MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM’deki komisyonun İmralı’ya giderek “kurucu önder” Abdullah Öcalan’ı dinlemesini önerdi. Önerisi tepkiyle karşılanınca, “Kimse gitmezse, alırım yanıma üç arkadaşımı; kendi imkânlarımızla İmralı’ya gitmekten, bir masa etrafında yüz yüze gelmekten imtina etmem” diyerek ısrar etti. (18 Kasım 2025)
(Ara not: Bahçeli, DEM Parti grup toplantısında Abdullah Öcalan lehine slogan atılmasına bile tepki göstermişti. Sonra ne oldu da, TBMM heyetinin Abdullah Öcalan’ı ziyaret etmesini dayattı?)
Bahçeli’nin dayatması üzerine komisyon, İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüşmeyi kararlaştırdı. CHP, İmralı gidecek heyete katılmayacağını açıkladı.
Şimdi varsa yoksa CHP’nin Kürt meselesinde ne kadar günahkâr ve çözüm karşıtı olduğunun propagandasında. Sadece iktidar sözcüleri ve medyadaki aparatları değil, DEM Parti yöneticileri de CHP’ye veryansın ediyorlar. DEM yöneticileri CHP’yi korkaklıkla, “iktidar karşıtlığını çözüm karşıtlığına dönüştürmekle” suçluyorlar, hatta tehdit ediyorlar.
***
Oysa ortada çözüm süreci yok. Gerek Recep Tayyip Erdoğan gerekse süreçte mayın dedektörü rolü üstlenen Devlet Bahçeli, başından bu yana süreci “Terörsüz Türkiye” olarak tanımladılar, PKK’ye silah bıraktırmaya indirgediler. Bununla kalmadılar, PKK’nin Suriye kolu PYD/YPG’nin kökten dinci Şara iktidarına boyun eğmesini istiyorlar. Asıl beklentileri ise Erdoğan’ın dördüncü kez Cumhurbaşkanı seçilmesine destek verilmesi.
Ortada Kürt meselesine çözüm getirecek bir süreç yok. TBMM’deki komisyonun adı “milli dayanışma kardeşlik ve demokrasi” ama ortada ne dayanışma ve kardeşlik var ne de demokrasi. Dayanışma yerine kutsiyet atfedercesine İmralı ziyareti dayatması, kardeşlik yerine komisyonda bile Kürtçe konuşulmasına tahammülsüzlük, demokrasi yerine muhalif siyasetçilere gazetecilere yazarlara cezaevleri...
Süreçten maksat Kürt meselesine çözüm değil. Öyle olsa, hiç değilse, yasa ve anayasa değişikliği gerektirmeyen adımlar atılırdı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanması, belediyelere kayyım zulmünden vazgeçilmesi, iyi niyet göstergesi olmak üzere Ahmet Türk’ün göreve iade edilmesi, muhalif gazeteci ve belediye başkanlarının tutuklanmasına son verilmesi vs...
İktidar, Kürt kimliğinin tanınmasına yönelik anayasa değişikliğini önermek şöyle dursun, bu gibi sembolik adımları bile atmadı, süreci komisyona havale etti. Gelinen aşamada TBMM heyetinin İmralı’da Abdullah Öcalan’ı ziyaret etmesini dayattı; CHP ve muhalefet partileri bu dayatmayı kabul etmeyince CHP’yi şeytanlaştırıyor.
***
Sahi, süreçten maksat Kürt meselesine çözüm ise, sürecin ilerlemesi için neden Abdullah Öcalan tek çözüm ortağı olarak parlatılıyor, İmralı Umresi dayatılıyor?
Naçizane, bu sorunun akla uygun bir yanıtını bulamıyorum. Bilinir ki, siyasi diplomatik sorunların çözümünde psikoloji de kritik öneme sahiptir. Bireylerin toplulukların duyguları düşünceleri, siyasi ve diplomatik kararlar üzerinde belirleyici olabilir. Kabul etmeli ki, Kürt halkının tanınma ve kimlik mücadelesinde Abdullah Öcalan tarihsel bir rol oynadı. Bununla birlikte, hak etmiş olsun olmasın, sadece Türklerin tamamında değil Kürtlerin azımsanmayacak bir bölümünde de negatif bir imaj edindi. Daha açık bir ifadeyle, nefret objesi haline geldi. Psikolojik harp bağlamında kendisine yakıştırılan sıfatları anmaya gerek yok. Üzerinde durulması gereken, bu denli negatif bir özne iken, neden tek çözüm ortağı olarak dayatılıyor? Üstelik, Öcalan 27 Şubat 2025’te açıklanan bildirgesinde, Türkiye Kürtleri için ayrı ulus devlet veya federasyon şöyle dursun, idari özerklik ve kültürel hak taleplerinden bile vazgeçti. Bu durumda kendisiyle neyin müzakeresi yapılıyor? TBMM’yi temsilen bir heyetin Abdullah Öcalan’ı İmralı’da ziyaret etmesi sürecin ilerlemesi için neden dayatıldı? AKP Genel Başkanı Erdoğan ve Bahçeli birlikte İmralı’ya gitseler daha etkili olmaz mı? Öcalan’ın ayağına gitmek istemiyorlarsa, Umut Hakkı ya da Cumhurbaşkanı’nın anayasada yazılı özel af yetkisiyle Abdullah Öcalan’ı Beştepe Külliyesi’ne getirtemezler mi? (İroni sayılmasın, umut hakkı ya da Cumhurbaşkanı’nın özel affıyla Abdullah Öcalan tahliye edilmeli, yasal siyasete katılmalıdır! En kritik kavşaklarda Erdoğan’ın başkanlığını desteklediğine göre Abdullah Öcalan’ın Erdoğan’dan bunu beklemeye hakkı vardır!)
Dediğim gibi, Abdullah Öcalan neden Kürt siyasetinin tek adamı olarak dayatılıyor ve benzer soruların akla uygun yanıtını bulamıyorum. “İmralı Umresi, muhalefetin katılmayacağı varsayımıyla, sürecin tıkanması ve bitirilmesi için planlanmış bir dayatma mıdır?” diye de sorulabilir. Umarım öyle değildir ama seçime iki yıl kalmış olsa da her an gündeme gelebilir. Geçmişte olduğu gibi, seçime aylar kala, Erdoğan ve Bahçeli’nin Kürt hareketini yeniden şeytanlaştırmaları sürpriz olmaz. Bugün CHP’yi korkaklıkla, iktidar karşıtlığını çözüm karşıtlığına dönüştürmeye çalışmakla suçlayan DEM Parti yöneticilerinin bu olasılığı akıllarında tutmalarında yarar var.
Son bir soru. Ahmet Türk’e göre, “Erdoğan, Kürtlere en fazla acı çektiren liderdir.” Madem öyle, süreci “Terörsüz Türkiye” diye sınırlayan Erdoğan tekrar Cumhurbaşkanı seçilmek için anayasa değişikliğini gündeme getirdiğinde DEM Parti ne yapacak?
Bir kere daha.........
YanıtlaSil