BANGIR BANGIR EZAN TERÖRİZMİ
HAVALAR düzeldi diye balkon kapısını açmıştım. Civardaki
büyük camide öğle ezanı okunmaya başladı. Hemen koştum, kapıyı aceleyle
kapattım. Neden mi? Çünkü hoparlörleri sonuna kadar açmışlar, ezanı
yüz desibelin üzerinde avaz avaz kulakları tırmalayan şekilde okuyorlardı.
(Balkon kapısını kapattığım halde, ezan sesi yine haddinden yüksek
geliyordu…)
Bendeniz bir Müslüman olarak ezanı çok seviyorum, hele sesi
düzgün bir müezzin usulüne uygun güzel ezan okuyunca büyük zevk ve
haz alıyorum, çok mutlu oluyorum.
Lakin ezan başkadır, hoparlör başkadır. Ezan ile hoparlör özdeşleştirilemez. Yüksek madenî sesli
canavar bir hoparlör, çok güzel okunan bir ezana büyük zarar verir.
Camilerdeki hoparlör fetişizmi bedeviliktir, ilkelliktir. Akustik denilen bir ilim dalı vardır, camilerde bu ilme uyulmalıdır. Hele, sabah namazlarında hoparlörleri sonuna kadar açarak
civarı zangır zangır titreterek ezan okumak büyük bir yanlıştır. Ezanlar öyle güzel okunmalı ki, namaz kılmayanlar bile ezan
dinlemek için sabahleyin uyanmalı.
Ezan konusunda şimdiye kadar çok yazdım, Diyanet ilgilenmedi.
Hoparlörlerin ezana zarar verecek şekilde çok açılması dolayısıyla
Diyanet’ten müştekiyim.
Camilerdeki hoparlör fetişizminden müştekiyim.
Camilerin mihrap duvarlarındaki ucuz, çirkin, iğrenç, rezil
pilli Çin saatlerinden müştekiyim.
Cuma günleri camilerde makbuzsuz para toplanmasından müştekiyim.
İmamlığın para ücret maaş karşılığında namaz kıldırma memurluğu
haline dönüştürülmesinden çok ama çok müştekiyim.
Cuma hutbelerinde Türkçe gramer, edebiyat ve vurgu hataları
yapılmasından müştekiyim. (Birkaç ay önce bir hatip ‘Hz. İsa radiyallahu
anh’ dedi!)
Sabah namazında koskoca camide sekiz cemaat var. Mihraptaki
sabit mikrofon yetişmiyormuş gibi imam efendi yakasına bir de seyyar
mikrofon mandallıyor, işte bundan müştekiyim.
Sesi bed olan ama kendilerini zamanın Bilal’i sanan bazı kimselerin
hoparlörleri sonuna kadar açarak ezan okumalarından şikâyetçiyim.
Kırsal kesim kültür ve zihniyetinin din işlerine burnunu sokmasından
müştekiyim.
Ezan konusunda akustik ve estetik kurallarını ayaklar altına
alanlardan hezar kere şikâyetçiyim.
Muhterem Diyanet İşleri Başkanlığı, Teknik Üniversite akustik
uzmanlarıyla işbirliği yaparak hoparlör terörizmini önlemelidir.
Hoparlörleri sonuna kadar açıp avaz avaz bağırtmak fetişizmdir,
günahtır, ayıptır, medeniyetsizliktir, densizliktir.
Hoparlörlerin sonuna kadar açılmasına karşı çıkmak ezan düşmanlığı
değildir.
Bendeniz bu yazıyı ezanı savunmak için kaleme almış bulunmaktayım.
Hoparlörlerin çok açılması dolayısıyla güzel ezan dinleyemiyorum.
Bu konuda hakkım varsa (ki vardır) haram olsun!
Yıllardan beri ezan ve hoparlör konusunda yayınlanan yazılarım
bir araya getirilse kitap olur. Heyhat ki, hiç ilgi görmediler.
(Yukarıda okuduğunuz yazı, İslamcı yazar Mehmet Şevket Eygi’nin “Diyanet ve Ezan Hoparlör Terörizmi”
başlıklı yazısıdır, Vahdet, 20 Nisan
2015.)
***
Bangır bangır okunan ezanın gürültü terörizmi olduğunu sadece Mehmet
Şevket Eygi söylemiyor. İlâhiyatçı yazar Dr. Hidayet Tuksal da:
“Ezanın, insanları rahatsız edecek şekilde icra edilmesi, ne
olursa olsun doğru bir şey değil. Bu, İslâm adına da doğru değil!
Rahatsız olanlara ‘evinizi taşıyın’ ya da ‘faili meçhule kurban
gidersiniz’ yönünde tehditler, barbarlıktır. Ben de bir dönem camiye yakın bir evde oturuyordum ve ezan
dinlemek korkunç bir şeydi” diyor.
Yine bir başka ilâhiyatçı yazar İhsan Eliaçık: “Kimsenin hoparlörlerin sesini sonuna kadar açıp ezan okumaya
hakkı yoktur. Yüksek sesle okunan ve insanı
rahatsız eden, güzel şekilde okunmayan şey, ezan da olsa, GÜRÜLTÜDÜR.
Vatandaşların, ezanın okunuş şeklinden rahatsız olma hakkı
vardır” şeklinde konuşuyor.
Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi ilâhiyat profesörü Mustafa Saim Yeprem ise, hoparlörden yüksek sesle
okunan ezan konusunda şunları söylüyor:
“İnsanların
çoğunun uyuyor olabileceği, hasta olabileceği veya toplantı esnasında
olabileceği nedeniyle…yüksek sesli ezan…bazılarının hayatını olumsuz
etkileyebilir. İslâm’da dayatma yoktur! Ezanın, her hal-u kârda kişiyi
rahatsız etmeyecek ve gönle rahatlık, ferahlık verecek şekilde okunması
lâzımdır.”
***
Buna benzer görüşleri dile getiren, hoparlör zulmünün önlenmesi için
çağrıda bulunan başka ilâhiyatçı ve yazarlar da var. İyi ki varlar.
Demek ki neymiş?
Ezan okumaya memurlar ama insanın
sinirlerini altüst edecek kadar kötü memurlar. Detone bir sesle ezan okuyorlar;
detone okumakla kalsalar gene de şükür, hoparlörü köklüyorlar, gürültü
kirliliği yapıyorlar. Arabalarda zangır zangır bangır bangır arabesk veya
techno müzik çaldıran magandalardan hiçbir farkları yok.
İmamlığı para karşılığında namaz kıldırma memurluğuna
dönüştüren bed sesli kimselerin hoparlörleri avaz avaz bağırtarak ezan
okumaları ilkelliktir, medeniyetsizliktir, fetişizmdir, günahtır, ayıptır,
densizliktir.
Kimse ezana saygısızlık etmemişken “ezanı
ıslıkladılar” diye iftira atmak, “Ezana
saygı göstermeyenlere milletimiz sandıkta gereken cevabı verecek”
söylemiyle insanları ezan üzerinden ayrıştırmak ve cepheleştirmek de
ilkelliktir, densizliktir, barbarlıktır!!!
***
Konu ezan olunca ne yazılsa ne
söylense eksik kalır.
Müteveffa Yaşar Nuri Öztürk sağ
olsa, ezanın ibadet olmadığını söylerdi. (Sağlığında söyleyip durdu ama kendisi
söyledi kendisi dinledi!)
Bir insan evladı da çıkar, “Madem her mevzuda Peygamber’in sünnetine
göre amel etmeye hevesliler (tesettür vs. gibi), ezanı da Peygamber dönemindeki
gibi hoparlör olmadan okusunlar” diyebilir.
Bir başkası, hoparlörle aksıra
aksıra, kargayı bile minnetle anımsatacak bet bir sesle bangır bangır namaz
vaktini bildirmekle ezanın aynı şey olmadığını vurgulayabilir.
Bir başkası da ses ve müzik
eğitiminden geçmiş “kulak terbiyesine
sahip, şan eğitimi almış, makamdan musikiden anlayan güzel sesli müezzinler”
bulmanın olanaksız olduğunu, bu durumda iyi bir ezan kaydının yeterli desibelde
hoparlöre verilmesinin uygun olacağını söyleyebilir.
Daha çok şey söylenebilir.
Türkçe ibadet ve ezan konusuna girmeden kendi hesabıma söylemiş olayım:
Bed sesli ezan memurlarından Saadettin Kaynak ve Münir Nurettin Selçuk
estetiği beklemek boşuna olsa da, ezanı bed sesli kimselerin sonuna
kadar açtıkları hoparlörden dinlemek dinletmek şart mıdır?
Namazda gözü olmayan insanların kulak
zarını patlatacak kadar açılmış hoparlörlerden bangır bangır bir bağırışla, terennüm
olmaktan çıkıp tüyler ürpertici bir kakofoni ile uyandırılması, bebeklerin
çığlık çığlığa ağlatılması, hastaların yataklarından zıplatılması ne kadar
doğrudur?
Nihayet! Bu sorulara, gürültüden
rahatsız olmak şöyle dursun, gürültüyü seven (“Ay’a dört şeritli otoyol yapılacak” vaadine gözü kapalı inanan),
Allah Muhammed Kur’an Ezan bayrak
retoriğinin “zengine han hamam servet,
bu dünyada cennet / çalışana yoksula din diyanet, öbür dünyada cennet”
siyasetinin kılıfı olduğunu sorgulamadan iman eden ümmetten akla uygun bir yanıt
alınabilir mi?
GÜZEL BİR DERLEME OLMUŞ...
YanıtlaSilİZNİNLE PAYLAŞIYORUM..
Teşekkür ederim. Çok selam.
SilTeşekkür ederim kalemine emeğine sağlık sevgiler
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilCıkss... O çapta iman edeni bulmak zor. O yanıtı boşuna bekleme. Hele hele "Kur'anın türkçe okunmasını yasaklayın.." diye fetva verenlerden hiç bekleme.. Kolay gelsin.. :))
YanıtlaSilHerkezin kölense saat cebinde alarmı telefonu var. Hiç ezan sesi duymadan namaz kılmak isteyenler vaktinde camide oluyorlar zaten. Kotu Şahin marka arabalara sesi yüksek açarak apartmanları dahil titrestirerek gezenler gibi bu hoparlör sesleri de gereksiz. Hollanda da torunumun okulu mutfağın hemen karşısında. Ne zil sesi,ne Mars sesi var.Sadece sen şakrak teneffüste oynayan çocukların ve onları gözeten öğretmenlerin sesi duyuluyor. Çalışmalarında başarılar dilerim.Mustafa Marankı
YanıtlaSilBu kadar yazmak istediklerimi dile getiren bir yazıya ilk defa rastladım .
YanıtlaSilinanan bir vatandaş olarak,ezanı beş ayrı makamla okuyup güzelleştiren.kılmayanın bile hislendiği gerçek Müslümanlığı benimsemiş anlatan diyanet özlemiyle yazmak istediklerim
Hemde
Bu konuyu dile getirenler den Allah razı olsun
İnşallah kaale alınır