Küba, farklı bir rotadan
Hindistan’a gitmeye çalışırken bilmeden Amerika’yı keşfeden Kristof Kolomb’un
bu yolculukta karaya ilk ayak bastığı ada. Tropik iklim kuşağındaki adanın yüzölçümü
110 bin kilometrekare.
Kolomb, 1492 yılında ayak bastığı
adanın İspanya krallığına ait olduğunu ilan etti. Adaya 1511 yılında yerleşmeye
başlayan İspanyollar yerli halkı soykırıma uğrattı. Katliam öylesine vahşiydi
ki, silahsız yerli halk içinde intihar salgını başladı. İspanyollar
çiftliklerde çalıştıracak yerli köle kalmayınca Afrika’nın siyah derili
insanlarını köleleştirip Küba’ya taşıdılar. Köle ithali adanın nüfus yapısını
da etkiledi. Bugün 11 milyon 500 bin dolayındaki Küba nüfusunun yüzde 51’i
melezlerden, yüzde 37’si beyazlardan, yüzde 11’i siyahlardan oluşuyor. Yerli
halktan geriye kalan nüfusun ise adanın doğusundaki birkaç aileden ibaret
olduğu söyleniyor.
İspanyol sömürgesi Küba’da
kölelik 1886’da kaldırıldı. Bağımsızlık savaşı 1895’te şair José Marti
önderliğinde başladı. Marti, savaşın hemen başında İspanyol askerlerince
öldürüldü ancak isyan durmadı. Küba halkının bağımsızlık isyanı, 1898’de
ABD’nin katılımıyla İspanya / ABD sömürge paylaşım savaşına dönüştü. Savaşı
yitiren İspanya, Küba’yı ABD’ye bıraktı. ABD, Guantanamo’da üs kurduktan sonra
1902 yılında Küba’nın bağımsızlığını tanıdı.
“Bağımsız” Küba Cumhuriyeti’nin
tarihi ABD işbirlikçisi diktatörlükler olarak yaşandı. ABD’nin yardımıyla
1933’te yönetimi ele geçiren Fulgencio Batista, Küba tarihinin en uzun süre
iktidarda kalan diktatörü oldu. Nihayet Fidel Castro liderliğinde başlayan
isyan1959 yılında başarıya ulaştı, Che ve arkadaşlarının Santa Clara’yı ele
geçirmelerinin ertesi günü Batista ülkeden kaçtı.
Devrimci hükümetin ilk icraatı
yabancı şirketleri ve toprağı kamulaştırmak oldu. ABD emperyalizmi sadece 100
mil uzaktaki Küba devrimini boğmak için ambargoyla karşılık verdi; 1961 yılında
karşı devrimcileri Domuzlar Körfezi’ne çıkardı. Karşı devrim girişimi
püskürtüldükten hemen sonra Küba’da sosyalizm ilan edildi.
***
Berlin Duvarı’nın yıkılması ve
Sosyalist Blok’un çökmesinin ardından Küba Dünya’da sosyalizmin son kalesi
olarak kaldı. Devrimin üzerinden 57 yıl geçtikten sonra Küba’da sosyalizmin
sürüp sürmeyeceği, Küba’nın da Rusya, Çin, Polonya, Macaristan ve diğer eski
sosyalist ülkeler gibi kapitalizme dönüp dönmeyeceği tartışılıyor.
Küba’da geri dönüş tartışması,
2014 yılı Aralık ayında ABD Başkanı Barack Obama ile Küba Devlet Başkanı Raul
Castro Ruz’un telefonda konuşmaları, ardından Eylül 2015’te Katolik dünyasının
ruhani lideri Papa Francis’in Havana Devrim Meydanı’nda ayin yönetmesi, nihayet
Obama’nın Mart 2016’da Küba’yı ziyaret etmesinin ardından daha da tırmandı.
Bu ortamda dostlar meclisinde
söz Küba’ya gelince, imanı en sağlam komünistler bile Castro sonrası için pek
iyimser konuşamıyorlar; “Castro ölmeden
Küba’yı görmeli” temennisini dile getiriyorlar.
Biz de öyle yaptık, bir grup Askeri
Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği ADAM-DER
üyeleri olarak Küba’ya gittik. Bizim Ada Tur ve José Marti Küba Dostluk
Derneği’nin hazırladığı -yol hariç- dokuz günlük program çerçevesinde Küba’yı
görmeye çalıştık.
Gezi programı hakikaten çok
doluydu. Başkent Havana’nın UNESCO Dünya Kültür Mirası listesindeki tarihi
merkezini gezdik, Devrim Meydanı’nda 1 Mayıs’ı kutladık, flamenko dansı
izledik, caz konserine gittik. Havana’daki ziyaret listemizde Rom Müzesi, Puro
fabrikası, Devrim Müzesi, Granma Memorial, Küba Dünya Halklarıyla Dostluk
Enstitüsü ICAP, La İndustria
Biofarmaceutica Cubana da vardı.
Havana dışında Varadero,
Cienfuegos, Trinidad ve Santa Clara kentlerini gezdik. UNESCO Biosfer Koruma
Alanı listesindeki Las Terrazas örnek köyünü gördük. Yerel sanatçı atölyelerini
ziyaret ettik, Devrimi Savunma Komiteleri’nin yönetici ve üyeleriyle görüştük.
Trinidat’ta yoksul bir mahallenin sakinleriyle buluşup akşam eğlencesinde
kaynaştık
Küba gezimizin en coşkulu anı 1
Mayıs kutlaması, en duygulu anı ise Santa Clara’da Ernesto Che Guevara’nın
anıtkabrini ziyaretimizdi. Saklamaya gerek yok, düş kırıklığına uğradığımız da
oldu. İzlenimlerimizi yazı dizimizde dürüstçe paylaşacağız.
***
Belirtmeli ki, turist olarak
dolaşmak Küba gerçeğini derinliğine anlamaya, hele Küba’nın da diğer eski
sosyalist ülkeler gibi kapitalizme dönüp dönmeyeceği sorusunu yanıtlamaya
yetmez. Küba gerçeğini derinliğine kavrayabilmek ve o meş’um soruya gerçekçi
bir yanıt vermek, Küba’da sosyal hayatı ve halkın yaşam koşullarını uzun süreli
paylaşmayı gerektirir.
Her şeye karşın, turist olarak
da bir takım izlenimler ve kanaatler edinmek mümkün. İzlenimleri paylaşmadan
önce Küba’nın yoklar ülkesi olduğunu vurgulamakta yarar var.
Örneğin, Küba’da patronlar yok,
tek patron devletin kendisi. Toprak ve akla gelebilecek her türden işyeri
devlete ait. Fabrika işçisi, döviz bürosundaki kasiyer, öğretmen, lokanta
garsonu, otel hizmetlisi, turist rehberi, hemen herkes devletin çalışanı
memuru.
Herkes devletin işçisi olduğu için Küba’da işsizlik
yok. Aylık ücret 100 dolar bile değil. Hatta 100 dolara yakın aylığı olan
yoktur herhalde ama Küba’da geçim korkusu ve açlık yok. Aylık ücret belki 50
dolar ama aylık su faturası da 3 veya 4 kuruş.
Konutlar lüks olmasa ve pek çoğu
bakıma onarıma muhtaç olsa da Küba’da konut sorunu da yok. Kübalı rehberimiz
Sara, 2±1 konutunu 400 dolara almış. Küba’da parkta veya sokakta yatan evsize
rastlanamaz.
İşsizlik, açlık, barınma sorunu olmayınca “çocuğumun
istikbali ne olacak” korkusu da yok. Çünkü her türlü eğitim ve sağlık hizmeti
devletçe ücretsiz veriliyor. Küba, tıp alanında dünyada en üst sıralarda. Devrimden
bu yana ortalama ömür 15 yıl uzamış.
Kadına şiddet yok. Söylendiğine
göre evlenme olmadığından boşanma da yok. Böyle olunca bekâret, evlilik yaşı
filan gibi tartışmalar da yok.
Devrimden bu yana Küba’da
ırkçılık yok.
Tuhaftır ama Küba’da öyle çokça
komünist de yok. Komünist Parti üye sayısı nüfusun yüzde 20’si dolayında.
Bu yoklar listesine sosyalizm
cenneti de eklenebilir mi? Bence eklenebilir. Bunca yoklar listesine karşın
Küba bir sosyalist cennet değil.
Kübalılar da sosyalist cennette
yaşamadıklarının farkındalar. Daha doğrusu -dışardan görebildiğimiz kadarıyla-
emperyalizme direnmenin haklı gururu içinde mutlu görünüyorlar.
Yoksul ama mutlu Küba’da neler
gördük, nelere tanık olduk?
Gelecek yazıda devam edeceğiz.
Bu vesileyle Küba gezimizde bize
yardımcı olan José Marti Küba Dostluk Derneği ve Bizim Ada Tur çalışanlarına,
rehberlerimiz Yiğit Günay ve Sara ile bizi Küba yollarında sağ salim dolaştıran
Transgovita otobüs sürücüsü Eduardo’ya, Küba’ya götürdüğümüz pankartı
hazırlayan ANKYRA Reklam’dan Şahin Acar ve Semiha Nişancı’ya teşekkür ediyoruz.
Teşekkürler.. devamını bekliyoruz.
YanıtlaSilBelli ki güzel bir inceleme ve gezi yazısı olacak. Devamını bekliyoruz Rahmi...
YanıtlaSilSarı Cevdet yok muydu? O da bir şiir bastırırdı !! :)
SilCastro ölmeden önceki Küba gezisi izlenimlerini, senden okumak güzel ve keyifli olacak, öyle görünüyor, teşekkürler Rahmi, sevgiler
YanıtlaSilTeşekkürler Tuğba Hocam, çok selam.
Sil