SEYAHATNAME-İ RAHMİ ÇELEBİ
HOLLYWOOD YILDIZLARIYLA MUHABBET!
Görsel kültür ve eğlence endüstrisinin
başkenti olarak, en başta Hollywood yıldızlarıyla zaten dünyanın gözü önünde
olan Los Angeles’i anlatmak gerekir mi? Malumu ilan olacaksa da, dünya gözüyle gören
birinin izlenimlerini, Hollywood yıldızlarıyla muhabbetini dinlemekte yarar var
derim. Gözden göze dilden dile fark vardır değil mi!
Los Angeles (kısaltılmış adıyla
LA) ABD’nin en zengin eyaleti Kaliforniya’nın en zengin şehri. Metropoliten
bölge olarak 18 milyonu aşan nüfusuyla da ABD’nin New York’tan (NY) sonra
ikinci kalabalık metropoliten kenti. LA diye bilinen metropoliten bölge
aralarında Beverly Hills, Santa Monica, Hollywood, Malibu, Venice Beach’in de
bulunduğu 88 küçük şehirden oluşuyor.
İspanyolca adı “melekler şehri”
anlamına geliyormuş ama, San Francisco gibi LA’nın tarihi de hiç de melekçe
yaşanmamış. LA’nın otokton halkı Kızılderililer, 1769 yılında sömürgecilerin
istilasından sonra San Francisco’lu soydaşlarıyla aynı kaderi paylaşmış.
Altın ve gümüş madenlerinin
bulunması, 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında petrol yataklarının
keşfedilmesiyle birlikte hızla gelişen LA, 1920’lerden itibaren sanat ve eğlencenin
dünya çapında öncü merkezlerinden biri olmuş. Sanat ve eğlence dünyasında LA’nın
Hollywood’u bugün NY’nin Broadway’i karşısında çok daha etkili. Nitekim, LA’nın
içinde bulunduğu Kaliforniya’nın bazı valileri, hatta ABD başkanı
Hollywood yıldızları arasından çıktı: Eski ABD Başkanı Ronald Reagan ve
Terminatör lakaplı Arnold Schwarzenegger.
Eski valilerden biri de, dünyanın
başına bela olan Bush ailesinin en küçüğü. Jeb Bush valiyken, 2000 yılı
başkanlık seçimine hile karıştırılmış, kimin başkan seçildiği aylarca belli
olmamıştı. Sonuçta Kaliforniya delegeliklerini sadece 537 oy farkıyla W.
Bush’un kazandığı açıklanmış ve Dabılyu Bush başkan ilan edilmişti. Oysa
Demokrat başkan adayı Al Gore, ABD genelinde bir buçuk milyon daha fazla
seçmenin oyunu almıştı. Sonuç Amerikan siyasi tarihine Neocon darbesi olarak
geçti. Sonrası malum, 11 Eylül İkiz Kuleler saldırısı, Afganistan ve Irak’ın
işgali, Recep Tayyip Erdoğan’ın eşbaşkan olduğu Büyük Ortadoğu Projesi, “Türkiye’nin en iyi ihraç malı” ilan
edilen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başına geçirilen çuval... Bu arada Jeb
Bush’tan sonra Kaliforniya Valisi olan Arnold Schwarzenegger, Cumhuriyetçi
Parti kurultayında Dabılyu Bush’u destekleyince, Demokrat Kennedy ailesine
mensup karısı Maria Shriver iki hafta süreyle yatakları ayırmıştı!!! Daha sonra
ise Arnold’un hizmetçiyi hamile bıraktığı ve çocuğu olduğu ortaya çıkınca,
boşanmışlardı!!!
***
LA’ya San Francisco’dan
otomobille beş buçuk saatte ulaştık. LA’nın Büyük Okyanus kıyısındaki sayfiyelerinden
Santa Monica’ya vardığımızda vakit akşamüzeriydi. Otel yerine evde kalmayı
tercih ettik. Elif Cihan internet üzerinden evi kiralamış. Main caddesinde iki
katlı şirin bir ev. Sahibiyle hiç yüz yüze gelmedik. Garaj kapısının şifresini
tıkladık, sonra da evin kapısının şifresini. Teknoloji hayatı nasıl da
kolaylaştırıyor! Dayalı döşeli ev. Plaja uzaklığı 150 metre kadar.
Eşyaları yerleştirdikten sonra
soluğu plajda aldık. Alabildiğine geniş plajın ucu bucağı görünmüyor. Güneyde
Venice plajı, kuzeyde Malibu plajı olarak kilometrelerce uzanıyor. Denizde
sörfçüler; Kumsal alanda güneşlenenler, voleyboycular, kumdan şato kuranlar.
Kumsal alan bittikten sonra yayalar için ayrı bisikletçiler için ayrı yollar. Çöp
kamyonları dışında motorlu araç trafiğine kapalı. Yürüyüş yolu İstanbul’un
İstiklal Caddesi kalabalığında. Yol boyunca dükkanlar, hediyelik eşya barakaları,
lokantalar, barlar. Yollarda çeşit çeşit müzik müzisyenler çalgıcılar, çoğunluğu
zencilerden oluşan dans grupları, karikatür ve resim çizenler, alçıdan heykel
yapanlar, sihirbazlar, palyaçolar, paten yapanlar, bisiklet sürenler... Yanlarısıra
evsizler. San Francisco’daki gibi ne çoklar.
Okyanus sahili ama nemsiz ılıman
bir hava. Yürüye yürüye lunaparka ulaştık. Orayı da geçtikten sonra plaja
diklemesine uzanan Broadway Caddesi üzerindeki ünlü Cheesecake Factory’de
nefsimizi körelttik. Yemekten sonra ya sırt üstü yatılır ya da kırk adım
atılır. Mecburen ikincisini yaptık, akşamın serinliğinde bir saate yakın
yürüyüşle evimize döndük.
Ertesi günü sabah yürüyüşü ve
kahvaltıdan sonra şehir turuna çıktık. LA’nın en zengin mahallesi Beverly
Hills’teyiz. Krem dö la krem tabakanın yani en seçkinlerin mahallesi. Evler
genellikle iki katlı bahçeli. Zenginin malı züğürdün çenesini yorar hesabı
imrenmemek mümkün değil. Bahçeler son derece bakımlı, envai çeşit çiçeklerle
süslü. Seyretmekten kendimizi alamıyoruz. Giriş kapılarında güvenlik
şirketlerinin reklamları dikkati çekiyor. Bazı evlerin kapılarında iki ayrı
güvenlik şirketinin reklamları var. Eh bunca zenginlik olursa korku sadece
dağları beklemez, evlere de siner değil mi! Korku insana neler yaptırmaz neler yaptırmaz,
korkak diktatörler memleketin başına ne belalar açar da, sırası değil.
Beverly Hills’te caddeler geniş
mi geniş. Arabamızı park edip caddeleri adımlıyoruz. Derken kendimizi şehrin
merkezindeki parkın önünde buluyoruz. Tam fotoğraf çektirilecek yerdeyiz.
LA yürüyerek gezilecek bir şehir
değil. Çünkü çok geniş bir alana yayılmış, uçsuz bucaksız metropoliten bir
kent. Arazi düz ve geniş olunca, yayıldıkça yayılmış. İstanbul gibi sıkış
tıkış, estetikten yoksun vahşi bir yapılaşma yok. Gökdelen plazalar sadece
LA’nın tam merkezinde. Onun dışında konutlar binalar genellikle iki üç katlı. Caddeler
sokaklar tertetemiz pırıl pırıl. Trafik de akıcı.
Navigasyon aletini açıp Beverly
Hills’ten ayrılıyoruz. İstikamet ünlü Hollywood yazısının bulunduğu yamaç. Bu
yamaca çıkış yasak. Müsait bir seyir tepesinde uzaktan da olsa göreceğiz,
fotoğraf çektireceğiz. Aslında anlamsız bir davranış ama bir LA klasiği. Kapitalizm
böyle bir şey işte. Sanal imajı metalaştırmanın ve kâra tahvil etmenin başarılı
bir uygulaması. Hollywood yazısına karşı fotoğraf çektirmeyen LA’yı görmüş
sayılmazmış! Yolda ilerlerken görüyoruz ki, sırf Hollywood yazısının seyri için
tur minibüsleri vızır vızır. Hedeflediğimiz seyir tepesi, Hollywood yazısını
görmek isteyenlerle dolu.
LA klasiğinden biz de mahrum
kalmıyoruz netekim!
LA klasiği fotoğraf çektirmekten
ibaret değil, devamı var. Navigasyon aletimize Hollywood Bulvarı yazıp yeniden
yola koyuluyoruz. İki saati ücretsiz park yerine arabamızı bırakıp bulvarı
adımlamaya başlıyoruz. Bulvarda Hollywood ünlülerinden bir ikisini görür müyüz
diye sesli düşünüyoruz ama yoklar; muhtemelen Beverly Hills veya Malibu’daki
evlerindeler.
Sinema ve eğlence endüstrisinin
ünlüleri Hollywood Bulvarı’nda cismen yoklar ama ismen varlar. Bulvarın
kaldırımları, ünlülerin isimlerinin yazılı olduğu yıldızlarla dolu. İki üç adım
atıyorsunuz, bir ünlünün adının yazılı olduğu yıldız ayaklarınızın altından
geçiyor. İşte bu Tarzan, bu da Mister Spock. Çok gitmeden Kaptan Kirk, Ceyar,
Suellen, Terminatör, Rocky, Don Vito Carleone, Hannibal Lexter, General Patton,
Şarlo...
Bulvarı baştanbaşa adımlamayı
göze alamıyoruz. Dönüş yoluna koyulmadan önce Marılyn Monroe ile karşılaşınca
anısı önünde diz çökmekten kendimizi alamıyoruz.
Hazır Hollywood Bulvarı’nda
yürüyorken söyleyelim, bulvar filmlerdeki gibi bir yer değil. Kalabalıktan
güçlükle yürüyebildik. Daha önce gezenlerden öğrendiğimize göre de akşamları fuhuş
ve uyuşturucu pazarına dönüşüyor. Bulvar üzerindeki kafe, bar ve lokantalar çok
gösterişli ama hizmet özensiz, yemekleri de yemeseniz de olur.
Balmumu heykel galerisi Madame
Tussauds Müzesi’nin LA şubesi, her yıl Oscar Ödülleri töreninin düzenlendiği Dolby Theatre binası, Hollywood Bulvarı’nda
sıralanmışlar. Eğlence endüstrisi
devlerinden Universal’in stüdyoları da çok uzak değil. Madame Tussauds
Müzesi’ni gezsek iyi olurdu. Lakin LA’ya sadece iki gece bir gün ayırmışız, o
da bitmek üzere. Universal stüdyoları desen, benzerini daha önce Walt Disnay’ın
Orlando stüdyolarında üç gün geze geze bitirememişiz. Şimdi LA’da kişi başı 80
dolar ütülmenin anlamı yok, niyet bile etmiyoruz.
Çok muhabbet tez ayrılık getirir
derlermiş. Hollywood yıldızlarıyla muhabbetimiz de öyle oldu. Eğlence
endüstrisinin başkenti LA’nın görülmeye değer nice mekânı mahallesi var ama
bizim vaktimiz yok. Programda ertesi sabah zorlu bir yolculuk daha var.
Las Vegas’a doğru yola çıkmadan
önce belirtmeli ki, Santa Monica kumsalı dışında LA’da evsize rastlamadık. ABD
standartlarına göre bile aşırı zenginliğin ve korkunun eseri güvenlik, zenginlerin
ve turistlerin göz zevki için Beverly Hills ve Hollywood’ta evsizlere sokakları
dar etmiş galiba! İlginçtir, obeziteye de pek rastlamadık. Var da biz mi
göremedik, bir yorum yapamadık.
Ertesi gün Santa Monica’da tam
saatinde evden çıktık. Bir saat sonra ev sahibimiz, evi çok temiz bıraktığımız
için email ile teşekkür etti, tekrar beklediğini yazdı.
Hoşça kalın Hollywood yıldızları,
muhabbete doyamadık! Günahın başkentinde buluşmak üzere!
iyi tatil mi desem iyi araştırmalar mı desem bilemiyorum hangisi uygunsa onu kabul et sevgili kardeşim
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilTeşekkür ederim hemşehrim. Çok selam.
YanıtlaSil