Toprağı bol olsun, Yunan filozofu
Aristoteles, insan ile hayvan arasındaki temel farkın düşünebilmek olduğunu
söylemiş ve eklemiş: İnsan politik
hayvandır.
Böyle demekle Aristoteles,
düşünmeyi ve siyaseti yüceltmiş tabii ki. Herhalde kendi yurdunda düşünen ve
siyaset yapan insan kıtlığı vardı ki, Aristoteles vatandaşlarını teşvik etmek
için böyle söylemiş olmalı. Türkiye’nin bugünkü halini görse aynı şeyi yapar
mıydı, bilinmez.
Ölüm döşeğindeki 12 Eylül Paşası hâlâ gebermediyse, aklı demeyeyim de
bilinci yerindeyse, memleketin haline bakıp yatağında dört dönüyordur herhalde.
İşçisinden köylüsüne, esnafından memuruna, simitçisinden overlokçusuna,
kısacası kendisinden ve uşaklık ettiği sermaye sınıfından gayrisine siyaseti
yasak etti. Siyaseti herkese yasaklamakla vatan kurtardığını sanıyordu ama böyle
yapmakla memleketimin insanlarını hayvan yerine koyduğunun ayırdında mıydı,
bilinmez. Lakin memleketim insanının hilkatten (yani fıtraten) siyasetçi
olduğunu bilmediği muhakkaktı. Netekim memleketimin insanı, sadece kendisini
akıllı ve vatansever sanan 12 Eylül Paşasını tez elden başından atmak için
anayasaya bastı mührünü. Referandum zaferi kazandığını sanan Paşa, iktidar
koltuğunun altından kayıp gittiğinin farkında bile olmadı.
Tayyip Erdoğan’ın da aslında
fıtraten 12 Eylül Paşasından farkı yok. Kızarmış tavuk budu nasıl kemirilir
dahil her şeyi en iyi kendisinin yaptığını, en doğruyu sadece kendisinin
bildiğini sanıyor ya, siyaseti de sadece kendisi yapmak istiyor; ama insanımız
inadına öyle bir politikleşmiş ki, değil bir Tayyip, “ceddim” dediği cümle
Osmanlı padişahları ve bilumum halifeler toplanıp gelseler, siyasetten
caydıramazlar. İnsanımız yediği bir lokma ekmekte, içtiği bir yudum suda,
soluduğu bir nefeslik havada, hatta evlilikte ve aşkta, hatta ve hatta sevişirken
bile politik düşünüyor, politik davranıyor. Yani durum bu denli vahim!
İnsanımız ömrünün bir saniyesini
bile apolitik geçirmiyor. Akla gelebilecek her olayı politika süzgecinden
geçiriyor. İnanmayan Hürriyet gazetesinin okur yorumlarına baksın.
***
Sağ olsun, medya mahallesinin
muhtar köşkü Hürriyet, “Sosyal-Hürriyet”
diye bir icat çıkardı. Üye olanlar haberleri ve köşe yazılarını, bayiden gazete
alma zahmetine katlanmadan okuyabiliyorlar. Okumakla kalmıyorlar, haberlerin
altına yorum yazıyorlar, köşe yazarlarına da “Öyle yazılmaz böyle yazılır” diye ayar çekiyorlar. Dahası, en
yakası açılmadık siyasi yorumları da birbirlerine ve gazete editörlerine
armağan ediyorlar. Şahsen bazen bir iki yoruma göz atma gafletine düştüğümde
bütün yorumları okumadan haberi, köşe yazısını bırakamıyorum. Siyaseti sadece
kendileri yapmak isteyen 12 Eylül Paşasına ve Tayyip Erdoğan’a inat, memleketim
insanlarının ne denli politikleştiğini görmekten de baya keyifleniyorum.
Mesela “Siyah halkanın sırrı ne?” başlıklı habere yapılan okur yorumları.
Bu başlık altında bir video haber var. Kazakistan’ın Akmola Eyaleti Şortanlı
Köyü semalarında siyah bir halka görülmüş. İki dakika süren görüntü köylüler
tarafından ilgiyle izlenmiş. Meğer siyah halka bir festival sırasında metan
gazı kullanılarak oluşturulmuş.
Şimdi bu meselede politik olan
nedir diye düşünürsünüz değil mi? Aslında ben de öyle düşünüyorum; ama
memleketimin her bir beyin hücresine değin politikleşmiş insanı öyle düşünmüyor.
Ne yapıyor ediyor, gökyüzündeki siyah halkada bile politik bir mesaj
arayabiliyor, buluyor da.
İşte bir aziz vatandaşım döşenmiş
yorumunu: “Aman diyorum... ‘babacım’
görmesin. Yanlış anlar hemen. Sıfır mıfır diye Kazakistan'la savaşa girmeyelim
:)))”
Düşündüm düşündüm, siyah halkayı
görmesi istenmeyen kim? Görürse Kazakistan’la neden savaşa gireriz?
Benimki de saflık işte. Bir de
gazeteci olacağım. Neyse ki sonunda jeton düştü. Hani Tayyip Erdoğan’ın
Cumhurbaşkanı olduktan sonra Çankaya Köşkü’ne çıkışı, Penguen dergisinin
kapağında bir karikatürle hicvedilmişti ya. Karşılayan görevli başparmağı ve
işaret parmağıyla ceketini iliklerken görülüyor. Tayyip, ceket iliklenirken
oluşan sıfır görünümlü işareti kendisine hakaret sayıp karikatüristleri 11’er ay 20’şer
gün hapis cezasına mahkûm ettirmişti. Galiba Hürriyet okuru da bu karikatüre
telmihen paniğe kapılmış, memleketin başına bir hal gelmesin diye çığlığı
basmış. İşte memleketimin insanı böylesine politik böylesine vatansever!
Haberin (hepsi değil) diğer bazı
okurları da benzer yorumlar yapmışlar. Aziz Nesin’in memleketlisinden de
böylesine politik zekâ ve nükte beklenir doğrusu!
Bu konuda ahkâm kesmeye devam
edeceğiz. Her şeyin başı akıl sağlığı, akıl sağlığının başta gelen ilacı da
mizahtır deyip şimdilik ara verelim!
Geçende bir karikatürde hunili vatandaşa soruyorlar akıl sağlığını nasıl koruyorsun o da yanıt veriyor yok ki koruyayım
YanıtlaSil