde 32 kapsamında olmadıklarına ilişkin bir ifade bulunmamaktadır.

5-      Yargı bağımsızlığının tümüyle askıya alındığı darbe dönemlerinde darbecilerin emirleri dışına çıkamayan mahkemeler eliyle mağdur edilmiş askerler yasadan yararlandırılmadı.

Yasa kapsamının mağdurlar aleyhine yorumlanmasından kaynaklanan bu sonuç, Anayasa’nın eşitlik ilkesine ve Türkiye Cumhuriyeti’nin imzacısı olduğu ayrımcılığı yasaklayan uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Çok daha vahimi, umutları boşa çıkan darbe mağduru askerler ikinci kez mağdur edilmişlerdir. Ayrımcılık ve mağduriyet üç yıldır sürmektedir.
Muhalefete mensup milletvekilleri bu ayrımcılığın giderilmesi için kanun teklifleri sunmuşlardır. TBMM’yi bu kanun tekliflerini görüşme gündemine alarak ayrımcı uygulamayı sona erdirmeye, Geçici Madde 32’nin yol açtığı mağduriyeti telafi etmeye çağırıyoruz.
Saygılarımızla!

Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği

ADAM-DER YÖNETİM KURULU

4 Ekim 2014 Cumartesi

KOBANİ’DE ÇANAKKALE SAVUNMASI


Kobane’de tam olarak ne olduğu belli değil. Şehirde çatışmalar sürüyor deniyor. Sınırın Türkiye yanında ise Suruç’ta gerginliğin tırmandığı, HDP İstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel ve HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız’ın Kobani'ye gittiği bildiriliyor.
Şimdi Ankara’daki arkadaşımız Rahmi Yıldırım ile konuşuyoruz.
Öncelikle Kobani’ye bakalım. Haberler çelişkili. Ankara’ya ulaşan haberlere göre Kobani’de neler oluyor?
Senin de söylediğin gibi haberler çelişkili. Ancak IŞİD’in Kobani’yi ele geçiremediği kesin. IŞİD üç haftadır sürdürdüğü kuşatmayı başarıyla tamamlamış ve Kobani’yi ele geçirmiş olsa, bunu çoktan ilan ederdi. Benzetmek gerekirse Türk tarihinde Çanakkale savunması nasıl bir değere sahipse, Kürtler için de Kobani direnişi öyle bir değer kazandı. Ancak bu direnişte bölgedeki Arap ve Türkmen aşiretlerinden destek alamıyorlar. Bu yüzden kentin IŞİD’in eline düşmesi durumunda sivil katliamı olmaması için Kobani’deki sivil halkı Suruç’a gönderdiler, kent içi savunmaya odaklandılar.
Bu arada ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin dün gece Kobani’yi kuşatan IŞİD mevzilerine bomba yağdırdığı haberleri de ajans bültenlerine düştü. Ancak bu yöndeki haberlerin tarafsız gözlemcilerce doğrulanmadığını belirtmekte yarar var.

Suruç’ta gerginlik var deniyor, kimle kim arasında ve neden?
Suruç ilçesinde öğle saatlerinde sınır hattında toplanan bir grup, Kobani’ye geçmek istedi. Jandarma, Kobani’deki çatışmalardan dolayı sınırın riskli olduğu gerekçesiyle grubu barikat kurarak durdurdu. Buna karşın grup ilerlemek istedi. Bunun üzerine jandarma biber gazı ve basınçlı su ile müdahale etti. Slogan atarak sınıra yürümek isteyen grup taşla karşılık verdi. Gerginlik, jandarmanın kalabalığı dağıtmasıyla sona erdi.

HDP İstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel ve HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız’ın, Kobani'ye gittiği belirtiliyor. Döndüler mi? Orada ne yaptılar?
Sadece Sabahat Tuncel ve Faysal Sarıyıldız değil, diğer HDP milletvekilleri İbrahim Ayhan, İbrahim Binici, Kemal Aktaş, Ertuğrul Kürkçü ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak da Mürşitpınar Sınır Kapısı’ndan Kobani'ye geçtiler. HDP heyetini sınır kapısında PYD Eş Başkanı ve Kobane Kantonu yöneticileri karşıladı. Kobane kantonu yöneticileri direnişin sürdüğünü, kenti IŞİD’e bırakmayacaklarını söylediler. HDP milletvekilleri ziyaret ve bayramlaşmanın ardından Suruç’a döndüler.

Bir de Cumhurbaşkanı’nın açıklaması var. ISİD le PKK bir diye. Buna tepki var mı?
Henüz doğrudan özel bir tepki yok. Çünkü, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP hükümetinin buna benzer açıklamaları alışılmış şeyler. Kaldı ki, Meclis’ten geçen tezkerede PKK ve IŞİD birlikte anılmış ve “terör örgütü” olarak nitelenmiş olsalar da, AKP hükümetinin IŞİD ile PKK’yı bir tutması söz konusu değil. AKP liderliğinin IŞİD’i “Bölgedeki Şii ayrımcılığına karşı öfkeli gençlik hareketi” olarak tanımladığını anımsamakta yarar var. Başbakan Davutoğlu, tezkere onaylandıktan sonra Kobani’yi korumaya söz vermişti. Ama tezkereden bu yana iki gün geçti; Davutoğlu’ndan bu sözüne uygun bir adım yok. Ajans bültenlerine düşen bir son dakika habere göre, Suriye’deki Kürtlerin lideri PYD Eş Başkanı Salih Müslim bugün Türkiye’ye gelerek bazı görüşmeler yaptı.

Hatay'ın Reyhanlı İlçesi'ndeki Cilvegözü Sınır Kapısı, bayramın ilk günü tüm giriş-çıkışlara kapatıldı. Neden?
Cilvegözü Sınır kapısı, hasta, yaralı, cenaze nakli gibi acil durumlar dışında tüm giriş-çıkışlara kapatıldı. Kapıda bayramın dördüncü gününe kadar hiçbir aracın giriş çıkışına izin verilmeyecek. Neden böyle bir karar alındı? Doğrusu bilmiyorum. Geçerli bir nedeni mutlaka olmalı. Ama, tam da bayram gününde neden böyle bir karar alındığı sorusuna resmi bir yanıt yok.

Not: WDR Köln Radyosu'ndaki söyleşinin metnidir.