İslami Direniş Hareketi HAMAS’ın 7 Ekim 2023’teki Aksa Tufanı saldırısının ardından Siyonist İsrail faşizminin Gazze şeridine sıkışmış Filistin halkına yönelik soykırımına Trump Planı ile mola verildi.
HAMAS’ın ve İsrail hükümetinin kabul ettikleri Trump Planı’na göre, ilk aşamada tüm esirler serbest bırakılacak, Gazze'ye tam kapsamlı insani yardım gönderilecek. Esirlerin iadesinden sonra Hamas silah bırakacak, silahlarını teslim eden Hamas üyeleri affedilecek; Gazze’den ayrılmak isteyen Hamas üyelerine güvenli geçiş imkânı tanınacak. İsrail, Gazze’yi ilhak etmeyecek; İsrail ordusu belirlenen takvime göre geri çekilecek.
Gazze, Trump başkanlığında geçici bir komite tarafından yönetilecek. İngiltere’nin eski başbakanlarından Tony Blair’in başkan yardımcısı olacağı bu komite, Gazze’nin yeniden inşası için çerçeveyi ve finansmanı belirleyecek. Hamas ve direnişçi diğer gruplar Gazze’nin yönetiminde yer almayacak. Gazze yeniden inşa edilirken Filistin halkının kendi kaderini tayin ve devlet kurma hakkı yönünde bir yol haritası oluşturulacak...
Trump planı özetle böyle. Daha da özeti, Gazze’ye süresi belirsiz yetkisi sınırsız manda yönetimi, yani bir tür işgal yönetimi dayatılıyor. Filistin halkı kendi kaderini tayin hakkından mahrum bırakılıyor, bağımsız devlet hakkı rafa kaldırılıyor.
Bu haliyle Trump planı aslında barış belgesi değil, teslimiyet senedi ama Hamas kabul etti; İsrail ordusu Gazze’den birazcık çekildi. Gazzeliler evlerine işyerlerine dönmeye başladı. Harabelerin arasında tozun toprağın içinde yalınayak ya da bir kamyonetin kasasında çoluk çocuk yaşlı genç on binlerce insanın yüzlerindeki sevinç anlatılacak gibi değil. Oysa kalıcı bir barış yok ama viraneye dönmüş evlerine dönüş sevinci içindeler. Bunca katliam ve acı sonrasında yaşanan bu sevinci ancak benzer acıya katliama maruz kalan halklar bilir.***
Hamas, kuruluş bildirgesinde İsrail devletinin ortadan kaldırılmasını ve yerine İsrail, Batı Şeria ve Gazze’yi kapsayacak tek bir Filistin devletinin kurulmasını savunan bir örgüt. Bu amaç doğrultusunda terör eylemlerine de başvuruyor. Bu bağlamda Hamas’ın kendisi için teslimiyet ve intihar anlamındaki planı kabul etmesi, birebir olmasa da “Terörsüz Türkiye” sürecini anımsatıyor.
Hemen belirtelim, Türkiye’deki İslamcılar ve Tayyip Erdoğan Hamas’ı Kuva-i Milliye ile bir tutsalar da, Hamas sadece İsrail tarafından değil, çok sayıda Müslüman ülke tarafından da terör örgütü olarak görülüyor. Bu nedenle Hamas Arap ülkelerinde barınamıyor, sadece Katar’da yer bulabiliyor.
Trump Planı’nda Filistin’in manda yöntemine girmesi, kendi kaderini tayin hakkının belirsizleştirilmesi, Hamas ve diğer direniş örgütlerinin tasfiyesi öngörülüyor ya, say ki, “Terörsüz Filistin” süreci.
“Terörsüz Türkiye” adıyla anılan süreç de benzer bir perspektife sahip. Kürt halkının kendi kaderini serbestçe tayin hakkı yok, ana dili kabul edilmiyor. Bu talepler için mücadele edenlere özgürlük yok. Bu defaki sürecin başlamasının üzerinden yıl geçti ama süreçte sadece ırkçı dinci rejime biat, Bahçeli’ye övgü, Erdoğan’a aşk ile bakma ve karşısında el pençe durma, Erdoğan’a ve Bahçeli’ye uzun ömür dileği, “kurucu önder” ya da “Kürt halk önderi” diye yüceltilen kişiye “umut hakkı” vaadi... Süreç başlayalı yıl geçti ama anayasa ve yasa değişikliği gerektirmeyen konularda bile adım atılmadı. Dinci ırkçı iktidarın Selahattin Demirtaş hakkındaki AİHM kararına son dakikada itiraz etmesi de gösteriyor ki, niyet ve amaç Kürt meselesine çözüm getirmek değil, Kürt seçmenin desteğiyle Tayyip Erdoğan’ı tekrar seçtirmek.
***
Kürt sorunu gibi Filistin sorunu da dinci ırkçı iktidar nezdinde siyasi istismar konusu olmanın ötesinde bir değer taşımıyor. ABD emperyalizminin ürünü Trump Planı ortaya atıldıktan bu yana iktidar sözcülerinin açıklamalarında, iktidar medyasında varsa yoksa Erdoğan’ın nasıl bir dünya lideri olduğu, Osmanlı ruhunun canlandığı, Türk ordusunun Filistin’de kurulacak uluslararası görev gücüne katılacağı, böylece asırlık aradan sonra Osmanlı’nın Filistin’e döneceği propagandası. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi BOP’un eşbaşkanı olmanın gerektirdiği vıcık vıcık bir hamaset. Nasıl olsa inanan milyonlarca seçmen var. Onca katliama zulme karşın İsrail’le süregiden ticareti sorgulamayan bir seçmen kitlesi. İsrail aleyhine Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne neden Türkiye’nin değil de Güney Afrika’nın dava açtığını da sorgulamıyor.
***
Gazze halkı harabeye dönmüş evlerine işyerlerine dönmenin sevinci içinde. Bilinmeli ki, Siyonist İsrail rejimini ve Amerikan emperyalizmini durduran anlaşma, Filistin halkının destansı direnişi ve dünya halklarının vicdanı ile geldi. Gazze’de kadını erkeği, yaşlısı genci, tüm Filistinliler onca ablukaya, katliama direnmese, dünyanın dört bir yanında vicdanlı insanlar ayağa kalkmasalar Filistin’de ateş kesilmezdi.
Filistin’de katliama mola verilmiş olsa da tekrar başlamayacağının garantisi yok. “Terörsüz Türkiye” süreci nasıl her an kesintiye uğrayacak kırılganlıkta ise “Terörsüz Filistin” süreci de öylesine iğreti. Gerek Hamas içindeki radikallerin gerekse İsrail’deki fanatik ırkçıların provokasyonlarına açık bir süreç. Trump’ın Erdoğan’a bahşettiği “meşruiyet” karşılığında Türk ordusunun Filistin’de kurulacak görev gücüne katılması her türlü provokasyona, tuzaklara ve maceraya açık bir proje. Umulur ki, böyle bir macera hevesine karşı duracak siyasi askeri yetkililer hâlâ vardır.
Temenni edilir ki, Filistin halkı da, sadece İsrail zulmünden değil Hamas’tan kurtulmayı da gündemine alır.
Filistin halkının özgürlük mücadelesinin desteklenmesi, Türkiye’deki ve özellikle İslamcı Arap ülkelerindeki emperyalizmin işbirlikçisi iki yüzlü rejimlerin teşhir edilmesini, emek barış demokrasi mücadelesinin yükseltilmesini gerektiriyor.
Filistin’de, dünyanın her yerinde emek barış ve demokrasi için ayağa kalkanlara selam olsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder