Seçim, sermaye partileri için
olduğu kadar emek partileri ve hareketleri için de yepyeni bir tablo çıkardı. TBMM’nin
ezici çoğunluğu yine sermaye siyasetinin sözcülerinden oluşmakla birlikte,
arada HDP ve CHP listelerinden emeğin ve ezilenlerin sesi soluğu olacak azımsanmayacak
sayıda vekiller de parlamentoya girmeyi başardı.
Seçimin birbiri kadar önemli iki
sonucundan biri, 12 Eylül faşizmini miras edinmiş AKP iktidarının
tökezletilmesidir. Recep Tayyip Erdoğan’ın mutlak yetkiye sahip başkan olma
hayali ve devleti yeniden yapılandırarak iktidarını 2023’e kadar sürdürme
projesi, halkın yüzde 60’ı tarafından reddedildi. Başka bir ifadeyle, Erdoğan’ın
“İleri Demokrasi, Yeni Türkiye”
adları altında gerçekleştirmeye çalıştığı ve son aşamasına getirdiği dinci faşist
devlet projesi şimdilik askıya alındı. Bu bağlamda, halkları birbirine
kırdırmaya yeltenecek derecede gözünü karartmış kişi diktatörlüğü projesiyle
birlikte mezhepçi Yeni Osmanlıcılık ve bölgesel savaşlarda taşeronluk projeleri
de reddedildi; yanı sıra yolsuzlukların hesabının sorulması iradesi ortaya
kondu.
Seçimin en önemli diğer sonucu
da, Kürt sorununa demokratik barışçı çözüm iradesinin beyanıdır. Sorunun
silahsız çözümüne yönelik irade beyanı sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi
elitine değil, PKK’ye de yöneliktir. Kürt coğrafyasında AKP karşısında elde
ettiği ezici üstünlük, silahsız çözüm için HDP’yi eskisinden çok daha güçlü bir
aktör haline getirdi. Geçen yazıda da vurguladığımız gibi, bu sonuç AKP’den
kopan dindar Kürtlerin desteğinden ziyade sosyalistlerin ve demokratların
destek vermesinin sonucudur. Meclis’te üçüncü parti konumuna yükselen HDP bundan
sonra, parti programına aykırı olarak salt
Kürt kimliğine odaklı bir politika izler ve “Kürtlere özerklik, Abdullah Öcalan’a ev hapsi”
karşılığında AKP’ye eklemlenirse, bir daha hiçbir şekilde sosyalistlerin
demokratların sempatisini ve desteğini alamaz.
***
Ya HDP barajı geçemeseydi?
Kabul etmeli ki, dinci faşist
kişi diktatörlüğüne gidişin kesintiye uğraması, Kürt meselesine barışçı çözüm
iradesinin çok güçlü bir şekilde Meclis’e yansıması, HDP’nin yüzde 10’luk utanç
barajını geçmesiyle sağlandı. AKP’li eski bir vekilin ifadesiyle iki yıl önceki
Gezi Direnişi’nde elde edilemeyen sonuç seçim sandığında alındı. HDP barajı
geçemeseydi şimdi AKP’nin tek başına hükümet kurması ve Erdoğan’ın (anayasa
değişikliğine sayı yetmeyeceğinden) fiili kişisel diktatörlüğü tartışılıyor
olacaktı. Çözüm sürecinin ise esamisi okunmayacaktı. Şimdi bile AKP faşizminin
ergen silahşorları çözümün ancak filminin yapılabileceğinden söz etmektedirler.
Erdoğan’ın tökezlemesi ve dinci
faşist diktatörlük projesinin duraklatılması, Kürt meselesine barışçı siyasi
çözüm iradesi, toplumsal barış açısından da yaşamsal önemdedir. Bu gerçeği
herkesten önce kavraması gerekenler ise sosyalist kişi ve örgütlerdir. Toplumun
terörize edildiği, tabutların peş peşe dizildiği, en basit hak ve özgürlüklerin
bile kullanılamadığı çatışma ortamlarının zararını ve acısını en çok
sosyalistler görür.
***
Tayyip Erdoğan iktidarı terk etmeye yanaşmayacaktır
Seçim ülke genelinde hissedilir
bir rahatlama sağladı, toplumsal barış umudu güçlendi. Ancak bu rahatlığın uzun
sürmeyeceği açıktır. Erdoğan ve AKP kayba uğramış olmakla birlikte hâlâ çok
güçlüdür. Ayan beyan görüldüğü üzere Erdoğan, halkın yüzde 60’ı tarafından
reddedildi diye dinci faşist tek adam diktatörlüğü hayalinden vazgeçmiş
değildir. Arkasında hiç de hafife alınamayacak, yüzde 40 oranında seçmen
desteği vardır. TBMM’de ise tek başına hükümet için muhalefetten sadece 18
milletvekilini kendi safına çekmesi yeterlidir. Değil muhalefet partilerine
hükümet kurma şansı vermek veya bir muhalefet partisiyle koalisyona gitmek,
kendi partisi içinde bile iktidarı paylaşmaya tahammülü olmayan Erdoğan,
sermaye siyasetinin kirli labirentinde ne yapıp edip iktidarını sürdürme
yollarını arayacaktır. Aksi halde çıkacağı yolclukta tıknefes kalıp belki de cezaevine tıkılacağının bilincindeki Erdoğan’ın iktidarı direnmeksizin bırakması
beklenmemelidir.
Tayyip Erdoğan’ın iktidarını
korumasının görünen iki seçeneği vardır. Ya Meclis’teki sayısal eksiğini
tamamlayarak tek başına AKP hükümeti kurmak ya da hükümet kurmayı beceremeyecek
muhalefetin dağınıklığından yararlanarak seçimi tekrarlamak. Görünmeyen,
telaffuz edilemeyen üçüncü seçenek ise…
Mevcut siyasi konjonktürde her
iki seçenek de mümkündür. Zaten medyaya ve kamuoyuna yansıyan sinyallerden
anlaşılacağı üzere bu doğrultuda ilk adımların da atıldığı anlaşılmaktadır.
Erdoğan, seçimin sayısal sonucunu kabullenmiş “olgun lider” algısı yaratmaya yönelik ılımlı bir dil kullanmaya
başlamıştır. Sonrasındaki adım, ülkenin hükümetsiz kalmaması için bütün yolların
denendiği, ancak muhalefet partilerinin ne kendi aralarında hükümet
kurabildikleri ne de AKP ile koalisyona razı oldukları algısının yaratılmasıdır.
Nihayet, 350’si ilk kez seçildiği için tekrar seçime tahammülü olmayan
milletvekillerinden yeterli sayıda transfer veya güvenoyu desteğiyle tek başına
AKP hükümeti kurmak. Bu da olmazsa parlamentonun feshi ve Erdoğan’ın tüm
dizginleri eline alacağı Geçici Bakanlar Kurulu ile tarihi belirsiz bir seçime
gitmek.
(Bu arada, HDP’ye giden
muhafazakâr Kürt seçmenleri geri döndürmek için HDP’yi ve PKK’yi terör ortamına
çekmek. Son aylarda ve haftalarda Hizbullah ve HÜDAPAR merkezli
provokasyonların dindar Kürtleri AKP’ye geri döndürme amaçlı olduğu aşikârdır. Çatışma
yaygınlaştığında MHP’nin de devlet yanlısı bir tutumla HDP’yi açıkça hedef
alacağı ve AKP ile aynı mevziye gireceği kuşkusuzdur. Bu ortamda tekrarlanacak
seçimde HDP barajı geçsin geçmesin, AKP’nin oyunu birkaç puan arttırması tek
başına hükümet için yeterli olacaktır. )
***
Muhalefet AKP’siz hükümet kurabilir mi?
Parlamento’daki muhalefet,
Erdoğan’ın gözle görünür taktiğini boşa çıkartabilecek midir? Tümüyle olanaksız
değilse de çok zor. Muhalefet partilerinin hükümet kurmaya yetecek sayısal çoğunluğuna
karşın AKP’siz hükümet seçenekleri çok ama çok zayıftır.
Verili siyasi konjonktürde MHP
ile HDP’nin koalisyon çatısı altında biraraya gelmeleri hayal bile edilemez. Esasen
HDP’nin hükümete girmesi gibi tüm siyasal ezberi bozucu bir seçeneği devletin
kabulleneceğini beklemek de aynı ölçüde hayaldir.
CHP/MHP azınlık hükümetine HDP’nin
veya CHP/HDP azınlık hükümetine MHP’nin dışarıdan destek vermesi formülünün de
fikir jimnastiği olmanın ötesinde gerçekleşme olasılığı yoktur.
Akla gelebilecek son seçenek, HDP
ve MHP’nin hükümete girmeden dışarıdan desteğiyle CHP azınlık hükümetidir. Yani,
1998 yılında sadece 63 sandalyeye sahip Bülent Ecevit’in bütün partilerin
desteğiyle kurduğu seçim hükümetine benzer bir hükümet modeli. Bugün CHP
kurabilirse, en fazla seçim ve siyasi partiler yasalarında değişiklik, yolsuzlukları
soruşturma komisyonunun kurulması, AKP iktidarının bürokraside ve sosyal
hayatta yol açtığı tahribatı kısmen telafi etmeye yönelik onarımla sınırlı bir programı
hayata geçirebilir ve öngörülen süre sonunda erken seçime gider.
Ne var ki, MHP ve HDP destek vermeyi
kabul etse bile böyle bir hükümetin kurulabilmesi, Anayasa gereğince “Cumhurbaşkanı” Erdoğan’ın rızasına
bağlıdır. Erdoğan’ın ise bu seçeneğe rıza göstereceğini ummak saflık
derecesinde iyimserliktir.
Şu da vurgulanmalıdır ki, bir
mucize gerçekleşse ve AKP’siz bir hükümet kurulsa bile, emeğin ve ezilenlerin
hükümeti olmayacaktır. HDP ve CHP’deki demokrat vekillerin sayısı ve gücü,
ezilenler ve emekçiler için çalışacak bir hükümet kurulmasına yetmeyecektir.
***
Özetle, Erdoğan’ın mutlak yetkiye
sahip başkan olma ve son aşamasına getirdiği dinci faşist devlet projesi
seçimde reddedildi; ama un ufak edilip çöp sepetine atılamadı. Esasen, verili
sınıfsal güç dengesinde dinci faşist kişi diktatörlüğü projesinin çöp sepetine
atılması, Kürt meselesinin asgari barışçı çözüme kavuşturulması, asgari ölçüde
burjuva demokrasisinin hayata geçirilmesi için bile toplumun kat etmesi gereken
yol daha çoook uzundur. Sosyalist hareketin kat etmesi gereken yol ondan da
uzundur. Umulur ki, hiç değilse bundan sonra sosyalist kişi ve örgütler ideolojik
mücadele adı altında birbirleriyle ve sınıf dostlarıyla didişmek yerine asıl
olarak sınıf rakiplerini yıpratmak ve teşhir etmek için çaba gösterirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder