MİLLETİN AĞZINA TORBA
Edepsiz, ahlaksız, terbiyesiz,
namussuz, şerefsiz, alkolik, ayyaş, gâvur, müsvedde, çapulcu, haşhaşi, üç
nokta, bahtsız bedevi...
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın
sözcük dağarcığında en çok yer tutan sözler bunlar. Olur olmaz her yerde öyle
kolayca küfrediyor ki. Yakışıyor da hani Kasımpaşalı’nın ağzına diline!
Ayrıca hakkı da var küfretmeye!
Koskoca Başbakan. 77 milyonun, yetmedi koskoca İslam dünyasının kahrını çekmek
kolay değil. Bir de dünya lideri ki, onca derdin tasanın yıprattığı sinirlerini
gevşetmek için küfretmesin de ne yapsın!
Muhipleri ve vekilleri de
kendisi gibi küfürbaz. Malum imam yellenirse cemaat altına edermiş. Tokat
Milletvekili Zeyit Aslan’ın kuliste kadın gazetecilere, genel kurul salonunda
kürsüdeki vekillere ettiği sinkaflı küfürleri duymayan kalmamıştır herhalde.
Eskiden siyaset böyle değildi. Siyasetçiler
küfürden çok fikir yarıştırırlardı. Gerçi sermaye siyasetinin fikirlerini
yarıştırırlardı ama Tayyip Erdoğan gibi uluorta küfretmezlerdi. Bir tek Turgut
Özal biraz ayrıksıydı. O da dil sürçmesi olarak ağzından kaçırırdı.
Bir keresinde ana muhalefet
lideri Erdal İnönü’ye “Sen onları küçük
Turgut’a anlat!” diye karşılık verdi. Aslında o sırada yeni doğmuş torunu
Turgut’u kastetmişti ama muhalefet anlayacağını anladı. Partili kurmayları küfür
nedir bilmeyen Erdal İnönü’ye anlattılar ne anlama geldiğini. Erdal İnönü özür
dilemesini istedi; Turgut Özal özür diledi.
***
AMPUL KATİL HİTLER TAYYİP!
AKP iktidarıyla birlikte küfür
ve argo, siyasetin günlük konuşma dili haline geldi. Gelmesine geldi de
siyasete renk menk katmadı. Düzey düştükçe düştü. Bu ayıp da Tayyip Erdoğan’a
yeter.
Ve elbette eden bulur, Tayyip
Erdoğan ve partisi de buluyor, küfürden nasibini alıyor.
AKP kısaltmasının açılarak nasıl
telaffuz edildiği malum. Kahvehanelerde, arkadaş sohbetlerinde, internet
paylaşım sitelerinde ise Erdoğan’ın sözlüğündeki sözcüklerin çok daha ağırları Erdoğan
hakkında telaffuz ediliyor ki, yazmaktan ar ederim.
İşin tuhafı, küfrü sıradanlaştıran
Tayyip Erdoğan kendisine aynı şekilde karşılık verilmesine tahammül edemiyor,
soluğu mahkemede alıyor. Yani besleme yazarlarının yaydığı imajın tersine, hiç
de delikanlı gibi davranmıyor, hemen savcıya şikâyet ediyor.
Şikâyet ediyor da ne oluyor?
İlginç ama medyaya yansıdığına
göre mahkemeler pek de oralı olmuyorlar.
Mesela Bursa’da IMF protestoları
sırasında üç genç “Ampul Tayyip” diye
slogan atmışlar. Tayyip’in avukatları gençleri mahkemeye vermişler; mahkeme
beraat kararı vermiş.
“Katil Tayyip” demek de suç değilmiş. Gezi Parkı olayları sırasında
Aydın'da "Katil Erdoğan" diye
slogan atan iki vatandaşın davası da beraatla sonuçlanmış. Daha da ilginci,
beraat kararında “Bu sözlerin slogan
şeklinde yaygın olarak kitleler tarafından söylenmesi için yeterli ölçüde
olgusal dayanağın bulunduğu” vurgulanmış iyi mi?
Sadece Aydın mahkemesi değil,
Tunceli mahkemesi de benzer bir davada “Katil
Erdoğan” yazılı pankart açan gençler hakkında “fikir ve ifade özgürlüğü var” deyip, beraat kararı vermiş.
Daha bitmedi. Erdoğan’a 'terörist' demek de suç değilmiş. Gezi
Parkı direnişi sırasında CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Başbakan
Erdoğan'ı kast ederek "Türkiye'de
en büyük terörist sensin" diye tweet atmış. Delikanlı Tayyip mahkemeye
giderek 50 bin lira tazminat istemiş. Mahkeme Tayyip’in davasını reddetmiş.
Katil ve terörist’in yanı sıra “Hitler” demek de suç değilmiş. Bu karar
İzmir 7'nci Sulh Ceza Mahkemesi'nden. Mahkeme, twitter hesabından “Diktatörler istifa etmez devrilirler”,
“Avrupa'nın yeni Hitler'i Tayyip"
diye yazan Yurt Gazetesi Muhabiri Ahmet Çınar’ı beraat ettirmiş.
***
YALANCI CAHİL TAYYİP!
Hadi “Ampul, katil, terörist, diktatör, Hitler” demek siyasi eleştiri
olsun. Peki, “Erdoğan cahil adam tam
yalan makinesi!” sözleri suç olabilir mi? İçinizden “Biri bana cahil yalancı diyecek, ben susacağım öyle mi?” diye
söyleniyorsunuzdur herhalde. Haklısınız ama sakin olun!
Tayyip Erdoğan’a “cahil, yalan
makinesi” demek suç değilmiş. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir grup
konuşmasında böyle demiş. Tayyip Erdoğan şikâyet ederek 10 bin lira istemiş. Ankara
1. Asliye Hukuk Mahkemesi, “5 bin
TL yeter” diye karar vermiş. Yargıtay, “Olmaaaz! Sert eleştiridir” diyerek mahkûmiyet hükmünü hem de
oybirliğiyle bozmuş. Yeniden yapılan yargılamada mahkeme bu kez beraat kararı
vermiş.
***
ALLAH BELASINI VERSİN Mİ?
Başbakan Erdoğan’a “Allah belanı versin!” demek de suç
değilmiş. Bunu diyen Aydınlı 13 yaşındaki M.S.Ö. İsmail Saymaz’ın haberine
göre, babası işten atılan çocuk 2009 yerel seçimleri sırasında otobüsüyle
yoldan geçen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a “Seni sevmiyorum Allah belanı versin!” diye bağırmış. Başbakan Erdoğan
otobüsü durdurup korumalarına “Onu alın”
diye emretmiş. Polisler çocuğu almışlar. Delikanlı Tayyip otobüste çocuğu Soma’daki
vatandaşı okşadığı gibi okşamış, sonra da mahkemeye vermiş. Mahkeme çocuğun
işlediği suçun anlam ve önemini kavrayamadığı gerekçesiyle ceza vermemiş.
Yargıtay ise “Seni sevmiyorum Allah belanı versin” sözünün hakaret değil,
beddua olduğunu, bedduaya ceza verilmeyeceğini belirterek dosyayı yerel
mahkemeye geri göndermiş.
***
HIRSIZ DENİLEBİLİR Mİ?
“Ampul, katil, terörist, diktatör, Hitler, cahil, yalancı, Allah belanı
versin” demek suç değilmiş. Elim bunları hatırlatmaya varmasına vardı da
son bir haberi hatırlatmaya elim gitmiyor. Bir başbakan için o hitabı, Tayyip
Erdoğan da olsa hatırlatmaya yüreğim el vermiyor. Hadi yufka yüreğimi bastırıp
gazetecilik vazifesi belasına hatırlatmış olayım!
Başbakan’a “Hırsız” demek de suç değilmiş. Eski ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu,
2006 yılında bir grup toplantısında Başbakan Erdoğan’a vermiş veriştirmiş. Ne
avantacılığını bırakmış ne çalıp çırpmasını ne de açgözlülüğünü. “Aldığınız, götürdüğünüz, çaldığınız ne
varsa sizin olsun, milletin mukaddesatına dokunmayın...” diye bitirmiş
konuşmasını.
Başbakan Erdoğan'ın avukatı,
Erkan Mumcu’nun Başbakan Erdoğan'ı, “sahtekâr
olmakla, kendi çevresine avanta vermekle, hırsızlık yapmakla, çalıp çırpmakla
ve açgözlülükle” suçladığını iddia edip dava açmış. Mahkeme, Mumcu'yu,
Başbakan Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle 10 bin YTL manevi tazminat
ödemeye mahkûm etmiş. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ise, hem de oybirliğiyle “siyasi nitelikli sert eleştiri hakkını
kullandığı, hukuka aykırılık olmadığı” gerekçesiyle dosyayı mahkemeye geri
göndermiş.
Daha yakın tarihli bir haberde
de Başbakan Erdoğan’ın “yuh, hırsız, sen
bir daha nah iktidar olursun, memleketi soyup soğana çevirdin” diyen üç
kişiye açtığı davanın beraatla sonuçlandığı ifade ediliyor ki, ayrıntısını
yazsam yüreğim ezim ezim ezilir.
Yine de ne ben bu yazıyı yazmış
olayım ne de siz Başbakan için söylenenleri benden duymuş olun. Duyduysanız
bile unutun! Öyle hemen kaleme klavyeye sarılıp “Tayyip Erdoğan yalancının hırsızın katilin tekidir, Allah belasını
versin!” diye yazmaya kalkmayın! Burası Türkiye! Mahkemenin biri “Sert eleştiri, Başbakan katlanmalı” der
ama her mahkeme eleştiri hakkına böyle duyarlı olmayabilir. Mesela Kayseri’de
Gezi eylemleri sırasında Emek Partisi İl Yöneticisi Ümit Kartal ile Sağlık ve
Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Şube Başkanı Ali Yıldırım “Camide içki içiyorlar” diyen Başbakan
Erdoğan’ın yalan söylediğini açıklamışlar. Sen misin böyle açıklama yapan.
Mahkeme, 11’er ay 20’şer gün hapis cezasına çarptırmış. Yani mahkeme “Haşa Erdoğan yalan söyler mi!” demeye
getirmiş ki, şahsen bizatihi ben de öyle düşünüyorum! Bakalım Yargıtay bu işe
ne diyecek?
Dedik ya, dünya etme bulma
dünyası! Tayyip Bey’inki de o hesap. Milleti küfretmeye öyle bir mecbur etti ve
alıştırdı ki, o kadar olur. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın neresinde
yaşarlarsa yaşasınlar, vatandaşlarını “biz ve onlar” diye ayrıştırır,
ayrımcılık yapar, insanların inanç aidiyetlerini bile hakaret ve ayrımcılık
konusu yaparsa olacağı budur.
Tayyip’in ağzına biber, milletin
ağzına torba lazım!
Yoksa işin nereye varacağını ben
de bilemem!
Rahmi YILDIRIM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder