12 Şubat 2018 Pazartesi

ŞARK CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK!

Saldırı karşısında evini, köyünü, kentini, ülkesini, onurunu savunma dışında savaş cinayettir; insanın kendi doğasına yabancılaşmasının en vahşi pratiğidir; birbirini öldürmesi ve ölmesidir.
Savaş, mülk sahiplerinin hırsızlık ve talanla biriktirdikleri mülklerini korumak ve arttırmak için birbirlerinin gırtlağına sarılmaları ve bu uğurda mülksüzleri birbirlerini öldürmeye göndermelerinin ekonomisi ve siyasetidir.
Savaşta ilk önce gerçekler vurulur; gerçeklerin yerini almak üzere sahte gerçekler üretilir, yani vatan millet ümmet uğruna alenen yalan söylenir!!!
Talan ve yalan boğazlaşmasının cephe gerisinde, yani psikolojik harp cephesinde en önemli görev tapınak ve medya esnafına düşer. Tapınak esnafları savaşta ölmeyi öldürmeyi Tanrıya vekaleten kutsarlar; medya esnafı ise vurulan gerçekler yerine vatan millet ümmet uğruna yalan  uydururlar.
***

Ateş altındaki ve masa başındaki “gazeteciler” talan ve yalan boğazlaşmasının en vahşisine, savaşa ve adrenaline bağımlı olurken, şairler ve romancılar farklı şeylerden söz ederler.
Garp Cephesi’nde Yeni Bir Şey Yok adlı romanında Eric Marias Remarque, Birinci Dünya Savaşı’nda cephedeki hayatı ve ölümü sanatçı duyarlılığıyla betimler. Dönüş Yolu adıyla kaleme aldığı eser ise cepheden sağ dönebilenlerin romanıdır. Bu romanda kara bahtlı gazilerden Albert, savaş bitip eve döndüğünde karısını bir savaş vurguncusunun kollarında görür. Cepheden kalma alışkanlıkla silahını ateşler... Tutuklanır, mahkemeye çıkar. Mahkemedeki sorguyu Remarque şöyle anlatır:
-       “Bir adam öldürdün” dedi başkan, kelimelerin üstüne basa basa.
-       “Ben çoook adam öldürdüm” dedi Albert, umursamaz bir tavırla.

Savcı ayağa fırladı. Kapının yanında oturan jüri üyesi tırnağını kemirmeyi bıraktı. Başkan, soluğu kesilmiş gibi,
- Ne yaptın, ne yaptın?
Ben hemen, “Savaşta” diye araya girdim.
Savcı “O başka” dedi. Hayal kırıklığına uğramıştı. O sırada Albert başını kaldırdı:
- Nasıl başka? diye sordu.
Savcı ayaklandı:
- Yoksa burada yaptığınla vatan uğrunda savaşmayı bir mi tutuyorsun?
“Hayır” diye karşılık verdi Albert:
- O zaman öldürdüklerimin bana hiçbir kötülüğü dokunmamıştı…
* * *

Bölgesel ya da küresel,
Savaşların hemen hepsinde...
Mülk ve iktidar sahiplerinin evlatları ya bedelli ya da çürük raporludur;
Askere bile gitmezler.
Başkalarının evlatları ise ölüme gönderilir.
Ne için?
Vatan uğruna!
Ne için?
Millet uğruna!
Ne için?
Ümmetin hayrına, ilayı kelimetullah uğruna!...

Cepheden ölüsü gelenler de Müslüman ise “şehit”,
Hıristiyan ise “martyr”,
Musevi ise “kedoşim” diye kutsanır.
“Ne mutlu ki şehit oldu, Peygamber’e komşu oldu” derler.

Birinci Dünya Savaşı yıllarında Fransız edebiyatçı Anatole France demişti ki:
- Vatan uğruna ölündüğü sanılır, sanayiciler ve zenginler uğruna ölünür!
Bin yılların deneyimiyle bilgeleşen halkımız da der ki:
- Sefer yolu çamurdandır / Karavana bakırdandır / Zenginimiz bedel öder / Şehidimiz fakirdendir!
***

Dün, bugün, yarın...
Fani dünya iktidarlarının bekası için ölüme gönderiyorlar.
Zenginimiz bedel veriyor,
Müslüman fakirimiz şehit düşüyor,
Müslüman değilse martyr, kedoşim oluyor...
Alevi ise şehit, martyr, kedoşim bile olamıyor!!!

Şark Cephesinde Yeni Bir Şey yok!!!

2 Şubat 2018 Cuma

AFRİN AFRİN!

Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan’ın “İlk hedefiniz Afrin’dir, ileri!” komutu üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başlattığı Afrin harekâtı sürüyor.
Harekâtın 14’üncü gününde “stratejik” Burseya Dağı’ndan sonra “stratejik” Darmık Dağı zivesine de Türk bayrağı dikilmiş.
***

Birinci husus:
Afrin / Kilis arası yaklaşık 40 kilometre.
Ordu, harekâtın 14’üncü gününde 14 kilometre ilerleyebilmiş.
Oysa karşısında düzenli ordu yok.
İstiklal Harbi sırasında, Mustafa Kemal Paşa komutasındaki Türk ordusu,
26 Ağustos’ta başladığı taarruzu 14 günde tamamlamış;
400 kilometre uzaktaki İzmir’e varabilmişti.
Afrin harekâtında ise 14’üncü günde menzilin yarısına ancak gidilebilmiş!
Afrin varoşlarına kaç günde gidilebileceği belli değil.
Yarın Afrin varoşlarına varıldı diyelim...
***

Diğer bir husus:
14 günde 823 “terörist” öldürülmüş, pardon etkisiz hale getirilmiş.
Yerli ve milli” savaş teknolojisi "akıllı mühimmatlar", “terörist” ile sivil halkı kılı kırk yararcasına ayırt edecek derecede gelişmiş olmalı!
Harekâtta yüzlerce sivilin katledildiğini söyleyen Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova,
“Terörist” diye sivil halkın katledildiğini yazan Robert Fisk hasetten çatlasınlar!
***

Diğer bir husus:
“Başkomutan” Recep Tayyip Erdoğan dedi ki:
Hamdolsun, teröristlerden 800 tanenin işi bitti, ila cehenneme zümera. Akşama kadar bu sayı daha da artacak. Bizim de 20 civarında, 25 kadar şehidimiz var.” 
Yani “şehit” sayısı 20 civarında, 25 kadar!
İşi bitirilen “terörist” sayısındaki kesinliğe karşı,
“Şehit” sayısındaki belirsizlik niye ki?
***

Son bir husus da,
“Şehit” olan iki TSK askerinin naaşlarına ulaşılamadığı açıklanmıştı.
Ulaşılabildi mi o iki şehidin naaşlarına?
***


Bu arada SAVAŞA HAYIR!!!