Komünistler, sosyalistler solcular, Aleviler, Kürtler, Ermeniler, Rumlar, Yahudiler, (bir dönem) Araplar ve daha niceleri. En garibanı Çingeneler, yani Romanlar. En korumasızı LGBTİ+
Hangi sınıftan olursa olsun egemen ulus egemen ümmet bireylerinin rahatlıkla hakaret edebilecekleri etnik, dini, siyasal toplum kesitleri bunlar. Ayrımcılık ve nefret suçlarının olağan nesneleri yani. Sadece bireyler nezdinde değil devlet katında da hep “toplumun huzur ve istikrarını, milli birlik ve beraberliği bozucu zararlı unsurlar” olarak etiketlendiler. Sadece etiketlenmediler; katliamlara, sürgünlere, zamana yayılmış ölümlere maruz bırakıldılar.
Komünistler, sosyalistler, solcular, devletin kuruluşundan bu yana “küçükken başı ezilmesi gereken yılan” olarak görüldüler. İstiklal Harbi’ne katılmak üzere gurbetten koşup gelen Mustafa Suphi ve yoldaşları katledildiler. Nazım Hikmet, ömrünün en güzel yıllarını mahpuslukta tüketti. Sabahattin Ali, başı taşla odunla ezilerek öldürüldü.
Soğuk Savaş döneminde de devletin ilgili birimlerince yürütülen psikolojik harbin “iç düşmanlar” listesinin en başındaydı komünistler solcular. En iğrenç yalanlarla iftiralarla şeytanlaştırıldılar. Darbe dönemlerinde komünistlerin solcuların katledilmeleri, hapishanelere doldurularak ezilmeleri, küresel emperyalizmin patronuna gazete manşetlerinde müjdelendi: “Solcular ezildi, Amerikan filosu artık gelebilir” (Günaydın, 15 Mart 1972)Komünistler solcular sadece ezilen sınıfların devrimcileri oldukları için değil, ezilen etnik, dini, siyasal toplum kesitlerine omuz verdikleri için de hep namlunun ucunda, işkence tezgâhlarında oldular. K harfi 12 Eylül faşizminin sorgu merkezlerinde kod olarak kullanılırdı. Gözaltındaki kişi sadece komünist sosyalist solcu ise, K olarak kodlanırdı. Hem komünist hem Kürt ise K2 idi. Hem Komünist hem Kürt ve bir de Kızılbaş ise K3 idi.
Bir de “Ermeni oğlu Ermeni” olmak vardı. Öldüresiye işkence edilen Garbis Altınoğlu, (kendi anlatımıyla) Ermeni kökenli komünist olduğu için işkence tezgâhında ayrıcalıklıydı! İdamının istendiği iddianamede Garbis Altınoğlu şöyle tanımlanmıştı: “Her nasılsa Türkiye’de doğmuş, Türk tabiiyetinde olan (...) bu Ermeni oğlu Ermeni…”
***
Devletin ve yüzde 70’e yakını ırkçı ümmetçi sağcı ahalinin bu ayrımcılık ve ötekileştirme sorunlarına yaklaşımında dünden bugüne pek bir şey değişmedi. Tarihte ilk hangisinin zulme uğradığı esas alınırsa, en kıdemlileri Aleviler. Osmanlı Bizans’ın mirasını devraldıktan bu yana hep iç düşman sayıldı Aleviler. Defteri dürülmek deyimi Osmanlı’nın Alevi katliamlarından Cumhuriyet’e miras kalan bir deyim. Bugün hâlâ resmi söylemde “Ne de olsa Alevi!” Ahalinin söyleminde ise... Çok uzak olmayan tarihte “ağır entelektüel”, bir çevirisinde ‘ensest’i Kızılbaşlık olarak tercüme etmişti. Egemen toplumsal bilinçaltının bilinçüstünün yazıya dökülmesiydi. Çok yakın tarihte bir televizyon programcısı aynı anlamda telaffuz etmişti. Öyle derin bir bilinçaltı bilinçüstü ki, Çaldıran Savaşı bir türlü bitmiyor.
Resmi söylemde hâlâ Afedersiniz Ermeni! Egemen toplumsal bilinçaltında bilinçüstünde de hâlâ Ermeni dölü, Rum çocuğu... Birine Yahudi demek başlı başına hakaret. Çok çok yakın tarihte, bir yurttaş, Recep Tayyip Erdoğan’a “Yahudi” dediği için 10 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı. Davanın duruşmasında Erdoğan’ın avukatı, “Yahudi” ifadesini “küçük düşürücü, onur ve saygınlığı zedeleyici” olarak değerlendirdi.
***
Nicelik olarak çok azalmış olsalar da komünistler sosyalistler solcular hâlâ psikolojik harbin iç düşmanlar hiyerarşisinde en tepede yer alıyorlar. Soğuk Savaş döneminin iğrenç iftira ve yalanları hâlâ resmi / gayriresmi söylem ve eylemin en geçer akçesi; solcular hâlâ vatan haini!
Ara not olarak belirtelim. Sol / sağ ayrımı Fransız devriminden kalma. Monarşinin devrilmesinden sonra toplanan parlamentoda salonun sağ tarafında oturanlar feodal ayrıcalıklara ve eşitsizliklere dayalı eski düzeni savundukları için sağcı, sol tarafta oturanlar “özgürlük eşitlik kardeşlik” sloganıyla başarılan devrimi savundukları için solcu sayılmışlar. O günden beri ezilen sınıf ve zümrelerin çıkarlarını savunanlar solcu, sınıfsal ulusal eşitsizliğe dayalı düzeni savunanlar sağcı olarak adlandırılıyor. Sol insanlığın vicdanı diye biliniyor. Sağcılık sosyal darwinizm ile örtüştüğünden sağcılar, kendilerini sağcı olarak değil, muhafazakâr olarak adlandırıyorlar.
***
Sağcılık halkların ve elbette Türkiye ahalisinin de bilincini öylesine köreltmiş ki, CHP’nin CB adayı Ekrem İmamoğlu’nun babası da oğluna ve kendisine uygulanan zulmü, sol düşmanlığı üzerinden eleştiriyor. Özetle demiş ki Hasan İmamoğlu: “Ömür boyu ülkemize komünizm gelmesin diye mücadele ettim; çok pişmanım. Çünkü komünizme gerek yok. İstedikleri zaman komünizm ilan ediliyor; malınıza mülkünüze el konuluyor.”
Baba İmamoğlu onca yılın insanı ama Soğuk Savaş artığı antikomünizm koşullanmasından kurtulamamış. Piyasa adamı ama piyasanın kurtlar sofrası olduğunu, kapitalizmde patronların birbirlerinin malına mülküne çökmelerinin piyasa yasası olduğunu bilince çıkaramamış.
Komünizmin mala mülke çökmek değil, üretim araçlarının ortak mülkiyeti demek olduğunu anlatmaya çalışmak nafiledir. Böyle olsa da gazeteci Enver Aysever nafile çene yormaktan kendini alamamış. Sonra Adnan Menderes’ten başlayarak sağcı siyasetçilerin din ve milliyet tacirliği yaparak ülkeyi nasıl yaşanmaz hale getirdiklerini anlatmış; “Cumhuriyetin ahlakını bozan Menderes’tir ilk başta. Menderes’ten bu tarafa gelen bütün sağcılardır. Sağcılık suçtur. Sağcı olduğunuz zaman ahlaksız olursunuz.” diye eklemiş. Bu sözlerinden dolayı tutuklanmış Enver Aysever.
Bu sözlerinden dolayı tutuklanması gerekmiyordu Enver Aysever’in. Beğenmedikleri eski Türkiye’de Aziz Nesin “Türklerin yüzde 60’ı aptaldır” dedi, tutuklanmadı. Tutuklanmak bir yana, üzerine alınan bir kişi dava açtı, mahkeme beraat kararı verdi. Aysever’in sözleri de suç sayılsa bile yürürlükteki infaz rejimine göre hapis gerektirmiyor. Genellemek elbette doğru değil ama sözlerinin tamamında Enver’in “Bütün sağcılar ahlaksızdır” demek istemediği ortada. Aysever, "vicdanlı bir dindarsanız siz solcusunuz" bile demiş.
Şundan eminim ki, Enver Aysever, baba İmamoğlu gibi Soğuk Savaş’tan kalma antikomünist iftiraları sıralayıp solculara küfretse tutuklanmazdı. Tıpkı Alevilere, Kürtlere, Ermenilere, Rumlara, Yahudilere, Romanlara, ateistlere, LGBTİ+ lara küfredip tutuklanmayanlar gibi... Adı lazım değil, İslamcı mahallenin çok ünlü bir kalem sahibi, “Laikliğin özgürlük olduğunu söyleyen ya salaktır ya asalak. Laikler beyinsizdir.” diye yazdı, tutuklanmadı. Umarım yanlıştan dönülür, Enver Aysever serbest bırakılır.
***
Bitirirken anımsadım. 12 Eylül darbesinden sonra TSK’deki sol görüşlü subay, astsubay, askeri öğrenciler solkırıma tabi tutuldu. Solcu askerler gruplar halinde İstihbarat Okulu’nda ve emniyet müdürlüklerinde fiziki ve psikolojik işkenceyle sorgulanıp işsizler ordusunun saflarına atılıyorlardı. Bu süreçte, İstihbarat Okulu’nda sorgulanan bir grup subay savcılığa sevk edilmişler. Haftalar süren sorgunun ardından subaylar ilk kez birbirlerini görüyorlar. Sohbet, sorguda kimin nasıl ifade verdiği üzerine. Üsteğmen MC, ifadesinde, görevli olduğu kışlanın levazım ihalelerinde aldığı komisyonları anlattığını söylemiş arkadaşlarına. Arkadaşları, “Yahu aklını mı yitirdin? Niye böyle şeyleri anlattın?” diye şaşkınlıklarını belirtmişler. Üsteğmen MC’den yanıt: “Komünist olmadığımı ispatlamak için bunları anlattım!”
Solculuk sağcılık komünistlik nasıl bir şeydir? Takdir ve yorum okuyucunun.