ESRA İLE BERAT’IN DÜĞÜNÜ
Yunan filozofu Sokrates ve karısı
Ksantippe bir türlü geçinemezlermiş. Tarihçiler geçimsizlikte asıl kabahatlinin
Ksantippe olduğunu söylüyorlar. Ansiklopedilerde Ksantippe maddesinin
karşısında aynen, “Sokrates’in şirretliği ve hırçınlığıyla ünlü karısı” diye
yazıyor.
Karı koca bir gün yine kavgaya
tutuşmuşlar. Daha doğrusu Ksantippe bir bahaneyle Sokrates’e açmış ağzını
yummuş gözünü. Sokrates hiçbir tepki vermeyince, Ksantippe daha da öfkelenmiş,
bir kova suyu alıp filozofun basından aşağı boşaltmış. Sokrates nihayet ses
vermiş:
- Bu kadar gök gürültüsünden
sonra bir sağanak kaçınılmazdı.
Sokrates’in bu cevabından sonra
Ksantippe sakinleşti mi, yoksa daha mı azdı, bilmiyorum. Platon bu konuda bir
şeyler yazmışsa bile ben görmedim. Kesin olan bir şey varsa Sokrates’in
karısından yana hiç de mutlu olmadığı. Hatta Sokrates’in evliliğinde mutlu
olamadığı için filozof olduğuna dair rivayetler bile var! Sokrates’in evlilik
aleyhindeki sözleri belki de bu yüzdendir.
Öğrencileri Sokrates’e sormuşlar:
- Evlenmek mi iyidir, yoksa bekâr
kalmak mı?
Sokrates duraksamadan yanıtlamış:
- Hiç fark etmez!
Öğrenciler şaşırmışlar.
İçlerinden biri üstelemiş:
- Nasıl fark etmez üstadım?
Birinde tek başınasınız, ötekinde hayat yoluna iki kişi devam ediyorsunuz?
Sokrates söylediğinden şaşmamış:
- Fark etmez. Çünkü ikisinde de
pişman olursunuz.
Sokrates’in öğrencileri bu
yanıttan tatmin oldular mı olmadılar mı bilinmiyor. Bilinen bir şey varsa, evliliğin
lehinde ve aleyhindeki evrensel külliyatın çok zengin olduğudur. Tayland
ahalisine göre, “Evlilik, dışarıdakilerin içine girmek için, içindekilerin de
dışına çıkmak için uğraşıp durdukları bir mapusane gibidir!”
Türkler ise “Bekârlık sultanlık,
evlilik krallıktır!” deyip avunurlar.
***
Sözü Başbakan Tayyip Erdoğan’ın pazar
günü evlenecek kızının düğününe getirmek için aslında evlilik felsefesinden dem
vurmaya, Sokrates’i filan malzeme yapmaya hiç lüzum yoktu; ama oldu bir kere.
Artık Sokrates affetsin!…
Allah mesut bahtiyar mutlu etsin!
Tayyip Bey, kerimesi Esra’yı pazar günü evlendiriyor. Damat adayı,
gazeteci-yazar Sadık Albayrak’ın oğlu Berat Albayrak.
Nikâh, İstanbul’da Lütfi Kırdar
Kongre ve Sergi Sarayı’nda kıyılacak. Salon çevresinde NATO zirvesini aratmayacak
tedbirler alındı ki, civarda oturanlara Allah sabır ve kolaylık versin.
Nikâha tam 7 bin kişi davet
edildi. Davetliler arasında krallar başbakanlar bile var. Muhtemelen Tayyip
Bey’in Kasımpaşa’daki bakkalı ve manavı ile Ankara’da oturduğu mahallenin
terzisi, berberi, kasabı ve çöpçüsü de vardır. Ne de olsa Tayyip halk adamı,
geldiği yeri unutmadı!
Nikâhta, Gece Yolcuları adlı
gruba sipariş edilen, “bir peri kızı ile prensin düğünü” hayal edilerek bestelenen
“Vuslat” adlı parça çalınacakmış. Yani öyle ilahi milahi söylenmeyecek. Aslında, Tayyip Bey’in benzincisi Adnan
Şenses Mozart’tan bir arya icra etse, daha şenlikli olurdu; ama akıl
edememişler.
Medya, haliyle pazar günü
kıyılacak nikâha odaklandı. Şaşmamalı. Çünkü, her zaman başbakan kızı evlenmiyor.
Topluluklar, peri masallarını, görkemli düğünleri severler, gelin ve damatla
kendilerini özdeşleştirirler. Medyanın ilgisi biraz da toplumun talebinden
kaynaklanır.
Fakat medya ne kadar çabalarsa
çabalasın, Esra’dan bir “tesettürlü Stephanie” (Monaco Prensesi) çıkarması
mümkün değil. Çünkü, her ne kadar nikâhta ilahi filan söylenmeyecekse de “Esra
Banu” yabancıya gitmiyor; mütedeyyin bir aileye gelin gidiyor.
Bu noktada Esra için
endişelenmemek mümkün değil. Çünkü, adı nikâh töreni olsa da pazar günü aslında
siyasal ve dinsel bir gösteri olacak.
Siyasal gösteri. Çünkü,
Türkiye’de padişahlık dönemi dışında, bakanlar, başbakanlar, cumhurbaşkanları,
düğün törenlerini böyle kitlesel ve medyatik bir gösteriye çevirmediler,
kralları yabancı devlet adamlarını çağırmadılar, memleketi ayağa kaldırmadılar.
Dinsel bir gösteri. Çünkü, gelin
türbanlı, kaynanalar türbanlı. Medyatik şovun ana mesajı, dönüp dolaşacak dinci
siyasetin simgesini zihinlere nakşedecek.
Esra’nın ve müstakbel kocası
Berat’ın, politik-dinsel gösterinin figüranı haline geldiklerinin bilincinde
olmadıkları ortada. Olsalar, şov malzemesi olmak yerine “evlenecek olan
bizleriz, sizler değil” diye seslerini yükseltirler; hazır, ikisi de Amerika’da
tahsildeyken gözlerden uzak şekilde birbirlerine sevgilerini armağan ederler, ortalığı
telaşa vermezlerdi.
İkincisi, gerek dünürler gerekse
gelin ve damat mütedeyyin insanlar. İnşallah gül gibi geçinip giderler,
Sokrates ve Ksantippe gibi saçsaça başbaşa kavga etmezler. Ama insanlık hali.
Hiç kavga etmeyecekler de değil. Bu noktada Berat damat, postmodern halife
kayınpederi Tayyip Erdoğan’ın fetvasına dayanarak hükmi ilahiyi hatırlatır ve Esra’nın
üstüne ikinci üçüncü dördüncü bir gül koklama hakkını kullanmaya kalkarsa; ya
da ne bileyim, “Serkeşlik etmelerinden kaygılandığınız kadınlara öğüt verin,
yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet onları dövün!..” ayeti
kerimesinin hakkını vermeye kalkarsa ne olur? Doğrusu Esra adına kaygılanmamak
mümkün değil.
Ancak, bana sorarsanız bu
endişeler de yersiz. Nedenini sonra anlatırım. Şair İsmet Özel’in “Müslüman
arayanlar, ancak mezarlarda bulabilir” sözlerini aktarayım da şimdilik idare
edin.
***
Pazar günü sadece politik ve
dinsel bir gösteri olmayacak. Tecrübeyle sabit ki, pazar günü bir ailenin
serveti bir kez daha katlanacak.
Tayyip Erdoğan, 1994 yılında
belediye başkanı seçildiğinde cüz’i bir mal varlığına sahipti. “Kasımpaşa’da
bir daire, Maltepe’de bir kooperatif dairesi, Bolluca'da (Gaziosmanpaşa) 346
metrekare arsa, Burak Gıda ve Ticaret Ltd. Şirketi’nde yüzde 10 hisse...”
Dört yıl sonra belediye
başkanlığından ayrıldığı tarihte, servetindeki artışın 360 milyar liralık
bölümünü, oğlu Burak Erdoğan’ın düğününde verilen hediyelerle açıklamıştı.
(Tansu Çiller de, yalının çatı katında vefat eden annesinin yastığında çıkan
dolarla açıklamıştı zenginliğini.)
Tayyip Erdoğan geçen yıl oğlu
Necmettin Bilal’i evlendirdi ve 7 bin kişi çağırdı. Nikâhtan sonra tebrik faslında, Başbakan’ın
hemen yanında duran sekreter Müge Gülbaran’ın tuttuğu takı torbasının kaç defa dolup
boşaldığını hiçbir gazeteci yazmadı.
Pazar günü nikâha çağrılan 7 bin
kişinin de aynı şekilde servete bereket getireceği kesin. Artık Esra gelinin
kesesine mi yazılır, Berat damadın kesesine mi kaydedilir, kendileri bilir.
Onlar ersin muradına, biz çıkalım
kerevetine ve bir fıkrayla vedalaşalım.
***
Karı koca 100 km hızla
gidiyorlar, arabayı koca kullanıyor. Kadın birden “Hayatım” demiş... “Seninle
15 yıl güzel bir beraberlik yaşadık. Ama, artık boşanmak istiyorum.”
Adam sesini çıkarmamış, arabanın
hızını 110’a çıkarmış.
Karısı, “Neden diye soracağını
biliyorum. Nasıl söyleyeyim. Artık seni sevmiyorum, başkasını seviyorum.”
Adam yine ses çıkarmadan hızı
120’ ye çıkarmış.
Kadın devam etmiş: “Evi, bütün
çekleri, kredi kartlarını, arabayı ben istiyorum..”
Adam sesini çıkarmadan arabanın
hızını 140’a çıkarmış. Kadın sormuş: “Hiçbir
şey söylemeyecek misin? Sen hiçbir şey istemiyor musun?”
Kilometre saati 180’i gösterirken
adam yanıtlamış: “Hayır. Hiçbir şey istemiyorum.”
Karısı şaşırmış, “Neden?” diye
sormuş. Araba karşıdaki duvara saatte 200 kilometre hızla çarpmadan önce adam
yanıtlamış:
- Çünkü, airbag bende canım! ...
Burası Türkiye
Rahmi Yıldırım
9 Temmuz 2004
Not: Hollanda Devlet Radyo
Televizyonu NPS’nin Türkçe yayın saati vardı.
2007 yılında kapanıncaya değin, Türkiye’den
haber ve yorum iletirdim.
Cuma günleri ise “Burası Türkiye”
başlıklı söyleşi programı yayımlanırdı.
Yukarıdaki metin, “Burası Türkiye”
programında seslendirdiğim söyleşinin metnidir.
Allah ne damatlar yaratıyor. İşte islamın güzelliği.����
YanıtlaSilAllah hayırlı damatlar gelinler versin amin!
Sil
YanıtlaSilTeşekkür ederim kalemine emeğine sağlık sevgiler
Teşekkürler toprağım. Çok selam.
Sil