Savaş, devlet ya da ulus gibi siyasal birimler arasında ya da devlet ve ulus içindeki siyasal sosyal güçler arasında silahlı çatışma olarak tanımlanır. Savaş kuramcısı Clausevitz’in ifadesiyle, “Savaş siyasetin başka araçlarla devamıdır.”
Klişe bir ifadeyle de "savaş zenginlerin çıkardığı, yoksulların öldüğü kanlı ekonomidir."
Kanlı ekonomi pratiği, “savaş zenginler için fırsat, generaller için onur, yoksullar için ölümdür” şeklinde de ifade edilmektedir.
İktisatçılar arasında anlatılan bir öykücükte de, iktisat hocasının ilk derste söze şöyle başladığı rivayet edilir: “Öğrencilerim, birazdan size on dakika içinde ilk iktisat dersini vereceğim. Bu on dakika yeterli olacak. Geri kalan zamanda, yani bütün bir dönem boyunca, ‘zenginlerin yazdırdığı’ müfredatı okuyacağız. Arkadaşlarım, iktisat üçe ayrılır: Ticaret, siyaset, savaş. Bir milyon dolara kadar para kazanmak isteyenler ticaret, Bir milyar dolara kadar para kazanmak isteyenler siyaset, Daha çok kazanmak isteyenler savaş yaparlar!”
***
Nasıl tanımlanırsa tanımlansın, tarih kitaplarında insanlığın geçmişi hep savaşırken resmediliyor. Öyle ki, Dünya’nın bir yerinde savaşta insanların ölmediği bir gün neredeyse hiç yaşanmamıştır. Tarihçi Will Durant’ın 1935’te tamamladığı “Uygarlığın Tarihi” adlı eserinde belirttiğine göre yazılı tarihte savaşsız geçen yıl sayısı sadece 28 yıldır.
Tarih boyunca yapılan savaşlarda tahminen 4 milyar dolayında insan öldü. Sadece Birinci Dünya Savaşı’nda ölenlerin sayısı 20 milyon, İkinci Dünya Savaşı’nda 50 milyon. 1945’ten günümüze değin savaşlarda ise 40 milyondan fazla insanın öldüğü tahmin ediliyor.
Tarihin her döneminde, savaşı başlatanlar, neden savaş açtıklarını, savaştan galip çıkarlarsa ne gibi çıkarlar elde edeceklerini ölmek öldürmek üzere cepheye sürdüklerine ve cephe gerisinde savaşın yükünü çekenlere anlatma ve inandırma gereği duydular. Ne kadar inandıkları bilinmez ama, ezilen halkların ve sınıfların kurtuluş savaşları dışında neredeyse bütün savaşlarda insanlar, tanrıyı yüceltme, vatanı savunma, ulusal çıkarları koruma uğruna birbirlerini öldürdüler. Tanrıyı yüceltme ve vatan uğruna ölenler Musevi ise kiddush hashem, Hristiyan ise martyre, Müslüman ise şehit oldular. Müslüman din bürokratları şehitlerin Peygamber’e komşu olduğunu söylediler…
(Ara not: Müslümanlar neredeyse sadece birbirleriyle savaşıyorlar, yani Allah yolunda cihad ediyorlar. Ölen de öldüren de tekbir getiriyor. Hangisi Peygamber’e komşu oluyor? Allah bilir!)
***
SANAYİCİLER UĞRUNA ÖLÜNÜR
Birinci Dünya Savaşı’nda yerküreyi paylaşmak için birbirlerine savaş açan emperyalist zorbalar da amacın vatanı savunmak olduğunu söylüyorlardı. Oysa hakikat bambaşkaydı; cephede birbirlerini öldürenler, savaşın “zenginlerin çıkardığı, yoksulların öldüğü kanlı ekonomi” olduğunun bilincinde değillerdi. Savaşın hakikatini insan ve doğa dostu şairler yazarlar anlatmaya çalıştılar. Anatole France, “Vatan uğruna ölündüğü sanılır, sanayiciler uğruna ölünür” diyerek, uyarmaya çalıştı zenginlerin çıkarları uğruna birbirlerine kıyanları. (Aktaran: Georges Politzer, Felsefenin Temel İlkeleri, Sol Yayınları, Ankara 1978, s: 533.)
Eric Marias Remarque da zenginlerin çıkarları uğruna cephede birbirlerini boğazlayanların nasıl canavarlaştıklarını “Garp Cephesi’nde Yeni Bir Şey Yok” adlı romanında kahramanlarının diliyle şöyle betimledi: “Bizler tehlikeli birer hayvan olduk… Çılgınlıktan kudurmuş gibiyiz… Kendimizi korumak ve öç almak için yakıp yıkıyor ve öldürüyoruz… Karşımızdakilerin arasında babam bile olsa göğsüne bir el bombası fırlatmakta bir an tereddüt etmeyiz.”
Eric Marias Remarque, cepheden sağ dönebilenlerin dramını da “Dönüş Yolu” adıyla romanlaştırdı. Savaş sona ermiştir. Kara bahtlı gazilerden Albert, eve dönüşünde kız arkadaşını bir savaş vurguncusunun kollarında görür. Cepheden kalma alışkanlıkla silahını ateşler, tutuklanır. Duruşmada yargıç, Albert’e suçunu itiraf edip vicdan huzuruna kavuşmayı isteyip istemediğini, pişman olup olmadığını sorar. Albert “hayır” diye karşılık verince yargıç tekrar sorar:
- Ama bir adam öldürdünüz?
Albert umursamaz ses tonuyla yanıtlar:
- Evet. Daha önce de çoook adam öldürdüm.
Yargıç soluğu kesilmişçesine “Ne yaptın ne yaptın?” diye sorar.
Albert’in silah arkadaşlarından biri “Savaşta” diye araya girer.
Bu kez savcı ayaklanır, “O başka!” diye sesini yükseltir.
Albert, “Nasıl başka?” diye savcıya çıkışır. Bunun üzerine Savcı öfkeyle kükrer:
- Yoksa burada yaptığınla vatan savunması uğrunda savaşmayı bir mi tutuyorsun?
Albert dingin bir ses tonuyla yanıtlar:
- Hayır! O zaman öldürdüklerimin bana hiçbir kötülüğü dokunmamıştı.
***
SAVAŞA HAYIR!
Kuramcıların edebiyatçıların söyledikleri baş göz üstüne. Savaş, insanın kendisine, topluma ve doğaya düşmanlaştığı en vahşi yabancılaşma deneyimidir. Yurt savunması, ezilen halkların ve sınıfların kurtuluş savaşları dışında savaş cinayettir. Savaşı ve ölümü kutsayan “realistler” istedikleri kadar “gerçeklerin farkında olmayan havai, sorumsuz, marjinal, düzen karşıtı romantik solcular” diye karalamaya çalışsınlar; emperyalistlerin, ezenlerin savaşlarına karşı çıkmak, SAVAŞA HAYIR diye haykırmak ahlaki erdemdir.Ukrayna’ya saldırıya karşı çıkan Rusya sosyalistlerine ve Rusya devlet televizyonu Kanal 1’de canlı yayın sırasında SAVAŞA HAYIR pankartı açan editör Marina Ovsyannikov’a selam olsun!
Kalemine emeğine sağlık teşekkür ederim sevgiler
YanıtlaSilTeşekkür ederim toprağım. Çok selam.
SilBu kadar basit. Savaşa hayır.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Selamlar saygılar.
SilAklına, emeğine sağlık Rahmi yoldaş.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Selamlar saygılar.
SilYüreğine sağlık kardeş.
YanıtlaSilTeşekkür ederim, çok selam.
SilSevgili Rahmi çok güzel yazmışsın, okul arkadaşlarımın grubunda paylaştım. Sevgiler
YanıtlaSilTeşekkür ederim Metin, çok selam.
SilRusya olmasa, Montro boğazlar anlaşmasını uygulayamazsınız, Amerikan ölūm makinaları savaş gemileri sadece Karadenizde değil, evinizin mutfağındaki lavaboya banyonuzdaki kūvete bile savaş gemilerini sokar. Kūresel Faşizmin Lideri Amerika ve bileşenlerine karşı her hareketin, her ūlkenin kendisini ve çıkarlarını koruma hakkı vardır. Rusyanın dūştūğū gūnūn ertesi gūnū, Kūba, Venezuela, Suriye, İran, Bolivya dūşer.
YanıtlaSilKüresel faşizmin de Rus faşizminin de canları cehenneme. Savaş, kurbanların gözüyle görülmeli.
SilUKRANYA
YanıtlaSilUkrayna’lı bir kadın, Rus askerine dönüp haklı olarak: "bizim topraklarımızda ne işiniz var?" diye hesap soruyor. Zelensky "niye geldiniz?" diyor.
Ukrayna,NATO üyesi ya da Avrupa Birliği ülkesi olmamasına rağmen 2003 yılında 5.000 asker göndererek Irak'ın işgalini gönüllü olarak destekledi.
2011'de Libya'yı işgal eden ordular arasındaydı.
ABD ordusunun yanında 2021 yılına kadar Afganistan'ın işgaline ortak oldu. Sonuç olarak milyonlarca müslümanın katledilmesine, milyonlarcasının evsiz kalıp, sefil olmasına katkıda bulundu.
2014'de Donbass'ta 15.000 kişiye etnik temizlik yaptı. Kendi topraklarını bombaladı. 150.000'den fazla Rus asıllı Ukrayna vatandaşı Rusya'ya göç etmek zorunda kaldı. Almanya'da Türklere saldırtılan neo-naziler hep Ukrayna'da beslendi.
Rus askerlerine hesap soran Ukrayna'lı kadın acaba kendi askerine: "bizim Irak'ta, Libya'da, Afganistan'da ne işimiz var?" diye hesap sormuş mudur? "Ne yapıyorsunuz Donbass'ta..!" demiş midir?
Daha 10 ay önce İsrail'in, Filistin'i bombalamasına destek veren Zelensky'ye Filistinli bir kadın: "Rus uçakları Kiev'i, Kharkiv'i, Odessa'yı bombaladığında bunun ne kadar acı verdiğini o zaman anlarsınız" demişti.
Gün geldi keser de, sap da, hesap da döndü. Batının verdiği gazla zulme çanak tutan bir yönetim şimdi ilahî adaletle karşı karşıya.. Yazık ki olan yine masum sivillere oluyor...
Katkına teşekkürler Fethi Sancar. Çok selam.
Sil