7 Ocak 2023 Cumartesi

PEYGAMBER’E KALMAYAN DÜNYA PAPA’YA DA KALMADI

Dünya fani, kimseye kalmıyor. Şarkıda söylendiği üzere “yalan dünya her şey bomboş.”

Peygamberler evliyalar, krallar kraliçeler, padişahlar sultanlar, tiranlar diktatörler, zenginler fakirler, efendiler köleler, burjuvalar proleterler… Kimler geldi kimler geçti, umurunda olmadı kendisi de fani olan dünyanın.

Semavi inanca göre 950 yıl ömür süren ilk Peygamber Adem’e kalmadığı gibi 1350 yıl ömür sürdüğüne inanılan Nuh Peygamber’e, 500 sene yaşadığı rivayet edilen Sultan Süleyman’a da kalmadı dünya. Gün geldi, “Süleyman bir sultan olmuş, saltanatı boşu boşuna” denildi. 

Dünya öyle fani ki, antik Yunan’ın en yüce Allah’ı, ateşin yıldırımların ve aklın sahibi Zeus bile bugün ancak mizah nesnesi olarak anılıyor. Çünkü Nietzsche’nin deyişiyle Tanrı bile öldü!

İslam inancına göre Tanrı’nın en sevdiği insan, en kıymetli peygamber, Resûl-i Kibriyâ Yalvaç Muhammed bile sadece 63 yıl nefes alıp verebildi dünyada. Sadece 63 yıl. Kısacık ömründe ne kabak tatlısı yiyebildi ne de çilek reçeli. Etli kuru fasulye, patates oturtma, bol domatesli çoban salata, biber dolma, közde mısır… Bunların hiçbirini tadamadan göçüp gitti dünyadan. Ömrünün son günleri acılar içinde geçmiş; ölüm döşeğinde iki hafta can çekiştikten sonra vefat etmiş. Cenazesi birkaç gün ortada kalmış. Çünkü (en yakın dostları Ebubekir ve Ömer dahil) sahabenin çoğu, iktidar kavgasına tutuşmuşlar; damadı Ali, naaşın başında bekleyedurmuş. Ensar ile muhacirler arasındaki “kim halife olacak” kavgası muhacirler (yani Ebubekir ve Ömer) lehine sonuçlandıktan sonra bu kez nereye gömüleceğinde ihtilaf çıkmış. Nihayet, şatafatsız, çok az kişinin (bir rivayete göre 17 kişinin) katıldığı cenaze merasimiyle, vefat ettiği hücrenin zemini kazılmış, toprağa verilmiş…

***

Dediğim gibi dünya fani, kimseye kalmıyor; Adem’e, Nuh’a, Sultan Süleyman’a, Yalvaç Muhammed’e, Zeus’a kalmadığı gibi Katolik dünyasının eski ruhani lideri, önceki Vatikan Devlet Başkanı Papa 16. Benedictus’a da kalmadı. 

“Eski” veya “önceki” Papa diyorum. Çünkü 16. Benedictus Katolik Kilisesi tarihinde çok az rastlanır bir tutumla, ecel kapısını çalmadan görevini bırakıp, inzivaya çekilmiş. Oysa Hristiyan dünyasında papalık, istifa edilecek makam değil. İstifa, tanrısal makam ve görevi bırakmak gibi bir şey yani. Bilenlerin söylediğine göre, 16. Benedictus, Katolik tarihinde istifa eden ikinci Papa imiş. Neden istifa ettiği sorusunun yanıtı yaşam öyküsünde saklı. Öyle tanıdık bir hikâye ki!

İşte bu “önceki” Papa Benedictus geçen yılın son gününde son nefesini verdi. En kıymetli peygamberi, Resûl-i Kibriyâ Yalvaç Muhammed’e 63 yıl ömür biçen Tanrı, Papa Benedictus’a 95 yıl ömür vermiş, şatafatlı bir cenaze merasimini münasip görmüş. Hikmetinden sual olunmaz!

Müstafi Papa’nın cansız bedeni özel şerit ve mühürlerle kapatılan iç içe üç tabuta konmuş, Vatikan’da San Pietro Bazilikası’nın alt katındaki odaların birinde muhafaza altına alınmış. Cenaze merasimine çok sayıda devlet başkanı ve Katolik mümin yüz binlerce kişi katılmış. Katılanlar arasında Kürdistan Ulaştırma ve Haberleşme Bakanı Ano Cewher Abdoka bile var. Yine de nispeten az şatafatlı olmuş merasim. Çünkü görevi başında değil, istifa edip kendisini emekliye ayırdıktan sonra vefat etmiş. (Tanrısal vazifeden istifa ve emeklilik nasıl bir şeyse!) Görevdeyken vefat etseymiş merasim çok daha şatafatlı olurmuş.

***

Papa 16. Benedictus’un neden istifa edip bir tür inzivaya çekildiği sorusunun yanıtı, dediğim gibi, yaşam öyküsünde saklı ve çok tanıdık bir hikâye!

Asıl adı Joseph Ratzinger; 1927 yılında dünyaya gözlerini açmış; ilk gençliğinde Nazi sempatizanı; Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı yenilgisinden sonra ilahiyatçı akademisyen, orta yaşlılığında Münih Başbiskoposu. Papa 2. John Paul’e 1981 yılında tetikçi Mehmet Ali Ağca’nın suikastından sonra Vatikan’da bu olayı araştıran komisyonun başkanı. Ardından Papalığın Dinsel Öğretiler Kurulu Başkanı ve John Paul’ün ölümü üzerine 2005 yılında Papa. Katolik tarihinde, Papa olarak atanan ilk Alman. Selefi gibi yeminli bir anti-komünist. Yahudi soykırımı, kürtaj, eşcinsellik, biyo-tıp çalışmalarına hep karşı cepheden saldırmış. Yahudi soykırımını yadsıyan tezlerinden dolayı aforoz edilen (yani dinden kovulan) bir rahibi, rehabilite etme iddiasıyla yeniden Hristiyanlığa kabul ettiği için cümle Yahudilerin öfkesini üzerine çekmiş. Avrupa’daki neo-Nazi hareketler ve partiler Papa Benedictus’un anti-komünist anti-semitic söyleminden ve tutumundan hayli beslenmişler.

***

HRİSTİYANLIK AKIL DİNİ İSLAM ŞİDDET DİNİ!

Papa Benedictus istifa ettiği 2013’e kadar öteki dinlere soğuk yaklaşımı ve İslamofobik açıklamalarıyla da anımsanıyor. İslamofobik açıklamalarının tepkiyle karşılandığı günlerde Türkiye’ye gelmişti. Sene 2006. Türkiye’de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan. Papa bugün gelmiş gibi anımsıyorum, o günlerde de yazmıştım.

Papa, Türkiye’ye gelmeden üç ay önce verdiği vaazında Hristiyanlığın akla dayandığını savunmuş, İslamiyet’i ise “akıl dışı şiddet dini” ilan etmiş, ABD Başkanı Bush’un başlattığı “çağdaş Haçlı Savaşı”na omuz vermişti. Türkiye’de İslamcılar bulsalar bir kaşık suda boğacak derecede kinlenmişlerdi Papa’ya. Haftalarca, “Ya özür dile ya da gelme” diye mitingler düzenliyor, Ayasofya’yı basıp korsan namaz kılıyorlardı. Daha önceki Papa’yı vuran Mehmet Ali Ağca bile, Papa Benedictus’a mektup yazarak, “Bu işleri bilen biri olarak söylüyorum, can güvenliğin tehlikede, Türkiye’ye gelme” diye uyarmıştı.

Papa bunlara aldırmadan gelmişti. Karşılanması muhteşemdi. Daha önce, (asli kimliğinin dürtmesiyle) “Ben davet etmedim” diyerek Papa ile görüşmeyeceği havasını basan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Papa’yı uçağın merdiveninde karşılamıştı. Papa, Sultanahmet Camii’nde kıbleye dönüp dua etmiş; Rum, Ermeni ve Süryani patrikleriyle birlikte ayinlere katılmış; Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile görüşmüş; ülkesine dönerken “kalbim İstanbul’da kaldı” demişti. Böyle derken, İstanbul’a hayranlığını mı vurgulamıştı, yoksa İstanbul’un beş yüz yıldır Hristiyan kenti değil Müslüman kenti olmasına hicranını mı dile getirmişti, anlaşılamamıştı.

Sermaye medyası ziyaretten ziyadesiyle mutluydu; Cumhurbaşkanı Sezer’in ve Başbakan Erdoğan’ın Papa’yı çok iyi ağırladıklarını, Papa’nın üç ay önceki sözlerinden dolayı özür dilediğini, dinler arası diyaloga katkıda bulunduğunu, Türkiye’nin AB üyeliğine destek verdiğini yazarak insanları kandırmaya çalışıyordu. Oysa Papa ne özür dilemişti ne dinler arası diyaloga katkıda bulunmuştu ne de Türkiye’nin AB üyeliğine destek vermişti. Anlatsam yazı uzar gider. Sadece şu kadarını yazayım: “Papa, Türkiye’nin Avrupa Birliği yolculuğuna destek verdi” diyen Tayyip Erdoğan Papa tarafından yalancı çıkarılmıştı. Papa Benedictus ve Patrik Bartholomeos, yayımladıkları ortak bildiride, “Avrupa’nın Hristiyan değerleri korunmalıdır” demişlerdi. 

***

PAPA PEDOFİLİ SKANDALLARI YÜZÜNDEN İSTİFA ETMİŞTİ

Gelelim Papa’nın niçin istifa edip emekliye ayrıldığına. En başta kilise bünyesinde pedofili skandalları. Dediğim gibi tanıdık bir hikâye. Dini yapılarda nedense her şeyden önce pedofili rezaletleri vuku buluyor. İslam coğrafyasında olağan sayılıyor ama Benedictus, 400 rahibi pedofili, taciz ve tecavüz gerekçesiyle yürütülen soruşturmalar kapsamında görevden aldı. Ancak göstermelik bir iş yapmadığına kimseyi ikna edemedi. Bunca rezalet ortaya döküldükten sonra Benedictus’un Münih başpiskoposu iken de benzer rezaletleri örtbas ettiği ortaya çıktı. Yanı sıra Vatikan’dan özel belge sızdırılması (Vatileaks), yolsuzluklar, kara para aklama rezaletleri, Kilise içinde kanlı hesaplaşmalar… Nihayet Benedictus Kilise’nin iyiliği ve yaşı ilerlediği için istifa ettiğini açıkladı, “bunlar münferit hatalar, kastım yok” diyerek (üstü kapalı da olsa) özür diledi…

İslam tarihinde, ümmetin iyiliği için kendisini emekliye ayıran ve üstü kapalı da olsa özür dileyen halife var mı, bilemiyorum. Bildiğim şu ki, çok sayıda halife iktidar kavgalarında öldürüldü. Emevi, Abbasi veya sonraki devirlerin ve Osmanlı’nın halifeleri bir yana, Asr-ı saadet’in dört halifesinden sadece Ebubekir yatağında ölebildi. Ömer, Osman ve Ali, suikastlarda can verdiler. Osman’ı öldüren suikastçıların lideri, ilk halife Ebubekir’in oğlu idi. Ama İslam hep “barış dini” olarak propaganda edildi. “Asr-ı saadet halifeleri haremlerine kaç yaşında kızları kattılar?” sorusunun yanıtı ise talak 4’te arandı… 

Uzun sözün kısası. Peygamberlere bile kalmayan dünya Papa Benedictus’a da kalmadı. Papa, hayırla anılmayacak bir yaşam öyküsü bırakıp göçtü dünyadan. Ben iyi bilmedim kendisini. Amel defteri solundan verilecekse zebaniler, sağından verilecekse melaikeler yardımcısı olsun, amen!

10 yorum:

  1. Dinler, kötülükleri, ahlaksızlıkları, soygunları gizleyen kutsanmış perdelerdir. "Aptallığın kutsanmış halidirler."

    YanıtlaSil
  2. Okudum, bilgilendim.
    Emeklerinize yüreğinize sağlık.
    Saygılar.

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. Açıkgözler iktidar ve zenginlik için, aptallar ise açıkgözlerin önlerine attıkları kemik (din) için, biribirlerini öldürürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Üst sınıf paraya, orta sınıf lidere, alt sınıf da Tanrıya tapar."

      Sil