Cumhur İttifakı liderleri Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin ifadesiyle “Terörsüz Türkiye”, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın ifadesiyle “Barış ve Demokratik Toplum” süreci, 11 Temmuz’daki silah yakma töreniyle yeni bir aşamaya evrildi.
Silah yakma merasimi, Kuzey Irak’ta (Güney Kürdistan’da) Talabani ailesinin liderlik ettiği Kürdistan Yurtseverler Birliği YNK’nin denetimindeki Süleymaniye kırsalında Casene Mağarası’na giden kanyonda düzenlenmiş.
Casene Mağarası 1922’de İngilizlere isyan eden Şeyh Mahmud Berzenci’nin sığınağı ve cihad çağrılarını yaptığı gazetesini bastığı matbaasının mekânı. Silah yakma merasimi için bu mağaranın seçilmesiyle Kürt özgürlük mücadelesinin devamlılığı mesajı verilmiş.
***
Yerinde izleyenlerin anlattıklarına göre, silah yakma töreni çok iyi hazırlanmış, adeta sinematografik bir şölen olmuş. “Talabani’nin peşmergeleri güvenliği sağladı. Ama bütün ayrıntılar MİT ve DEM Parti tarafından hazırlanmıştı. Siyah şapkalı MİT mensupları organizasyonun planlandığı gibi gitmesi için dikkatle çalıştılar.” (Yıldıray Oğur, Karar, 12 Temmuz 2025)
“Tören alanında gözleri dışında yüzleri kapalı özel harekat timleri dikkat çekerken, omzunda ABD bayrağı olan güvenlik görevlisi dikkatimizi çekti. Burada ‘dünyanın bütün ajanlarının’ birbirlerine çaktırmadan birleştiklerini ekleyelim.” (Fatih Polat, Evrensel, 12 Temmuz 2025)
***
Hiçbir ayrıntının ihmal edilmediği merasim, dağdan aşağı PKK’li gerillaların inmesiyle başlıyor. KCK yöneticisi Bese Hozat’ın öncülüğünde 15 kadın ve 15 erkek gerilla tek sıra halinde silahlarıyla sahnedeki yerlerini alıyorlar. Bese Hozat, “Barış ve Demokratik Toplum Grubu” adına hazırlanmış metni okuyor. Ardından aynı metnin Kürtçesi okunuyor. Metinde özetle, şöyle deniyor:
“Önder Abdullah Öcalan’ın “Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum” ifadesine yürekten katılıyor ve bu tarihi ilkenin gereğini yerine getiriyor olmaktan büyük gurur ve onur duyuyoruz. Sizlerin huzurunda silahlarımızı özgür irademizle imha ediyoruz.”
Kürtçe açıklamanın ardından Bese Hozat, “Hukuki ve anayasal düzenlemeler gereklidir” diye ekliyor. Böyle derken, sesindeki tedirginlik ve tutukluk dikkati çekiyor.
Bu açıklamaların ardından gerillalar sırayla silahlarını dev kâseye bırakıyorlar. Bese Hozat olimpiyat ateşinin yakılmasına benzer şekilde elindeki meşaleyle kâsedeki silahları ateşe veriyor. Kürt mitolojisindeki Demirci Kawa efsanesi akıllara geliyor. Silahların tutuşmasından sonra gerillalar yukarıdaki mağaraya dönüyorlar. Bu anda merasimi izleyen Kürt siyasetçiler, çocukları dağda olan anneler babalar gözyaşı döküyorlar.
***
Töreni yerinde izleyebilsem sorardım:
Neyin gözyaşıdır?
Sevinç mi yoksa hayal kırıklığının mı göz yaşlarıdır?
Kazanılmış bir zaferin mi?
Kabul edilmiş bir yenilginin ve teslimiyetin mi?
Ya da dağdaki evlada kavuşma umudunun mu?
Neyin gözyaşı olduğu sorusunun yanıtı öyle belirsiz ki. Belki hepsi belki de hiçbiri.
***
“Kürt Halk Önderi” diye yüceltilen Abdullah Öcalan son manifestosunda kültüralist hedeften bile vazgeçtiğini açıkladı. Bağımsız birleşik Kürdistan hedefinin bir hayal olduğunu söyledi yani. Söylemekle kalmadı, bir kere daha Kürtleri ‘kültür kalıntısı’, Kürdistan’ı ise ‘Çöplük’, ‘Mezarlık’ olarak aşağıladı; bununla yetinmedi sosyalist dünya görüşünü de kendince çöplüğe attı.
PKK’nin Türkiye’ye yönelik hedeflerinden vazgeçmek karşılığında Suriye’deki kazanımlarını güvenceye aldığı yorumları yapılıyor ama ABD’nin Ankara Büyükelçisi Suriye Özel Temsilcisi “müstemleke valisi” Tom Barrack, “SDG, YPG ve PKK'dır. Onlara bağımsız devlet kurma borcumuz yok. Özgür bir Kürdistan olmayacak.” dedi. Yani, ABD emperyalizminin oyun sahası içinde Rojava’da bağımsızlık ve özerklik hayali de suya düşecek gibi. Nostaljik mitolojik mesaj yüklü silah yakma merasimi de küresel ve bölgesel emperyalistler ve yerel Kürt baronlarınca düzenlendi netekim!
Bese Hozat, silah yakmayı “Hukuki ve anayasal düzenlemeler” koşuluna bağlasa da “Terörsüz Türkiye” politikasının liderleri hiç de hukuki düzenlemeler yapacak gibi durmuyorlar. En basitinden Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tahliye edilmesi, hasta mahkumların bırakılması, kayyım atanarak gasp edilen belediyelerin iadesi için anayasal yasal düzenleme gerekmiyor ama ırkçı ümmetçi faşist müttefikler bu gibi adımları atmaya bile yanaşmıyorlar, komisyona havale ediyorlar.
Sözün özü, zafer ya da yenilgi ya da dağdaki evlada kavuşma umudu yok. Hiçbir hukuki güvence, beklentilere uygun hiçbir yasal adım yok ama gözyaşı var.
Sadece merasimi izleyen Kürt siyasetçiler ve analar babalar değil, göstermeseler de, hissedebildiğim kadarıyla gerillalar da üzüntülüydüler. Bese Hozat dahil, hiçbirinin yüzü gülmüyordu; belki de gözyaşlarını içlerine akıtıyorlardı...***
Merasimi yerinde değil ekranda izlerken ben de içimden gözyaşı döktüm. Kimler adına? Emperyalizmin ve yerel işbirlikçilerinin oyun alanı içinde toprağa düşen on binlerce yurttaşımın soydaşımın her biri adına. “Şehit olan”, “ölü ele geçirilen”, faili meçhule kurban giden, zindanlarda ve işkencehanelerde katledilen, köyleri yakılan yurttaşlarım soydaşlarım adına sessizce gözyaşı döktüm. Bir yandan da, kendi evladını çürük raporu ile ya da bedel ödeyerek askerlikten muaf tutup yoksul halk çocuklarını düşük yoğunluklu savaşa gönderen, bir de "Askerlik yan gelip yatma yeri değil" diyerek azarlayan siyasetçilere öfkemi tazeledim.
Oysa bunca kan ve gözyaşının akması gerekmiyordu.
Birlikte kurtarılan vatanda herkesi Türkleştirmek Sünnileştirmek, farklı inanç topluluklarını ve başta Kürtler olmak üzere diğer halkları yok saymak, Sünni Türk kimliği içinde eritmeye çalışmak zorunlu değildi.
Sol görüşlü olduğumuz için darbe dönemlerinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nden atılmış askerler olarak, ADAM-DER çatısı altında örgütlüyüz. ADAM-DER’in bildirilerinde sıkça vurgulanır. Bu yazının da son paragrafı olsun:
“ADAM-DER olarak, barış ve özgürlük isteyen emekçi sınıflar ve halklarımızın safındayız. Ortak vatanda, eşit yurttaşlık çatısı altında, herkesin kendi kimliği, dili, kültürü ve inancıyla özgürce yaşayacağı, birbirlerine üstünlük kurmayacağı, ortak evin nimetlerinin hakça paylaşılacağı demokratik ülke mücadelemizi sürdüreceğiz, bu yolda atılacak adımlara destek vereceğiz.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder