“AZİZ NESİN
CİNAYETİNİN FAİLLERİ YAKALANDI MI?”
Henüz Madımak katliamı olmamış.
Madımak katliamına dört ay var. Aziz Nesin hayatta ama, hakkında ölüm fetvası
çıkmış. “Cuma” isimli bir dergi, fetvayı kapaktan duyuruyor. Aziz Nesin
koruma altına alınmadığı gibi silah ruhsatı başvurusu da sümenaltı ediliyor.
Uğur Mumcu öldürüleli bir ay ancak olmuş.
Tarih: 28 Şubat 1993
Yer: Başbakanlık
Konu: Başbakan Süleyman
Demirel’in aylık olağan basın toplantısı.
Başbakan son bir aylık icraatını
anlatmış, sıra soru yanıt bölümüne gelmiş.
Başbakan’a sorular, bir süredir
artık yazılı olarak önceden veriliyor.
Başbakan soruları yanıtlamaktan
yana hayli cömert, hiçbir soruyu geri çevirmiyor. Önce soruyu okuyor, sonra
yanıtını veriyor.
Gündeme ve Uğur Mumcu cinayetine
ilişkin soruları yanıtladıktan sonra Başbakan Demirel, sona sakladığı soruyu
okuyor:
“ANKA Ajansı’ndan Rahmi
Yıldırım. (Sayın Başbakan, gelecek basın toplantılarınızın birinde
muhtemelen ‘Aziz Nesin cinayetinin failleri yakalandı mı?’ diye sormak
durumunda kalacağız) diye bir soru var.”
Sorudan rahatsızlığını belli eden
Başbakan’dan yanıt:
“Valla, fevkalade üzer beni.
Ağzınızdaki lafı yel alsın. Tedirgin olmaya gerek yok. Bir cinayet şebekesinin
bulunduğu mâlum. Böyle bir şeyi düşünmek bile akıldan geçmez. Siz
düşünmezsiniz; ama ya böyle bir şey olursa? Bu faraziyeden hareketle ne tedbir
bulabilirsiniz, ne çare? Herkes hukuk sisteminin güvencesi altındadır. Onun
için falancayı hedef gösterir gibi bir soruyu yakışıklı bulmadım.”
Yanıt bu kadar ve Başbakan
kalkmaya hazırlanıyor. Soru sahibi gazeteci el kaldırarak, “Sorumun tümünü
yanıtlamadınız Sayın Başbakan” diye üsteliyor, sorusunu, Başbakan’ın
okumadığı sorularla birlikte yineliyor:
“Aziz Nesin’in öldürülmesi
için açık çağrı yapılıyor. Bu tehditler karşısında ünlü yazar devletçe koruma
altına alındı mı? İran kaynaklı tehditler konusunda İran hükümetinin dikkati
çekildi mi?”
Başbakan Demirel hayli sinirli.
Manevi evladı Devlet Bakanı Cavit Çağlar, gazeteciye kin ve nefret dolu bir
bakış gönderiyor. İçişleri Bakanı İsmet Sezgin de gazeteciye hayli sitemkâr
bakıyor. Başbakan Demirel, son sözlerini söylüyor:
“Her ikisine de cevap verme
imkânım yok. Filanca adamı korumaya alın diye ben tayin etmiyorum. Güvenlik
makamları bir değerlendirme yapmış ve mutlaka gereğine tevessül etmişlerdir.
Yalnız, gelecek hafta öldürülürse size ne soralım diyemezsiniz. İnsanın
kaderinden de beni sorumlu tutmayın! Türkiye’de her cinayetten hükümet sorumlu
olursa işin içinden çıkılmaz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok.
Cinayet işlenmişse canisi vardır. Canisini bulur götürürsünüz. Cinayet
işlenmemesi için tedbir alınır. Almıştır güvenlik makamları. Daha ilerisini
söyletmeyin. Devlet görevlilerinin birçoğuna her gün tehdit mektupları geliyor.
Burada durayım. Daha ilerisini söyletmeyin!”
Basın toplantısı bitti. Ertesi
gün gazeteler, Başbakan’la gazetecinin tartışmasını ayrı bir haber yaptılar. Bu
tartışmanın etkisi oldu mu olmadı mı bilinmez, Aziz Nesin’e silah ruhsatı ve
koruma görevlisi verildi. Aziz Nesin iki yıl daha yaşadı. Bu sorudan sonra gazetecinin
işyerinde ne gibi bir sıkıntıyla karşılaştığı ise önemli değil. Şu kadar ki, gazeteci haberi yazmak için ajansa döndüğünde Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün ajansa aboneliği iptal ettiğini öğreniyor. Dolayısıyla ajans yöneticilerinin suratı asık, gazeteciye soğuk davranıyorlar...
Bugün ise “dostları”,
Hrant’ın can derdine düştüğünü öldürüldükten sonra köşelerine ekranlara
taşıyorlar. Bir de ölüsünün üzerinden entelektüel rant devşirme ahlaksızlığı
içindeler.
Hrant cinayeti mukadder değildi.
Koruma altına alınması için gazetecilerin yazmalarına, Başbakan’a
çıtlatmalarına da gerek yoktu. Başbakan kendiliğinden tedbir alabilirdi; ama
almadı. O da, “Koruma talep etmemiş ki” mazeretine sığındı.
Başbakan başka türlü de
konuşabilirdi. Katilin “Cuma namazını kıldıktan sonra vurdum” sözlerine,
ilk sorgudan sonra cebindeki bayrağı öpmesine takılıp, “Bana ‘Müslümanlar
ve milliyetçiler cinayet işliyor’ dedirtemezsiniz” savunmasına da
geçebilirdi.
Hrant cinayeti durduk yerde
işlenmedi.
Hrant’ın katilleri yukarıda
sayılanlarla mı sınırlı?
Türkiye, Hrant’ın öldürülmesiyle
kalbine saplanan zehirli hançerin farkında mı?
Türkiye, Hrant(lar)’ı yitirmekle neleri tükettiğini duyumsayacak mı?"HRANT’IN KATİLLERİ VE DOSTLARI" başlıklı yazı içinde
26 Ocak 2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder