İbnü’l
Sallama Hükümran Beyefendi’ye VEKÂLETEN,
Ya
eyyühellezine âmenû,
Kutsal
topraklar bir kere daha yüzlerce Müslümanın ebedi istiratgâhı oldu.
Hadiseyi
biliyorsunuz. Mina’da şeytan taşlama sırasında izdiham meydana geldi, 800 kadar
Müslüman can verdi. Bir o kadar da yaralı olduğu söyleniyor.
Müslümanlar
mukaddes topraklarda ilk kez can vermiyorlar. Mübalağasız, İslam’la
şereflenmesinden bu yana mukaddes topraklar her gün her saat, ilay-ı
kelimetullah uğrunda can veren Müslümanların ebedi istirahatgâhı oluyor. Miladi
1990 senesinde de yine Mina’da meydana gelen izdihamda 1426 Müslüman can
vermişti. Aradaki senelerde de yüzlerce Müslüman benzer akıbete duçar oldular.
Can
verdi deyişi sözün gelişi elbette. Onlar can vermedi. Canı veren de alan da
Allah’tan başkası değildir. Verdiği canı nasıl alacağını da yalnızca Allah
bilir. Allah’a ve peygamberine iman etmiş Müslümanın ölümlerden ölüm beğenme, nerede
ve nasıl öleceğini seçme hakkı yoktur. İmanı sağlam Müslüman hayrın da şerrin
de Allah’tan geldiğine inanır ve takdir-i ilahiye teslim olur. Zira Allah’ın
dediği odur ki, “Nerede olursanız olun, ölüm
sizi bulur; sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde bulunsanız
bile ölüm size ulaşacaktır. Onlara bir iyilik geldi mi,
bu derler, Allah'tan. Bir kötülük geldi mi, bu derler, senin yüzünden. (Ey
Muhammed!) De ki: Hepsi Allah'tan.” (Kadınlar, 78)
***
Ezcümle,
Mina’da Allah’ın takdirine vasıl olanlar, can vermediler, ölmediler. Onlar
Allah yolunda ebediyete intikal ettiler ki, ne mutlu onlara!
Ne
mutlu onlara ki, şahadet makamına intikal etmişlerdir, cennet-i âlâda rütbeleri
peygamberden sonradır, kul hakkı dışındaki tüm günahları bağışlanmıştır.
Hac
yolunda izdihamdan ölmekle şehit olunur mu diye vesveseye kapılmayınız, günahtır.
Zira Sahih-i Müslim’de Ebu Hureyre’den nakledildiğine göre Hazreti Peygamber, şehitlerin
Allah yolunda cihad sırasında öldürülenlerden ibaret olmadığını bildirmiştir.
Peygamber
ashâbına,
“Siz kimleri şehit sayıyorsunuz?” diye sordu.
Sahâbîler, “Ya Rasûlallah! Kim Allah yolunda
öldürülürse o şehittir!” dediler.
Hazreti Peygamber, “Öyleyse ümmetimin
şehitleri oldukça azdır” buyurdu.
Ashâb-ı kirâm,
“O hâlde
kimler şehittir ya Rasûlallah!” dediler.
Hazreti
Heygamber, “Allah
yolunda öldürülen şehittir; Allah yolunda ölen şehittir; bulaşıcı hastalıktan
ölen şehittir; ishâlden ölen şehittir; boğularak ölen şehittir.” buyurdu.
(Müslim, İmâre, 165; ayrıca İbn-i Mâce, Cihâd, 17)
Sadece
bu kadar değil. Cümle muhaddislerin naklettiklerine göre, Hazreti Peygamber,
ailesini ve malını korurken öldürülenlerin de şahadet makamına nail
olacaklarını, hatta Allah yolunda ölmediği veya öldürülmediği halde gönülden
şehit olmak arzusuyla yaşayıp eceliyle ölen Müslümanın da şehitlik sevabı
kazanacağını müjdelemiştir.
***
Evet,
ne mutlu Mina’da ölenlere ki, onlar ölmedi, “Onlara ölüler demeyin, hayır, onlar diridirler” (İnek, 154)
Ne
mutlu onlara ki, “Allah
yolunda ölenler ya da öldürülenler, Allah’ın mağfireti ve rahmeti onların
topladıkları bütün şeylerden daha hayırlıdır.” (Âl-i İmrân, 157)
Ne
mutlu onlara ki, “Rableri katında
Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak
rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit
olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine
sevinirler.” (Âl-i İmrân, 169)
***
Ya
eyyühel ihvan,
Mina
hadisesinin yorumlanmasında esas alınması lazım gelen ayet ve hadisler bu denli
sarihken, Hac hizmetlerini düzenleyen kavm-i necip İslam emirlerine dil
uzatmak, Rıdvan-ı Ekber’e vasıl olmuş Müslümanların kutlu şahadetlerinden
onları sorumlu tutmak, “Haccın fıtratında ölüm var mı?” gibi sorularla Müslümanların
kalplerine vesvese salmak günahtır.
Müslüman’a
düşen vazife, Mina şehitleri için rahmet dilemek, ilay-ı kelimetullah yolunda
kendisine de şahadet nasip etmesi için Allah’a yalvarmaktır.
Nitekim,
Türkiye Cumhurreisi Recep Tayyip Beyefendi, Suudi Arabistan’ın Hac hizmetinde başarılı olduğunu
ifade ederek, “Suudi yönetiminin hacla
ilgili plan yaptıklarını, ne gibi çalışmalar yaptıklarını çok iyi
biliyorum. Hac organizasyonunda sıkıntı olduğu gibi yaklaşımları, saldırgan
davranışları doğru bulmuyorum. Bunları söyleyenlerin sırtında küfe yok.
Dünyanın her yerindeki organizasyonlarda böyle şeyler oluyor.” diyerek, insafa
davet etmiştir ki, Allah O’ndan razı olsun!
***
Ya
eyyühel kâfirun,
İnsafa
gelmek yerine, Suudi yönetimi mahdum Bilal Bey’in vakfı TÜRGEV’e 99,9 milyon
dolar bağış yaptığı için mi Recep Tayyip Bey’in kavm-i necip İslam emirlerine arka
çıktığını düşünüyorsunuz?
Öyle
düşünüyorsanız veyl sizlere ki, en doğrusunu Allah bilir!
Ve
dahi, Bâyezid-i Bistâmî hazretlerinin sözleri cümle âlemin kulağına küpe
olmalıdır.
Bâyezid-i
Bistâmî hazretleri yolda bir grup insanla karşılaşmış. Onlara “Nereden geliyorsunuz?” diye sormuş.
Yolcular, Mekke'den döndüklerini, orada hac ibadetini îfa ettiklerini
söylemişler. Bistamî de “Boşuna zahmet
etmişsiniz. Beytullah'ın aslı orada değil ki burada. Keşke biraz da insanı
tavaf etseydiniz!” diye karşılık
vermiş.
İbnü’l
Sallama Hükümran Beyefendi, bu sözler karşısında saygıyla eğilmektedir.
Bu
sözler de Hacc’ın ekonomi politiğine tutsak zihinlere ve kalplere ışık
olamıyorsa, “Bunlara ne oluyor ki,
neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar!” (Kadınlar, 78) demektir.
Selam ve dua ile!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder