15 Temmuz 2014 Salı

TAYYİP’İN AĞZINA BİBER


MİLLETİN AĞZINA TORBA

Edepsiz, ahlaksız, terbiyesiz, namussuz, şerefsiz, alkolik, ayyaş, gâvur, müsvedde, çapulcu, haşhaşi, üç nokta, bahtsız bedevi...
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sözcük dağarcığında en çok yer tutan sözler bunlar. Olur olmaz her yerde öyle kolayca küfrediyor ki. Yakışıyor da hani Kasımpaşalı’nın ağzına diline!
Ayrıca hakkı da var küfretmeye! Koskoca Başbakan. 77 milyonun, yetmedi koskoca İslam dünyasının kahrını çekmek kolay değil. Bir de dünya lideri ki, onca derdin tasanın yıprattığı sinirlerini gevşetmek için küfretmesin de ne yapsın!
Muhipleri ve vekilleri de kendisi gibi küfürbaz. Malum imam yellenirse cemaat altına edermiş. Tokat Milletvekili Zeyit Aslan’ın kuliste kadın gazetecilere, genel kurul salonunda kürsüdeki vekillere ettiği sinkaflı küfürleri duymayan kalmamıştır herhalde.
Eskiden siyaset böyle değildi. Siyasetçiler küfürden çok fikir yarıştırırlardı. Gerçi sermaye siyasetinin fikirlerini yarıştırırlardı ama Tayyip Erdoğan gibi uluorta küfretmezlerdi. Bir tek Turgut Özal biraz ayrıksıydı. O da dil sürçmesi olarak ağzından kaçırırdı.
Bir keresinde ana muhalefet lideri Erdal İnönü’ye “Sen onları küçük Turgut’a anlat!” diye karşılık verdi. Aslında o sırada yeni doğmuş torunu Turgut’u kastetmişti ama muhalefet anlayacağını anladı. Partili kurmayları küfür nedir bilmeyen Erdal İnönü’ye anlattılar ne anlama geldiğini. Erdal İnönü özür dilemesini istedi; Turgut Özal özür diledi.
***

AMPUL KATİL HİTLER TAYYİP!
AKP iktidarıyla birlikte küfür ve argo, siyasetin günlük konuşma dili haline geldi. Gelmesine geldi de siyasete renk menk katmadı. Düzey düştükçe düştü. Bu ayıp da Tayyip Erdoğan’a yeter.
Ve elbette eden bulur, Tayyip Erdoğan ve partisi de buluyor, küfürden nasibini alıyor.
AKP kısaltmasının açılarak nasıl telaffuz edildiği malum. Kahvehanelerde, arkadaş sohbetlerinde, internet paylaşım sitelerinde ise Erdoğan’ın sözlüğündeki sözcüklerin çok daha ağırları Erdoğan hakkında telaffuz ediliyor ki, yazmaktan ar ederim.
İşin tuhafı, küfrü sıradanlaştıran Tayyip Erdoğan kendisine aynı şekilde karşılık verilmesine tahammül edemiyor, soluğu mahkemede alıyor. Yani besleme yazarlarının yaydığı imajın tersine, hiç de delikanlı gibi davranmıyor, hemen savcıya şikâyet ediyor.
Şikâyet ediyor da ne oluyor?
İlginç ama medyaya yansıdığına göre mahkemeler pek de oralı olmuyorlar.
Mesela Bursa’da IMF protestoları sırasında üç genç “Ampul Tayyip” diye slogan atmışlar. Tayyip’in avukatları gençleri mahkemeye vermişler; mahkeme beraat kararı vermiş.
Katil Tayyip” demek de suç değilmiş. Gezi Parkı olayları sırasında Aydın'da "Katil Erdoğan" diye slogan atan iki vatandaşın davası da beraatla sonuçlanmış. Daha da ilginci, beraat kararında “Bu sözlerin slogan şeklinde yaygın olarak kitleler tarafından söylenmesi için yeterli ölçüde olgusal dayanağın bulunduğu” vurgulanmış iyi mi?
Sadece Aydın mahkemesi değil, Tunceli mahkemesi de benzer bir davada “Katil Erdoğan” yazılı pankart açan gençler hakkında “fikir ve ifade özgürlüğü var” deyip, beraat kararı vermiş.
Daha bitmedi. Erdoğan’a 'terörist' demek de suç değilmiş. Gezi Parkı direnişi sırasında CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Başbakan Erdoğan'ı kast ederek "Türkiye'de en büyük terörist sensin" diye tweet atmış. Delikanlı Tayyip mahkemeye giderek 50 bin lira tazminat istemiş. Mahkeme Tayyip’in davasını reddetmiş.
Katil ve terörist’in yanı sıra “Hitler” demek de suç değilmiş. Bu karar İzmir 7'nci Sulh Ceza Mahkemesi'nden. Mahkeme, twitter hesabından “Diktatörler istifa etmez devrilirler”, “Avrupa'nın yeni Hitler'i Tayyip" diye yazan Yurt Gazetesi Muhabiri Ahmet Çınar’ı beraat ettirmiş.
***

YALANCI CAHİL TAYYİP!
Hadi “Ampul, katil, terörist, diktatör, Hitler” demek siyasi eleştiri olsun. Peki, “Erdoğan cahil adam tam yalan makinesi!” sözleri suç olabilir mi? İçinizden “Biri bana cahil yalancı diyecek, ben susacağım öyle mi?” diye söyleniyorsunuzdur herhalde. Haklısınız ama sakin olun!
Tayyip Erdoğan’a “cahil, yalan makinesi” demek suç değilmiş. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir grup konuşmasında böyle demiş. Tayyip Erdoğan şikâyet ederek 10 bin lira istemiş. An­ka­ra 1. As­li­ye Hu­kuk Mah­ke­me­si, “5 bin TL yeter” diye karar vermiş. Yargıtay, “Olmaaaz! Sert eleştiridir” diyerek mahkûmiyet hükmünü hem de oybirliğiyle bozmuş. Yeniden yapılan yargılamada mahkeme bu kez beraat kararı vermiş.
***

ALLAH BELASINI VERSİN Mİ?
Başbakan Erdoğan’a “Allah belanı versin!” demek de suç değilmiş. Bunu diyen Aydınlı 13 yaşındaki M.S.Ö. İsmail Saymaz’ın haberine göre, babası işten atılan çocuk 2009 yerel seçimleri sırasında otobüsüyle yoldan geçen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a “Seni sevmiyorum Allah belanı versin!” diye bağırmış. Başbakan Erdoğan otobüsü durdurup korumalarına “Onu alın” diye emretmiş. Polisler çocuğu almışlar. Delikanlı Tayyip otobüste çocuğu Soma’daki vatandaşı okşadığı gibi okşamış, sonra da mahkemeye vermiş. Mahkeme çocuğun işlediği suçun anlam ve önemini kavrayamadığı gerekçesiyle ceza vermemiş. Yargıtay ise “Seni sevmiyorum Allah belanı versin” sözünün hakaret değil, beddua olduğunu, bedduaya ceza verilmeyeceğini belirterek dosyayı yerel mahkemeye geri göndermiş.
***

HIRSIZ DENİLEBİLİR Mİ?
“Ampul, katil, terörist, diktatör, Hitler, cahil, yalancı, Allah belanı versin” demek suç değilmiş. Elim bunları hatırlatmaya varmasına vardı da son bir haberi hatırlatmaya elim gitmiyor. Bir başbakan için o hitabı, Tayyip Erdoğan da olsa hatırlatmaya yüreğim el vermiyor. Hadi yufka yüreğimi bastırıp gazetecilik vazifesi belasına hatırlatmış olayım!
Başbakan’a “Hırsız” demek de suç değilmiş. Eski ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu, 2006 yılında bir grup toplantısında Başbakan Erdoğan’a vermiş veriştirmiş. Ne avantacılığını bırakmış ne çalıp çırpmasını ne de açgözlülüğünü. “Aldığınız, götürdüğünüz, çaldığınız ne varsa sizin olsun, milletin mukaddesatına dokunmayın...” diye bitirmiş konuşmasını.
Başbakan Erdoğan'ın avukatı, Erkan Mumcu’nun Başbakan Erdoğan'ı, “sahtekâr olmakla, kendi çevresine avanta vermekle, hırsızlık yapmakla, çalıp çırpmakla ve açgözlülükle” suçladığını iddia edip dava açmış. Mahkeme, Mumcu'yu, Başbakan Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle 10 bin YTL manevi tazminat ödemeye mahkûm etmiş. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ise, hem de oybirliğiyle “siyasi nitelikli sert eleştiri hakkını kullandığı, hukuka aykırılık olmadığı” gerekçesiyle dosyayı mahkemeye geri göndermiş.
Daha yakın tarihli bir haberde de Başbakan Erdoğan’ın “yuh, hırsız, sen bir daha nah iktidar olursun, memleketi soyup soğana çevirdin” diyen üç kişiye açtığı davanın beraatla sonuçlandığı ifade ediliyor ki, ayrıntısını yazsam yüreğim ezim ezim ezilir.
Yine de ne ben bu yazıyı yazmış olayım ne de siz Başbakan için söylenenleri benden duymuş olun. Duyduysanız bile unutun! Öyle hemen kaleme klavyeye sarılıp “Tayyip Erdoğan yalancının hırsızın katilin tekidir, Allah belasını versin!” diye yazmaya kalkmayın! Burası Türkiye! Mahkemenin biri “Sert eleştiri, Başbakan katlanmalı” der ama her mahkeme eleştiri hakkına böyle duyarlı olmayabilir. Mesela Kayseri’de Gezi eylemleri sırasında Emek Partisi İl Yöneticisi Ümit Kartal ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Şube Başkanı Ali Yıldırım “Camide içki içiyorlar” diyen Başbakan Erdoğan’ın yalan söylediğini açıklamışlar. Sen misin böyle açıklama yapan. Mahkeme, 11’er ay 20’şer gün hapis cezasına çarptırmış. Yani mahkeme “Haşa Erdoğan yalan söyler mi!” demeye getirmiş ki, şahsen bizatihi ben de öyle düşünüyorum! Bakalım Yargıtay bu işe ne diyecek?
Dedik ya, dünya etme bulma dünyası! Tayyip Bey’inki de o hesap. Milleti küfretmeye öyle bir mecbur etti ve alıştırdı ki, o kadar olur. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar, vatandaşlarını “biz ve onlar” diye ayrıştırır, ayrımcılık yapar, insanların inanç aidiyetlerini bile hakaret ve ayrımcılık konusu yaparsa olacağı budur.
Tayyip’in ağzına biber, milletin ağzına torba lazım!
Yoksa işin nereye varacağını ben de bilemem!


Rahmi YILDIRIM

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder