Din, insanın doğa karşısında bilgisizliğinin, korkusunun, adaletsiz
toplum düzeni karşısında çaresizliğinin ve kurtuluş umudunun teolojisidir. Sosyolojik
olgu olarak da dinler tanrıya ulaşma ve bütünleşme ritüelleri dışında dünyevî yaşamı
düzenleyen ideolojilerdir. Dinlerin asıl işlevi de bireysel ve toplumsal yaşamı
düzenlemektir.
Sınıflı toplumda ideoloji olarak
din ezilenlere, “öteki” dünyada cennet vaadiyle bu dünyada sabretmeyi, azla
yetinip şükretmeyi, kadere boyun eğmeyi telkin eden mutluluk illüzyonudur. Karl
Marks’ın ifadesiyle “Din, gerçek ıstırabın
dile getirilişi, gerçek ıstıraba karşı protestodur.
Ezilen kulun ahıdır din, taş kalpli dünyanın kalbi, ruhsuz toplumsal durumun
ruhudur.”
Egemen sınıflar için ise din toplumsal eşitsizlikleri, mülk
sahibi sınıfların sömürüsünü ve egemenliğini meşrulaştırma ideolojisi ve
pratiğidir. Bu bağlamda günümüz dinlerinin ortak özelliği, erkek egemen düzeni
ve egemen sınıfın çıkarlarını kutsayıp meşrulaştırmalarıdır.
***
Dinsel tarih kan ve gözyaşı tarihidir
Sınıflı toplum tarihinde barışçı
bir dine rastlamak olanaksızdır. Sınıflı toplum tarihi neredeyse dinler savaşı
olarak yaşanmıştır. İlk çağ uygarlıklarından geriye kalan, neredeyse sadece din
savaşları efsaneleridir. Köleci toplumların çok tanrılı dinlerindeki en güçlü
tanrı, savaş tanrısıydı. Savaş tanrısı Tevrat’ta Yehova olarak zuhur etti.
İslamiyet dünyayı 'dar-ül İslam' ve 'dar-ül harb' diye ayırdı, cihat adı
altında savaş ve istila yoluyla yayıldı. Hıristiyanlık deyince akla ilk olarak
Haçlı Savaşları ve Engizisyon terörü gelir. Kapitalizm çağında, Einstein’ın dediği
gibi, “dinsel çılgınlığın yerini milli çılgınlık aldı.” Milli çılgınlık eseri
savaşlar kilise tarafından kutsanıp meşrulaştırıldı. Hıristiyanlar kendi
içlerinde birbirlerini katletmenin yanı sıra sömürgelerde yerlilerin
milyonlarcasını katlettiler ya da köleleştirdiler…
***
Savaş ve aile içi husumet ayetleri
Dinler tarihi savaş tarihi
olduğu gibi dinler, söylem olarak da barışçı değildir. Ortodoks İslam’ın temel
kaynağı Kur’an sayfalarında da savaşı ve öldürmeyi emreden çok sayıda ayet
vardır. Öyle ki, farklı inançtaki aile bireylerine dostluk gösterilmemesini
telkin eden ayet bile vardır.
“Küfrü imana tercih ederlerse,
babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edinmeyin. İçinizden kim onları dost
edinirse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir.” (Tevbe 23)
“Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin.
Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o
da onlardandır.” (Maide 51)
“Müşrikleri nerede yakalarsanız öldürün. Sizi
çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın. Zulüm ve baskı, adam
öldürmekten daha ağırdır. Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle
savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla
savaşın) onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir.” (Bakara 191)
“Hiçbir zulüm ve baskı
kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Onlar
savaşmaya son verecek olurlarsa, artık düşmanlık yalnız zalimlere karşıdır.” (Bakara
193)
“Allah yolunda hicret edinceye
kadar onlardan (münafıklardan) dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse,
onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün.” (Nisa 89)
“Allah’a ve Resûlüne savaş
açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası, öldürülmeleri
yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi yahut o
yerden sürülmeleridir.” (Maide 33)
“Haram aylar çıkınca, Allah’a
ortak koşanları bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her
gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp
zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın.” (Tevbe 5)
“Kendilerine kitap verilenlerden
Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını
haram saymayan ve hak din İslâm’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun
eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın.” (Tevbe 29)
“Allah’a ortak koşanlar sizinle
nasıl topyekûn savaşıyorlarsa, siz de onlarla topyekûn savaşın.” (Tevbe 36)
“Ey peygamber! Kâfirlere ve
münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı çetin ol.” (Tevbe 73)
“Allah, mü’minlerden canlarını
ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık,
onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler.” (Tevbe 111)
“Ey Peygamber! Mü’minleri savaşa
teşvik et. Eğer içinizde sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüz kişiye galip
gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) yüz kişi bulunursa, inkâr edenlerden bin
kişiye galip gelirler.” (Enfal 65)
“Yeryüzünde düşmanı tamamıyla
sindirip hâkim duruma gelmedikçe, hiçbir peygambere esir almak yakışmaz.” (Enfal
67)
“Münafıklar, kalplerinde bir
hastalık bulunanlar ve Medine’de kötü haberler yayıp ortalığı karıştıranlar
(tuttukları yoldan) vazgeçmezlerse, elbette seni onların üzerine gitmeye teşvik
edeceğiz. Onlar da (bundan sonra) orada lânete uğramış kimseler olarak seninle
pek az süre komşu kalacaklardır. Nerede bulunurlarsa, yakalanırlar ve yaman bir
şekilde öldürülürler.” (Ahzap 60-61)
***
Savaşçı Peygamber Savaşçı İslam
Bu Kur’ani emirlerin yanı sıra, erken
dönem siyer yazarı İbn İshak’a göre Muhammed, komuta ettiği gazvelerin 9’unda
bizzat savaşmıştır. İslam tarihçilerine göre Muhammed, Medine’de geçen on
yıllık ömründe 25 gazveye komuta etmiş, 50 de seriye (akıncı birliği) göndermiştir.
Esasen İslam tarihi, Kureyş’in
aristokrat aileleri (Haşimiler, Emeviler, Abbasiler) arasındaki iktidar
savaşının tarihidir. Yüzlerce yıl süren bu iktidar savaşında ilk dört halifeden
üçü bizzat Müslümanlarca öldürüldü. Peygamberin bir düzine torunu, kafası kesilerek
katledildi. İslami inanç haritası bu aileler arasındaki kavgayla şekillendi. İslam
coğrafyasının en büyük iki nehri Sünnilik ve Şiilik, bu iktidar savaşında akan
kan ve gözyaşıyla kabardı. Bugün de her gün ortalama 900 dolayında Müslüman,
dindaşlarınca katledilmektedir. Katil de maktul de Allahu ekber diye
haykırmaktadır…
***
Barışçı İslam nerede aranmalı?
Savaşı, öldürmeyi, istilayı, ganimeti
ve haracı kutsayıp emreden bunca ayetin yanında bir de “İsrailoğulları’na şunu
yazdık: Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak
karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de
birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır.
Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller (mucize ve âyetler)
getirdiler. Ama onlardan birçoğu hâlâ aşırı gitmektedir.” (Maide 32) ayeti
vardır. Böyle bir ayet de vardır da, teselli ayeti midir, ne kadar sadra şifadır
ve Müslümanlarca ciddiye alınmıştır? Sorunun yanıtı İslam tarihinde kayıtlıdır.
Sözün özü, dinler tarihi kan ve
gözyaşı tarihidir. Hangi dinden olursa olsun şeriatlar, savaş ve istila yoluyla
yayılmayı, ganimeti ve haracı kutsadılar, sözde tanrı adına insanlığı hep savaştırdılar.
Dinler arası savaş bugün de kapitalizmin ideologları ve silah tacirlerince
“medeniyetler çatışması” diye tahrik edilmektedir.
Dinler tarihi kan ve gözyaşı
tarihidir. İslam’ın barış dini olduğu, Allah’ın Kur’an ayetleriyle insanları
sevgiye, huzura ve güven dolu bir hayata davet ettiği, Kur’an ahlakının egemen
olduğu bir toplumda kavga ve çatışmaya kapalı, uzlaşmacı, insancıl, düşünce ve
inanç özgürlüğüne saygılı bir hayat yaşanacağı yolundaki tüm propagandaya
karşın Ortodoks İslam, bu tarihsel realitenin istisnası değildir. Her fırsatta İslam’ın
barış dini olduğunu propaganda eden siyasetçilerin, ikiyüzlülüğe ihtiyaç
duymadıkları ortamlarda “Minareler süngümüz./ Camiler kışlamız. / Kubbeler
miğferimiz./ Müminler askerimiz.”
diye coşkuyla hamasete sarılmaları ibret vericidir.
Her şeye karşın İslam’ın barışçı
ve özgürlükçü bir damarı aranacaksa, Ortodoks İslam’da değil, savaşı ve öldürmeyi
emreden ayetlerden habersiz, dinin salt ibadet olarak yaşandığı halk İslamı ile
Bâtınî yoruma yaslanan Tasavvuf İslamında aranmalıdır.
Bu yazının son cümlesi olarak
söylenmeli ki,
Asıl kâbe insandır!
Asıl kâbe doğadır!
Asıl Kabe doğadır!... demişsin Rahmi.
YanıtlaSil"İnsanlar ne kadar doğaya uygun yaşrlarsa o kadar az hata yaparlar-Çiçero"
Doğal olanın (doğaya uygun olanın) mükemmelliği hiçbir şeyde yok. Yüreğine sağlık...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilİSLAM BARIŞ DİNİ MİDİR?
YanıtlaSil_*"Din, insanın doğa karşısında bilgisizliğinin, korkusunun, adaletsiz toplum düzeni karşısında çaresizliğinin ve kurtuluş umudunun teolojisidir. Sosyolojik olgu olarak da dinler tanrıya ulaşma ve bütünleşme ritüelleri dışında dünyevî yaşamı düzenleyen ideolojilerdir. Dinlerin asıl işlevi de bireysel ve toplumsal yaşamı düzenlemektir.”*_
Her fırsatta İslam’ın barış dini olduğunu propaganda eden siyasetçilerin, ikiyüzlülüğe ihtiyaç duymadıkları ortamlarda
“Minareler süngümüz.
Camiler kışlamız.
Kubbeler miğferimiz.
Müminler askerimiz.”
diye coşkuyla hamasete sarılmaları ibret vericidir.
Her şeye karşın İslam’ın barışçı ve özgürlükçü bir damarı aranacaksa, Ortodoks İslam’da değil, savaşı ve öldürmeyi emreden ayetlerden habersiz, dinin salt ibadet olarak yaşandığı halk İslamı ile Bâtınî yoruma yaslanan Tasavvuf İslamında aranmalıdır.
Bu yazının son cümlesi olarak söylenmeli ki,
Asıl kâbe insandır!
Asıl kâbe doğadır!
_*"Bir taraftan dincilere isyan eden kitap! bir yandan sürekli yasaklar koyar!"*_
Teşekkürler!
SilSelamlar!
bi bakın isterseniz, kafanız epey karışık
YanıtlaSilislamicevaplar.com
Teşekkür ederim ilginize.
SilKafası karışık olan kim?
Bin dört yüz yıldır, hangi ayetin ne anlama geldiği, gelmesi gerektiği konusunda yüzlerce mezhep ve tarikata bölünen ideoloji ve savunucuları mı?
Bin dört yüz yıldır, taharetlenirken makata kaçan birkaç damlanın orucu bozup bozmayacağı konusunda hala fikir birliğine varamamamış ümmet mi?
Savaş ve öldürmeye dair onca ayeti inkar mı ediyorsunuz?
Kafası karışık olan kim?
Siz kendinize bakın!
Kısaca zulmün ve cehaletin tarihidir.
YanıtlaSil