23 Ağustos 2017 Çarşamba

HOLLYWOOD YILDIZLARIYLA MUHABBET!

SEYAHATNAME-İ RAHMİ ÇELEBİ
HOLLYWOOD YILDIZLARIYLA MUHABBET!
Görsel kültür ve eğlence endüstrisinin başkenti olarak, en başta Hollywood yıldızlarıyla zaten dünyanın gözü önünde olan Los Angeles’i anlatmak gerekir mi? Malumu ilan olacaksa da, dünya gözüyle gören birinin izlenimlerini, Hollywood yıldızlarıyla muhabbetini dinlemekte yarar var derim. Gözden göze dilden dile fark vardır değil mi!
Los Angeles (kısaltılmış adıyla LA) ABD’nin en zengin eyaleti Kaliforniya’nın en zengin şehri. Metropoliten bölge olarak 18 milyonu aşan nüfusuyla da ABD’nin New York’tan (NY) sonra ikinci kalabalık metropoliten kenti. LA diye bilinen metropoliten bölge aralarında Beverly Hills, Santa Monica, Hollywood, Malibu, Venice Beach’in de bulunduğu 88 küçük şehirden oluşuyor.
İspanyolca adı “melekler şehri” anlamına geliyormuş ama, San Francisco gibi LA’nın tarihi de hiç de melekçe yaşanmamış. LA’nın otokton halkı Kızılderililer, 1769 yılında sömürgecilerin istilasından sonra San Francisco’lu soydaşlarıyla aynı kaderi paylaşmış.
Altın ve gümüş madenlerinin bulunması, 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında petrol yataklarının keşfedilmesiyle birlikte hızla gelişen LA, 1920’lerden itibaren sanat ve eğlencenin dünya çapında öncü merkezlerinden biri olmuş. Sanat ve eğlence dünyasında LA’nın Hollywood’u bugün NY’nin Broadway’i karşısında çok daha etkili. Nitekim, LA’nın içinde bulunduğu Kaliforniya’nın bazı valileri, hatta ABD başkanı Hollywood yıldızları arasından çıktı: Eski ABD Başkanı Ronald Reagan ve Terminatör lakaplı Arnold Schwarzenegger.
Eski valilerden biri de, dünyanın başına bela olan Bush ailesinin en küçüğü. Jeb Bush valiyken, 2000 yılı başkanlık seçimine hile karıştırılmış, kimin başkan seçildiği aylarca belli olmamıştı. Sonuçta Kaliforniya delegeliklerini sadece 537 oy farkıyla W. Bush’un kazandığı açıklanmış ve Dabılyu Bush başkan ilan edilmişti. Oysa Demokrat başkan adayı Al Gore, ABD genelinde bir buçuk milyon daha fazla seçmenin oyunu almıştı. Sonuç Amerikan siyasi tarihine Neocon darbesi olarak geçti. Sonrası malum, 11 Eylül İkiz Kuleler saldırısı, Afganistan ve Irak’ın işgali, Recep Tayyip Erdoğan’ın eşbaşkan olduğu Büyük Ortadoğu Projesi, “Türkiye’nin en iyi ihraç malı” ilan edilen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başına geçirilen çuval... Bu arada Jeb Bush’tan sonra Kaliforniya Valisi olan Arnold Schwarzenegger, Cumhuriyetçi Parti kurultayında Dabılyu Bush’u destekleyince, Demokrat Kennedy ailesine mensup karısı Maria Shriver iki hafta süreyle yatakları ayırmıştı!!! Daha sonra ise Arnold’un hizmetçiyi hamile bıraktığı ve çocuğu olduğu ortaya çıkınca, boşanmışlardı!!!
***

LA’ya San Francisco’dan otomobille beş buçuk saatte ulaştık. LA’nın Büyük Okyanus kıyısındaki sayfiyelerinden Santa Monica’ya vardığımızda vakit akşamüzeriydi. Otel yerine evde kalmayı tercih ettik. Elif Cihan internet üzerinden evi kiralamış. Main caddesinde iki katlı şirin bir ev. Sahibiyle hiç yüz yüze gelmedik. Garaj kapısının şifresini tıkladık, sonra da evin kapısının şifresini. Teknoloji hayatı nasıl da kolaylaştırıyor! Dayalı döşeli ev. Plaja uzaklığı 150 metre kadar.
Eşyaları yerleştirdikten sonra soluğu plajda aldık. Alabildiğine geniş plajın ucu bucağı görünmüyor. Güneyde Venice plajı, kuzeyde Malibu plajı olarak kilometrelerce uzanıyor. Denizde sörfçüler; Kumsal alanda güneşlenenler, voleyboycular, kumdan şato kuranlar. Kumsal alan bittikten sonra yayalar için ayrı bisikletçiler için ayrı yollar. Çöp kamyonları dışında motorlu araç trafiğine kapalı. Yürüyüş yolu İstanbul’un İstiklal Caddesi kalabalığında. Yol boyunca dükkanlar, hediyelik eşya barakaları, lokantalar, barlar. Yollarda çeşit çeşit müzik müzisyenler çalgıcılar, çoğunluğu zencilerden oluşan dans grupları, karikatür ve resim çizenler, alçıdan heykel yapanlar, sihirbazlar, palyaçolar, paten yapanlar, bisiklet sürenler... Yanlarısıra evsizler. San Francisco’daki gibi ne çoklar.
Okyanus sahili ama nemsiz ılıman bir hava. Yürüye yürüye lunaparka ulaştık. Orayı da geçtikten sonra plaja diklemesine uzanan Broadway Caddesi üzerindeki ünlü Cheesecake Factory’de nefsimizi körelttik. Yemekten sonra ya sırt üstü yatılır ya da kırk adım atılır. Mecburen ikincisini yaptık, akşamın serinliğinde bir saate yakın yürüyüşle evimize döndük.
Ertesi günü sabah yürüyüşü ve kahvaltıdan sonra şehir turuna çıktık. LA’nın en zengin mahallesi Beverly Hills’teyiz. Krem dö la krem tabakanın yani en seçkinlerin mahallesi. Evler genellikle iki katlı bahçeli. Zenginin malı züğürdün çenesini yorar hesabı imrenmemek mümkün değil. Bahçeler son derece bakımlı, envai çeşit çiçeklerle süslü. Seyretmekten kendimizi alamıyoruz. Giriş kapılarında güvenlik şirketlerinin reklamları dikkati çekiyor. Bazı evlerin kapılarında iki ayrı güvenlik şirketinin reklamları var. Eh bunca zenginlik olursa korku sadece dağları beklemez, evlere de siner değil mi! Korku insana neler yaptırmaz neler yaptırmaz, korkak diktatörler memleketin başına ne belalar açar da, sırası değil.


Beverly Hills’te caddeler geniş mi geniş. Arabamızı park edip caddeleri adımlıyoruz. Derken kendimizi şehrin merkezindeki parkın önünde buluyoruz. Tam fotoğraf çektirilecek yerdeyiz.

LA yürüyerek gezilecek bir şehir değil. Çünkü çok geniş bir alana yayılmış, uçsuz bucaksız metropoliten bir kent. Arazi düz ve geniş olunca, yayıldıkça yayılmış. İstanbul gibi sıkış tıkış, estetikten yoksun vahşi bir yapılaşma yok. Gökdelen plazalar sadece LA’nın tam merkezinde. Onun dışında konutlar binalar genellikle iki üç katlı. Caddeler sokaklar tertetemiz pırıl pırıl. Trafik de akıcı.
Navigasyon aletini açıp Beverly Hills’ten ayrılıyoruz. İstikamet ünlü Hollywood yazısının bulunduğu yamaç. Bu yamaca çıkış yasak. Müsait bir seyir tepesinde uzaktan da olsa göreceğiz, fotoğraf çektireceğiz. Aslında anlamsız bir davranış ama bir LA klasiği. Kapitalizm böyle bir şey işte. Sanal imajı metalaştırmanın ve kâra tahvil etmenin başarılı bir uygulaması. Hollywood yazısına karşı fotoğraf çektirmeyen LA’yı görmüş sayılmazmış! Yolda ilerlerken görüyoruz ki, sırf Hollywood yazısının seyri için tur minibüsleri vızır vızır. Hedeflediğimiz seyir tepesi, Hollywood yazısını görmek isteyenlerle dolu.


LA klasiğinden biz de mahrum kalmıyoruz netekim!

LA klasiği fotoğraf çektirmekten ibaret değil, devamı var. Navigasyon aletimize Hollywood Bulvarı yazıp yeniden yola koyuluyoruz. İki saati ücretsiz park yerine arabamızı bırakıp bulvarı adımlamaya başlıyoruz. Bulvarda Hollywood ünlülerinden bir ikisini görür müyüz diye sesli düşünüyoruz ama yoklar; muhtemelen Beverly Hills veya Malibu’daki evlerindeler. 
Sinema ve eğlence endüstrisinin ünlüleri Hollywood Bulvarı’nda cismen yoklar ama ismen varlar. Bulvarın kaldırımları, ünlülerin isimlerinin yazılı olduğu yıldızlarla dolu. İki üç adım atıyorsunuz, bir ünlünün adının yazılı olduğu yıldız ayaklarınızın altından geçiyor. İşte bu Tarzan, bu da Mister Spock. Çok gitmeden Kaptan Kirk, Ceyar, Suellen, Terminatör, Rocky, Don Vito Carleone, Hannibal Lexter, General Patton, Şarlo...


Bulvarı baştanbaşa adımlamayı göze alamıyoruz. Dönüş yoluna koyulmadan önce Marılyn Monroe ile karşılaşınca anısı önünde diz çökmekten kendimizi alamıyoruz.

Hazır Hollywood Bulvarı’nda yürüyorken söyleyelim, bulvar filmlerdeki gibi bir yer değil. Kalabalıktan güçlükle yürüyebildik. Daha önce gezenlerden öğrendiğimize göre de akşamları fuhuş ve uyuşturucu pazarına dönüşüyor. Bulvar üzerindeki kafe, bar ve lokantalar çok gösterişli ama hizmet özensiz, yemekleri de yemeseniz de olur.

Balmumu heykel galerisi Madame Tussauds Müzesi’nin LA şubesi, her yıl Oscar Ödülleri töreninin düzenlendiği Dolby Theatre binası, Hollywood Bulvarı’nda sıralanmışlar. Eğlence endüstrisi devlerinden Universal’in stüdyoları da çok uzak değil. Madame Tussauds Müzesi’ni gezsek iyi olurdu. Lakin LA’ya sadece iki gece bir gün ayırmışız, o da bitmek üzere. Universal stüdyoları desen, benzerini daha önce Walt Disnay’ın Orlando stüdyolarında üç gün geze geze bitirememişiz. Şimdi LA’da kişi başı 80 dolar ütülmenin anlamı yok, niyet bile etmiyoruz.
Çok muhabbet tez ayrılık getirir derlermiş. Hollywood yıldızlarıyla muhabbetimiz de öyle oldu. Eğlence endüstrisinin başkenti LA’nın görülmeye değer nice mekânı mahallesi var ama bizim vaktimiz yok. Programda ertesi sabah zorlu bir yolculuk daha var.
Las Vegas’a doğru yola çıkmadan önce belirtmeli ki, Santa Monica kumsalı dışında LA’da evsize rastlamadık. ABD standartlarına göre bile aşırı zenginliğin ve korkunun eseri güvenlik, zenginlerin ve turistlerin göz zevki için Beverly Hills ve Hollywood’ta evsizlere sokakları dar etmiş galiba! İlginçtir, obeziteye de pek rastlamadık. Var da biz mi göremedik, bir yorum yapamadık.
Ertesi gün Santa Monica’da tam saatinde evden çıktık. Bir saat sonra ev sahibimiz, evi çok temiz bıraktığımız için email ile teşekkür etti, tekrar beklediğini yazdı.

Hoşça kalın Hollywood yıldızları, muhabbete doyamadık! Günahın başkentinde buluşmak üzere!

3 yorum:

  1. iyi tatil mi desem iyi araştırmalar mı desem bilemiyorum hangisi uygunsa onu kabul et sevgili kardeşim

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Teşekkür ederim hemşehrim. Çok selam.

    YanıtlaSil