Küba’da nasıl Santa Clara kenti Che
Guevara’nın şehri olarak biliniyorsa, Cienfuegos denince de akla devrimin
önderlerinden Camilo Cienfuegos geliyor.
Camilo Cienfuegos Gorriarán, Küba
devriminin dört önderinden en genç olanı. Calabazar de Sagua kasabasında 1932 yılında doğmuş, güzel
sanatlar okulunda öğrenime başlamış, diktatörlüğe karşı mücadelede tüfekle
vurularak yaralanmış; derken Fidel ile tanışmış. Granma teknesiyle devrim için yola
çıkanlar arasında Camilo da var. Gerilla savaşında Che kadar başarılı. Diktatör
Batista’nın kaçmasının ardından Havana’ya giren Fidel Castro’nun yanı başında, ordu
komutanlığına getirilmiş, tarım reformu çalışmalarına katılmış. Ne ki daha 27 yaşındayken,
28 Ekim 1959’da Camagüey şehrinden bizzat kullandığı uçakla Havana’ya giderken
kaybolmuş. Uçağının nereye ve nasıl düştüğü bilinmiyor. En yüksek olasılıkla
denize çakıldığı sanılıyor. Her yıl 28 Ekim günü Camilo’nun anısına Küba’da
anma törenleri düzenleniyor, bayraklar yarıya indiriliyor, okyanusa çiçekler
bırakılıyor.
Camilo’nun ölümü, devrimin
sosyalist kanadıyla liberal kanadı arasındaki ayrışma ve çatışma aylarına
rastlaması nedeniyle, komplo iddialarına da konu olmuş. Liberal kanadın önemli
isimlerinden Huber Matos, devrimin komünizme yönelmekte olduğu iddiasıyla yönetimden
istifa edip, Camagüey’de isyan bayrağı açıyor. Fidel Castro ve Camilo Cienfuegos,
isyancıları vazgeçirmek için 21 Ekim günü Camagüey’e gidiyorlar. Fidel, ikna
edeceğinden emin olarak isyancıların karargâhına yürüyor. Silahsız ve korumasız
olarak gelen Fidel’e ateş edilmiyor. Çünkü, isyancılara güvenmeyen Camilo, süratle
karargâha girmiş ve Fidel gelmeden isyancıları silahsızlandırmıştır. Silahsızlandırılan
isyancılar rahat durmazlar. Bir hafta sonra Fidel, Camilo’yu tekrar Camagüey’e
gönderir. Camilo, Matos’u tutukladıktan sonra uçakla Havana’ya dönerken
kaybolur. Bu olaydan sonra 20 yıl hapis yatan ve 1979’da serbest kalınca ABD’ye
kaçan Matos, Camilo’nun Fidel tarafından tasfiye edildiğini öne sürer. Matos,
tutuklandıktan sonra idamına karşı çıkanlar arasında Che ve Camilo’nun da
bulunduğunu söyler.
Havana Devrim Meydanı’nda bakanlık
binalarına nakşedilmiş iki rölyeften
biri Che’nin diğeri Camilo’nun. İletişim
Bakanlığı binasının ön yüzünde geceleri ışıklandırılan Camilo rölyefinde “Vas Bien Fidel” yazısı okunuyor: “İyisin, doğru yoldasın Fidel”. Havana’ya
girdiklerinde, Fidel coşkulu kalabalığa konuşurken bir an Camilo’ya dönmüş, “Voy bien, Camilo?” diye sormuş; “Camilo, iyi miyim, doğru yolda mıyım?” Camilo
da yanıt vermiş: “Vas Bien, Fidel”.
(Bu arada, Che Guevara,
Camilo’nun kaybolmasının ardından dünyaya gelen oğluna Camilo adını vermiş.
Camilo Guevara, 2003 yılında İstanbul’a gelmiş ve bir televizyon programına da
konuk olmuştu. Camilo Guevara, NTV’deki programda, “Yaşadığımız dünya kaos içinde. Dünya
nüfusunun sadece yüzde 20’si yaşıyor, yüzde 80’i onların esiri. Tedavi
edilebilir hastalıklardan, açlıktan insanlar ölüyor. Kendimize insan
diyebilmek, insanca yaşamak için bu düzeni değiştirmemiz gerek” demişti.
Laf aramızda, Türk ulusalcıları Che’nin çantasında Nutuk, Türk İslamcıları
Risale-i Nur çıkardıklarına göre Camilo’nun uçağı bulunmuş olsa, çantasından aynı
kitaplar çıkabilirdi!)
Camilo’nun adını taşıyan Cienfuegos
şehri, başkent Havana’ya 250 kilometre uzaklıkta. Şehir, 1800’lerin başında Fransız
yerleşimciler tarafından kurulmuş. Şeker, sanayi, kahve ve tütün ticaret
merkezi ve liman olarak Küba’nın en zengin şehri. Yaygın sanının tersine,
Camilo’nun adı şehre verilmiş değil. Cienfuegos adı Camilo’dan önce de var.
Ailesi soyadını şehirden almış olabilir. Yani isim özdeşliği rastlantıdan
ibaret. Cienfuegos, aynı isme sahip körfezin güzelliği
nedeniyle “La Perla del Sul” yani “Güneyin İncisi” olarak da anılıyor.
Cienfuegos, sözcük sözcük
çevrildiğinde “yüz ateş” anlamına geliyor. Bildiğimiz yakılan ateş anlamında.
Ama, kente bu adın verilmesinin devrim döneminde dağlarda yakılan isyan
ateşleriyle de ilgisi yok. 1800’lü yıllarda İspanya’nın Küba Genel Valisi
olarak görev yapan Don Jose Cienfuegos’un adının kente verildiği
söyleniyor. Biz yine de Cienfuegos’u Camilo’nun şehri olarak belleğimize
kaydettik.
***
Cienfuegos’a vardığımızda öğle
saatiydi. İlk durağımız, yat limanındaki lokanta oldu. Menüsü ve hizmet kalitesiyle
dört dörtlük. Biz de yol yorgunu, nasıl acıkmışız...
Yemeğin ardından şehri gezmeye
çok az vaktimiz vardı. Şehrin merkezindeki Jose Marti Parkı’ndan başladık. UNESCO’nun
Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan park Türkiye’de olsa, yeşil adına
dolar’dan başkasını gözü görmeyen dinci faşist talancılar nasıl da imara
açarlar diye düşünmeden edemedim. Meydanın bir köşesinde Cathedral de la
Purisima Concepsion, diğer köşesinde Teatro Thomas Terry. Hayli gösterişli bir
tiyatro binası. Şeker baronu Thomas Terry’nin adını taşıyan bina 1886-89
yılları arasında yaptırılmış. Gerçekten görülmeye değer bir bina. İçeride
fotoğraf çekmek ücrete tabi. Geniş sahnesi, tavandaki freskleri, ahşap oturma
yerleri, kat kat oturma sıraları ve localarıyla iç mekânı özgün haliyle
günümüze kadar gelmiş. İzleyici koltuklarının bulunduğu platform ve sahne sabit
değil, hareketli bir düzenekle alçalıp yükseltilebiliyor. 1890’a göre hayli
ileri bir teknik.
Tiyatro binasından çıktıktan
sonra rehberlerimiz bizi Trazos Libres (Özgür Fırça Darbeleri) adlı yerel
sanatçı atölyesine götürdüler. Atölyede daha çok resim ve portre çalışması
yapılıyor. Rengârenk boyanmış bir kadın ve iki erkek sanatçı, sessiz bir gösteriyle
aşkta rekabet ve kıskançlık öyküsü anlattılar. İnsanın nefes alıp verdiği her
yerde rastlanabilecek bir öykü yani. Temanın sıradanlığına karşın anlatım
başarılıydı. İlgiyle izledik.
Öykünün anlatımı sırasında kadın
sanatçının kurucu başkan’a sempatik bakışı kafiledeki amazonların dikkatinden
kaçmadı, kurucu başkan bir kez daha sıkı markaja alındı. Öykünün bitiminde sanatçılarla
samimi diyaloglar gelişti. Özgür Fırça Darbesi sanatçıları, kafilemizdeki
kızlardan isteyeni istedikleri gibi boyadılar süslediler. Kafilemizin erkekleri
de sap gibi durmadılar elbette. Tablolara ilgi gösterdiler, kadın sanatçıyla
samimiyet kurdular. Kimi ADAM’lar resmiyeti elden bırakmadılar.
ADAM-DER Kurucu
Başkanı ise sempatisini beden diliyle iletmeyi tercih etti!
Yerel sanatçılarla vedalaştıktan
sonraki bir saatlik serbest zaman diliminde kafilemiz Jose Marti Parkı’na
açılan Prado Caddesi’ne daldı. Yaklaşık 2 kilometre uzunluktaki Prado Caddesi, hediyelik
eşya dükkanları, mağazaları, lokanta ve cafeleriyle Cienfuegos'un en önemli
caddesi. Hediyelik eşya alış verişi ve bucanero ikmalinin ardından yeniden yola
revan olduk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder