22 Ağustos 2025 Cuma

KENDİNE MÜSLÜMANLIK SÜRECİ

Türkçe'de sıkça kullanılan Kendine Müslüman deyimi, (İslâmiyet’in paylaşmaya, yardımlaşmaya, dayanışmaya önem verdiği inancının tersine) kişinin her şeyi kendi çıkarları üzerinden anlayıp ona göre davranmasını ifade ediyor. Kapitalist iktisattaki homoeconomicus benzeri bir tutum yani. Bu tutum, yani insanın önce kendini ya da üyesi olduğu topluluğu düşünmesi ve kayırması bir dereceye kadar normaldir. Ancak başka kişi ve topluluklarla ortak davranmayı gerektiren durumlarda kendine müslümanlık rahatsızlığa ve uyumsuzluğa neden olur, güç birliğini ve dayanışmayı baltalar, dahası çatışmaya bile yol açar. Genel olarak dinler tarihi özel olarak İslam tarihi, kendine müslümanlığın insanlığı nice felaketlere sürüklediğinin tarihidir aynı zamanda.

AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan gerek muhalefette gerekse iktidarda hep kendine müslüman oldu. Ülkenin ortak sorunlarını ortak çıkarları gözeten bir anlayışla değil sadece kendisi ve partisinin çıkarlarını gözeten bir bencillikle kavradı, ona göre çözmeye çalıştı; daha doğrusu pazarlık konusu haline getirdi. Anayasayı tek başına değiştirmeye yeterli çoğunlukla iktidardayken bile Erdoğan’ın demokrasiyi inşa etmek gibi bir derdi olmadı; kendi iktidarını korumak ve sağlamlaştırmak hedefiyle halkı kutuplaştırma politikası izledi; nihayet ucube başkanlık sistemine geçtikten sonra muhalefete karşı düşman ceza hukukunu benimsedi.

Ülkenin bir asırdır kanayan yarası Kürt sorununda da Erdoğan sadece kendine müslüman oldu, sorunu gerçekten çözme hedefine odaklanmadı; hep pazarlıkçı bir siyaset izledi. Açılım, Oslo Görüşmeleri, Barış ve Çözüm Süreci, Dolmabahçe Mutabakatı vs adlarla anılan süreçleri, siyasi çıkarlarına ters düştüğünü gördüğü anda bozmakta tereddüt etmedi Erdoğan. 2015 yılında HDP Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Erdoğan’a yönelik “Seni başkan yaptırmayacağız!” sözleri, Erdoğan’ın süreci bitirmesi için yeterli olmuştu. Erdoğan “Terörsüz Türkiye” adını verdiği son süreci de kendine müslüman zihniyetiyle yürütüyor.

***

Süreç resmi olarak 22 Ekim 2024’te MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’ı TBMM’de konuşma yapmaya çağırmasıyla başladı. AKP Genel Başkanı Erdoğan, Bahçeli’nin çağrısını “tarihi fırsat penceresi” olarak nitelendirip sahiplendi. Öcalan “süreci hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” diyerek karşılık verdi. Devlet Bahçeli, 5 Kasım 2024’teki konuşmasında neden böyle bir çağrıda bulunduğunu açıkladıktan sonra “Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi doğal ve doğru bir tercihtir” talebinde bulundu. Erdoğan/Bahçeli ikilisinin süreçten asıl beklentisi böylece itiraf edilmişti.

Aradan onca zaman geçti. Her defasında olduğu gibi iyimser bir hava estirildi. Öyle ki, Cumhur İttifakı ve DEM Parti tarafından 2025 Haziran ayında sürecin tamamlanmış olacağı beklentisi bile oluşturuldu. Ancak, aradan geçen onca zamanda Abdullah Öcalan’ın PKK’ye kendini feshetmesi çağrısında bulunması, PKK’nin bu çağrıya sembolik silah yakma töreniyle karşılık vermesi dışında bir ilerleme olmadı. Ha bir de, TBMM’de Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu kuruldu. Sorunun çözümü için ne gibi yasal anayasal düzenlemeler yapılması gerektiğine ilişkin öneri paketi hazırlayacakmış...

***

Komisyonun bir toplantısında, evlatları işkenceli sorgularda katledilen Cumartesi Anneleri ile evlatları düşük yoğunluk savaşta “ölü ele geçirilen” Barış Anneleri dinlenmiş. Barış Anneleri temsilcisi kadın kendi ana diliyle konuşmak istemiş; TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş engel olmuş. Barış annesi, “Çocuklarımızı değil silahları toprağa gömelim” dileğinde bulunmuş.

Ne hazin değil mi? Asker gerilla, “şehit” “ölü ele geçirilen”... On binlerce insan toprağa gömüldükten sonra bile bir annenin kendi ana diliyle konuşmasına tahammül edememek. 12 Eylül faşizmi döneminde tutuklu oğluyla bildiği tek lisan ile konuşmasına izin verilmeyen annenin maruz kaldığı zulüm. Cezaevi kapısında “Türkçe konuş çok konuş!” diye, bilmediği bir dilde konuşmaya zorlanan annenin sorunu. Öyle ki bir ara ana dili olarak konuşulması bile kanunla yasaklanan bir dil. Kürt sorunu tam da böyle bir sorun işte! Aradan asır geçmiş, bir anne TBMM’de derdini kendi ana diliyle, bildiği tek lisan ile anlatamıyorsa, süreç nasıl ilerleyecek, komisyon çözüm paketi olarak neyi önerecek? Ört ki ölem!

***

Hep sorulur ya KÜRTLER DAHA NE İSTİYORLAR?

Türk çocuklarının okullarda kendi ana dilleriyle eğitim görmelerine koşut olarak Kürt çocuklarının da kendi anadilleriyle eğitim öğrenim görmeleri, Türkçe dil ve edebiyat derslerinin yanı sıra Kürtçe dil ve edebiyat dersleri, Kürt kültür merkezlerinin açılması, devlet dairelerinde Kürtçe hizmet alabilmek... Bunlar bir lütuf veya pazarlık konusu değil, zaten var olması gereken doğal haklar. Lozan Antlaşması’nın 39’uncu maddesi de bunları öngörüyor.

Tekrar soralım: Kürtler ne istiyor? Gazeteci yazar Hüseyin Aykol bu başlık altında soruyu şöyle yanıtlıyor: “Bizlere hep soruyorlar: Kürtler ne istiyor? Hemen cevap vereyim: Kürt olarak yaşamak istiyorlar…Yani kendi gelenekleri, türküleri, halayları ve kendi anadilleriyle, ‘Türk gibi’ değil, Kürt olarak…” (Yeni Yaşam, 21 Ekim 2024)

Eklemeli ki, Türk olarak yaşamak nasıl bir haksa Kürt olarak yaşamak da öylesine doğal bir haktır! Kürt meselesi ancak bu hak bilince çıkarıldığında gerçekten çözülür!

Talihsizlik odur ki, Erdoğan/Bahçeli ikilisi Kürt sorununu salt kendilerine müslüman anlayışla “terör sorunu” olarak görüyorlar; asıl amaçları Kürt meselesini demokratik bir çözüme kavuşturmak değil, Cumhur İttifakı iktidarını Kürt oylarıyla sürdürmek.

Yazı nasıl bir tümceyle bitmeli, bilemedim!!!


Not: Aşağıdaki adreslerde kayıtlı yazıların da okunması dileğiyle:

ABDULLAH ÖCALAN’IN TBMM’YE DAVET EDİLMESİ

https://rahmi-yildirim.blogspot.com/2024/10/abdullah-ocalanin-tbmmye-davet-edilmesi.html

TRAJEDİ HEP BİZE Mİ?

https://rahmi-yildirim.blogspot.com/2025/05/trajedi-hep-bize-mi-karl-marksn-unlu.html

İMRALI SÜRECİ NEREYE EVRİLİR?

Erdoğan bir kez daha masayı devirir mi?

https://rahmi-yildirim.blogspot.com/2025/06/imrali-sureci-nereye-evrilir.html

İMRALI SÜRECİ KOMİSYONA HAVALE

https://rahmi-yildirim.blogspot.com/2025/07/imrali-sureci-komisyona-havale.html


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder