19 Şubat 2023 Pazar

DAYANIŞMA İLE DOĞRULUP AYAĞA KALKACAĞIZ

Deprem sadece doğrudan vurduğu yerleri yıkmadı, çekirdek ailemizden kayıp olsun olmasın hepimizi vurdu. Deprem bölgesi dışındaki bizler de deprem vurgunu yemiş gibi yaralıyız. Deprem bölgesindeki çaresizliğe yalnız kalmışlığa ilişkin her haberle yüreğimiz kavruluyor. Psikolojimiz darmadağın, moralimiz bozuk, yaşama sevincimizi hepten yitirdik.

Felaketzede bir arkadaşım sosyal medya hesabından yazmış: “Akrabalarımı toprağa verirken ağlamak istedim, ağlayamadım, ağlamaya gücüm kalmamış. Göz yaşı dökmek istedim dökemedim, göz yaşı pınarım kurumuş!

Ne kadar derin bir acı değil mi? Buna benzer ne çok paylaşım var. Felaketi doğrudan yaşayan, hayatta kalma mücadelesi veren pek çok dostum arkadaşım benzer duygular acılar içindeler. Onlarla birlikte bizim de yaşam sevincimiz kaybolup gitti. Nazım Hikmet’in deyişiyle “Bizi bir parça hazin ve dimdik bırakıp, Gözümüzden gözyaşlarımız gittiler!

Acımız ne kadar derin olursa olsun, isyanımız ve öfkemiz de o denli kabarık, heybetli. Bunca acıyı kederi dayanışma ile aşacağız. Tektonik depremin ve siyasal depremin enkazından ancak dayanışma ile doğrulup yaşama sevincimizi yeniden kazanacağız. İyi ki büyük insanlığın dayanışması var.

***

FAŞİZMİN MERHAMET DİLENCİLİĞİ VE KÖTÜLÜĞÜ

Felaketin ikinci haftası da geride kaldı. Göz yaşı pınarlarımız hâlâ kuru, ağlamaya hâlâ gücümüz yok ama hayatı düşmanlık üzerine yaşayan ümmetçi ırkçı faşistler, bu felaketten bile düşmanlık üretmeyi becerdiler. Kendileri dışında herkesi düşman bellemek zaten fıtratlarında var. 

Oysa felaketin bir gün öncesine kadar, kirli iç siyaset icabı göz boyamak için “Türkiye’nin üzerindeki pis ellerinizi çekin” “Bir gece ansızın gelebiliriz” diye kin ve nefret kusuyorlar, kof kabadayılık yapıyorlardı. Onca kof kabadayılık ve hamasete karşın; felaketin dehşeti karşısında kapıldıkları şaşkınlıktan çaresizlikten olsa gerek, merhamet dilenciliğiyle en üst düzeyde uluslararası yardım çağrısında bulundular. 

Merhamet dilenciliği de olsa, büyük insanlık çağrıyı karşılıksız bırakmadı. Yunanistan, Ermenistan, Kıbrıs Rum Cumhuriyeti, Irak… Yani “bir gece ansızın” ile tehdit edilenler. Resmi açıklamaya göre 99 ülkeden arama kurtarma ekipleri. Dünyanın tümü yani. Dünyada devlet demeye değer kaç ülke var ki?

Büyük insanlık dayanışmadan geri durmadı. Ne var ki, ümmetçi ırkçı faşistler de kötülük etmekten geri durmadılar. Kendilerinden saymadıkları muhalefet belediyelerini, sol partilerin yardım ekiplerini engellemekle dışlamakla kalmadılar, yabancı ekiplere de kötülük ettiler.

Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nin yardım önerisini reddetti faşist rejim. Rum ekibi, ancak Avrupa Birliği kanalıyla yardıma gelebildi. Rum Cumhuriyeti’nde benzer bir felaket olsa, yardıma gitmeyecek kadar kötüler yani!

Yunanistan'dan Hatay’a gelen ekipteki İşçi Takımı / Sendika T-34 üyesi üç komünist işçi, gözaltına alındı.  Topu topu üç komünistin varlığından korkacak kadar ödlekler yani!

İspanya, Almanya ve Avusturya ekipleri güvenlik nedeniyle ülkelerine erken dönmek zorunda kaldılar. İspanyol ekip “İçeride yaşayan insanlar varken iş makineleri enkazlara girmeye başladı, bunun parçası olmayacağız” diye açıklama yaptı.

İsrailli arama kurtarma ekibi güvenlik sorunu nedeniyle bölgeden ayrılırken ümmetçi faşist gazetenin manşetinde “Yardımsever kılıklı istihbaratçılar defoldu!” diye başlık atıldı. İsrail ekibinin tamamı istihbaratçı olsa, felaket bölgesinde neyin istihbaratını yapacaklar ki?

***

DÖRT AYAKLI DOSTLAR

Dünyanın her yerinden gelen arama kurtarma ekipleri içinde ümmetçi faşistlerin “İçinde köpek bulunan eve melekler girmez” inancıyla hakir gördükleri dört ayaklı dostlar da vardı.

Meksika ekibinde Proteo.

Güney Kore ekibinde Haetae.

Almanya ekibinde Asko ve Pia.

İsveç’ten Killia.

İspanya’dan Domi.

ABD’den Peter Pan.

Türkiye’den Alfa, Köpük ve daha niceleri.

Enkaz altındaki nice insanların seslerini duydular, kurtarılmalarını sağladılar. Proteo arama kurtarma çalışmaları esnasında hastalanmış, ülkesine dönemeden ölmüş. Proteo için Meksika’da anma töreni düzenlenmiş. Ruhu şad olsun!

İnsan eşrefi mahlukattır, köpekler necistir” doğması ve benzer nice dogmayla efsunlu güruh, dogmalarının saçmalığıyla yüzleşir mi acaba?

***

Felaketin ikinci haftası da geride kaldı. Göz yaşı pınarlarımız hâlâ kuru, ağlamaya hâlâ gücümüz yok. Sadece tektonik depremin enkazı altında değiliz; ümmetçi ırkçı faşist rejimin de enkazı altındayız. İktidar, gecikmiş yardım eleştirilerini “deftere yazdık” tehdidi ile karşılıyor.

Sözde herkesten daha dindar; herkesten daha fazla geleneklere göreneklere saygılı. Sadece bu memleketin değil, çok geniş bir insanlık ailesinin geleneğidir. Ölünün yedisi çıksın diye beklenir, kefenin yedi gün ıslak kaldığına inanılır, mevta için dua edilir; yedisi çıktıktan sonra giysileri fakir fukaraya dağıtılır veya yakılır, anısına yemek yedirilir. Ümmetçi ırkçı faşist iktidar, on binlerce mevtanın yedisini beklemeden, kendi ömrünü uzatmak için seçimi ertelemeye, felaket karşısında birbirlerine kenetlenen insanları ayrıştırmaya, dayanışmalarını engellemeye çalışıyor. 

Dayanışmayı engellemeye çalışıyor. Çünkü biliyor ki, acıyı paylaşma, felaket karşısında dayanışma insanlığı güçlendirir, toplumu dinçleştirir ayağa kaldırır. 

Dayanışma ile doğrulup ayağa kalkacağız. İyi ki büyük insanlığın dayanışması var.

3 yorum:

  1. Emeklerinize, yüreğinize sağlık.
    Bilgllendim. En iyi canlı insan, En kötü canlı insanı güzel anlamışsınız. Saygılar.

    YanıtlaSil
  2. Emeğine kalemine sağlık teşekkür ederim sevgiler

    YanıtlaSil