Rusya lideri Vladimir Putin, Ukrayna’nın doğusunda Donetsk ve Luhansk cumhuriyetlerinde ayrılıkçı yönetimlerin “Rusya’dan askeri yardım talebinde bulunmalarını” gerekçe göstererek Ukrayna’ya asker gönderdi. Ukrayna’nın işgali, emperyalistler arası paylaşım kavgasında dünyanın nasıl bir barut fıçısı üzerinde olduğunu gösteriyor. Ukrayna’da Komünist Parti yasak ama Rus işgaline karşı Ukrayna’yı yine komünistler savunuyor.
Kimileri Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra ABD liderliğindeki NATO’nun Rusya’yı kuşatmak için Doğu Avrupa, Balkan ve Baltık ülkelerini katarak sürekli genişlediğini, Rusya’nın da savunma içgüdüsüyle önce Kırım’ı ilhak ettiğini ve nihayet Ukrayna’nın da NATO’ya katılması çabalarına karşılık verdiğini anlatarak Rusya’yı haklı çıkarmaya çalışıyor. Vladimir Putin de 21 Şubat 2022 tarihli konuşmasında aynen böyle anlattı ve “NATO’yu doğuya doğru genişletince askerleri sınırımıza doğru taşıyacaklar; bu boğazımıza bıçak dayamaktır” dedi.
Kimileri Putin’in Sovyetler Birliği’ni canlandırma peşinde olduğunu savunuyor.
Kimileri de Türkiye’deki solcuların (bilinçaltındaki emperyalist batı düşmanlığı ile) Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini alkışladığını öne sürüyor.
Hemen vurgulamalı; Rusya Ukrayna’yı hangi gerekçeyle işgal etmiş olursa olsun, bu işgali desteklemenin veya meşru/mazur göstermenin sol ideolojide yeri yoktur. Sosyalistler komünistler savaşların haklı olup olmadıklarına bakarlar; ulusların kendi kaderlerini özgürce belirleme hakkını savunurlar. Emperyalist devletlerarası savaşlar paylaşım savaşları olarak haksız savaşlardır. Ezilen halkların ve ulusların sömürgecilere karşı savaşları, ilk saldıran kim olursa olsun haklı kurtuluş savaşlarıdır. Ezilen sınıfın ezene karşı verdikleri iç savaşlar da haklı ve ilerici savaşlardır. Savaşın nedeni ve niteliği ne olursa ol¬sun, sosyalizm kurulmadan (sınıf farklılıkları giderilmeden) savaşların ortadan kaldırılması olanaksızdır. Sosyalistlerin komünistlerin Ukrayna’nın işgal edilmesini alkışladıkları iddiası iftiradan ibarettir. NOKTA!
***
PUTİN’İN SOVYETLER BİRLİĞİ’Nİ CANLANDIRDIĞI İDDİASI YALANDIR!
Vladimir Putin’in Sovyetler Birliği’ni canlandırma peşinde olduğu tezi de kendinde menkul bir varsayım olmanın ötesinde değer taşımıyor. Bu tezin patenti (yanlış bilmiyorsam) Soğuk Savaş dönemi ABD başkanları John F. Kennedy, Lyndon Johnson ve Jimmy Carter’ın danışmanı Zbigniew Brzezinski’ye ait. Brzezinski, ölümünden kısa süre önce (2014’te) yaptığı değerlendirmede, Sovyetler Birliği’ni yeniden inşa sürecinde Putin’in atacağı en önemli adımın Ukrayna’nın işgali olacağını öne sürmüştü.
Brzezinski’nin bu varsayımına karşılık Putin Ukrayna işgalini başlatırken, Sovyetler Birliği dönemine kinini kustu; açık açık Lenin’i ve Bolşevikler’i “Rus imparatorluğunu ve Rus devlet geleneğini yok etmekle, Rus Çarlığı toprakları üstünde Rusya’nın kaynakları ve Rusların kanıyla birçok devlet kurmakla” suçladı. Putin, Sovyetler Birliği’nden ayrılma hakkını da içeren kendi kaderini tayin hakkını da “devrimin ütopik ve iğrenç fantezisi” ve “devletin bağışıklığını zayıflatan mayın” olarak nitelendirdi. Bu ifadeler, Sovyetler dönemi yetiştirmesi Putin’in de sıradan antikomünist refleks ve ucu faşizme varan milliyetçi idrak ile malul olduğunu gösteriyor.
“Ukrayna’nın eser sahibi ve mimarı Lenin’dir” diyen Putin’in “'Minnettar torunları' Ukrayna'daki Lenin anıtlarını yıktılar” sözleri ise her ülkenin tarihinde rastlanabilen bir ironi veya değerbilmezliğin ifadesi olarak kayıtlara geçti. Türkiye’de de “Keşke Yunan galip gelseydi” zihniyetiyle tarihçi sayılan veya Atatürk heykellerine saldıran benzerleri fazlasıyla mevcut.
Özetle, Ukrayna’nın 1917 Bolşevik devriminden sonra “yapay bir devlet” olarak kurulduğunu savunan Putin, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra palazlanan Rus sermayesinin ve faşizminin temsilcisi olarak, Sovyetler Birliği’ni değil, Çarlık Rusya’sını inşa peşindedir.
***
PUTİN ÇARLIK RUSYASI HAYALİ PEŞİNDEDİR
Putin’in “halklar hapishanesi” Çarlık Rusya’sını inşa hedefiyle hangi adımları attığı sır değil; 21 Şubat 2022 tarihli konuşmasında ayrıntısıyla anlattı. Geçerliği kendinde menkul “meşru” gerekçelerle 2008’de Abhazya ve Güney Osetya’yı işgali, 2014’de “referandum sonucu” diyerek Kırım’ı ilhakı, ardından Suriye’yi kolonileştirmesi, “Kolektif Güvenlik Anlaşması çerçevesinde yönetim çağırdı” deyip Kazakistan’da rejim değişikliğini engellemesi ve nihayet Ukrayna’nın Donbass bölgesi ayrılıkçılarının çağrısıyla Ukrayna’nın işgali…
NATO’nun genişleyerek Rusya’yı çevrelemesi elbette tahrik nedeni ama NATO genişlemese de Putin ezberlenmiş bahanelerle bu adımları atmaktan geri durmayacaktı. Emperyalist paylaşım savaşlarını başlatan katiller, cinayetlerini her defasında buna benzer hamaset, vatanseverlik, hatta özgürlük ve barış mesajlarıyla meşrulaştırmaya çalıştılar. ABD emperyalizmi de 2001’de Afganistan işgalini “Sonsuz Adalet”, 2003’te Irak işgalini “Sonsuz Özgürlük” diye adlandırmıştı.
Söz ABD’nin on binlerce kilometre uzakta giriştiği işgallere gelince anımsatmadan geçilemez. ABD 2003 yılında Müslüman Irak’ı tekrar işgal ederken, Türkiye’nin sosyalistleri barış yanlıları “Savaşa Hayır!” diye çırpınıyordu. Ankara Sıhhiye Meydanı’nda 1 Mart 2003’te 100 bin kişiydik “Savaşa Hayır!” diye haykıran. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise Amerikan askerini Türkiye’ye davet etmiş, işgal tezkeresi Meclis’te İç Tüzük engeline takılınca hava sahasını açmakla yetinmek zorunda kalmıştı. İşte o günlerde Erdoğan, bir Amerikan gazetesine “We further hope and pray that the brave young men and women return home with the lowest possible casualties, and the suffering in Iraq ends as soon as possible.” diye yazmıştı. (The Wall Street Journal, 31 Mart 2003.) Kelime kelime Türkçesi, “cesur ve genç kadın ve erkeklerin en az kayıpla ülkelerine dönmesi için dua… ” Yani, Irak’ı işgal eden Amerikan askerlerinin sağ salim dönmeleri için dua!
Dediğim gibi, emperyalist hülyalarla oraya buraya, komşu ülkelere asker göndermenin çok bahanesi bulunur. Belki de Putin, Osmanlı’yı ihya hülyasıyla Şam’da Emevi Camii’nde zafer namazı namaz kılma hülyasından esinlenmiştir!
***
Espri bir yana, Putin hangi niyetle Ukrayna’yı işgale yeltenmiş olursa olsun, Lenin’in anısını ve ulusların kendi kaderlerini özgürce belirleme hakkını kötüleyemez; Sovyetler Birliği’nden kalan coğrafyada kapitalizmi restorasyon sürecindeki iğrençliğini gizleyemez!
Söylenecek çok söz var. İşgalin acısını yine yoksullar, kadınlar ve çocuklar çekiyor. Ukrayna’da komünist parti yasaklı ama Ukrayna’nın işgaline karşı dünyanın dört bir yanında yine komünistler seslerini yükseltiyor. Umulur ki, Ukrayna halkı da Sovyet düzeniyle kazandığı özgürlüğün, kendi kaderini tayin hakkının kıymetini anımsar; ABD ve NATO ile Rus emperyalizmi arasındaki paylaşım savaşının dışında kendi yolunu bulur; ABD destekli mevcut iktidar yerine kendi iktidarını kurar. Böyle bir sonuç, dünya halklarına da yeni bir esin kaynağı olur.
Moskova’da ve dünyanın her yanında “Savaşa Hayır!” diye haykıranlara selam olsun.