30 Ocak 2019 Çarşamba

TÜRK SAĞININ ve İSLAM’IN MADURO AŞKI


TÜRK SAĞININ ve İSLAM’IN MADURO AŞKI
Milli Şef” İsmet İnönü’nün imzaladığı ikili anlaşmalarla açılıp Amerika’ya uzanan dikenli aşk yollarını adımlayan siyasal liderlerden, İslamcı inanç önderlerinden ve NATO paşalarından söz ederken araya Amerikan emperyalizminin Venezuela’da giriştiği darbe girdi. ABD Başkanı Trump, Venezuela muhalefet liderini devlet başkanı olarak tanıdığını açıkladı. Venezuela Devlet Başkanı Nikolas Maduro darbe girişimine direniyor. Okyanus ötesinden gelen haberler doğruysa, Trump Venezuela’ya asker göndermeyi bile göze almış. Venezuela’yı kanlı günler bekliyor demektir.
Venezuela Türkiye’ye 10 bin kilometre uzakta. Coğrafi uzaklığın yanı sıra ekonomik, sosyal, siyasi, kültürel olarak da Türkiye’nin çok uzağında. Geçmişte Venezuela ve öteki Latin Amerika ülkelerinde olup bitenler Türkiye’yi çok da ilgilendirmezdi. En fazla gazetelerin dış politika sayfalarında üç beş paragraflık haberlere konu olurdu. Latin Amerika’yı en çok sosyalistler merak eder, antiemperyalist hareketlere kalben de olsa destek vermek için çırpınırlardı. Sosyalistlerin Latin Amerika’ya ilgilerinde bir azalma yok. Trump’ın darbe girişimiyle birlikte ne görelim. Meğer, Türk sağcıları ve İslamcıları da Latin Amerika’ya ne kadar ilgiliymişler ne kadar da antiemperyalistmişler! Trump sanki Türkiye’yi hedef almış; ABD’ye ve Trump’a veryansın edip Maduro’ya sahip çıkıyorlar! Öyle ki, Trump “Türkiye’nin ekonomisini mahvederiz” dediğinde bile bu denli galeyana kapılmamış ve tepki göstermemişlerdi.
***

En başta AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan; Maduro’yu telefonla arayıp, “Dik dur eğilme kardeşim, yanındayız” diye seslendi.
Erdoğan Maduro’ya sahip çıkınca medyası durur mu? (Türkiye’de medya dediğin zaten Reis medyasından ibaret. Kürt medyası yasak; Cumhuriyet, BirGün, Evrensel ve Sözcü’nün tirajı yüzde 10’u bile bulmuyor.) Reis medyasının cümle köşe yazarları antiemperyalizm destanı (!) yazıp Maduro’ya destek veriyorlar, televizyoncuları Maduro ile röportaj yapıyorlar, muhabirleri Caracas sokaklarını arşınlayıp izlenim aktarıyorlar.
Reis ve medyasının Maduro’ya sahip çıkması alkışı hak ediyor da şaşırmadan edemiyor insan. Öyle ya, ABD yabancı bir ülkede ilk kez darbe yapmıyor. ABD’nin son 120 yıllık tarihi hiç abartısız işgaller ve darbeler tarihidir. Hazin olan ise, Türk sağcılarının ve İslamcılarının (antikomünist akıl ve ahlak tutulmasıyla) “hür dünyanın lideri” olarak ABD’yi kutsamaları; Amerikan darbelerine ve işgallerine destek vermeleridir.
Çok gerilere gitmeye, mesela İstiklal Harbi öncesinde (İsmet İnönü ve Halide Onbaşı dahil) ABD’ye yalvar yakar manda mektuplarının yazıldığı yıllara uzanmaya gerek yok. Yakın tarihte olanları hatırlayalım. 1973 yılında Şili’nin seçimle işbaşına gelmiş Marksist Başkanı Salvador Allende Amerikan darbesiyle devrilip katledilirken, o dönem Türk sağının lideri Süleyman Demirel sevincini "Allende eyi gitti, eyi" sözleriyle dile getirmişti. Hatta sonraki yıllarda Bülent Ecevit başbakanken, Demirel Ecevit’i de Allende ile kıyaslamış, “Gidiş, Allende gidişidir. Sonu nasıl gelir bilemem.” demişti. Dönemin sağcı medyasında da “Allende – Büllende” tartışması yapılmıştı.
Türk sağı ve İslam, Amerikan işgallerine ve darbelerine sempatisini ve desteğini hiçbir zaman esirgemedi. ABD 1991 yılında Müslüman Irak’ı işgal ederken en cevval destekçisi, Türkiye’nin “alnı secdeye değen ilk Cumhurbaşkanı” Turgut Özal idi.
ABD sosyalist Yugoslavya’yı parçalarken Türkiye’nin İslamcı mücahitlerini yanında buldu.
ABD 2003 yılında Müslüman Irak’ı tekrar işgal ederken, Türkiye’nin sosyalistleri “Savaşa hayır!” diye çırpınıyordu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise Amerikan askerini Türkiye’ye davet etmiş, işgal tezkeresi Meclis’te İç Tüzük engeline takılınca hava sahasını açmakla yetinmek zorunda kalmıştı. İşte o günlerde Erdoğan, bir Amerikan gazetesine “We further hope and pray that the brave young men and women return home with the lowest possible casualties, and the suffering in Iraq ends as soon as possible.” diye yazmıştı. (The Wall Street Journal, 31 Mart 2003.) Kelime kelime Türkçesi, “cesur ve genç kadın ve erkeklerin en az kayıpla ülkelerine dönmesi için dua… ” Yani, Irak’ı işgal eden Amerikan askerlerinin sağ salim dönmeleri için dua!
Türk sağı ve İslam’ın Amerikan işgallerine ve darbelerine desteği sonraki yıllarda da sürdü. Erdoğan kendisini Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eşbaşkanı, Diyarbakır’ı da projenin merkezi ilan etti. Önceki bütün işgaller ve darbeler gibi Büyük Ortadoğu Projesi’nin amacı da “demokrasi ihracı” (!) olarak açıklandı. Irak’a BOP kapsamında demokrasi ihraç edilmişti! Proje kapsamındaki Libya’ya demokrasi (!) ihraç edilirken de baş destekçiler arasında Türkiye’nin İslamcı hükümeti vardı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, NATO toplantılarında Libya’ya emperyalist müdahaleyi teşvik ediyor, ABD’nin silahlandırdığı Kaddafi karşıtı isyancılara uçakla cash para taşıyordu.
ABD 2011 yılında yine Büyük Ortadoğu Projesi kapsamındaki Suriye’ye asker gönderirken de baş destekçisi yine Türkiye’nin İslamcı hükümetiydi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir iki hafta içinde Şam’da zafer namazı kılma hayalleri peşindeydi. Şam’da zafer namazı hayalinin Suriye’ye, Türkiye’ye, bölge halklarına faturası kan ve göz yaşından başka bir şey olmadı.
***

Türk sağcılarının ve İslamcılarının sicili ABD’ye muhabbet ve suç ortaklığıyla doludur. Bunca suç ortaklığı yapılmamış gibi şimdi İslamcı iktidar ve medyası, Amerikan darbesine direnen Nikolas Maduro’ya sahip çıkıyor, antiemperyalizm edebiyatı parçalıyor!
Sözü uzatmadan söylemeli ki, aslında Maduro’ya sahip çıkmıyorlar, Erdoğan ve medyası da asla antiemperyalist değil. Erdoğanperest medyadaki aile içi tartışmada itiraf edildiği üzere, ABD ile geleneksel işbirliği ve suç ortaklığındaki geçici kriz nedeniyle Maduro’ya sahip çıkılıyor.
Aslında Venezuela’yı değil kendimizi tartışıyoruzVenezuela sana söylüyorum Türkiye sen işit diyenlerle, Maduro’nun siyasi geleceğini adeta Türkiye’nin beka meselesi olarak gören iki yaklaşımın mücadelesine şahit oluyoruz.” (Mikdat Karaalioğlu, Karar, 27 Ocak 2019.)
“Meselenin arka planına baktığımızda, medyadaki bazı kalemlerin Maduro üzerinden Müslüman dünyanın yaşadığı despotizm sefaletine bahane üretme çabasının olduğunu görüyoruz.” (Mehmet Ocaktan, Karar, 28 Ocak 2019.)
Bu benzetmeler yersiz değil. Gerçekten de Maduro üzerinden kendilerini tartışıyorlar. Öyle ki, Reis’in milliyetçi yanaşması Devlet Bahçeli, “ABD, Maduro’nun karşısındaki muhalefete, ‘Ben bundan sonra seni tanıyorum’ der, buna Türkiye rıza gösterir ise yarın Türkiye’de de, ‘Ben sizi tanımıyorum. Kemal Kılıçdaroğlu’nu kabul ediyorum’ derse ne yapacağız?” diye sorabildi. Türk sağcılarının ve İslamcılarının Venezuela’ya bakıp kapıldıkları endişe bu denli vahim yani!
Özetle ABD ile geleneksel işbirliğinde kriz çıkınca kendisi de ABD patentli darbeye maruz kalan Erdoğan, Maduro’yu “üst akıla” karşı sahiplenirken aslında kendisine sahip çıkıyor. Erdoğan ve medyasının Maduro’yu sahiplenmesi, siyasal İslam’ın genetik ikiyüzlülüğünden başka bir şey değildir. Siyasal İslam’ın söyleminde demokrasi “gitmek istediği yere kadar bindiği, durağa vardığında ineceği tramvay”dır; sandıktan çıkmış olmak da içi boş retorikten ve demagojiden ibarettir. Saddam Hüseyin ve Beşar Esad da (hatta saray darbesine maruz kalan Ahmet Davutoğlu ve belediye başkanları da) sandıktan çıkmışlardı. ABD ile yaşadığı krizi atlatıp uzlaşırsa, hiç kuşkusuz Nikolas Maduro da Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi ve Beşar Esad gibi şeytanlaştırılacak; Irak’a, Libya’ya, Suriye’ye olduğu gibi ABD’nin Venezuela’ya demokrasi ihracı (!) da desteklenecektir.
***

Sağcıların ve İslamcıların ikiyüzlülükleri bir yana, Türkiye’nin sosyalistleri Amerikan emperyalizminin Venezuela’daki darbe girişimine karşı net bir duruş sergilediler. Sosyalist örgütler ve hareketler (bir teki bile dışarıda kalmadan, genetik antiemperyalist refleks ile), ABD’nin darbesine karşı çıktılar. Buna karşın, Reis medyasında iftiraya maruz kalan da yine sosyalistler oldu.
Reis medyasının etkili besleme yazarlarından biri “Bize yıllarca emperyalist Amerika’nın kötülüklerini sayıp dökmüş antiemperyalist solcularımız, Trump’ın uzaktan kumanda darbesine alkış tutuyor. Niye? Başkan Erdoğan’a ve elbette Türkiye’ye yönelik “olası” eylemlere (darbe girişimine) meşruiyet üretmek...” diye yazabildi. Dahası, Türk sol entelijansiyasının, “yerli ve solcu” matbuatın gizli servislerin manipülasyonlarına alet olduklarını öne sürdü. (Ahmet Kekeç, Star, 28 Ocak 2019.)
Bu iftira üzerine üşenmeyip araştırdım; Venezuela’da Trump’ın uzaktan kumanda darbesine alkış tutan bir tek ama bir tek sol örgüt ve hareket bulamadım. Sosyalist örgütlerin ve hareketlerin tamamı (genetik antiemperyalist refleks ile), Erdoğan’ın eşbaşkanlığındaki BOP kapsamında gerçekleşen bütün işgallere ve darbelere karşı çıktıkları gibi Trump’ın Venezuela’daki darbesine de karşı çıkıyorlar. Kimileri, ABD emperyalizmine karşı çıkmakla kalmıyorlar, Maduro’yu Chavaist demokrasiyi katletmekle suçluyorlar ve iktidarı ülkesindeki sosyalistlere devretmeye çağırıyorlar.
Türkiye’nin sosyalistleri bu denli net bir duruş sergilemişken, Reis medyasının besleme yazar(lar)ından azar işitiyorlar, gizli servislerin manipülasyonuna alet olmakla karalanıyorlar.
Ne demeli? İkiyüzlülük ve demagoji gibi iftira da siyasal İslamcı karakterin mütemmim cüzlerinden biri galiba. Galiba deyişim sözün gelişi.
Türk sağının ve İslam’ın Amerika aşkı konulu yazı dizimiz devam edecek.

2 yorum: