Kırpık bıyıklı psikopat magandadan
söz ederken ne demeli?
Padişah dense mi uyar yoksa
diktatör dendiğinde mi?
Doğrusu çok net bir fikrim yok.
Bazen padişah diyorum bazen de
diktatör.
Bir arkadaş, padişah sözcüğünün
yandaşları nezdinde iltifat yerine geçtiğini söyledi.
Hak verdim. Söylediği doğru.
Mesela geçen Kurban Bayramı’nda
Fatih Camii’nde bayram namazı kılan Davutoğlu Ahmet Efendi, “Fatih Sultan
Mehmet Han” derken öylesine hamasi bir coşku içindeydi ki, o kadar olur.
Ümmetçi milliyetçi derneklerin risalelerinde
de Fatih’i İstanbul’un Fethi sırasında at üstünde surlardan içeri girerken veya
Haliç’e doğru dellenirken gösteren resimlerden geçilmiyor.
Recep Tayyip Erdoğan da
Başbakanken Muhteşem Yüzyıl dizisindeki (haremde tuttuğunu beceren) padişah tiplemesine
öfkesini “ Bizim öyle bir ecdadımız yok. Biz öyle bir Kanuni öyle bir
Sultan Süleyman tanımadık. Onun ömrünün 30 yılı at sırtında geçti.” sözleriyle
dile getirmişti.
Başbakan “ecdadımız” diyerek
padişahlara sahip çıkarken, Osmanlı hülyasıyla kafaları dumanlı yeniçeri
giysili kalabalıklar da mehteran eşliğinde diziyi protesto etmişler, “Bizansın
çocukları, Osmanlının torunlarından rahatsız”, “Osmanlıya uzanan eller
kırılsın” yazılı dövizler taşıyıp taşkınlık yapmışlardı. Ayasofya’da namaz
kılmayı da ihmal etmemişlerdi.
Yani, dörtte üçü sağcı, ümmetçi,
milliyetçi ve ırkçı halkımızın padişahları evliya gibi gördüğü, ecdat bildiği,
dolayısıyla padişah hitabını iltifat saydığı doğru. Öyle ki, mutfakta bile
padişah ve bendelerinin gölgesi dolaşır. Padişah lokması, vezir parmağı, hünkâr
beğendi filan gibi.
***
Halkımız padişah hitabını neden
iltifat sayar? Çünkü, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki tıknefes aydınlanma, ne
ideolojide Osmanlıdan kopuşu sağlayabildi ne de sosyal hayatta. Burjuva
aydınlanmasına tepkili dindar kalabalıkların tarih bilinci, resmi eğitim
müfredatındaki ırkçı hamasi hikâyelerle, absürt Kara Murat, Malkoçoğlu filmleriyle
oluştu. Ne cemaatten cemiyete dönüşüm sağlanabildi ne de kuldan bireye terfi edilebildi.
Güven dolu gelecek umudu taşımayan kalabalıklar aslında hiç de bilmedikleri geçmişe
takılı kaldılar. Bu yüzden bugünün ideolojik politik kavgası da Osmanlı
hayaleti veya 1400 yıl önceki olaylar üzerinden veriliyor.
Bu durumda, Osmanlı hayaletine
meftun kalabalıklar “şanlı” zannettikleri tarihin sınıf savaşımlarının tarihi
olduğunu ne ölçüde kavrayabilirler?
Mesela, ihtişamıyla
gururlandıkları Osmanlı’nın bir egemen sınıf devleti olduğuna,
Padişahın temsil ettiği egemen
sınıf blokunun toprağa bağlı reayayı sömürerek, savaş ve ganimet geliriyle,
gayrimüslim halklardan alınan haraç ve cizye ile beslendiğine,
Ta kuruluştan itibaren ağır
vergiler ve zulümden bunalan halkın fırsat buldukça isyan ettiğine,
Ecdat ve evliya bilinen
padişahların cephede küffar kanından çok halk ayaklanmalarını bastırırken kan
döktüklerine ne derece ikna olurlar?
Orucun hangi hallerde
bozulacağını bile 1400 yıldır kavrayamamış kalabalıkların bu gerçekleri
kavrayacaklarını sanmak aşırı iyimserliktir.
Sınıf mücadelesi bağlamında aydınlanmaları
olasılığı sıfıra yakın olsa bile, hiç değilse, ecdat ve evliya bildikleri
padişahların aynı zamanda evlat ve baba katili olduklarını bilince
çıkarabilirler mi?
Bu bilince varmaları da zor olsa
da bilmeliler ki, egemen sınıf bloku içindeki iktidar mücadelesinde ilk kan
bizzat hanedana ismini veren Osman Gazi tarafından döküldü. Padişah
hiyerarşisinde ilk sıraya yerleştirilen İkinci Mehmet, yani Fatih, hanedan içi
katliamı kanunlaştırdı, vezir katliamını da başlattı. Kanuni öz oğullarını
katletti. Üçüncü Mehmet, tahta çıkar çıkmaz 19 erkek kardeşini bir gecede
katletti. Toplam 36 Osmanlı padişahından 6’sı bir sonraki padişahın fermanı ve
şeyhülislamın fetvasıyla idam edildi. Padişah Genç Osman öldürülmeden önce bir
de ırzına geçildi, “Padişahını seven millet” deyimi bu olay üzerine telaffuz
edilip toplumsal belleğe kaydedildi.
Tarih kitaplarında kayıtlı bu
hakikate karşın, “Padişahım çok yaşa!” diye el etek öpen kulların torunu
bugünkü kıl taifesi, saray içi iktidar kavgasında onlarca sadrazam ve padişah kellesinin
koparıldığı, halktan milyonlarca kişinin katledildiği kanlı geçmişi “şanlı”
belleyip yüceltiyor. Kafalarındaki padişah resmi, şanlı cihangir, şair ve
dindar hükümdar, evliya ve halife algısından ibaret; o yüzden ecdat biliyor, en
küçük eleştiriye, ecdadına küfredilmiş gibi tepki gösteriyor.
Güncel sınıf savaşımında da
modern padişahın yanında yer alıyor. Soma’daki katliamı o da fıtratın icabı
sayıyor. Türkiye’de fıtrat olanın Avrupa’da Amerika’da niye fıtrat olmadığını
sorgulamıyor. O da yolsuzluğu hırsızlığı ahlâksızlık olarak görmüyor. Öyle ki, 800
lira aylıkla açlıktan nefesi kokuyor ama rüşvetçi vezirin kolundaki 800 bin
liralık saati kendi kolundaymış gibi savunuyor. Özelleştirmenin yağma ve talan
olduğunu bilince çıkarmıyor… Bu soygun ve ahlâksızlığın güncel mimarını
Peygamber diye kutsayıp mabadının kılı olmayı onur sayıyor…
Bu durumda kırpık bıyıklı
psikopat magandaya sınıf bilinci bağlamında padişah desen de fark etmez diktatör
desen de! Ki, halkımızın diktatörlüğü de öyle kötü bir şey olarak görmediği
malum.
Uzun sözün kısası, ha padişah
demişsin ha diktatör.
Belki de en doğru olanı, ‘kırpık
bıyıklı terbiyesiz şahsiyet’ veya ‘kırpık bıyıklı psikopat maganda’ deyip
bırakmak.
döktürmüş sün yine kalemine emeğine sağlık saygılar
YanıtlaSil