15 Mart 2019 Cuma

BANGIR BANGIR EZAN TERÖRİZMİ


BANGIR BANGIR EZAN TERÖRİZMİ
HA­VA­LAR dü­zel­di di­ye bal­kon ka­pı­sı­nı aç­mış­tım. Ci­var­da­ki bü­yük ca­mi­de öğ­le eza­nı okun­ma­ya baş­la­dı. He­men koş­tum, ka­pı­yı ace­ley­le ka­pat­tım. Ne­den mi? Çün­kü ho­par­lör­le­ri so­nu­na ka­dar aç­mış­lar, eza­nı yüz de­si­be­lin üze­rin­de avaz avaz ku­lak­la­rı tır­ma­la­yan şe­kil­de oku­yor­lar­dı. (Bal­kon ka­pı­sı­nı ka­pat­tı­ğım hal­de, ezan se­si yi­ne had­din­den yük­sek ge­li­yor­du­…)
Ben­de­niz bir Müs­lü­man ola­rak eza­nı çok se­vi­yo­rum, he­le se­si düz­gün bir mü­ez­zin usu­lü­ne uy­gun gü­zel ezan oku­yun­ca bü­yük zevk ve haz alı­yo­rum, çok mut­lu olu­yo­rum.
La­kin ezan baş­ka­dır, ho­par­lör baş­ka­dır. Ezan ile ho­par­lör öz­deş­leş­ti­ri­le­mez. Yük­sek ma­de­nî ses­li ca­na­var bir ho­par­lör, çok gü­zel oku­nan bir eza­na bü­yük za­rar ve­rir.
Ca­mi­ler­de­ki ho­par­lör fe­ti­şiz­mi be­de­vi­lik­tir, il­kel­lik­tir. Akus­tik de­ni­len bir ilim da­lı var­dır, ca­mi­ler­de bu il­me uyul­ma­lı­dır. He­le, sa­bah na­maz­la­rın­da ho­par­lör­le­ri so­nu­na ka­dar aça­rak ci­va­rı zan­gır zan­gır tit­re­te­rek ezan oku­mak bü­yük bir yan­lış­tır. Ezan­lar öy­le gü­zel okun­ma­lı ki, na­maz kıl­ma­yan­lar bi­le ezan din­le­mek için sa­bah­le­yin uyan­ma­lı.
Ezan ko­nu­sun­da şim­di­ye ka­dar çok yaz­dım, Di­ya­net il­gi­len­me­di.
Ho­par­lör­le­rin eza­na za­rar ve­re­cek şe­kil­de çok açıl­ma­sı do­la­yı­sıy­la Di­ya­ne­t’­ten müş­te­ki­yim.
Ca­mi­ler­de­ki ho­par­lör fe­ti­şiz­min­den müş­te­ki­yim.
Ca­mi­le­rin mih­rap du­var­la­rın­da­ki ucuz, çir­kin, iğ­renç, re­zil pil­li Çin sa­at­le­rin­den müş­te­ki­yim.
Cu­ma gün­le­ri ca­mi­ler­de mak­buz­suz pa­ra top­lan­ma­sın­dan müş­te­ki­yim.
İmam­lı­ğın pa­ra üc­ret ma­aş kar­şı­lı­ğın­da na­maz kıl­dır­ma me­mur­lu­ğu ha­li­ne dö­nüş­tü­rül­me­sin­den çok ama çok müş­te­ki­yim.
Cuma hut­be­le­rin­de Türk­çe gra­mer, ede­bi­yat ve vur­gu ha­ta­la­rı ya­pıl­ma­sın­dan müş­te­ki­yim. (Bir­kaç ay ön­ce bir ha­tip ‘Hz. İsa ra­di­yal­la­hu an­h’ de­di!)
Sa­bah na­ma­zın­da kos­ko­ca ca­mi­de se­kiz ce­ma­at var. Mih­rap­ta­ki sa­bit mik­ro­fon ye­tiş­mi­yor­muş gi­bi imam efen­di ya­ka­sı­na bir de sey­yar mik­ro­fon man­dal­lı­yor, iş­te bun­dan müş­te­ki­yim.
Se­si bed olan ama ken­di­le­ri­ni za­ma­nın Bi­la­l’­i sa­nan ba­zı kim­se­le­rin ho­par­lör­le­ri so­nu­na ka­dar aça­rak ezan oku­ma­la­rın­dan şi­kâ­yet­çi­yim.
Kır­sal ke­sim kül­tür ve zih­ni­ye­ti­nin din iş­le­ri­ne bur­nu­nu sok­ma­sın­dan müş­te­ki­yim.
Ezan ko­nu­sun­da akus­tik ve es­te­tik ku­ral­la­rı­nı ayak­lar al­tı­na alan­lar­dan he­zar ke­re şi­kâ­yet­çi­yim.
Muh­te­rem Di­ya­net İş­le­ri Baş­kan­lı­ğı, Tek­nik Üni­ver­si­te akus­tik uz­man­la­rıy­la iş­bir­li­ği ya­pa­rak ho­par­lör te­rö­riz­mi­ni ön­le­me­li­dir. 
Ho­par­lör­le­ri so­nu­na ka­dar açıp avaz avaz ba­ğırt­mak fe­ti­şizm­dir, gü­nah­tır, ayıp­tır, me­de­ni­yet­siz­lik­tir, den­siz­lik­tir.
Ho­par­lör­le­rin so­nu­na ka­dar açıl­ma­sı­na kar­şı çık­mak ezan düş­man­lı­ğı de­ğil­dir.
Ben­de­niz bu ya­zı­yı eza­nı sa­vun­mak için ka­le­me al­mış bu­lun­mak­ta­yım.
Ho­par­lör­le­rin çok açıl­ma­sı do­la­yı­sıy­la gü­zel ezan din­le­ye­mi­yo­rum. Bu ko­nu­da hak­kım var­sa (ki var­dır) ha­ram ol­sun!
Yıl­lar­dan be­ri ezan ve ho­par­lör ko­nu­sun­da ya­yın­la­nan ya­zı­la­rım bir ara­ya ge­ti­ril­se ki­tap olur.  Hey­hat ki, hiç il­gi gör­me­di­ler.
(Yukarıda okuduğunuz yazı, İslamcı yazar Mehmet Şevket Eygi’nin “Diyanet ve Ezan Hoparlör Terörizmi” başlıklı yazısıdır, Vahdet, 20 Nisan 2015.)
***

Bangır bangır okunan ezanın gürültü terörizmi olduğunu sadece Mehmet Şevket Eygi söylemiyor. İlâhiyatçı yazar Dr. Hidayet Tuksal da: “Ezanın, insanları rahatsız edecek şekilde icra edilmesi, ne olursa olsun doğru bir şey değil. Bu, İslâm adına da doğru değil! Rahatsız olanlara ‘evinizi taşıyın’ ya da ‘faili meçhule kurban gidersiniz’ yönünde tehditler, barbarlıktır. Ben de bir dönem camiye yakın bir evde oturuyordum ve ezan dinlemek korkunç bir şeydi” diyor. 
Yine bir başka ilâhiyatçı yazar İhsan Eliaçık: “Kimsenin hoparlörlerin sesini sonuna kadar açıp ezan okumaya hakkı yoktur. Yüksek sesle okunan ve insanı rahatsız eden, güzel şekilde okunmayan şey, ezan da olsa, GÜRÜLTÜDÜR. Vatandaşların, ezanın okunuş şeklinden rahatsız olma hakkı vardır” şeklinde konuşuyor.
Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi ilâhiyat profesörü Mustafa Saim Yeprem ise, hoparlörden yüksek sesle okunan ezan konusunda şunları söylüyor:
“İnsanların çoğunun uyuyor olabileceği, hasta olabileceği veya toplantı esnasında olabileceği nedeniyle…yüksek sesli ezan…bazılarının hayatını olumsuz etkileyebilir. İslâm’da dayatma yoktur! Ezanın, her hal-u kârda kişiyi rahatsız etmeyecek ve gönle rahatlık, ferahlık verecek şekilde okunması lâzımdır.”
***

Buna benzer görüşleri dile getiren, hoparlör zulmünün önlenmesi için çağrıda bulunan başka ilâhiyatçı ve yazarlar da var. İyi ki varlar.
Demek ki neymiş?
Ezan okumaya memurlar ama insanın sinirlerini altüst edecek kadar kötü memurlar. Detone bir sesle ezan okuyorlar; detone okumakla kalsalar gene de şükür, hoparlörü köklüyorlar, gürültü kirliliği yapıyorlar. Arabalarda zangır zangır bangır bangır arabesk veya techno müzik çaldıran magandalardan hiçbir farkları yok.
İmam­lı­ğı pa­ra kar­şı­lı­ğın­da na­maz kıl­dır­ma me­mur­lu­ğuna dönüştüren bed sesli kimselerin ho­par­lör­le­ri avaz avaz ba­ğırtarak ezan okumaları ilkelliktir, medeniyetsizliktir, fe­ti­şizm­dir, gü­nah­tır, ayıp­tır, den­siz­lik­tir.
Kimse ezana saygısızlık etmemişken “ezanı ıslıkladılar” diye iftira atmak, “Ezana saygı göstermeyenlere milletimiz sandıkta gereken cevabı verecek” söylemiyle insanları ezan üzerinden ayrıştırmak ve cepheleştirmek de ilkelliktir, densizliktir, barbarlıktır!!!
***

Konu ezan olunca ne yazılsa ne söylense eksik kalır.
Müteveffa Yaşar Nuri Öztürk sağ olsa, ezanın ibadet olmadığını söylerdi. (Sağlığında söyleyip durdu ama kendisi söyledi kendisi dinledi!)
Bir insan evladı da çıkar, “Madem her mevzuda Peygamber’in sünnetine göre amel etmeye hevesliler (tesettür vs. gibi), ezanı da Peygamber dönemindeki gibi hoparlör olmadan okusunlar” diyebilir.
Bir başkası, hoparlörle aksıra aksıra, kargayı bile minnetle anımsatacak bet bir sesle bangır bangır namaz vaktini bildirmekle ezanın aynı şey olmadığını vurgulayabilir.
Bir başkası da ses ve müzik eğitiminden geçmiş “kulak terbiyesine sahip, şan eğitimi almış, makamdan musikiden anlayan güzel sesli müezzinler” bulmanın olanaksız olduğunu, bu durumda iyi bir ezan kaydının yeterli desibelde hoparlöre verilmesinin uygun olacağını söyleyebilir.
Daha çok şey söylenebilir.
Türkçe ibadet ve ezan konusuna girmeden kendi hesabıma söylemiş olayım:
Bed sesli ezan memurlarından Saadettin Kaynak ve Münir Nurettin Selçuk estetiği beklemek boşuna olsa da, ezanı bed sesli kimselerin sonuna kadar açtıkları hoparlörden dinlemek dinletmek şart mıdır?
Namazda gözü olmayan insanların kulak zarını patlatacak kadar açılmış hoparlörlerden bangır bangır bir bağırışla, terennüm olmaktan çıkıp tüyler ürpertici bir kakofoni ile uyandırılması, bebeklerin çığlık çığlığa ağlatılması, hastaların yataklarından zıplatılması ne kadar doğrudur?
Nihayet! Bu sorulara, gürültüden rahatsız olmak şöyle dursun, gürültüyü seven (“Ay’a dört şeritli otoyol yapılacak” vaadine gözü kapalı inanan),
Allah Muhammed Kur’an Ezan bayrak retoriğinin “zengine han hamam servet, bu dünyada cennet / çalışana yoksula din diyanet, öbür dünyada cennet” siyasetinin kılıfı olduğunu sorgulamadan iman eden ümmetten akla uygun bir yanıt alınabilir mi?



7 yorum:

  1. GÜZEL BİR DERLEME OLMUŞ...
    İZNİNLE PAYLAŞIYORUM..

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim kalemine emeğine sağlık sevgiler

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. Cıkss... O çapta iman edeni bulmak zor. O yanıtı boşuna bekleme. Hele hele "Kur'anın türkçe okunmasını yasaklayın.." diye fetva verenlerden hiç bekleme.. Kolay gelsin.. :))

    YanıtlaSil
  5. Herkezin kölense saat cebinde alarmı telefonu var. Hiç ezan sesi duymadan namaz kılmak isteyenler vaktinde camide oluyorlar zaten. Kotu Şahin marka arabalara sesi yüksek açarak apartmanları dahil titrestirerek gezenler gibi bu hoparlör sesleri de gereksiz. Hollanda da torunumun okulu mutfağın hemen karşısında. Ne zil sesi,ne Mars sesi var.Sadece sen şakrak teneffüste oynayan çocukların ve onları gözeten öğretmenlerin sesi duyuluyor. Çalışmalarında başarılar dilerim.Mustafa Marankı

    YanıtlaSil
  6. Bu kadar yazmak istediklerimi dile getiren bir yazıya ilk defa rastladım .
    inanan bir vatandaş olarak,ezanı beş ayrı makamla okuyup güzelleştiren.kılmayanın bile hislendiği gerçek Müslümanlığı benimsemiş anlatan diyanet özlemiyle yazmak istediklerim
    Hemde
    Bu konuyu dile getirenler den Allah razı olsun
    İnşallah kaale alınır

    YanıtlaSil