16 Eylül 2018 Pazar

MAGANDA POLİTİK


Bir dünya şampiyonluğu haberiydi. Haber, gazete sayfalarında “Türkiye maganda liginde şampiyon”, “Türkiye 'dünya maganda ligi'nde zirvede” başlıklarıyla yankılanmıştı (4 Ocak 2006 tarihli gazeteler).
Habere göre, ABD’de kurulu Ateşli Silahlardan Korunma Merkezi Ajansı bir araştırma yapmış. Kutlama ve benzeri nedenlerle ateş açılması sonucu serseri kurşuna en çok kurban veren ülke Türkiye çıkmış. Serseri kurşunlara verdiğimiz kurban sayısı yılda ortalama 700.
Amerikan ajansının araştırması doğruysa, bu yarışta hakikaten açık arayla öndeyiz. Bizden sonra Orta Amerika ülkelerinden Porto Riko geliyor. Serseri kurşunla ölen Porto Rikoluların sayısı yılda sadece 300, o da ölünün ardından mezar başında ateş açma geleneği yüzündenmiş.
ABD’de serseri kurşunla ölenlerin sayısı da yılda 100’ü aşıyormuş.
Gazete sayfalarında habere uygun görülen “Dünya maganda liginde zirvedeyiz” başlığı, yerli yerine oturan bir ifade. Çünkü, Türk Dil Kurumu sözlüğünde, ‘serseri kurşun’un karşılığında aynen ‘maganda kurşunu’ yazılı.
 ***

Dinime küfreden
Maganda kurşunuyla kim vurduya gidenler liginde, kovboyların ülkesindeki bir ajansın bizi şampiyon ilan etmesi yeterince tirajikomik.
Hani, western filmlerinde  kovboy hasmını haklamak niyetiyle bara girer. Etrafta tedirginlik ve sessizlik. Yardakçısı kovboya sorar:
- Kimi vuracaksın George?
George silahını çekip bardakileri haklar, geriye bir kişi kalınca hınk deyicisini yanıtlar:
- İşte bu sona kalanı.
Kovboy zihniyeti Teksas barlarında kalmadı. ABD dünyayı kovboy barlarına çevirdi.
Dün Vietnam, bugün Irak ve Afganistan başta olmak üzere, dünyanın şurasında burasında on binlerce insan Amerikan silahlarıyla bile bile öldürülüyor; Ateşli Silahlardan Korunma Merkezi Ajansı kalkmış, serseri kurşundan ölenlerle ilgileniyor. İlgilenmesine ilgilensin de, ABD’nin bilerek öldürdüklerine ses çıkartmıyorsa, serseri kurşundan ölenlere ilgisi, katilin kurbanına şefkatinden (!)  ibaret kalır.
İşlerin hâlâ kovboy zihniyetiyle yürüdüğü Amerika’da serseri kurşunla ölenlerin sayısının yılda sadece 100 olması da hayli şaşırtıcı.
 ***

Mikro magandalık
Öyle ya da böyle, burası da Küçük Amerika ve kendimizi biliyoruz. Aynadaki suretimizin gösterdiği, koyu bir magandalık. Benzer kabalık ve ilkelliğin şu veya bu derecede başka yerlerde de yaşanıyor olması bizim için hafifletici neden değil. Hakikat kabak gibi ortada. Büyük Amerika’dan bir kuruluşun listesinde “Dünya maganda liginde zirvedeyiz”. Hiçbir ekstra çaba sarf etmeden gelen bu şampiyonlukla övünmeli mi dövünmeli mi, artık siz karar verin!
Laf aramızda, benzer bir şampiyonluğumuz daha var. O da uluslararası tescilli, hem de BM onaylı. BM Genel Kurulu’nda ‘Kadın 2000’ başlıklı özel oturumda kadına dayaktan yana Afrika ülkelerini de geride bırakıp dünya rekoru kırdığımız ortaya çıkınca, gazete, “Kadın dövmede dünya şampiyonuyuz” diye başlık atmıştı. (Hürriyet, 7 Haziran 2000.)
Kim ne düşünürse düşünsün, ben derim ki, bu şampiyonluklar durduk yerde gelmiyor. Sonuna kadar hak edilmiş şampiyonluklar. Çünkü, zaten doğru düzgün bir feodalizm yaşamadığımız gibi hızlandırılmış alaturka-arabesk lumpen kapitalizmle birlikte kültürel doku çürüdü, kitabına uygun bir burjuva-proleter ayrışması olmadı, değer yargıları alt üst oldu, iyiden iyiye magandalaştık.
Magandalaşma lumpen kapitalizmle başlasa da maganda sözcüğü otuz yıldır var, sözlüklere yeni yeni girdi; kabalık, yontulmamışlık, görgüsüzlük, terbiyesizlik, uyumsuzluk anlamına geliyor.
Magandalık, çok kanallı televizyon devrinde ‘delikanlılığın’ kitabının hep yeniden yazıldığı popüler kültür programlarıyla hücrelerimize sindi. Şu anda milletvekili başına 6 ruhsatlı silah düşüyor ki, asil nasılsa vekil de aynen öyle.
Fakat magandalık düğünde ya da maçtan sonra silahını çekip saydırmaktan, aile bireylerine şiddet uygulamaktan ibaret değil. Artık nereye baksan, magandalıktan geçilmiyor.
Trafikte kadın sürücüyü sıkıştırmak, öne geçmek için değme kayakçılarla yarışırcasına slalom yapmak, tank gibi jiple korku salmak, hoparlörün sesini sonuna kadar açarak herkese ‘damar’dan müzik dinletmek, arabada içilen bira şişesini ve çöpü camdan fırlatmak.
Sokakta yerlere tükürmek; cep telefonuyla otobüste, dolmuşta, metroda bağıra çağıra gevezelik etmek; etrafta kim var kim yok, aldırmadan küfürlü konuşmak; parmaklarda tokmak gibi yüzükler, ayakta beyaz çoraplar; nerede olursa olsun, gömlek düğmelerini açık bırakarak kıllı göğsünü ve altın kolyesini teşhir etmek.
Ortak kullanım alanlarını ve piknik yerlerini çöplüğe çevirmek.
Sofrada ortak meze ve salatayı pay kaşığıyla değil kendi kaşığıyla almak, çorbayı ve çayı höpürdeterek içmek, ağzını su aygırı gibi açmak ve şapırdatmak, kuru fasülye pilav ve turşuyla viski içmek, dişlerini tırnaklarıyla karıştırmak.
Kadına ölesiye tutulmak, yüz bulamayınca öldürüp başkasına yar etmemek…
Magandalık hücrelerimize sinmiş olsa da bunlar yine de bireysel düzeyde mikro magandalık örnekleri. Yani, yaşamın zevklerinden ve renklerinden yoksun kalmış bireyin başkalarına çokça zararı dokunmayacak yaşam tarzı.
 ***

Makro magandalık

Asıl tehlikeli magandalık, makro düzeyde olanı. Yani, devlet yönetiminde ve politikada, bilimde ve sanatta, ekonomide ve medyada, özellikle de sporda magandalık.
Aydın Boysan’a göre politika magandası Atatürkçü söylevler döktürse de gizlice yabancı yobazdan yardım alır. Laikliği korumak için ettiği yemine bağlı kalmaz. Halk dalkavuğudur, nabza göre şerbet verir. Ağzından Allah adını düşürmediği halde Allahsızdır, çünkü ahlaksızdır. Kendisi ve yakınları kitabına uydurarak nüfuz ticareti yaparsa bu zekâ eseridir, başkaları yaparsa haydutluktur. Başka görüş sahiplerini “kökü dışarda” diye damgalar, kendi kökünün dışarda olmasını doğal bulur. Kısacası, politika magandası olduğu gibi görünmez, göründüğü gibi olmaz, ona yol gösteren en parlak ışık çıkarcılıktır. (Leke Bırakan Gölgeler, Bilgi Yayınevi, 1995.)
Aydın Boysan bunları 1980’li 90’lı yılların politikacıları için yazmış. Bugünün politikacıları için yazmış olsa ne fark eder ki?!
Demokrasiyi kendine yontmak, özgürlük adına yalnızca türbanın ve imam hatiplinin üniversitelere ve kamu kuruluşlarına girebilmesini savunmak.
Üniversiteye başı kapalı girmeyi özgürlük, camiye başı açık girmeyi bozgunculuk saymak.
Şiire benzemedik bir dörtlük yüzünden yattığı üç aylık hapsin demagojisiyle kafa ütülemek, iktidara gelince 301’inci maddeyi düşünenlerin kafasına geçirmek.
Şeriatçı Afgan lideri Hikmetyar’ın dizinin dibinde oturmak,  Anıtkabir’deki saygı duruşunu “sap gibi ayakta duruyorlar” diye aşağılamak.
İktidarda olsun muhalefette olsun Müslümanlığı kimseye bırakmamak, sonra da emperyalist kefereyle birlikte komşu müslüman ülkenin üzerine çullanmak.
Ben zenci Türklerdenim” diye fakir fukara ve mazlum edebiyatı yapmak, iktidara gelince  zenci Türkler’in başında sermayenin ve IMF’nin vekilharcı kesilmek.
Seçimden önce, politikadaki yozlaşmaya ve yolsuzluklara tepkili halka dürüstlük propagandası yapmak, yolsuzlukla mücadele için dokunulmazlıkları kaldıracağına söz vermek, iktidara gelince sözünden caymak.
Maaşıyla geçinemediği için ticarete devam etmek zorunda kaldığı numarasına yatmak, çocukları eşin dostun parasıyla Amerikalarda okutmak, sonra da mal varlığını açıklamaya yüreği yetmemek, “yasalar izin vermiyor” diye kıvırtmak; şeffaflık isteyenlere, iktidarda olmanın cüretiyle “densizler edepsizler” diye küfretmek.
Hangi birini saymalı ki?
İktidardaki böyle muhalefetteki böyle.
Asil nasılsa vekil de aynen öyle.
Burası Türkiye!
3 Şubat 2006

Not: Dikkat edileceği üzere eski tarihli bir yazıdır.
Daha önce şu adreste yayımlanmıştı:
http://www.suvaridergi.org/index.php?option=com_content&task=view&id=341&Itemid=94

5 yorum:

  1. teşekkür ederim
    saygılar

    YanıtlaSil
  2. Aydın Boysan ve sevgili Rahmi herşeyi apaçık ortaya koymuşsunuz zaten. Daha ne söylenebilir ki?..

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. Ahhh, ah.

    Bilmem ki, mikro magandalık değil midir ki makro magandaların yetiştiği bataklık?

    Mikrolar değil midir ki, makroların oy kaynağı?

    Bataklığı kurutmak gerek, ama nasıl? Elbette eğitimle, özellikle okul öncesi çok önemli kanımca, yani (anne - baba - abla - abi) aileden alacakları. Ve elbette bu magandaların eğitim sistemiyle değil.

    Ahhh çekmem bu nedenledir ya, bu magandaların egemenliğini nasıl sona erer, bilemiyor olmamdandır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Magandalık elbette eğitimle törpülenir ve toplum hayatından kazınır.
      Köy Enstitüleri deneyimi bu bakımdan çok önemliydi.
      Magandalığı sona erdirecek, hayatın daha kaliteli yaşanmasını sağlayacak eğitim nasıl sağlanır?
      Ülkeyi demokratikleştirecek çok derin bir sosyal ve siyasal devrimle.
      Başka bir yolu yok.
      Çok Selam.

      Sil