9 Ocak 2018 Salı

DİYANET’İN ÇOCUK GELİNLERİ VE DİNDEN ÖZGÜRLEŞMEK

Hani Mehmet Görmez başkanlığındaki Diyanet’in hazırladığı STRATEJİK PLAN 2017-2021 başlıklı belgede “Dine yönelik ilgi ve alakanın artması, Ahlaki değerlerde aşınmanın yaygınlaşması” tespitine yer verilmişti ya. Gazeteci Ali Ekber Ertürk’ün haberi, bu tespit bağlamında anlam ve değer kazandı.
Ali’nin haberini duymayan kalmamıştır herhalde. Özetle, Diyanet’in resmi web sitesindeki Dini Kavramlar Sözlüğü’nde “Bulûğ” ve “Nikâh” sözcüklerinin açıklamasını haberleştirmişti Ali.
Diyanet’e göre, bulûğ, kişinin yetişkin insan statüsü kazanmasıdır; kızın adet görmesi, gebe kalabilme, erkeğin de baba olabilme çağına ulaşması demektir. İslâm hukukçularınca bulûğ çağının alt sınırı erkekler için 12, kızlar için 9 yaş olarak belirlenmiştir.
Nikâh sözcüğünün karşısında da, bulûğ çağına girmiş olanların nikâhlanabileceği, ergenlik çağına girmiş kızın velisi olmaksızın da nikâhlanabileceği ama yanında velisinin bulunmasının daha uygun olacağı yazılı.
Bu sözlüğüyle Diyanet çok net olarak şunu demiş oluyor: 9 yaşındaki kız çocuğu nikâhlanabilir.
Herkes böyle anladı, haliyle tepkiyle karşıladı. Sadece laik mahalle sakinleri değil, dindar mahallenin aklı başında sakinleri de sert tepki gösterdi. Tepkiler üzerine Diyanet, özür dileyeceği yerde Ali Ekber Ertürk’ü konuyu çarpıtmakla, iyi niyetli olmamakla suçladı.
Oysa ortada bir çarpıtma yoktu. Ali Ekber de herkesin anladığı gibi anlamıştı Diyanet’in sözlüğünde yazdıklarını.
Tepkiler durmayınca Diyanet, bu kez hutbe okuttu:
- Evlatlarınızı çocuk yaşta evlendirmeyin,
- Çocuklarınızı dengi ile evlendirin,
- Rızası olmadan evlendirmeyin,
- Evlilik bilinç, sorumluluk ve ciddiyet gerektirir,
- Çocuk yaşta sorumluluk alınmaz...
***

Hutbede Dini Terimler Sözlüğü’ndeki açıklamalara değinilmemesi dikkat çekiciydi. Yine de hutbenin okunmasından sonra tepkiler tavsamış görünüyor. Oysa Türkiye’nin akıl sağlığıyla ilgili bir konu. Tam da Diyanet’in Stratejik Plan belgesinde vurgulandığı üzere, dindarlaştıkça ahlakın yitirilmesiyle ilgili bir konu. O yüzden tepkiyi tartışmayı sürdürmekte yarar var.
Tartışmada iki nokta öne çıkıyor.
İlki, laik bir devlette nasıl olur da Diyanet böyle bir açıklama yapar?
Bu tepkinin sahipleri Türkiye’yi laik bir devlet sanıyorlar ve fena halde aldandıklarının farkında değiller. Vurgulamalı ki, Türkiye laik bir devlet değildir. Laik devlette, (hem de tek başına 9 bakanlığın toplam bütçesi kadar bütçeye sahip) Diyanet gibi bir kurum olmaz. Laiklik, devletin dinden, dinin devletten özgürleşmesidir...
İkinci nokta, Diyanet’in sözlüğündeki açıklamalara tepki gösteren laik mahalle sakinleri de dindar mahalle ahalisi de “Güzel ahlak dini İslam bu değil” diyorlar.
Her iki noktayla ilgili olarak (bana göre) en doğru cümleyi Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ kurdu: “Kardeşim Diyanet’ten bugünkü kanunlara göre fetva mı istiyorsun? Yoksa İslam’a göre mi fetva istiyorsun. Bir yandan fetva soruyor, bir yandan niye kanunlara uygun fetva vermiyor diyor. Diyanet’in uyacağı tek kanun var, O da Allah’ın kanunudur. Ona uygun fetva veriyor.” 
Evet! Diyanet’in uyacağı tek kanun var, o da Allah’ın kanunudur!
Peki Allah’ın kanunu ne diyor?
Yanıtı Kur’ân-ı Kerîm’de.
***

 “(Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar (da size) haram kılındı.” (Nisa / Kadınlar, 24)
Bu ayet, Diyanet’in resmi web sitesindeki mealde kayıtlı. Buna göre, İslam ordusu savaşı kazanıyor, sağ kalan erkekler, kadınlar, çocuklar esir alınıyor. Savaş esiri evli kadın cariyedir artık, pazarda satılmayacaksa İslam mücahidine helaldir! Nitekim IŞİD aynen böyle yapıyor.
(Kafası karışanlar için açıklamaya yapmak gerekirse, Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde “cariye” kelimesinin karşılığında şunlar yazılıdır: “Yabancı ülkelerden kaçırılıp özgürlükten yoksun bırakılan, alınıp satılabilen, her konuda efendisinin isteklerine bağlı bulunan genç kadın, halayık.”)
Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer.” (Talak / Boşamak, 4)
Bu ayette “henüz âdet görmeyenler” ifadesiyle kimler kastediliyor? Diyanet’in resmi web sitesindeki tefsirde bu ifadenin açılımı geçiştirilmiş? Diyanet’in eski başkanlarından Süleyman Ateş ise şöyle açıklıyor: “Gerek âdet çağının altında olan gerekse âdet çağına geldiği halde âdet görmeyen kadınları kapsamaktadır.” (Kur’an-ı Kerim Tefsiri, Cilt 6, s. 2742.)
Sözün kısası Diyanet, tepki çeken fetva ve açıklamaları kafasından uydurmuyor. Bekir Bozdağ’ın vurguladığı üzere, bugünkü kanunlara göre değil, bin dört yüz yıl önce vahyedilmiş kanunlara göre fetva veriyor, açıklamalar yapıyor...
Bu tartışma bitmemelidir. Tartışmayı sürdürmek ve laikliği yeniden tanımlamak gerekirse;
Laiklik devletin dinden, dinin devletten özgürleşmesi; devlet ile dinin, hukuk ile dinin, eğitim ile dinin birbirlerinden ayrılarak inanç ve inançsızlık özgürlüğünün sağlanmasıdır. Bu ayrılık ve özgürlük sağlanmadıkça ne demokrasiden söz edilebilir ne de hukuk devletinden...
Laiklik yetmez, birey devletten özgürleştiği kadar dinden de özgürleşmelidir. Zira din özgürleştirmez, yabancılaştırır, köleleştirir.

1 yorum: