2 Şubat 2021 Salı

BOĞAZİÇİ’NDE KÂBE MAKYAVELİZMİ

ELLERİN KÂBESİ VAR, BENİM KÂBEM İNSANDIR

Olan bitene bakıp şaşırmamak, sormamak mümkün değil. Bazı Müslümanlar neden bu denli kolay tahkir ve tahrik oluyorlar, kendilerini hakarete uğramış, rencide olmuş hissediyorlar?

Tahkir ve tahrik olmalarının bu defaki bahanesi, Boğaziçi Üniversitesi’nde açılan sergideki Kâbe kolajı. Boğaziçili öğrenciler ve öğretim üyeleri, üniversiteye kayyım rektör atanmasını protesto ediyorlar ya. Protestolar kapsamında, bazı öğrenciler yerleşke içerisinde sergi açmışlar. Sergilenen görseller arasında Kâbe resmi üzerinde şahmeran figürü olan bir kolaj da var. Kolajın köşelerinde de LGBTI simgeleri. Serginin görselleri yerleştirilirken bu kolaj bir süre yerde kalmış.

Yani kolajın çiğnenmesi, kirletilmesi, yırtılması söz konusu değil. Zaten kolajdan rencide olanlar (Pelikan Gelini hariç) böyle bir iddia ileri sürmüyorlar. Görseli hazırlayan kişi de hakaret kasıtlarının olmadığını, kadın düşmanlığına karşı Anadolu kadınlarının gizli direnişine dikkat çekmek istediklerini söylemiş. Ama dinlemek, anlamak isteyen kim? İhbarı üzerine AKP Genel Başkanı ve CHP Sözcüsü dahil, tahkir olmayan kalmadı. Toplu tahkir kampanyası haliyle sosyal lince dönüştü. Sonuçta, sergiyi düzenleyen öğrencilerden ikisi tutuklandı, ikisi adli denetim koşuluyla bırakıldı.

(Ara not: Sergiyi hazırlayan öğrenciler önce “halkın bir kesiminin dini değerlerini aşağılama” suçlamasıyla sorgulanmışlar. Bu suçlamanın tutuklama gerektirmediği fark edilince “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçu uydurulmuş ve tutuklanmışlar.)

Öğrencilerin tutuklanması da tahkir ve tahrik olma furyasını önlemeye yetmedi. Hâlâ kendilerini hakarete uğramış hissediyorlar, kınamak için birbirleriyle yarışıyorlar; gençlik icabı galeyana gelenler meydanlarda protesto gösterileri yapıyorlar. İddianame tamamlanıp dava açıldığında tepkilerin nerelere varacağı tahmin bile edilemez. Amaç halkı kin ve düşmanlığa tahrik ise, o kolajı sergiye koyanlar değil, bunu bahane edip “kutsalımız Kâbe'ye saygısızlığa seyirci kalamayız” diye ortalığı ayağa kaldıran dinbazlar fazlasıyla başardılar. İktidar medyası kolajı kriminalize etmese, devlet adamı sanılan dinbazlar kolajın üstünde tepinmeseler, olay üniversite öğrencileri arasındaki tartışma olarak kalır, halk hiç de kin ve düşmanlığa tahrik edilmiş olmazdı.

***

Kadın düşmanlığına karşı Anadolu kadınlarının gizli direnişini vurgulamak için böyle karmaşık ve anlaşılması güç bir kolajı nasıl aklettiler, bilemiyorum. Böyle bir kolaj, Boğaziçi’nin haklı direnişine nasıl bir katkı sundu; o da muamma. Ama asıl sorun bu olmasa gerek. Asıl sorun, Müslümanlığı kimseye bırakmayan zevatın nasıl olup da bu denli kolay tahkir olabildiği.

Belki de aslında hiç de tahkir olmadılar; sadece hakarete uğramış, rencide olmuş göründüler. Çünkü, şimdi kolajın üstünde tepinenler, geçmişte gerçekten tahkir edici onca vukuat karşısında hiç de tahkir ve tahrik olmadılar. Örneğin, devlet büyüğü bir bakan (yani vezir), “Her cuma bir ayet sallıyorum. Google’a gir, Kur’an’da, atıyorum, kardeşlik, nankörlük, bilmemne, search yap hepsi çıkıyor. Oradan beğen bir tane salla gitsin. Bakara makara iyi!” dedi. Hiç de ortalığı karıştırmadılar. Tahkir olmadıkları gibi adamı büyükelçi bile yaptılar.


Tokat’ın Zile ilçesinde Kur’an-ı Kerim motifli pasta kesildi, hiç de rencide olmadılar. Kur’an motifli pastayı Hıristiyanlar veya ateistler kesseler, neler olurdu neler?


Üsküdar Belediyesi, ilçenin meydanına ‘Asr-ı Saadet’e Yolculuk’ adı altında Kâbe maketi yaptırdı. Biri bile çıkıp, “yapmayın etmeyin” demedi. Tahkir olmadılar ama ihrama girip çakma Kâbe’yi tavafa başlayan Avukat Cihat Duman’ı yaka paça gözaltına aldılar. (Kâbe’nin çakması oluyor da tavafın niye olmasın ey dindarlar?)

Asr-ı Saadet’te ve sonraki devirlerde Peygamber’in doğum günü kutlanmadığı halde, 1989 yılında Türkiye’de Kutlu Doğum Haftası adıyla bi’dat (yani sapkınlık) uyduruldu. Bunun sapkınlık olduğunun ayırdına ancak 15/16 Temmuz gecesi uyandılar(!)…

Tahkir ve tahrik olmadıkları nice başka sapkınlık örnekleri sıralanabilir. İşsizlik, aşsızlık, yolsuzluk, demokrasi yokluğundan tahrik olmadıkları gibi tarikat yurtlarındaki cinsel istismardan da nedense tahkir olmuyorlar. Bunca sapkınlıktan tahkir olmadıkları gibi, hiç sıkılmadan, “başörtülü kızlarımıza bacılarımıza saldırdılar”, “camiye ayakkabılarıyla girip bira içtiler”, “ezan okunurken slogan attılar”, “minareden Çav Bella çaldırdılar” gibi provokasyonlara girişebiliyorlar. Bununla kalmayıp, kendileri gibi inanmayanlara karşı hiç sıkılmadan Allahsız, Şia, Caferi, Yezidi, Zerdüşt, Alevi, ateist diyerek nefret suçu işleyebiliyorlar…

***

Nefret suçuna adeta bağımlılar, gerçek ya da uyduruk bir bahaneyle içlerindeki kini nefreti kusmadan duramıyorlar. İşte yine bir bahane buldular, “kutsalımız” diyerek bir kaşık suda fırtına koparıyorlar. Hakkaniyet ve tutarlılıktan bu denli uzaklaşabildiklerine göre Kâbe’yi gerçekten kutsal sayıp saymadıkları da belirsizdir. 

Dinler tarihine ne kadar aşinadırlar bilinmez ama, bilmeliler ki Müslümanların tamamı Kâbe’yi kutsal görmüyor. Dahası, Kâbe’ye kutsiyet atfetmeyenlerin başında Halife Ömer var. Halife Ömer’in bir tavaf sırasında Hacer-i Esved’e karşı “Biliyorum ki sen faydası ve zararı olmayan basit bir taşsın. Allah Resulü’nün seni öptüğünü görmeseydim seni öpmezdim” dediği İslam tarihi kaynaklarında kayıtlıdır.

Kâbe kolajı üzerinden “Ebabil kuşlarınca kafalarına taş yağdırılan Yemen Valisi Ebrehe ve askerleri” diyerek nefret kusarken nasıl bir efsaneye atıfta bulunduklarının farkında oldukları da kuşkuludur. Bu efsane, Kâbe’nin sahibi tarafından korunduğu efsanesidir ki, Kur’an’ı Kerim’in Fil Suresi’nde kayıtlıdır. Buna göre, MS 570 yılında Habeş generali Ebrehe Kâbe’yi yıkmak için harekete geçtiğinde, Peygamber’in dedesi Abdülmuttalip “Kâbe Allah’ın evidir, sahibi onu korur” diye uyarmış. Ebrehe aldırış etmemiş. Allah da (Kur’an’daki ifadesiyle) “balçıktan pişirilmiş taşlar atan sürü sürü kuşlar” gönderip Ebrehe’nin ordusunu helâk etmiş…

Bakara (Sığır/İnek) 125’inci ayette ve hadiste de Kâbe’nin Allah tarafından “güvenli sığınak” ilan edildiği, despotların ve zorbaların şerrinden koruduğu vurgulanmış.

Gelgelelim Kur’an’da ve hadisi şerifte vurgulanan “mucize” ve “güvenli sığınak” vaadi, Ebrehe saldırısından sonraki yıllarda gerçekleşmemiş; sahibi Kâbe’yi korumamış. Emevi halifeleri Yezid ve Abdülmelik’in emirleriyle Kâbe iki kez mancınık atışlarıyla yerle bir edilmiş; bu arada Hacer-i Esved tuzla buz olmuş.

Kâbe’nin sahibi, MS 929 yılında Abbasi halifelerine isyan eden Karmatilerin kuşatmasında da evini korumamış. Karmati komutanı hacıları öldürüp Zemzem kuyusuna doldurmuş, Hacer-i Esved’i de söküp götürmüş. Hacer-i Esved, 22 yıl sonra Fatımi hükümdarı Mansur’un ricasıyla iade edilmiş.

Kâbe sonraki tarihlerde de Müslümanlar arası savaşlarda saldırıya uğramış; “güvenli sığınak” ilanına karşılık, binlerce hacı bu saldırılarda can vermiş…

Yanisi o ki, ne Kâbe iddia ettikleri kadar kutsal ne de Kâbe kolajı ile Anadolu kadınlarının gizli direnişini vurgulamak isteyen öğrenciler kutsala hakaret ettiler. Olan biten, “zengine han hamam servet, bu dünyada cennet / çalışana yoksula din diyanet, öbür dünyada cennet” siyaseti güden dinbazların Kâbe motifli kolaj bahanesiyle ortalığı karıştırmalarından ibaret.

Yanisi o ki, Kâbe motifli kolaj bahanesiyle ortalığı karıştıranlar aslında gerçekten tahkir olmadılar; TCK’de tanımlanan suçu işlediler, işliyorlar. Yani dini istismar suçu.

Dini istismar suçuna ve sade bir Kâbe kolajından tahkir olmaya sınır çizilemez. “Ellerin Kâbesi var, benim Kâbem insandır; Kuran da kurtaran da” deyişinden bile tahkir ve tahrik olabilirler.

Tanrı bu hastalıklı zihniyetin şerrinden memleketi korusun, âmin!


11 yorum:

  1. Rahmi dileğine katılıyorum. Amin. Az dinimiz vardı, onuda bu dinciler çaldı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağ ol Metin. Eymir'e selam olsun.

      Sil
    2. Emeğinize, yüreğinize sağlık. Saygılar. Selamlar. Bilgilendim.

      Sil
  2. Bu guzel makaleyi beyendigimi anlatmaya nereden baslasam!!!
    Tesekkurler dost

    YanıtlaSil
  3. Eline kalemine sağlık. Güzel bir değerlendirme. Kâbe konusunda düşüncelerimiz biraz benziyor. Sen benim ne düşündüğümü biliyorsun. Kolay gelsin.

    YanıtlaSil
  4. Diline ve yüreğine sağlık kardeşim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim arkadaşım. Adını bağışlarsan sevinirim. Çok selam.

      Sil
  5. Kalemine emeğine sağlık sevgiler

    YanıtlaSil