Genelkurmay
Başkanı Orgeneral Hulusi Akar için nasıl üzülüyorum nasıl üzülüyorum,
bilemezsiniz! Son birkaç yılda neler gelmedi başına neler. Öyle ıstırap verici
hadiseler yaşadı ki, başkası olsa üzüntüsünden kahrolur, inme inerdi vallahi!
Mesela Genelkurmay
İkinci Başkanı iken çoğu general yüzlerce silah arkadaşı, AKP/Cemaat kumpasına
kurban gitti. Eminim ki Hulusi Bey’in yüreği ezilmiştir hapse atılan silah
arkadaşları için. Lakin ezik yüreğini kimseye açamadı, kahrını üzüntüsünü hep
içine attı!
AKP/Cemaat ortak
kumpasına kurban giden askerlerden Amiral Cem Aziz Çakmak, kanserden vefat etti.
O tarihte Hulusi Paşa kuvvet komutanıydı. Lakin işlerin yoğunluğundan olsa
gerek, Amiral Cem’in cenazesine katılamadı, üzüntüsünden bir kez daha kahroldu!
***
SİLAH ARKADAŞLARINA KALLEŞLİK İDDİASI
Üstüne üstlük bir
de silah arkadaşlarını hapse attıran bilirkişi raporunu karargâhındaki icra
subayı binbaşıya hazırlattığı iddiası ortaya atıldı. Evet evet! Yavuz Selim
Demirağ’ın İmamların Öcü adlı
kitabıyla Emekli Kurmay Albay Mustafa Önsel’in Ağacın Kurdu adlı kitabında böyle iddia ediliyor. Şahsen inanamıyorum
bu iddiaya. Ordunun koskoca paşası silah arkadaşlarını nahak yere hapse
attıracak bir rapora imza atar mı hiç? Hulusi Paşa nasıl da üzülmüştür! Kim
olsa üzülür böyle bir kalleşlik iddiasına değil mi? Şahsen ben böyle bir
iddiaya maruz kalsam, insan içine çıkamam. Hulusi Paşa da mutlaka üzülmüştür.
Mutlaka üzülmüştür de, gerek bu iddiaya gerekse Fetullahçı olduğu imasına niye
sessiz kaldı anlayamadım. Herhalde işlerinin yoğunluğundan cevap ermeye vakit
bulamadı ya da tenezzül etmedi! Öyle ya, önce lafa bakılır laf mı diye, sonra
söyleyene bakılır adam mı diye. Hulusi Paşa da öyle yapmıştır herhalde!
Aklıma gelmişken, yine bu
kitaplarda Hulusi Paşa’nın komutanlığı döneminde yapılan sözleşmeli subay
sınavlarında Alevi kökenli adayların mülakatta elendikleri iddia ediliyor ki,
enseme silah dayasalar inanmam. Ebedi Başkomutan Atatürk’ün ordusuna kumanda
eden bir paşa orduya personel alımında böyle ayrımcı nefret suçu niteliğinde bir
fiilin faili olamaz değil mi?
***
MÜPTEZEL YAZARA TAZİYE MESAJI
Hulusi Akar Paşa’nın
başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi vallahi. Genelkurmay
Başkanlığında ilk senesiydi. Türk medyasının müptezellikte rakipsiz yazarı Hasan
Karakaya geberdi.
Yazının burasında biraz duralım. Hasan,
Akit gazetesinin genel yayın
yönetmeniydi, en aşağılık en ahlaksız lümpenleri bile utandıracak derecede
kirli bir dili vardı; lakin o mahallenin dilinde “Ümmetin sesi ve usta kalemi” olarak biliniyordu. Prof. Ahmet
İnsel’in yakıştırmasıyla “lağım
gazetecisi” idi. Ne ki, istihkam sınıfının atası lağımcıların
labirentlerinde değil, hakikaten lağımda, yani fosseptik çukurunda nefes alıp
veriyordu; yazılarını o çukurdayken çıkarıyordu!
Hasan Karakaya, hiç eğip bükmeden Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali
Ağca’ya açıkça sahip çıkan gazetenin her şeyiydi. “Her şeyi” olduğu gazete Sivas Madımak Oteli katliamında öldürülen
sanatçıların yazarların değil, katillerin savunucusuydu. Ne zaman bir laik
aydın katledilse, Hasan Karakaya’nın gazetesi o aydının resmi üzerine çarpı
işareti koyar.
Hasan Karakaya’nın hemen her yazısı, emek ve
demokrasi talepleri aleyhine sövgü yazısıydı. Türkiye’nin yüz akı Taksim Gezi
Direnişçilerine “Ulan köpek oğlu köpek! Ulan pezevenk!.. Ulan kaltak!..” diye hakaret
ediyordu.
Gezi Direnişi sırasında Eskişehir’de
polis/esnaf işbirliğiyle dövülerek katledilen Ali İsmail Korkmaz için, “Ne malûm
dövülerek öldürüldüğü, Belki, Kafasını taşlara çarpmıştır!.. Belki de Koşarken
dengesini kaybedip kafasını duvara çarpmıştır! Ya da, Ne bileyim, merdivenden
düşmüştür!” diye yazabilecek
derecede vicdan yoksulu bir mahluktu Hasan Karakaya.
Soma’da
yüzlerce maden emekçisinin can verdiği katliamın ertesinde Hasan Karakaya,
tepkili emekçileri tekmeleyen Başbakanlık bürokratına “Tekmelerine sağlık Yusuf!” diye sahip çıkıyordu.
İşte bu Hasan’ın
gazetesinde TSK’ye karşı AKP/Cemaat ortak kumpasının ilk aşamasında “Onbaşı bile olamayacak kimselerin general olduğu
memleket” başlıklı bir yazı yayımlanmıştı. TSK’deki generallerin tümü bu
yazı üzerine Akit gazetesinden davacı
olmuştu. Hulusi Akar da tümgeneral rütbesiyle davacı generaller arasındaydı.
Gel zaman git
zaman Hasan Karakaya, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
ikram ettiği umre sırasında geberdi. Aşırı dozda viagra kullanımından kalp
krizi geçirip geberdiği rivayet edildi. Derken, Genelkurmay Başkanı Orgeneral
Hulusi Akar’ın sözcüsü aracılığıyla Hasan Karakaya için taziye mesajı
gönderdiği, mesajında “Türk gazeteciliğinde
yeri doldurulmayacak bir boşluk oluştuğu”nu belirterek, “Dik duruşundan asla taviz vermemiştir”
diye iltifat ettiği haberleri çıktı.
Şahsen Hulusi
Paşa’nın içinden gelerek böyle bir mesaj gönderdiğine inanmıyorum. Olsa olsa karargâhındaki
kurmay heyetinin komplosuna maruz kalmıştır ki, 15 Temmuz gecesi maruz kaldığı
muamelenin komplonun yanında lafı bile olmaz!
***
15 TEMMUZ GECESİNDE İKİLİ Mİ OYNADI?
Hulusi Paşa’nın
15 Temmuz gecesi başına gelenler askerlik tarihinde hangi genelkurmay
başkanının başına gelmiştir acaba? Aklıma bir tek 27 Mayıs 1960 gecesi genç
subaylar tarafından tartaklanan Genelkurmay Başkanı müteveffa Rüştü Erdelhun
geliyor.
Meş’um 15 Temmuz
akşamı da Hulusi Paşa’nın başında olduğu ordunun generallerinin yarısı darbeye
girişiyor. Hulusi Paşa’nın karargâhının neredeyse tamamı darbeci. Yaveri ve özel
kalem müdürü subaylar bile darbecilerin safında. Öyle ki, bir ara Hulusi
Paşa’nın boğazını kemerle sıkmışlar, sonra paketleyip götürmüşler. Aynı
saatlerde kuvvet komutanları da paketlenmiş...
Neyse ki
darbeciler başaramadılar. Hulusi Paşa ve kuvvet komutanları destek verseler
belki de başaracaklardı. Destek vermemişler. Öyle ki Hulusi Paşa darbeci
astlarını “Manyak mısınız lan” diye
azarlamış bile. Buna karşın, ikili oynadıkları, darbenin mümkün olamayacağını
görünce saf değiştirdikleri filan söylentileri yayıldı. Öyle ki, AKP’nin trol
vekili Şamil Tayyar, Hulusi Akar’ın Divanı Harp’te yargılanması gerektiğini
söyleyebildi. Buna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dere geçilirken at değiştirilmez” diyerek, istiskal etti.
Erdoğan darbe
girişimini “Allah’ın lütfu” saydı, çıkardığı
kararnamelerle Hulusi Paşa’nın altından bütün orduyu ve hastanelerini aldı,
okullarını kapattı.
Bunlar
yapılırken Hulusi Paşa’nın fikri sorulmadı. Öyle ki, Meclis’teki komisyona
davet bile edilmedi, darbe gecesi neler olup bittiği konusunda anlatacaklarına tenezzül
edilmedi, adeta operet paşası durumuna düşürüldü. Bunca istiskal karşısında
bile Hulusi Akar sivil otoriteye saygısından ödün vermedi, eşsiz bir
fedakârlıkla ordusunu başsız bırakma günahına girmedi!
***
KAFAMA SIKSAM DAHA İYİ
Bana göre en
hazini ise, Başbakan 1000ali’nin anlattıkları. Hulusi Akar maruz kaldığı onca
istiskalin kahrıyla Başbakan 1000ali’ye
dert yanmış: “Albay’a
bir talimat veriyorum, albaydan çıt yok. Tamam, başüstüne falan demiyor. Merak
ediyorum niye böyle yaptı diye, gidiyor bir astsubaya… Abisi oymuş, amiri daha
doğrusu… Astsubaydan olur alırsa dönüp, ‘Peki komutanım yapayım!’diyor.”
Hulusi Paşa içini dökmüş. İki kişi arasında
konuşulan orada kalır değil mi. Orada kalmamış ne yazık ki. Ağzında bakla
ıslanmayan 1000ali cümle aleme duyurmuş...
Kendimi Hulusi Bey’in yerine koyuyorum da
söyleyecek söz bulamıyorum. Genelkurmay Başkanıyım. Bir subaya emir veriyorum;
o subay ‘emredersin’ demek yerine gidip bir çavuşun onayını alıyor. Üzüntümü
Başbakan ile paylaşıyorum, o da cümle âleme ilan ediyor. Böyle aciz zavallı
duruma düşürülmekten nasıl utanıyorum nasıl yüzüm kızarıyor anlatamam. Kafama
sıkayım daha iyi... Kafama sıkmasam bile “Al
atını da tımarını da, bana müsaade” der, basarım istifayı...
Tabii benimki bekâra karı boşamak. Ben kimim
ki? Emekli üsteğmen. Ne bilirim Genelkurmay Başkanı’nın taşıdığı ağır
sorumluluğu. Hulusi Paşa koskoca genelkurmay başkanı, onca yılın meslek ve
hayat tecrübesiyle yüklü. Askerlik tecrübesi en fazla kantin çavuşluğundan
ibaret, disiplin ve kışla gelenekleri nedir bilmeyen siyaset erbabının onca
istiskali karşısında bile göreve devam ediyorsa, mesuliyet ve fedakârlık
duygusunun ayriyeten ebedi Başkomutan Atatürk’e muhabbetin icabıdır. Böyle
kritik bir dönemde ordusunu başsız bırakmak istemedi herhalde!
***
ŞERİATÇI YAZARA ZİYARET EZİYETİ
Bunca üzüntü angarya yetmezmiş gibi bir de Nuri Pakdil’in hanesini ziyaret eziyeti.
Bunca üzüntü angarya yetmezmiş gibi bir de Nuri Pakdil’in hanesini ziyaret eziyeti.
Nuri Pakdil kim?
Siyasal İslam’ın
etkili kalemlerinden biri. Konuşmalarını “Yaşasın
şeriat” diye bitiriyor.
Kemalist
laiklerin “Ulu Önder Atatürk”
hitabının karşısına “Ulu Önder Muhammet”
hitabını çıkarıyor.
Yine Kemalist
milliyetçilerin “Ne mutlu Türküm diyene”
duasına “Ne mutlu Müslümanım diyene”
diye karşılık veriyor.
Ayriyeten
Mustafa Kemal Atatürk’ü “firavun”
diye nitelendirmesiyle de tanınıyor.
İşte “Atatürkçü” ordunun Genelkurmay Başkanı
Hulusi Akar, bu Nuri Pakdil’i evinde ziyaret etmiş. Yanında MİT Müsteşarı Hakan
Fidan. Hanedan gazetecisi Selvi’nin yazdığına göre aşktan edebiyattan hatta
Fenerbahçe’den konuşmuşlar...
İyi hoş da
Hulusi Paşa o ziyaret fotoğrafında niye mesut mutlu görünmüyor? Sanki derdest edildiği15 Temmuz
akşamındaki gibi üzgün keyifsiz.
“Atatürkçü” ordunun Genelkurmay Başkanı
olarak, Atatürk’ten nefret eden bir şeriatçıyı ziyaret etmek zorunda kalmanın
üzüntüsü müdür acaba?
Sanıyorum
öyledir. Bu kritik dönemeçte orduyu başsız bırakmamak uğruna bu fedakârlık da
az şey değildir kanaatimce!..
***
Tam yazıyı
noktalarken aklıma geldi.
Türk ordusunun
Orgenerali Hulusi Akar, Irak’ta Türk askerini çuvala sokan Amerikalı generalden
liyakat madalyası alırken verdiği fotoğrafta da pek mesut mutlu görünmüyordu. Türkiye
/ ABD ilişkilerinde sıkıntı yaratmamak için katlandığı bir fedakârlık mıydı
yoksa?
Ne diyeyim?
Ah Hulusi Paşa
ah!
Bu vatan uğruna kim
neler yapmıyor nelere katlanmıyor ki?
Kimi şehit
oluyor.
Kimi nutuk
atıyor.
Kimi de
sencileyin böyle eziyetlere katlanıyor işte!!!
Velhasıl-ı
kelam,
Çok selam paşam!
Yazılarınızı keyifle okuyor, dikkatle neler olduğunu öğreniyorum. Elinize düşüncenize sağlık.. İyi ki yazıyorsunuz.
YanıtlaSilHAYIR 'lı yazılar..
Hulisi ciğe bende çok üzüldüm doğrusu
YanıtlaSilBen üzüldüm desem yalan olur. Aklı başında ne yapması gerektiğini bilseydi.
YanıtlaSil😁😁
YanıtlaSilEline sağlık.
YanıtlaSilSevgili Rahmi Ağabey geçmiş olsun. Bu muhteremin Abdullah Gül ve bir Türkiyeliyle daha, elin Londrasında, bir şey yetiştirmekle ünlü üniversite yıllarına ait piknik fotoğrafı vardı değil mi? Bakın siz Yüce Gök'ün işine.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Günay dostum. Selamlar saygılar.
SilCem Karaca şarkısına naziredir: Askersin sen asker kal...
YanıtlaSilBöyle askerleri, biz Kuleli’de, üzerine nevresim geçirip pes edinceye kadar pataklıyorduk...
YanıtlaSil