SOSYAL-HÜRRİYET KAHVEHANESİNDE
SİYASET
Son yazımızda Amerikan
yönetiminin “Bizim çocuk” dediği 12
Eylül Paşası ile fıtraten mirasçısı “BOP Eşbaşkanı” Tayyip Erdoğan’ın siyaseti sadece kendilerine hak
görmelerine inat çarıklı erkânı harp memleketim insanlarının yediden yetmişe
eşiktekinden beşiktekine değin politikleştiğinden, en ilgisiz görünen olayı
bile politika merceğiyle gördüklerinden söz ediyorduk.
Yazı uzayıp okuyucunun gözünü
korkutmasın diye “Her şeyin başı akıl
sağlığı” deyip ara vermiştik.
Dediğimiz gibi şahidimiz de medya mahallesinin muhtarı Hürriyet’in “Sosyal-Hürriyet” adıyla açtığı mahalle kahvesinin ahalisi.
Dediğimiz gibi şahidimiz de medya mahallesinin muhtarı Hürriyet’in “Sosyal-Hürriyet” adıyla açtığı mahalle kahvesinin ahalisi.
Kabul etmeli ki, Sosyal-Hürriyet
kahvehanesinin ahalisi Türkiye’nin ortalaması. AKİT
veya Aydınlık gibi hepsi de aynı
parantez içinde çırpınan insanlardan oluşmuyor. Sosyal-Hürriyet’in müdavimleri
Türkiye’nin her kimlikten sınıftan renkten insanları. O yüzden bu kahvehanedeki
politik söylem Türkiye’nin politik söylemi sayılabilir.
***
Dedim ya, insanımız ömrünün bir
saniyesini bile apolitik geçirmiyor, akla gelebilecek her olayı politika
süzgecinden geçiriyor. Ne yapıyor ediyor, en ilgisiz olayı bile siyasete
bağlıyor.
Mesela Barcelona-Düsseldorf
seferini yaparken Fransa’da dağa çarpan uçak. Rivayete göre kaptan pilot bir
ara çişe gitmiş, bunu fırsat bilen yardımcı pilot kokpit kapısını kilitleyip
uçağı dağa çakmış; 150 kişi ölmüş. Şimdi bu meselede politik olan nedir diye
düşünürsünüz değil mi? Benim gibi siz de öyle sanın ve politikadan ne kadar
nasipsiz kaldığınızı görüp kendi kendinize kahrolun emi!
Hürriyet editörü o an nasıl bir ruh halindeyse, habere “Fransa'da düşen uçaktan kötü haber! Uçakta
Türkler de var.” başlığını atmış.
Sosyal-Hürriyet kahvehanesinin politikleşmiş
müdavimi hemen klavyeye çökmüş editöre ve muhabire veryansın ediyor. Uçağın
düşmesi, kimsenin kurtulamaması zaten başlı başına kötü değil mi? Bu nasıl
ırkçılıktır, ayrımcılıktır, benmerkezciliktir…
Etik ve ahlak duyarlığı yüksek okur
yüzde yüz haklı, editörün ve muhtemelen çaylak muhabirin pek nasipsiz kaldığı
etik bağlamında insanlık dersi veriyor.
***
Politik mesajlar ise ondan sonra
başlıyor. Bir kahvehane müdavimi, belli ki aklı fikri siyasette, hiç
kıvırtmadan Erol Büyükburç’un ölümüyle ilgili söylediklerine telmihen Tayyip’e
laf çakıyor: “Özür dilerim yorum yapamayacağım.
Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımın yorumunu bekliyorum. Nasılsa her konuda fikri
ve bilgisi var. Olaya el koyup bizi aydınlatacaktır!”
Daha bu yoruma “Bravo vallahi, keşke siyasetçilerimiz bu
denli kıvrak olsalar” diye iltifat etmeye fırsat bulamadan başka bir müdavim,
Tayyip’in tek adam hülyasına telmihen atılıyor: “Makarnacı uyuma, tek kişinin kararı arkasındaki topluluğu nasıl bir
felakete götürüyor, gör! 7 Haziranda aklını kullan!”
Düşünüyorum da, memleketimde
siyaseti meslek edinmiş, ömrü siyasetle geçmiş nice insan var. Abdullah Gül
var, Bülent Arınç var, Devlet Bahçeli var, Kemal Kılıçdaroğlu var. Daha nice
siyasetçi var. Hiçbirini ama hiçbirini, uçak kazası gibi en ilgisiz bir olayı
bile iç siyasete bağlayıp böylesine derin siyasi cümleler kurarken
düşünemiyorum. 12 Eylül faşosu Kenan ile veraseten ve fıtraten faşo Tayyip’in
siyaseti kendilerinden başka herkese yasaklamalarına inat, halkımızın ne denli
politikleştiğini söylerken tam da bunu kastediyorum.
İçimden kutluyorum aşırı
politikleşmiş Sosyal-Hürriyet kahvehanesi müdavimlerini, devam ediyorum
okumaya. Bazıları ölenlere Tanrı’dan rahmet diliyorlar, hemen fırçayı yiyorlar
tabii: “Tanrı denmez Allah c.c. denir!”
Peşinden bir başkası “Kaza bu işin fıtratında vardır!!”
Tabii peşinden Tayyip’in Soma’da
301 madencinin “iş kazası” denilen
katliamda can vermesini “Bu işin
fıtratında var” diye mazur gösterdiğine ilişkin hatırlatmalar…
***
Sosyal-Hürriyet kahvehanesinde
yorumlar birbirini izliyor. Bir müdavim bodoslama, “AKP bu uçak kazasını da paralel yapıya bağlayıp, uçağın düşmesinin
sorumlusu Fetullah Gülen'dir diye açıklama yapabilir” diyor.
Nihayet bir AK trol sahne alıyor:
“Her şeyi bir kenara koyalım, ya bu
pilot Müslüman olaydı! Bence asıl önemli soru bu.”
Başka bir AK trol, “Almanya’nın çapulcuları Merkel istifa diye
bağırıyorlar mı acaba?” diye ortalığı kızıştırıyor.
Çok daha başka bir AK trol, olayı
Atatürkçülüğe bağlayıp “AK Partinin varoşlardan
bu kadar oy almasının nedeni sizlersiniz, sizin bu elitist insanlara yukardan
bakan tavrınız” teşhisini koyuyor.
Bu cümle de kurulduktan sonra
ağız dalaşı öyle bir noktaya geldi ki, meğer millet Tayyip’in nutuklarından ne
kadar etkilenmiş. “Edepsiz, ahlaksız,
terbiyesiz, namussuz, şerefsiz, alkolik, ayyaş, gâvur, müsvedde, çapulcu, haşhaşi,
üç nokta, bahtsız bedevi” hitapları birbirini izledi. Bir müdavim “Şeyini şey ettiğimin şeyi” bile dedi…
Bir ara şöyle bir cümle de
kulağıma çalındı: “Verin 400’ü bir daha
böyle uçak kazaları olmasın!” Söyleyen bir kahvehane müdavi miydi, yoksa o
anda ekranda gözüken Tayyip’in kendisi miydi, yoksa sohbet şehveti içinde ben
mi uydurdum, hatırlamıyorum doğrusu.
***
Sosyal-Hürriyet kahvehanesinde
sohbet çok koyulaşmıştı. Birden bire "Recep
Tayyip Erdoğan’ın duygu durumundan endişe duyuyoruz!" başlıklı bildiriyi
anımsadım. Hani, “Gezi olaylarını faiz lobisi çıkardı.”, “Dolmabahçe Camii’nde içki içtiler.”, “Benim başörtülü bacılarıma saldırdılar.” gibi kuyruklu palavralar
üzerine Türk Tabipler Birliği bir bildiri yayımlamıştı ya, işte o bildiriyi
anımsadım.
Sosyal-Hürriyet kahvehanesi
müdavimlerine belli etmeden kendi kendime söylendim:
Her şeyin eskiden 12 Eylül faşosu
üzerinden,
Bugün de 12 Eylül faşosunun
fıtraten varisi faşo üzerinde politikleştirilmesi toplumsal akıl
ve ruh sağlığı bağlamında neyin işaretidir?
Soruyu kimseye soramadım.
Her neyse,
Her şeyin başı sağlık,
Sağlığın başı akıl sağlığı,
Akıl sağlığının da baş ilacı
mizahtır...
Mizaha izah gerekmediğini de
hatırlatmış olalım.
Sürçü lisan ettikse affola!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder