6 Kasım 2025 Perşembe

ERDOĞAN KÜRTLERE EN FAZLA ACI ÇEKTİREN LİDER!

Resmi olarak 22 Ekim 2024’te MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’ı TBMM’de konuşma yapmaya çağırmasıyla başlayan sürecin üzerinden onca zaman geçti. Süreç diyorum, çünkü hâlâ ortaklaşmış bir adı bile yok. Cumhur İttifakı’na göre “Terörsüz Türkiye”... Abdullah Öcalan, Kandil ve DEM Parti’ye göre ise “Barış ve Demokratik Toplum”...

Peki aradan geçen onca zamanın ardından süreç hangi noktaya evrildi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 30 Ekim’de DEM Parti İmralı Heyeti’yle görüştü. görüşmeyi “geleceğe dair umut verici” olarak nitelendiren Erdoğan, “İnşallah bu görüşmenin yansımalarını önümüzdeki günlerde göreceğiz” dedi.

DEM Parti’den yapılan açıklamada da, “Sürecin daha hızlı ve sağlıklı ilerlemesi konusunda karşılıklı anlayış ve fikir birliği içindeyiz” denildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin grup toplantısında “Terörsüz Türkiye menziline doğru emin adımlarla yürüyoruz” diye vurguladı. (5 Kasım 2025)

Kürt siyasetinin önemli isimlerinden Ahmet Türk de, “Devlet Bahçeli süreci sahipleniyor. Erdoğan desteklediği için süreç ilerliyor” diyerek, sürecin geleceği konusunda umutlu olduğunu dile getirdi. (Sabah, 3 Kasım 2025) 

Tüm bu iyimser açıklamalara karşılık, aradan geçen onca zamanda Abdullah Öcalan’ın PKK’ye fesih çağrısında bulunması, PKK’nin bu çağrıya sembolik silah yakma töreniyle karşılık vermesi,  “olası provokasyonlara karşı Türkiye’deki tüm güçlerini Türkiye dışına çekmesi”, sürecin bugüne kadarki kayda değer somut adımları oldu. İktidardaki Cumhur İttifakı’ndan ise bu adımlara karşılık somut bir adım atılmadı.

Gelinen aşamada, TBMM’deki Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu nafile toplantılarını sürdürüyor. Devlet Bahçeli, komisyonun İmralı’ya giderek “kurucu önder” Abdullah Öcalan’ı dinlemesini önerdi. 

Ahmet Türk, Bahçeli’nin önerisini “devlet aklı” olarak nitelendirdi; kendisine çok saygı duyduğunu söyledi. Ahmet Türk, Erdoğan’ı da “Mustafa Kemal dışında devletin bütün kurumlarında etkin gücü olan kişi” diye yücelterek, sürecin ilerlemesi konusunda Erdoğan’a önemli görev düştüğünü vurguladı. (Sabah, 3 Kasım 2025)

Bu arada Erdoğan’ın Başdanışmanı Mehmet Uçum, sürecin nasıl ilerleyeceği konusunda “Önce örgüte silah bıraktırma için geçiş süreci yasaları çıkarılacak demokratikleşme ile ilgili düzenlemeler ondan sonra gelecek” dedi.

DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, beklenen yasaların yıl sonuna kalmadan Meclis gündemine gelmesini ve yasalaşmasını umduklarını söyledi. (3 Kasım 2025)

***

Tarafların iyimser açıklamalarına karşılık süreç Kürt meselesini gündemden çıkartacak bir sonuca varır mı?

Geçmişteki benzer süreçlerin kanlı provokasyonlarla kesintiye uğraması, daha önemlisi sürecin en yetkili aktörü Erdoğan’ın Kürt meselesine ilişkin tutumu, bu soruya olumlu yanıt verilmesini güçleştiriyor ne yazık ki.

Başta da belirttiğim üzere sürecin adında bile ortaklaşılmış değil. Esasen “Terörsüz Türkiye” ana başlığı, Cumhur İttifakı’nın gündeminde Kürt sorunu ve demokratikleşmenin bulunmadığının itirafıdır. Zaten sürecin en önemli en yetkili karar vericisi Erdoğan’ın sorunu Kürt sorunu olarak değil terör sorunu olarak gördüğü, süreci PKK’ye silah bıraktırmaktan ibaret saydığı biliniyor. Hemen her konuda çelişkili ve tutarsız siyaset izlese de Erdoğan, Kürt sorunu konusunda hiç zikzak yapmadı. 

Erdoğan, demokrasi tramvayındayken bile Kürtlere “Tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan. Buna karşı çıkanın Türkiye’de yeri yok. Buyursun istediği yere gitsin” diyerek kapıyı gösterdi. (Hürriyet, 2 Kasım 2008)

Erdoğan’ın sözlerine o tarihte Demokratik Toplum Partisi DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, “Kimi kimin vatanından kovuyorsun? ABD’nin icat ettiği Başbakan’ın bu halkı kendi anavatanından kovma çağrısı, trajikomik bir durumdur.” diye karşılık vermişti.

AKP Genel Başkanı Erdoğan ile Kürt siyaseti arasındaki polemik sonraki yıllarda da çok kez yinelendi. Erdoğan, “Bizim Kürt meselesi diye bir sorunumuz yok. Kürt meselesi diye ülkemize giydirilmeye çalışılan deli gömleğinden kurtulduk.” diyebildi. (AKP Grup Toplantısı, 5 Ekim 2022)

Ahmet Türk ise, “Erdoğan, Kürtlere en fazla acı çektiren liderdir. Ama devlet içinde gücü var, isterse çözebilir.” dedi. (20 Şubat 2024)

Bu polemiklerden sonra nezaket iltifat. Ne kadar sahicidir? 

Erdoğan rol yapmıyor da, özellikle Devlet Bahçeli’nin sürece ilişkin söylemi ve eylemi ne kadar sahici, okuyucunun takdirine.

***

Bitirirken aklıma geldi. Ahmet Türk, son 15 yılda, halk oyu ile üç kez seçildiği belediye başkanlığından Erdoğan’ın kararıyla uzaklaştırıldı. Yani Erdoğan’ın antidemokratik iktidarından kişisel olarak da zarar gördü. Buna karşın, Kürt siyaseti adına Erdoğan’dan davacı olmuyor, iltifat ediyor. Elbette, barış görüşmeleri yaka paça kavgacı üslupla yapılmaz da, iltifatın ve nezaketin de bir sınırı olmalıdır. Kürt siyasetçileri bu sınırı aşmış görünüyorlar. Buna karşılık Erdoğan’da yumuşamanın nezaketin zerresi yok. Anayasa ve yasa değişikliği gerektirmeyen adımları bile atmıyor. 

Ahmet Türk, yerine kayyım atanmasına bahane olan davadan beraat etti. Buna karşılık, Erdoğan iktidarı, Ahmet Türk’ü göreve iade etmedi, kayyımın süresini uzattı. Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın tahliyesi konusunda ise topu mahkemeye attı. Hoş, Anayasa Mahkemesi’nin ve AİHM’nin kararlarını bile tanımıyor. Gerek Tayyip Erdoğan’ın gerekse Abdullah Öcalan’ın Demirtaş’ı Kürt siyaseti adına etkin ve aktif bir aktör olarak görmek istemedikleri biliniyor. Umulur ki, Osman Kavala ve Can Atalay’da olduğu gibi, Demirtaş ve Yüksekdağ’ın tahliyeleri yerel mahkemeye takılmaz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder