15 Ocak 2019 Salı

12 EYLÜL DARBESİNİ KİMİN ÇOCUKLARI YAPTI?


TÜRK SAĞININ ve İSLAM’IN AMERİKA AŞKI (5)
12 EYLÜL DARBESİNİ KİMİN ÇOCUKLARI YAPTI?
Milli Şef” İsmet İnönü’nün imzaladığı ikili anlaşmalarla açılıp Amerika’ya uzanan dikenli aşk yollarında nice siyasal liderler ve İslamcı inanç önderlerinin gelip geçtiğinden söz ediyorduk.
Önceki yazılarda Adnan Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu’nun, Necip Fazıl ve Said-i Nursi’nin, Süleyman Demirel, Turgut Özal ve Tansu Çiller’in Amerika’ya aşklarından, Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD ile samimiyetinden dem vurmuştuk. Sıra geldi ABD ünsiyetli askerlere; diğer bir deyişle NATO paşalarına.
Amerika’ya aşk bahsinde askerler sivillerden geri kalmadılar; hatta askerlerin Amerika aşkı sivillerin Amerika aşkından daha derindi, daha tutkuluydu denilebilir.
Örneğin Kenan Evren. Bilmeyen olsa gerek. Yine de anımsatalım.
Kenan Evren, 12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştiren cuntanın şefi Genelkurmay Başkanı. Darbe henüz Türkiye’de resmen ilan edilmemişken, CIA İstasyon Şefi Paul Henze, Washington’da dönemin ABD Başkanı Carter’a “Bizim çocuklar başardı” cümlesiyle müjdelemişti darbeyi. (İlginçtir, Amerikan yönetiminin bu nitelemesini ne Kenan Evren ve suç ortakları tahkir ve tezyif edici buldular ne de sonraki komuta kademeleri.)
Darbe, ABD için gerçekten müjde niteliğindeydi. Soğuk Savaş dönemiydi. Yani ABD’nin başını çektiği kapitalist dünya ile Sovyetler Birliği’nin başını çektiği “sosyalist” dünya arasında, nükleer savaşın eşiğinde bir savaş dönemi. Savaşın sonucu, Yeşil Kuşak stratejisinin başarısına bağlıydı. Türkiye, İran ve Pakistan ekseninde örülen Yeşil Kuşak, sosyalist bloku güneyden İslam dünyası ile kuşatma stratejisiydi. Tam da bu noktada, 1979 yılında İran, Yeşil Kuşak zincirinden kopmuştu. Türkiye de kopma yolundaydı. Güneydoğu Avrupa’daki halkada ise, 1974 Kıbrıs harekâtından sonra Yunanistan NATO’dan çıkmıştı. 12 Eylül 1980 darbesi tam zamanında geldi. “Bizim çocuklar” başarmıştı. ABD liderliğindeki kapitalist dünya rahat nefes aldı. Türkiye’nin de NATO’dan ve Yeşil Kuşak’tan kopması bu sayede önlendi.
Yunanistan’ın NATO’ya geri dönüşü de bu sayede sağlandı. Yunanistan’ın NATO’ya dönüşü Türkiye’nin iznine bağlıydı. Darbe öncesinde hükümet kuran liderlerden ne Bülent Ecevit bu izni verdi ne de Süleyman Demirel. Demirel ve Ecevit, Ege’deki anlaşmazlıklar çözülmeden Yunanistan’ın NATO’ya dönüşüne izin vermemeyi ulusal politika olarak benimsemişlerdi. 12 Eylül darbesinden sadece 1 ay sonra, NATO Müttefik Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Bernard Rogers, “Türkiye ve Yunanistan’ın birlikte Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (bugünkü AB) alınacaklarını, böylece Ege’deki sorunların çözüleceği” sözünü vererek, Kenan Evren’den vetoyu kaldırmasını rica etti; Evren de Yunanistan’ın NATO’ya dönüşüne vize verdi. NATO’nun güneydoğu kanadında açılmış delik kapatıldı; ABD liderliğindeki kapitalist dünya bir kere daha rahat nefes aldı. (Hemen ertesi yıl Yunanistan AET’ye alınmış, ancak Türkiye’ye ret yanıtı verilmişti. Yıllar sonra Evren, Rogers’ın asker sözüne güvenmekle hata ettiği itirafına sığınmıştı.)
***

Rahatlayan sadece ABD öncülüğündeki Batı emperyalizmi değildi. Bu yazı dizisinin en başında söyledik. ABD ve Batı aşkı, içerde sol düşünceye ve emekçilere düşmanlıktır. Cunta lideri, darbeden hemen sonraki bir açıklamasında, “Şef garson benden fazla maaş alıyor” diye yakındı. Cunta yönetimi ve izleyen ANAP hükümetleri döneminde ücret ve maaş gelirleri yarı yarıya azaldı. Esasen 12 Eylül darbesinin en önemli gerekçesinin, ekonomide emekçi sınıflar aleyhine çok köklü yapısal değişiklik öngören 24 Ocak 1980 tarihli “istikrar” paketinin “güven” içinde uygulanabilmesi olduğu yerli yabancı araştırmacıların ortak görüşüdür. Bir araştırmaya göre, “Milli gelirden 1979’da yüzde 33 pay alan maaş ve ücretlilerin payı, 1988’de yüzde 15’e düştü. Faiz, kira, kârdan gelir alanların, yani sermayenin payı ise 1979’da yüzde 43 iken 1988’de yüzde 69’a yükseldi. Tarımın payı aynı yıllarda yüzde 24’ten yüzde 16’ya indi.” (Ahmet Akif Mücek, 12 Eylül Askeri Darbesinin Ekonomi Politiği, Gökkuşağı Yayınları, İstanbul 2009, s: 160.)
Gelir dağılımının bu şekilde bozulması ekonomik soykırımdı. Dönemin Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu TİSK Genel Başkanı Halit Narin, darbecilere ve getirdikleri anayasaya şükranını “20 yıl işçiler güldü, şimdi gülme sırası bizde” sözleriyle ifade etti.
***

ABD emperyalizmini ve işbirlikçi yerli sermayeyi rahatlatan bu başarının tahkimi için halka korku salınması gerekiyordu. “Asmayıp da besleyecek miyiz!” devriydi; 50 kişi asıldı, yüzlerce kişi sorgu merkezlerinde katledildi. Devir öyle bir devirdi ki, resmî kurumlarda işkence yapmamak, mahkemelerde idam cezası vermemek rüşvet kapısı haline getirildi.
İdamlar, infazlar, işkence, emekçi örgütlerinin kapatılıp mal varlıklarının gasp edilmesi, yurttaşlıktan çıkarma, bilim kültür ve sanat düşmanlığı gibi insanlık suçlarına ek olarak, darbeciler 2932 sayılı bir yasa ile tarihte benzeri olmayan bir insanlık suçu da işlediler. Bu yasa ile Türkiye’de Kürtçe başta olmak üzere, Türkçe bilmeyen milyonlarca insanın ana dillerini yasakladılar. Darbeciler, Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle Sünni inancı güdüm altına alırken Alevi inancına sahip milyonlarca yurttaşı da zorunlu din dersleri ve köylerine zorla Sünni mabedi açarak asimilasyona zorladılar. Yani, ekonomik soykırım kültürel soykırımla tahkim edildi.
***

Dediğimiz gibi, ABD emperyalizmini ve yerli işbirlikçilerini rahatlatan başarı, CIA İstasyon Şefi’nin “Bizim çocuklar” dediği NATO paşalarının eseriydi.
Aradan yıllar geçti. Gazetenin “12 Eylül darbesini kimin çocukları yaptı?” başlıklı haberine göre, bir konferansa katılmak için İstanbul’a gelen ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Danışmanı Paul Henze, “Başkan Carter’a ‘Bizim çocuklar bu işi başardı’ demedim. Bu tümüyle bir efsane, mit. Birand’ın uydurmuş olduğu bir şey.” iddiasında bulundu. (Hürriyet, 13 Haziran 2003.)
Ancak, Henze’in söylediklerini inkâr etmesinden sadece birkaç saat sonra, kendi sesinden bu ifadeleri içeren kaset CNN Türk Televizyonu’nda yayımlandı. (Akşam, 14 Haziran 2003.)
***

Aradan yine yıllar geçti. Anayasa’da 2010 yılında yapılan değişiklik ile, 12 Eylül darbecilerine yargı yolu açıldı. Kenan Evren’in imzaladığı kararnameyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ilişiği kesilip tutuklanmış subay kimliğimle davaya katılmak için dilekçe verdim. Mahkeme, davaya katılmamı kabul etmedi. Asker kökenli bir kişinin müdahil olması sakıncalı sayılmıştı anlaşılan.
Ret kararına karşın mahkeme salonunda Kenan Evren ile yüzleşip sorularımı sormayı başardım. Hazırladığım 13 soruyu müdahil avukatlar Ömer Kavili, Arif Ali Cangı ve Kazım Genç’e teslim ettim. Avukatlar, sorgu sırasında ekran aracılığıyla beni Kenan Evren ile yüzleştirdiler, soruları sıraladılar. Son soru şöyleydi:
“Amerikan Merkezi Haberalma Örgütü CIA’nın Türkiye İstasyon Şefi Paul Henze, yaptığınız darbeyi dönemin ABD Başkanı Carter’a “Our boys did it”, yani “Bizim çocuklar başardı” diyerek haber vermişti. Bu konu tartışma gündeminden hiç çıkmadı. Hürriyet gazetesinin 13 Haziran 2003 tarihli sayısındaki haberin başlığında “12 Eylül darbesini kimin çocukları yaptı?” diye sorulmuştu. Bu soruya cevap verebilir misiniz?”
Kenan Evren tüm müdahil sorularına olduğu gibi benim sorularıma da yanıt vermedi, boş boş baktı. Yanıt verecek yüzü yoktu. Hakkında dava açılırsa intihar edeceğini açıklamıştı; sözünü tutup intihar edecek onura da sahip değildi. (Davanın son duruşması için bakınız, https://rahmi-yildirim.blogspot.com/2017/05/12-eylul-darbe-davasi-tiyatrosunda.html)
Dediğim gibi, askerler sivillerden daha derin bir aşkla Amerika’ya sevdalıydılar. Amerika’ya ve NATO’ya sevdalı tek paşa Kenan Evren değildi. Neden böyleydi, TSK’de neden Cumhuriyet paşaları / NATO paşaları diye bir tasniften söz edilir oldu?
Naçizane yanıt gelecek yazıda.

2 yorum:

  1. Sevgili Rahmi; bu yazı dizisini ilgi ile izliyorum.Nato Paşalarının ABD aşkını on iki eylül darbecileri ile başlatmak bence daha öncekilere büyük haksızlık. On İki Mart 1971 darbesi ile uygulanan politikaların sonucu değil mi Oniki Eylül.Ayrıca Atatürk'ü yere göğe sığdıramayan Nato Paşa ve Kurmaylarının;KURTULUŞ SAVAŞI SÜRECİ ORTADA DURURKEN DARBE GELENEĞİNİ ATATÜRK DÜŞÜNCESİ OLARAK KABULLENMEK VE KABULLENDİRMEK NE MENEM BİRŞEY? Açıklamaya muhtaç.Burdan başlamak gerektiğine inanıyorum. Selam ve sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Unknown,
      NATO paşaları geleneği Kenan Evren ile başlamadı.
      Yazıdan öyle bir anlam çıkarılmamalı.
      Zaten TSK'de NATO Paşaları / Cumhuriyet Paşaları ayrımının neden başladığını gelecek yazıda irdeleyeceğimi söylemiştim.
      Kısaca söylemek uygun düşerse, bu ayrım ABD ile ikili askeri anlaşmaların imzalanması ve 1952 yılında Türkiye'nin NATO'ya girişiyle başladı denilebilir.
      Dizinin ilk yazısında belirttiğim gibi, işbirlikçi subay geleneğinin kökeni çok daha gerilere uzanır.
      Selamlar saygılar.

      Sil