4 Mart 2016 Cuma

MÜSLÜMANLARI NİÇİN ÖLDÜRMELİYİZ?

Ya eyyühellezine âmenû,
Muhterem Sallama Cemaati,
Cumanız, tüm günleriniz hayırlı olsun!
Başlığa bakıp hemen kaşlarınızı çatmayın lütfen!
Şair Şükrü Erbaş’ın ünlü şiirindeki “Köylüleri niçin öldürmeliyiz” başlığına naziredir.
Vahdet gazetesi yazarı Mehmet Şevket Eygi’nin bir yazısı üzerine böyle bir nazire akla geldi.

Mehmet Şevket Eygi’yi tanıyor olmalısınız.
Hani şu tarihe “Kanlı Pazar” adıyla geçen kanlı provokasyonun kışkırtıcısı İslamcı yazar.

Kanlı Pazar’ı kısaca anımsamak gerekirse:
16 Şubat 1969 tarihinde 6. Filo’yu protesto etmek için solcu gençler protesto mitingi düzenliyor.
Mehmet Şevket Eygi miting öncesi Bugün gazetesindeki köşesinde “kızıl kâfirler” dediği devrimcileri hedef gösteriyor. “Müslüman kardeşim, sen bu savaşta bitaraf kalamazsın. Ben namazımı kılar, tespihimi çekerim… Etliye, sütlüye karışmam deyip de kendine zulüm edenlerden olma, gözünü aç, bak!.. Onlarda taş, sopa, demir, molotof kokteyli mi var? Biz de aynı silahları kullanmaktan aciz değiliz… Cihat eden zelil olmaz. Sağ kalırsa gazi olur, canını verirse şehitlik şerefini kazanır.” diye yazarak dindaşlarını cihada çağırıyor.
Dindaşları da Dolmabahçe Camii’nde topluca namaz kıldıktan sonra mitinge saldırıyorlar; saldırıda TİP üyesi Ali Turgut Aytaç ve işçi Duran Erdoğan’ı bıçaklayarak katlediyorlar, 200 kişiyi de yaralıyorlar.
Kanlı Pazar’ın bir gün sonrasında Günaydın gazetesinde Ali Turgut Aytaç’ın bıçaklandığı anı gösteren bir fotoğraf yayınlanıyor. Fotoğrafta, birkaç metre ötedeki polis cinayeti seyretmektedir...
Mehmet Şevket Eygi 2006 Nisan’ında Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan söyleşide Kanlı Pazar nedeniyle herhangi bir vicdani rahatsızlık duymadığını belirterek “Bugün aynı şartlar olsa yine aynı şeyi hiç tereddütsüz yapardım” diye açıklama yapmıştı.

İşte o Mehmet Şevket, Vahdet gazetesinin 29 Şubat 2016 tarihli sayısında kaleme aldığı yazıda, 13 yaşındaki kız çocuğunu cinsel istismardan hüküm giyen suikastçı yazar Hüseyin Üzmez’i savunmuş. Eygi, dindaşı Hüseyin Üzmez için, "Geçtiğimiz yıllarda, küçük bir kızla ilişkisi yüzünden mü’min ve Müslim bir gazeteci maalesef Müslüman kesim yüzünden linç edilmiş, bitirilmiş, yerin yedi kat dibine sokulmuştur. Bu, adaletsizlik, insafsızlık ve aşırılık olmuştur." demiş.

Ya eyyühellezine âmenû,
Bu satırların kaleme alınabildiğine insanın inanası gelmiyor.
En iyimser ruh haliyle “Müslümanlık bu mu?” diye isyan edesi geliyor insanın ama galiba bu ruh hali de epey saf ve kendini kandırma hali.
Saflık ve kendini kandırma hali derken, binbir çeşit Müslümanlığın olduğundan söz ediyorum.
Mesela, provokatör ve dahi peşkirağası kalemşor Eygi de aynı yazıda ifade ediyor ki,
İman kardeşliği, talakı olmayan bir nikah gibidir, bozulamaz.”
Bu cümleyi şu anlamda kurmuş:
“Mü’mini tekfir edenin kendisi kafir olur.
Adam mü’min, fakat fâsık-ı mütecahir, yani büyük günahları açıkta, açıkça işliyor. Böylesinin gıybeti yapılabilir ama imanı olduğu ve kaldığı müddetçe kardeşlikten atılamaz, silinemez.
Mü’minin günahları gizli saklı kapalı ise tecessüs edilemez ve gıybeti yapılamaz.
İnsanların gizli günah ve ayıplarını araştırmak haramdır.
Olgun mü’min, olgun olmayan iman kardeşlerinin gizli günah, ayıp ve kötülüklerine karşı karanlık gece gibi olur.
Bu gizli günah ve ayıplar öğrenilirse, ifşa edilmez, açıklanmaz, aksine setr edilir, gizlenir.
Hadiste buyruluyor: “Bir mü’mini, ondaki günah ve ayıplar yüzünden ayıplayan kimsenin canını, Allahü Teala hazretleri, aynı ayıpları ona vermeden almaz.”

Dindaşlarına bu öğütleri veren peşkirağası provokatör, gıybetin Kur’an’la, Sünnetle, icmâ ile haram kılındığını vurgulamış.

Yani özetle, “Benim hırsızım, benim sübyancım, benim teröristim, benim ahlaksızım iyidir, çünkü Müslümandır, iman kardeşimdir. Açıkça büyük günahlar işlese de, madem ki imanlıdır, Müslümandır, kardeşimdir.” zihniyeti.

Ne yazık ki, kendisini Müslüman sayan ahalinin çok ama çok büyük çoğunluğu bu zihniyette olup, bu zihniyetle hayatı kendisine zehir ettiği gibi, iktidarı ele geçirdiğinde başkalarına da hayatı zehir etmektedir.

Aziz memleketimizin en büyük dertlerinden biri de, hırsızı, rüşvetçiyi, teröristi, sübyancıyı sırf Müslüman diye sahiplenen böyle bir çoğunluğun varlığıdır.

Şükrü Erbaş’a rica etsek,
Köylüleri niçin öldürmeliyiz?” diye yazdığı gibi,
Müslümanları niçin öldürmeliyiz?” diye de şiir yazabilir mi?

Tekrar cumanız, tüm günleriniz hayırlı olsun!
Aşk ile!

Selam ve muhabbet ile!

2 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. ORTA DOĞU, BU GÜN Kİ BU DÜNYA'MIZIN VE BU YER KÜRE'NİN İÇİNDE YER ALIP TA, ( '' HİÇ YARRAK TUTMAYA KÖPÜKLÜ AM MİSALİ!), İÇİNDE HİÇ BİR KADİM VE MEDENİYET TUTMAYAN, HER BİR VE ÇOKLU YA DA TEK'Lİ DİN'İN, DİN'LERİN, TANRI'NIN VE TANRI'LARIN HEP ÜZERİNE HÜCUM ETTİKLERİ, FAKAT VE BU NE HİKMETSE '' ALLAHIN! ''; HAK(K!)'IN VE HAKİKAT'İN İSE, HİÇ UĞRAMADIĞI VE OLMADIĞI YERİN ADINA DENİR (!)

    **(!)**

    Bugün Cuma... TÜRKİYE'DE dün'e kadar buradaki, bu vatan içindeki, akıttığınız kanları mı içip te kutsadınız kendi - kendinizi (?)

    Bu ana kadar yaptığınız, gerçekleştirdiğiniz ve yarattığınız bu gerçek yalan hal'inizle, din'inizle şimdi ve şu an kestiğiniz, vurduğunuz, astığınız, yaktığınız, kurşuna dizdiğiniz, ... bütün bu insan canlarıyla süslediğiniz bu mahbetlerinizin ve saraylarınızın karanlıkları içinde hep birlikte ve tek bir bütün olarak kendi ellerinizle yaptığınız bu kan okyanuzunun ve bu kan denizinin içinde mi yüzdünüz, bu kandan kına mı yaktınız ellerinize yeniden ve siz şimdi bu kanla ve kanlarla mı banyo yapıyorsunuz kendiniz için ve kendiniz adına ... (?)

    Yoksa bu sizin tapındığınız ve mimesisini, büyüsünü ve efsununu yaptığınız, duasını, tesbihini, bedduasını ettiğiniz ve yeminini & andını birlikte gerçekleştirdiğiniz şey, onca yediğiniz insan canının ve içtiğiniz bunca insan kanını sindirmek için ve adına mı ... (?)

    Şu anda ve şimdi ve bu vakit kıldığınız bu namazı ve niyazı, içtiğiniz ve çektiğiniz bu afyonla mı doğru, gerçek ve hakikat kılıyorsunuz peki şu an, burada ve bu vatan da (?)

    Bu sizinkisi doğru, gerçek, hak ve hakikat için ve adına kıldığınız bir samimi, ahlaki, vicdani, manevi ve ruhani bir hak inanç mı, hakikat inanç mıdır peki şu an ve bu vakit (?)

    ORTA DOĞU, BU GÜN Kİ BU DÜNYA'MIZIN VE BU YER KÜRE'NİN İÇİNDE YER ALIP TA, ( '' HİÇ YARRAK TUTMAYA KÖPÜKLÜ AM MİSALİ!), İÇİNDE HİÇ BİR KADİM VE MEDENİYET TUTMAYAN, HER BİR VE ÇOKLU YA DA TEK'Lİ DİN'İN, DİN'LERİN, TANRI'NIN VE TANRI'LARIN HEP ÜZERİNE HÜCUM ETTİKLERİ, FAKAT VE BU NE HİKMETSE '' ALLAHIN! ''; HAK(K!)'IN VE HAKİKAT'İN İSE, HİÇ UĞRAMADIĞI VE OLMADIĞI YERİN ADINA DENİR (!)

    Şahin KANBUR & ( 04 - 05 Mart 2016 )

    **(!)**

    YanıtlaSil