21 Temmuz 2014 Pazartesi

10 AĞUSTOS’TA SANDIK BAŞINA!

Tayyip Erdoğan 10 Ağustos’ta yüzde 56 oyla Cumhurbaşkanı seçileceğini söylemiş.
Dört ay önce yapılan yerel seçimlerde oy oranı yüzde 43 idi. Aradan geçen dört ayda Erdoğan oy oranını 13 puan artıracak bir başarı kaydetmedi. Dolayısıyla olağan siyaset koşullarında yüzde 56 oy iddiası propaganda söylemi olmanın ötesinde bir değer taşımaz.
Ancak Cumhurbaşkanı seçimi olağan dürüst siyaset koşullarında yapılmıyor. Yerel seçimde olduğu gibi Cumhurbaşkanı seçiminde de Tayyip Erdoğan siyaset ahlâkına aykırı şekilde devletin tüm gücünü kişisel propagandası için kullanıyor. Bu avantajına, muhalefetin perişanlığına ve tüm sandık hilelerine karşın 30 Mart’ta yüzde 43 oranında oy alabildi. Dört ayda siyaset AKP lehine pek değişmediğine göre 10 Ağustos’ta da oy potansiyeli en fazla bu kadardır.
Buna karşın, 30 Mart’taki seçmen eğilimi 10 Ağustos’ta yinelense bile Erdoğan birinci turda seçimi kazanabilir. Hesap ortadadır. AKP’nin oyuna Saadet Partisi’nin yüzde 3 oyu da eklendiğinde yüzde 46 eder. Buna karşılık ortak aday çıkaran CHP ve MHP’nin adayının oy potansiyeli yüzde 45’tir. HDP adayının oy potansiyeli de yüzde 9 dolayındadır.
Bu hesap 30 Mart’taki seçmen davranışının yinelenmesi durumunda geçerlidir. Buna karşın Erdoğan’ın ilk turda seçilmesi mümkündür. Çocukça itirazlarla partilerinin adayını beğenmeyen CHP ve MHP seçmenlerinden toplam 10 kadarı sandığa gitmediğinde ya da gidip boş oy kullandığında, Erdoğan’ın 46’lık oyu 90 ile oranlanacaktır. Bu durumda Erdoğan yüzde 51,1 oy oranı ile seçilmiş olacaktır. Yani sandığa gitmemek, gidip boş oy kullanmak Erdoğan’ın hanesine yazılacaktır.
***

Başbakan olarak ülkeyi kin ve nefret uçurumuna sürükleyen Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olmayı hiç hak etmiyor. Seçilirse tek başına diktatörlüğünün önünde hiçbir fren kalmayacak, ülkeye faturası çok ağır olacaktır.
Yaşam hakkı, din ve inanç, düşünce ve ifade, toplanma ve gösteri yürüyüşü başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklere düşmanlık, ayrımcılık ve nefret suçu, vicdan ve ahlak, yolsuzluk, iç ve dış barış, Kürtleri oyalama, Alevileri inkâr, emekçilere nefret, Filistin’de gizli İsrail dostluğu, “sadece kendine Müslümanlık”, iç ve dış politika başlıkları altındaki olumsuz sicili, Erdoğan’ın Çankaya yolunda durdurulmasını, indirilip hesap sorularak siyaset tarihinin çöp sepetine atılmasını insanlık görevi olarak dayatmıştır. Bu sicilde kayıtlı her bir icraat, dürüst, demokrat, dindar, antifaşist, yurtsever insanlar nezdinde Erdoğan’a oy verilmemesi için tek başına yeterlidir.
Buna karşılık Tayyip Erdoğan’ın felaket sayılması gereken oranda seçmeni vardır. Seçmenleri, O’na dokunmayı bile ibadet sayacak, arkasının kılı olmakla onur duyacak derecede fanatizm ve taassupla malûldür.
Bu koşullarda, diğer adaylar Ekmeleddin İhsanoğlu ve Selahattin Demirtaş’a yönelik itiraz ve eleştiriler lüks kalmaktadır. Toplam nüfusu yüzde 1’i bulmayan bizim mahallede, yani sosyalist mahallede yapılan tartışmaların ise fikir jimnastiği olmanın ötesinde bir ağırlığı yoktur.
Ekmeleddin İhsanoğlu ve Selahattin Demirtaş’ın toplumun tüm kesimlerince benimsendiği elbette söylenemez. Toplumun yüzde yüzünün benimsemesi şart da değildir. Bu seçimi de kazandığı takdirde Türkiye’ye çok ağır bedel ödetecek Tayyip Erdoğan ile kıyaslanmalarının ise haksızlık insafsızlık olacağı muhakkaktır. Dolayısıyla İhsanoğlu ve Demirtaş’ın kimi tutarsızlıklarına, çelişkilerine, aday gösterilme yöntemlerindeki yanlışlıklara itiraz ve eleştiriler ertelenmeli, mutlaka sandığa gidilerek geçerli oy kullanılmalıdır.
Yinelemek gerekirse, Tayyip Erdoğan’ı Çankaya yolunda durdurmak, indirerek hesap sormak ve tarihin çöplüğüne atmak, ertelenemez bir insanlık görevidir; 10 Ağustos seçimi dinci faşist kişi diktatörlüğünü geriletme yolunda bir fırsattır.


Rahmi YILDIRIM

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder