9 Nisan 2015 Perşembe

VERİN 400’Ü BİR DAHA UÇAK KAZASI OLMASIN!

SOSYAL-HÜRRİYET KAHVEHANESİNDE SİYASET

Son yazımızda Amerikan yönetiminin “Bizim çocuk” dediği 12 Eylül Paşası ile fıtraten mirasçısı “BOP Eşbaşkanı” Tayyip Erdoğan’ın siyaseti sadece kendilerine hak görmelerine inat çarıklı erkânı harp memleketim insanlarının yediden yetmişe eşiktekinden beşiktekine değin politikleştiğinden, en ilgisiz görünen olayı bile politika merceğiyle gördüklerinden söz ediyorduk.
Yazı uzayıp okuyucunun gözünü korkutmasın diye “Her şeyin başı akıl sağlığı” deyip ara vermiştik. 
Dediğimiz gibi şahidimiz de medya mahallesinin muhtarı Hürriyet’in “Sosyal-Hürriyet” adıyla açtığı mahalle kahvesinin ahalisi.
Kabul etmeli ki, Sosyal-Hürriyet kahvehanesinin ahalisi Türkiye’nin ortalaması. AKİT veya Aydınlık gibi hepsi de aynı parantez içinde çırpınan insanlardan oluşmuyor. Sosyal-Hürriyet’in müdavimleri Türkiye’nin her kimlikten sınıftan renkten insanları. O yüzden bu kahvehanedeki politik söylem Türkiye’nin politik söylemi sayılabilir.
***

Dedim ya, insanımız ömrünün bir saniyesini bile apolitik geçirmiyor, akla gelebilecek her olayı politika süzgecinden geçiriyor. Ne yapıyor ediyor, en ilgisiz olayı bile siyasete bağlıyor.
Mesela Barcelona-Düsseldorf seferini yaparken Fransa’da dağa çarpan uçak. Rivayete göre kaptan pilot bir ara çişe gitmiş, bunu fırsat bilen yardımcı pilot kokpit kapısını kilitleyip uçağı dağa çakmış; 150 kişi ölmüş. Şimdi bu meselede politik olan nedir diye düşünürsünüz değil mi? Benim gibi siz de öyle sanın ve politikadan ne kadar nasipsiz kaldığınızı görüp kendi kendinize kahrolun emi!
Hürriyet editörü o an nasıl bir ruh halindeyse, habere “Fransa'da düşen uçaktan kötü haber! Uçakta Türkler de var.” başlığını atmış.
Sosyal-Hürriyet kahvehanesinin politikleşmiş müdavimi hemen klavyeye çökmüş editöre ve muhabire veryansın ediyor. Uçağın düşmesi, kimsenin kurtulamaması zaten başlı başına kötü değil mi? Bu nasıl ırkçılıktır, ayrımcılıktır, benmerkezciliktir…
Etik ve ahlak duyarlığı yüksek okur yüzde yüz haklı, editörün ve muhtemelen çaylak muhabirin pek nasipsiz kaldığı etik bağlamında insanlık dersi veriyor.
***

Politik mesajlar ise ondan sonra başlıyor. Bir kahvehane müdavimi, belli ki aklı fikri siyasette, hiç kıvırtmadan Erol Büyükburç’un ölümüyle ilgili söylediklerine telmihen Tayyip’e laf çakıyor: “Özür dilerim yorum yapamayacağım. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımın yorumunu bekliyorum. Nasılsa her konuda fikri ve bilgisi var. Olaya el koyup bizi aydınlatacaktır!
Daha bu yoruma “Bravo vallahi, keşke siyasetçilerimiz bu denli kıvrak olsalar” diye iltifat etmeye fırsat bulamadan başka bir müdavim, Tayyip’in tek adam hülyasına telmihen atılıyor: “Makarnacı uyuma, tek kişinin kararı arkasındaki topluluğu nasıl bir felakete götürüyor, gör! 7 Haziranda aklını kullan!”
Düşünüyorum da, memleketimde siyaseti meslek edinmiş, ömrü siyasetle geçmiş nice insan var. Abdullah Gül var, Bülent Arınç var, Devlet Bahçeli var, Kemal Kılıçdaroğlu var. Daha nice siyasetçi var. Hiçbirini ama hiçbirini, uçak kazası gibi en ilgisiz bir olayı bile iç siyasete bağlayıp böylesine derin siyasi cümleler kurarken düşünemiyorum. 12 Eylül faşosu Kenan ile veraseten ve fıtraten faşo Tayyip’in siyaseti kendilerinden başka herkese yasaklamalarına inat, halkımızın ne denli politikleştiğini söylerken tam da bunu kastediyorum.
İçimden kutluyorum aşırı politikleşmiş Sosyal-Hürriyet kahvehanesi müdavimlerini, devam ediyorum okumaya. Bazıları ölenlere Tanrı’dan rahmet diliyorlar, hemen fırçayı yiyorlar tabii: “Tanrı denmez Allah c.c. denir!”
Peşinden bir başkası “Kaza bu işin fıtratında vardır!!
Tabii peşinden Tayyip’in Soma’da 301 madencinin “iş kazası” denilen katliamda can vermesini “Bu işin fıtratında var” diye mazur gösterdiğine ilişkin hatırlatmalar…
***

Sosyal-Hürriyet kahvehanesinde yorumlar birbirini izliyor. Bir müdavim bodoslama, “AKP bu uçak kazasını da paralel yapıya bağlayıp, uçağın düşmesinin sorumlusu Fetullah Gülen'dir diye açıklama yapabilir” diyor.
Nihayet bir AK trol sahne alıyor: “Her şeyi bir kenara koyalım, ya bu pilot Müslüman olaydı! Bence asıl önemli soru bu.
Başka bir AK trol, “Almanya’nın çapulcuları Merkel istifa diye bağırıyorlar mı acaba?” diye ortalığı kızıştırıyor.
Çok daha başka bir AK trol, olayı Atatürkçülüğe bağlayıp “AK Partinin varoşlardan bu kadar oy almasının nedeni sizlersiniz, sizin bu elitist insanlara yukardan bakan tavrınız” teşhisini koyuyor.
Bu cümle de kurulduktan sonra ağız dalaşı öyle bir noktaya geldi ki, meğer millet Tayyip’in nutuklarından ne kadar etkilenmiş. “Edepsiz, ahlaksız, terbiyesiz, namussuz, şerefsiz, alkolik, ayyaş, gâvur, müsvedde, çapulcu, haşhaşi, üç nokta, bahtsız bedevi” hitapları birbirini izledi. Bir müdavim “Şeyini şey ettiğimin şeyi” bile dedi…
Bir ara şöyle bir cümle de kulağıma çalındı: “Verin 400’ü bir daha böyle uçak kazaları olmasın!” Söyleyen bir kahvehane müdavi miydi, yoksa o anda ekranda gözüken Tayyip’in kendisi miydi, yoksa sohbet şehveti içinde ben mi uydurdum, hatırlamıyorum doğrusu.
***

Sosyal-Hürriyet kahvehanesinde sohbet çok koyulaşmıştı. Birden bire "Recep Tayyip Erdoğan’ın duygu durumundan endişe duyuyoruz!" başlıklı bildiriyi anımsadım.  Hani, “Gezi olaylarını faiz lobisi çıkardı.”, “Dolmabahçe Camii’nde içki içtiler.”, “Benim başörtülü bacılarıma saldırdılar.” gibi kuyruklu palavralar üzerine Türk Tabipler Birliği bir bildiri yayımlamıştı ya, işte o bildiriyi anımsadım.
Sosyal-Hürriyet kahvehanesi müdavimlerine belli etmeden kendi kendime söylendim:
Her şeyin eskiden 12 Eylül faşosu üzerinden,
Bugün de 12 Eylül faşosunun fıtraten varisi faşo üzerinde politikleştirilmesi toplumsal akıl ve ruh sağlığı bağlamında neyin işaretidir?
Soruyu kimseye soramadım.
Her neyse,
Her şeyin başı sağlık,
Sağlığın başı akıl sağlığı,
Akıl sağlığının da baş ilacı mizahtır...
Mizaha izah gerekmediğini de hatırlatmış olalım.

Sürçü lisan ettikse affola!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder