7 Temmuz 2014 Pazartesi

BAĞIMSIZ KÜRT DEVLETİNE DOĞRU!

TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU POLİTİKASINDA DEĞİŞİKLİK Mİ?
4 Temmuz 2014
Marks, Engels ve Lenin emperyalistler arası paylaşım kavgasının savaşlara yol açacağını, savaşlarda düzinelerce tacın kaldırımlarda yuvarlanacağını öngörmüşlerdi.
Her iki dünya savaşı Marksizm’in öngörülerini doğruladı. Rusya, Almanya, Avusturya Macaristan ve Osmanlı imparatorlukları dağıldı. İmparatorluk kalıntısı pek çok ülkede krallıklar tarihe karıştı. Bazılarında sosyalist cumhuriyetler kuruldu.
İmparatorlukların dağılmalarının özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasının üzerinden yüz yıl geçtikten sonra bile hesaplaşma sürüyor. En somut hesaplaşma alanı olarak Ortadoğu istikrara kavuşamadı. Bölgede taşlar hâlâ yerli yerine oturmadı. Bölgenin istikrara ne zaman kavuşabileceğini kimse kestiremiyor. Özellikle Türkiye’nin güney komşularında çatışmalar sürerken, Irak ve Suriye’nin parçalanacağından, sınırların yeniden çizileceğinden söz ediliyor. Dolayısıyla gelişmeler Türkiye’yi doğrudan ilgilendiriyor.
Türkiye öteden beri güney komşularının toprak bütünlüğünün korunmasına endeksli bir dış politika yürütüyordu. Bu bağlamda, örneğin Irak’ın parçalanmasını, bir Kürt devletinin kurulmasını savaş nedeni sayıyordu. Buna karşılık Irak’ın bölünmekte olduğu haberleri giderek ciddiyet kazanıyor. Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) Bağdat’a yürümek için güç biriktirirken, Kürt yönetimi de bağımsızlık için referanduma hazırlanıyor. Son olarak iki gün önce Irak’ta bölgesel Kürt yönetimi lideri Mesut Barzani, Kürtlerin kendi geleceklerini belirleme vaktinin geldiğini belirterek, bu konuda referandum için bölgesel parlamentoya başvuruda bulunacaklarını bildirdi.
"Kendi kaderimizi tayin etme hakkına sahibiz. Artık başkasının ne  dediğine bakamayız. Yıllarca ortaya koyduğumuz siyasetle komşularımız için tehdit  olmadığımızı gösterdik.” diyen Barzani, Kürt bölgesinin kendi petrolünü  çıkarmada ve satmada serbest olduğunu söyledi. 
Kürt Yönetimi Dış İlişkiler Sözcüsü Mustafa Bakır da referandumda bağımsızlık sonucu çıkarsa bunu ilan edeceklerini açıkladı, sonuca saygı gösterilmesini istedi.

Peki Irak’ın bölünmesini, bir Kürt devletinin kurulmasını savaş sebebi sayagelen Türkiye niçin sessiz? Ankara’da neden belirgin bir karşı hamle gözlenmiyor?
 Ankara şu sıralar tüm enerjisiyle Cumhurbaşkanı seçimine odaklanmış durumda. Dolayısıyla Suriye’de Kürt özerk bölgesinin kurulması, Irak’ta bölgesel Kürt yönetiminin bağımsızlık için referandumdan söz etmesi, Irak Şam İslam Devleti adlı örgütün Musul’u ele geçirmesi ve Bağdat’a doğru ilerleyişini sürdürmesi gibi konularda resmi politikada neler öngörülüyor? Kamuoyu buna benzer soruların varlığından bile haberdar değil.
Kamuoyu haberdar olmasa da, devletin ve hükümetin tümüyle seyirci kaldığı söylenemez. Siyaset kulislerinde yapılan tartışmalarda, Türkiye’nin geleneksel dış politika tezlerinin askıda olduğu, belki de Cumhurbaşkanı seçimini Başbakan Erdoğan’ın kazanması halinde yeni dış politikanın resmileşeceği yorumları yapılıyor.

Muhtemel yeni dış politika neyi esas alacak?
Anlaşılıyor ki Türkiye muhtemel yeni dış politika konseptinde komşu ülkelerin yani Irak ve Suriye’nin parçalanmasını ve bir Kürt devletinin kurulmasını kabullenecek. Bunun bir işareti olarak Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Irak Kürdistan yönetiminin başkenti Erbil ziyareti sırasında Bağdat hükümetine sormadan Kerkük’e geçmekle Irak Kürdistan yönetimini bağımsız bir devlet olarak tanıdıkları mesajını vermişti.
Nihayet hükümet veya Dışişleri Bakanlığı’nın resmi açıklaması olmasa da, iktidar partisi AKP’nin Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik de İngiliz gazetesi Financial Times’ta dört gün önce yayımlanan demecinde yeni dış politikanın işaretlerini verdi.  Hüseyin Çelik, açık açık eskiden savaş nedeni sayılan Irak’ta bağımsız Kürt devleti olasılığının devlet erkini eskisi gibi rahatsız etmediğini söyledi; “Irak’ın bölünmesi kaçınılmaz görünüyor. Oranın adı Kürdistan, onlar bizim kardeşimizdir ve bunun kabul edilmesi gerekli” dedi.
Sonuç olarak, Mesut Barzani’ye “Bağımsız Kürdistan”ı tanıma sinyalinin AKP iktidarından gittiğini söylemek yanlış olmaz. Bununla birlikte “Bağımsız Kürdistan” olgusunun tek başına AKP hükümetinden cesaret aldığı söylenemez. Küresel kapitalizmin Irak’ta güvenilir istikrarlı enerji terminali isteği ile “cihadist terörizm” endişesinin de “güvenilir müttefik” Kürtlerin bağımsızlık taleplerine meşruiyet kazandırdığı da düşünülebilir.

Dış politikadaki bu paradigma değişikliği iç politikaya nasıl yansıyor?
Hükümetin PKK ve Abdullah Öcalan ile yürüttüğü görüşmeler, bu görüşmelerin yasal güvencesi olmak üzere TBMM’ye sunduğu yasa önerileri olarak yansıyor.
Yani AKP yönetimindeki devletin, dış politikada Irak’ta bağımsız Kürt devleti, Türkiye sınırları içinde ise özerk Kürdistan tezini benimsediği yorumları yapılıyor.
AKP iktidarının Barzani liderliğindeki bölgesel Kürt yönetiminin petrol ticaretine aracılık etmesi, Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi’nin kurulmasını onaylaması, IŞİD’in Irak’ta güç kazanmasına sessiz kalması da bu bağlamda anlam kazanıyor.

Ankara IŞİD’e seyirci kalıyor veya cesaret veriyorsa, Musul ve Kerkük’ün işgalini nasıl açıklamalı? 
Besbelli ki IŞİD’in Musul Konsolosluğu’nu basarak konsolosluk görevlilerini rehin almasına zemin hazırlanmış göz yumulmuş. Binayı boşaltmak isteyen Konsolos’a, “IŞİD size zarar vermez” denilmiş. Bir aya yakın zaman geçmesine karşın rehinelerin ailelerinden ses seda çıkmıyor. Ailelere güvence verilmiş olabilir. Nihayet haber ve yorum yasağı konunun gündemden çıkmasını sağladı.
Her şeye karşın IŞİD’in Musul’u işgali ve konsolosluk çalışanlarını rehin alması, kolay açıklanabilecek gibi görünmüyor.

Uluslar arası diplomasi bağlamında gelişmeleri nasıl okumalı?
Bu gelişmeler diplomasi bağlamında, Özgür Gündem gazetesinin manşet haberiyle daha bir anlam kazanıyor. Özgür Gündem’in YER: AMMAN Tarih: 1 Haziran KONU: MUSUL” başlıklı haberine göre, Musul’u ‘ele geçirerek’ Ortadoğu’daki tüm dengeleri değiştiren IŞİD hamlesi, ABD, İsrail, Suudi Arabistan, Ürdün ve Türkiye’nin bilgisiyle Amman’da planlandı. KDP ve Baasçıların  da katıldığı gizli toplantı 1 Haziran’da yapıldı. Toplantıdan 4 gün önce Mesud Barzani, Amman’a gitti ve toplantının yapılması için ön ayak oldu. Toplantıya Ortadoğu siyasetinde etkin olan çok sayıda örgüt ve kişi katıldı. Saddam sonrası Irak’taki gelişmeler hegemon güçlerin istediği gibi gitmeyince IŞİD eliyle yeni bir müdahale kararı alındı; 9 Haziran’da ise IŞİD çetesi Musul’u işgal etti. Amman’daki çok gizli toplantıya katılan bir şahıs, tüm belge ve bilgileri 4 milyon dolar karşılığında Iraklılara sattı. Uzun yıllardır Ortadoğu’da çalışan bir diplomatın orijinal nüshasını bize gösterdiği toplantı bilgileri, reel politik birçok ezberi bozacak nitelikte.

Özgür Gündem’in haberi böyle. Haberde de vurgulandığı gibi, Ortadoğu diplomasisinde reel politik ezberi bozacak çarpıcı gelişmeler sürpriz olmayacak.

Not: İlk üç paragraftan sonrası Köln Radyosu'nda yayımlanan haber söyleşinin metnidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder